Sehe 41–60 zwischen insgesmt: 235

  • En Uzun Yüzyıl

    Sıkça tekrarladığım bir gözlemim var. Bugün Ortadoğu’da; Libya’dan Suriye’ye; Mısır’dan Irak’a, Filistin’den Yemen’e kadar 21. yüzyılın başlarından itibaren yaşamakta olduklarımız, bir asır önce 20. yüzyılın başlarında yaşadıklarımızın, neredeyse birebir aynısı. Tarih, acımasızca bir kez daha tekerrür ediyor ve biz, bir kez daha; geçmişte yaşadıklarımızdan hiçbir ders çıkarmamış kişiler olarak aynı yanlışları bilmem kaçıncı kez tekrar tekrar işlemeye devam ediyoruz. Geçmişi bilmeden bugünü anlamak, bugünü anlamadan ise doğru bir gelecek kurmak mümkün değil. Elinizdeki bu kitapta sizlere, elimden geldiğince İslam Dünyası ile dünya düzeninin dününü ve bugünü anlatmaya ve gelecekle ilgili öngörülerimi paylaşmaya çalıştım. Ve bir kez daha Mekke kurtarılmadan, Kudüs’ün kurtarılmayacağını haykırmak istedim.

    10,24
  • Endülüste İslam

    Endülüs hâlâ gönüllerde yaşayan bir destan ülkedir. Medeniyetin, ilmin ve fikrin destanı yazılmıştı orada. İbn Rüşd, İbn Hazm, İbn Tufeyl ve İbn Arabî gibi devler orada yetişti. Daha sonra Selâhaddin-i Eyyûbî’nin özel doktoru olan ve Museviliğin İkinci Musa’sı diye bilinen dâhî insan Musa İbn Meymûn (Maimonides) bütün bilgisini orada edindi. Batı’da deneysel bilimin kurucusu olarak bilinen Roger Bacon eğitimini Endülüs’te aldı. Sonradan İkinci Syvestre adıyla papalık koltuğuna oturan Aurillaclı Gerbert tahsilini orada yaptı. Batı Rönesansı’nın temelleri orada atıldı. Bir altın çağ, kutlu bir medeniyet, ideal bir insanlık buluşmasıydı Endülüs. Roger Garaudy bu eserinde o efsaneleşmiş Endülüs Medeniyeti’ni bütün yönleriyle gözler önüne seriyor.

    10,24
  • Erken Orta Çağ Avrupasında Hayat

    Türkiye’de Orta Çağ Avrupa tarihi üzerine yapılan çalışmalar genellikle Geç Orta Çağ’a odaklanırken yaptığı başarılı çalışmalarla dikkatleri üzerine çeken Doç. Dr. Özlem Genç, bu eserinde Erken Orta Çağ Avrupası’nın önde gelen toplumlarından biri olan Franklar üzerine yoğunlaşmıştır. Yazar, Erken Orta Çağ Avrupası’nda Hayat isimli bu çalışmasında, Frankların tarih sahnesinde görülmeye başladıkları andan onları merkezî bir güç altında birleştiren Clovis`e kadar siyasi faaliyetleri, Roma İmparatorluğu ile ilişkileri ve en önemlisi Orta Çağ Avrupası`na etkilerini değerlendirmiştir. Bu etki, Clovis döneminde derlendiği düşünülen ve Frankların bilinen ilk yasaları olan Pactus Legis Salicae üzerinden incelenmiştir. Bu metni orijinal dili Latinceden Türkçeye çeviren Özlem Genç, böylece ülkemizde hem kaynak azlığından yeterince bilinmeyen Erken Orta Çağ`ın hem de Frank tarihinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamaya çalışmıştır. Özlem Genç’in uzun süreli ve meşakkatli çabalarının sonucu olan bu eser, Türkçe literatürde Erken Orta Çağ Avrupası hakkında önemli bir boşluğu dolduracaktır.

    11,39
  • Ermenilerin Yaptığı Soykırım 1917-1920 Arasında Erzincan’dan Erivan’a Ermeni Mezalimi

    Sinsi ve acımasız yöntemlerle, dünyanın tüm zenginliklerine hakim olma arzusundaki egemen güçlerin tehdit ve baskıları altındayız. Yüzyılımıza damgasını vuran bu Yeni Dünya Düzeni’nde, Türkiye’nin büyük öneme sahip ülkelerden biri olduğunu bütün dünya biliyor. Peki, bu egemen güçlerin, tarihimizden esinlenerek kendi lehlerine kaşıdıkları ve ruhumuzu kanattıkları yalan-dolanlarını ne kadar ve ne ölçüde dünyaya duyurabiliyoruz. Gerçek suçluların katliamlarını tozlu raflardan çıkarıp da neden hala kendimizi bu uydurma suçluluk kompleksinden kurtaramıyoruz.

    Herkes de biliyor ki, artık tüm dünya ülkelerine zorla kabul ettirilme noktasına gelen bu Ermeni soykırımı iddiaları tamamen yalan. Bu yalan, yalnız egemen güçlerin soğuk işgallerinin bir parçası. Buna en güzel cevabı verecek kişi de; bu uluslararası komplonun oyununa gelen, katledildiklerini iddia ettikleri yakın tarihimizde Rusların ve Avrupa’nın itelemesiyle asıl kanlı işgali gerçekleştiren, sözde masum ama yıllarca huzur içinde topraklarımızda barındırdığımız bir kısım Ermenilerin bir zamanlar korkulu rüyası olan Kazım Karabekir…
    O, bu kitapta belgelerini fotoğraflarıyla konuşturuyor ve diyor ki: “Türkler kesiyor, öldürüyor diye şayialar çıkıyor; ben size beyan ederim ki, bu doğru değildir!”
    devamını oku

    10,24
  • Eski Dünya Seyahatnamesi

    LBER ORTAYLI İLE
    ESKİ DÜNYAYA YOLCULUK…

    “Eski Dünya Seyahatnamesi rastgele bir isim değil. Henüz Balkanlar ve Ortadoğu’nun eski havasını muhafaza ettiği günlerdeki gezilerimi içeriyor. Bir ülkeyi bir daha gördüğünüz zaman önünüzde aynı tablo olmaz. Tarih, gezginin vazgeçemeyeceği bir değerlendirme alanı… Benim eski dünyam, bugün artık değişiyor.”
    – İlber Ortaylı
    Dünya, seyyahların dilinde ve gözünde büyür, genişler, çoğalır. Seyahatnameler, bizi zamanın derinliklerine, tarihin katmanlarına ulaştırır.
    Türk tarihçiliğinin büyük ismi İlber Ortaylı, seyyah kişiliğiyle bizi dünyanın birbirinden farklı yerlerini keşfe çıkarıyor. Onun yazılarını okurken bir şehri gezip görmenin, o şehrin ait olduğu kültürü ve medeniyeti tanımakla anlam kazanacağı belirgin biçimde ortaya çıkıyor. Selanik’ten Bakü’ye, Venedik’ten Tokyo’ya, Endülüs’ten Moskova’ya, Bosna’dan Mısır’a, Kudüs’ten Kırım’a, Berlin’den Budapeşte’ye gerçekleşmiş geziler eşliğinde çok geniş coğrafyalar yine o genişlikteki tarihi birikimle harmanlanıyor ve böylece nefis bir kültür kitabı ortaya çıkıyor. Eski dünyanın izleri Ortaylı’nın bilge adımlarıyla anlam kazanırken, insanların yaşam biçimleri ve ülkelerin medeniyet birikimleri geleceğe uzanan biçimde yorumlanıyor. Böylece kitap, okuyucuların hafızasından uzun süre çıkmayacak bir belgesel niteliği kazanıyor.
    Eski Dünya Seyahatnamesi, maziye özlem duyan değil geçmişi yeniden gözlemleyen bir kitap. En büyük amacıysa bugünün dünyasını en doğru biçimde anlamaya bir kapı aralamak…

    devamını oku

    7,90
  • Fahreddin Paşa ve Medine Savunması

    Osmanlı İmparatorluğunun son yılları ele alınırken öne çıkan komutanlardan Ömer Fahreddin Paşa, Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki destansı Medine savunmasından dolayı tarih yazımında kahramanlığı ile öne çıkmıştır. Ümmet-i Muhammed’in ruh dünyasında “Medine Müdafii” olarak yer edinmesi bundandır. Abdullah Yıldız, Fahreddin Paşa ve Medine Savunması adlı eserinde, Osmanlı’nın dağılma sürecinde düşmanlarınca dahi “çöl kaplanı” yahut “kaburgalarına kadar tam bir askerdir” denilmek suretiyle kahramanlığı kabul edilen Medine müdafaasının kumandanı Fahreddin Paşa’yı anlatıyor. Onun kahramanlığını, manevi dünyasını kuran Hz. Peygamber (s.) muhabbeti ve hassasiyetleriyle birlikte ele alıyor. Kitapta bu süreçte yaşanan siyasal ve diplomatik gelişmeler kadar İslam aleminin çöküşüne, buhranına ve parçalanmasına yol açan faktörleri de inceleniyor. Medine müdafaası ile Anadolu’nun istiklal ve diriliş mücadelesini tutuşturan kıvılcımı birlikte ele almanın gerektiğine de dikkat çekiliyor. Dönemin panoramasını daha iyi kavramak için mutlaka okunması gereken bir eser. Yıldız, sadece bir müdafaayı anlatmakla kalmıyor, Hz. Peygamber’in “rahmet” ve “cihad” anlayışını ilke edinen Fahreddin Paşa’nın bugünün Müslüman genç öncülerine, örnek alacakları güzel bir miras bıraktığını hatırlatıyor.

    5,64
  • Filistin Benimdir Ortadoğu’nun Kanlı Tarihi

    İsrail’e karşı direnişe katılan Filistinli bir genç kendisi öldükten sonra annesine verilmek üzere bir mektup yazmış ve arkadaşına vermiş. Mektubu alan annesi hiç ağlamadan okumuş:“Anacağım; bir insanı kendi toprağından söküp atabilirler ama o insanın yüreğinden vatan sevgisini yok edemezler çünkü vatan anadır. Yani sensin. Anacığım; vatanımı kurtarmadan öldüğüm için sakın kızma bana.
    Çok yakında babam ve dedemle birlikte mezarlıktaki herkesi örgütleyerek önce toprağın altını sonra yukarı çıkıp üstünü de kurtaracağız. Çok yakında zeytin ağaçlarımız özgür olacak. Yafa portakallarımız çiçek kokacak. Unutma bunları sen söylemiştin bana. Analar yalan söylemez çocuklarına. Sen söyledin ben inandım çünkü sen anasın, çünkü senin adın Filistin. Ben ölmedikçe sen sonsuza dek yaşayacaksın.”
    devamını oku

    10,24
  • Gazi Mustafa Kemal Atatürk

    YAŞAMININ TÜM YÖNLERİYLE BÜYÜK LİDER ATATÜRK…
    “Tarihin akışını değiştiren, ona mührünü vuran veya büyük tehlikelere mâni olan liderlere her memlekette rastlamak mümkün değildir. Atatürk dünya tarihinin nadiren gördüğü bir dehadır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, hiçbir mağlup milletin direniş göstermediği zamanda siviller ve askerlerle dünyaya meydan okumuştur.”
    İLBER ORTAYLI

    Gazi Mustafa Kemal Atatürk kitabı, evvela imparatorluğu dirilten nesil olan 1880’liler kuşağı, Balkan coğrafyası ve Mustafa Kemal’in aile kökeni ile başlıyor.
    Akabinde Atatürk’ün askeri eğitimi, Manastır yılları, Milliyetçilikler Dönemi, İttihat ve Terakki, II. Abdülhamid, Enver Paşa, Ziya Gökalp, Trablusgarb, Balkan Savaşları ve Sofya yıllarıyla devam ediyor.
    Ordumuzun İtilaf devletleriyle sekiz cephede mücadele ettiği Birinci Dünya Savaşı, kutlu zaferlerimiz Çanakkale ve Kutü’l Amâre, Mondros, son padişah Vahideddin, bir milletin ve ülkenin ölüm fermanı olan Sevr…
    Tüm detaylarıyla Milli Mücadele dönemi, 23 Nisan 1920 ve sonrasında muhalefete rağmen verilen Kurtuluş Savaşı, İnönü Muharebeleri, Lozan Konferansı, Büyük Taarruz ve Cumhuriyet’e giden yol…
    Saltanat ve hilafet tartışmaları, Lozan, On İki Ada, mübadele, Osmanlı’dan kalan borçlar, Musul ve yakın tarihin en önemli meselesi olan inkılablar…
    Son olarak kişisel özellikleriyle, dünyada, anılarda, hafızalarda kalan izleriyle modern Türkiye’nin kurucusu Atatürk…
    İlber Ortaylı bu ilk biyografisinde yaşamının tüm yönleriyle büyük lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ü anlatıyor. Türk tarihçiliğine hiç unutulmayacak ve sürekli başvurulacak bir rehber kitap daha kazandırıyor…

    10,24
  • Göksultan (Karton Kapak)

    Yakın tarihimize yönelik araştırmalar çok fazla değildir. Özellikle Osmanlı’nın son yüzyılı detaylı araştırılmalı, yazılmalıdır. Bu alanın uzmanı araştırmacılar yetiştirilmelidir. Son dönemde Abdülhamid Han’a dair eserleriyle öne çıkan yazar Ozan Bodur, 2. Abdülhamid Han’ın hayatı ve şahsiyetini ele alan bu eseriyle alandaki büyük bir boşluğu da doldurmuş oluyor. Eser, okura bazı sorular soruyor ve cevaplarının peşine düşürüyor: 2. Abdülhamid Han; bizim için ne ifade eder? Veya şöyle açıkça soralım; biz neden 2. Abdülhamid Han’ı severiz, vefatının üzerinden bir asır geçmesine rağmen asla eksilmeyen bir tutkuyla neden ona karşı muhabbet besleriz? Dindar, ferasetli ve basiretli bir padişah olduğu için mi yoksa reformist, atılımcı ve yenilikçi bir devlet adamı olduğu için mi? Belki de hepsi ya da hiçbiri… Şurası muhakkak ki milletimizin sinesinde ona karşı duyulan sevginin yegâne sebebi icraatları ve eserlerinden ziyade onun verdiği kavgadır. Devletin her yönden kuşatıldığı bir dönemde “yeniden nizam-ı âlem” diyerek ortaya koyduğu şuurdur. Zaten kendisinin zihin dünyasını kavramak da buradan geçer. Çünkü “Abdülhamid Han’ı anlamak” dediğimiz şey o döneme dair alelâde ayrıntıları bilmekten öte onun verdiği mücadelenin özüne vâkıf olmakta saklıdır. İşte Ozan Bodur, Mostar Yayınları’ndan çıkan ve iki cilt olarak tasarlanan Göksultan adlı çalışmasının ilkinde tam buraya parmak basıyor. Bizleri, 2. Abdülhamid Han’ın şehzadelik yılları, sultan oluşu, devlet erkini tekrar düzenlemesi ve hilafet siyaseti ile zihin dünyasına dair alışılagelmiş biyografi çalışmalarından farklı olarak bir tarih yolculuğuna çıkarıyor. Kemal Tahir’in dediği gibi: “Bazıları tarihî roman yazar; bazılarıysa tarihi, roman gibi yazar!”
    9,09
  • Habsburglar Bir Dünya Gücünün Yükselişi ve Çöküşü

    “Habsburglar sürükleyici, renkli, dramatik olmasının yanı sıra özlü, akademik ve konuya hâkim bir kitap. Martyn Rady, bir zamanlar Peru’dan Filipinler’e üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk yönetmiş, Avrupa’nın en büyük hanedanının hikayesini bizlere anlatıyor. Dünya tarihinde neredeyse bin sene boyunca rol almış önemli bir aktörü konu alan Habsburglar içine din, cinayet, ensest, delilik, intihar, suikast karışmış yüksek siyaset ve aile mahremiyetini gözler önüne seriyor. Bu kitap destansı bir tarihi merak edenler için!” Simon Sebag Montefiore, Romanovlar’ın yazarı Habsburglar, asırlar boyunca Avrupa’da hüküm sürmüş olan kudretli bir hanedanın, kuruluşundan nihai yıkılışına kadar geçen bütün tarihi. Habsburglar yüzyıllarca Avrupa’nın büyük bölümüne hükmetti. Aslında sadece sıradan Alman asillerinden oluşan bu aile evlilikler ve fetihlerin yanı sıra sahte evraklar düzenleyerek, kendilerine sahte atalar bularak ve tabii şanslarının yaver gitmesiyle de Avrupa kıtasının en önemli hanedanlarından biri haline gelmeyi başardı. Martyn Rady, Habsburg hanedanı ve onun neredeyse bin sene içerisinde inşa etmiş olduğu –ve sonra da kaybettiği– siyasi, sosyal ve kültürel düzenin destansı hikâyesini Avrupa ve dünya tarihi bağlamında anlatıyor. Ortaçağ’da Habsburglar Svabya’dan Güney Almanya ve Avusturya’ya yayılmaya başladılar. 1452 tarihinde bir Habsburg dükü, III. Frederick namıyla Kutsal Roma İmparatoru olarak taç giyince artık hanedan “Avusturya Dünyaya Hükmedecek” düsturuyla hareket eden bir imparatorluk mefkûresine sahip oldu. Yüzyıllar boyunca Kutsal Roma İmparatoru unvanını ellerinden bırakmayan Habsburglar İtalya, İspanya, Yeni Dünya ve Pasifik’e yayılarak Şarlken’in tabiriyle, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk haline geldiler. Akabinde bitmek bilmeyen din savaşları, ihtilaller, değişimler, 1700’de İspanya İmparatorluğu’nun ellerinden çıkması ve 1806’da Kutsal Roma İmparatorluğu’nun çöküşüyle sürekli kan kaybettiler, ta ki Birinci Dünya Savaşı’nın neticesinde dağılmalarına kadar. Tarihçiler Habsburgları, her ne kadar Avrupa’nın kıyısında kalmış köhne, ayakta zor duran bir imparatorluğun hükümdarları olarak tasvir etmiş olsalar da Rady bu kitapta Habsburgların nasıl bir aile olduklarını gayet açıkça aktarıyor: Sadece fetihlerle değil Hıristiyan medeniyeti ve Roma Katolik Kilisesinin müdafaası, barış ve huzurun temini ve bilimle eğitimin himayesiyle dünyaya hükmetmek olan bir hanedan. Habsburglar, asırlar boyunca Avrupa’da hüküm sürmüş olan kudretli bir hanedanın, kuruluşundan nihai yıkılışına kadar geçen bütün tarihi.

    13,69
  • Haçlı Seferleri

    19. yüzyıl Fransız tarihçilerinden Michaud, kaleminin yazmaya bile çekindiği Haçlı mezalimini, bu seferlere katılarak yaşananları günlükler halinde kaydetmiş olan Guillaume de Tyr’den şöyle naklediyor: “Bohemond, yanlarında bulunan esir Türklerden birkaç tanesinin kendisine getirilmesini emretti. Önce yüksek rütbeli subaylar tarafından, yetişkin esirlerin kafaları kesildi; ardından büyük bir ateş yakılarak, parçalar hâline getirilmiş bu cesetler, büyük kazanlarda kaynatıldı. Esir çocuklar ise, kebap yapılacak şekilde, şişlere geçirildi ve ateşte kızartıldı. Bundan sonra da, ele geçirilecek bütün Türkleri bu şekilde yemelerini emretti. Bohemond’un hizmetçileri kendilerine verilen emri aksatmadan yerine getirdiler”
    7,94
  • Halil İnalcık’ın Merceğinden Osmanlı

    Halil İnalcık’ın Merceğinden Osmanlı kitabı; İnalcık’ın bazı önemli söyleşilerinden, yazılarından, sempozyum ve açılış konuşmalarında dile getirdiklerinden derlenen metinlerin Osmanlı başlığı altında bir araya getirilmesiyle oluştu. Tek yanlı yorumlanmış bu tarihin okumasını doğru yapabilmekte fayda sağlayan bu kitap, Osmanlı’nın istatistik sisteminden yemek kültürüne kadar detaylı bilgiler aktarıyor. Ve İnalcık, tüm bunların kültür tarihi bakımından önemini anlatırken elbette Osmanlı tarihini yorumlayışımıza da büyük katkı sağlıyor.

    10,24
  • Hasan Sabbah Fedaisiydim

    Hasan Sabbah için yazılanlar hep efsaneden ibaretti. Elinizdeki bu kitap ise Hasan Sabbah’ın asıl hikâyesini film tadında gerçek bir şekilde anlatmaktadır. Suikastları, teşkilatlanma yapısındaki korkutucu öğretiler ve daha birçok sır.
    Hasan Sabbah’a düşman iken, farkına varmadan, yavaş yavaş Hasan Sabbah’ın fedaisi hâline gelen Nizamiyeci Ömer’in tüylerinizi diken diken edecek değişimini ve bu değişimdeki akıl oyunlarını, suikastları, korkutucu örgütlenmeleri okuyacak ve sayfaları çevirdikçe Hasan Sabbah ve fedailerinin aslında hiç bir zaman bitmediğini de fark edeceksiniz. Tüm bu yaşanan olayları merak ediyorsanız ilk sayfayı açmanız yeterli, bir daha kitabı elinizden bırakamayacaksınız.
    devamını oku

    9,09
  • Heyet 4 / Türklerin Kutsal Hikayesi

    Tarihte adı geçen iki Türk peygamber kimdi, Oğuz Kağan neyi simgeliyordu, Kur’an’da bahsedilen Zülkarneyn’in (a.s.) Oğuz Kağan’la bağı neydi, Türklerin ilk kitabı Ulu Han Ata Bitiği’nde neler yazıyordu.

    Hazırsanız sizi sıra dışı bir yolculuğa çıkarıyoruz. Yada taşının esrarından Altın Elbiseli Adam’ın gizemine, Alp Er Tunga’nın sır dolu hayatından Yecüc ile Mecüc’ün Oğuz Kağan’la ilişkisine, kuruluşun kutsal hikâyesinden Türklerin anlatılmamış serüvenine uzanan, kaynaklara ve bulgulara dayalı olağanüstü bir yolculuk.

    Akıcı üslubu ve sıra dışı anlatımıyla beklenen kitap HEYET 4, bildiğiniz Türk Tarih tezlerini sarsacak. Sorularınıza cevap buldukça çok daha fazla soruyla karşı karşıya kalacaksınız. Bunun için ilk sayfayı açmanız yeterli. Kitabın başından bir daha kalkamayacaksınız.

    9,09
  • Hilafetin İlgasının Arka Planı

    Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, Osmanlının son döneminde yaşamış en önemli isimler arasındadır. Bir ilim ve fikir adamı oluşunun yanı sıra siyasi hayata da atılmış; bu minvalde mebusluk, Darü’l-Hikmeti İslamiye üyeliği, şeyhülislamlık, sadrazam vekilliği gibi görevlerde bulunmuştur. Osmanlının sonunu gören bu ünlü isim, yeni Türk devletinin, yurdundan uzak yaşamaya mahkum ettiği isimler arasında yer almaktadır. Nitekim, Mustafa Sabri Efendi, hilafetin sona erişini yurtdışında gözlemiştir. Ona göre, Osmanlı devletinin yıkılışından daha feci olanı, hilafetin yıkımıdır. İslam toplumunu birbirine bağlayan bu çok önemli halkanın kopması, tek bir ümmetin milli-devlet adacıklarına dönüşmesi demektir aynı zamanda. Elinizdeki kitap, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendinin bu öngörü içinde yaptığı hilafet savunmasını sergiliyor. Kimi zaman sert, kimi zaman hüzünlü bir üsluba bürünen bu savunma, ayrıca “resmi yakın tarih”e dair ciddi sorular da getiriyor.

    6,79
  • Hilelerle Çanakkale

    Çanakkale savaşlarında, belki başka savaşların hiç birinde uygulanmayan çeşitlilikte ve miktarlarda savaş hilesi uygulanmıştı. Savaş alanı çok dardır. Tarafların bilek güreşi ortada kilitlenmiş, ilerlemek imkanı kalmamıştı. Bu durumda hileler devreye sokulmuş, küçük bir yelkenli teknenin altına kocaman bir deniz-atının gizlenmesi, veya binlerce yıl öncesine ait ‘’Truva Atı’’ hilesinin, aynı isim verilerek burada tekrar uygulanması gibi, çok çeşitli hilelere imza atılmıştı. Tahtadan yapılmış sahte savaş gemileri, sahte çıkarma gösterileri, sahte tabyalar, top görüntüsü verilmiş soba boruları, sahte mermiler, asker hayvan veya uçak maket-leri gibi, uygulanmış olan bir çok hile, bu kitabın konusunu teşkil etmektedir. Türk askerine karşı, düşman saflarında çok sayıda müslüman asker getirilerek savaşa sokulmuştu. Yine işin içine yalan ve hile karış-tırıldığını görüyoruz.

    6,90
  • Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi

    Hayvanlardan Tanrılara Sapiens kitabıyla insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, Homo Deus’ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. İnsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu bilim, tarih ve felsefe ışığında incelediği bu çalışmasında, insanın bambaşka bir türe, Homo deus’a evrildiği bir gelecek kurguluyor.

    Yola “önemsiz bir hayvan” olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor?

    Homo sapiens nasıl oldu da evrenin insan türünün etrafında döndüğünü iddia eden hümanist öğretiye inandı?

    Bu öğreti gündelik yaşantımızı, sanatımızı ve en gizli tutkularımızı nasıl şekillendiriyor?

    İnsanı inekler, tavuklar, şempanzeler ve bilgisayar programlarının tümünden ayıran yüksek zekası ve kudreti dışında herhangi bir alametifarikası var mı?

    Tarih boyunca benzeri görülmemiş kazanımlar elde etmemize rağmen mutluluk seviyemizde neden kayda değer bir artış olmadı?

    “Tüm bunları anlamak için tek yapmamız gereken geriye dönüp bakmak ve Homo sapiens’in aslında ne olduğunu, hümanizmin nasıl dünyaya hakim bir din hâline geldiğini ve hümanizm rüyasını gerçekleştirmeye çalışmanın aslında neden insanlığın kendi sonunu getireceğini incelemektir. İşte bu kitabın temel meselesi budur.”

    “Okurken hem eğlenecek hem de çok şaşıracaksınız. Her şeyin ötesinde, kendinizi daha önce hiç düşünmediğiniz şeyleri düşünürken bulacaksınız.” DANIEL KAHNEMAN, Hızlı ve Yavaş Düşünme’nin yazarı

    Homo Deus’u okuduğunuzda uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından vardığınız bir uçurumun kenarında durduğunuzu hissedeceksiniz. Yolculuğun artık bir önemi kalmayacak, çünkü bir sonraki adımınızı engin bir boşluğa atacaksınız.” DAVID RUNCIMAN, The Guardian

    12,54
  • Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti’nde Kadı

    Türkiye’de tarih denilince akla ilk gelen isim İlber Ortaylı’nın kaleminden Osmanlı hukuk tarihinin merkezinde yer alan ve üzerine pek konuşulmayan kadıları anlatan önemli bir çalışma… Kadılık İslam Ortaçağında ortaya çıkan idari ve adli bir görevdir. Kadı’nın sosyal-idari fonksiyonları değerlendirilirken on dört asırlık İslam tarihi içindeki evrimi göz önüne alınmadığından, bu kurumun İslam öncesi imparatorluklardan neleri, ne ölçüde miras aldığı üzerinde de durulmamıştır. İlber Ortaylı, Osmanlı Devleti’nde Kadı adlı bu çalışmasında kadıların tarihini ve yargı görevlerini, tayinini, görev süresini, yargı bölgesini, yardımcılarını, diğer memurlar arasındaki hiyerarşik ilişkisini ve Osmanlı mahkemelerinin nasıl işlediğini birincil arşiv kaynaklarını kullanarak anlatıyor. İlber Ortaylı, hem geniş ufuklu tarihçiliğini hem de tadına doyum olmaz üslupçuluğunu işe koştuğu bu kitabında, Osmanlı dünyasında kadının bütün boyutlarını olağanüstü bir sürükleyicilikle ortaya koyuyor.

    7,94
  • Hz. Davud ve Hz. Süleyman ( a.s.) / Peygamberler Tarihi

    “Andolsun onların (geçmiş peygamberler ve ümmetlerinin) kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır.” (Yusuf 111)

    Allah Teâlâ Kur’an’ı; biz kulları için öğüt almak, onu tefekkür ederek tane tane okumak, tevhid ve kulluk şuurunu kazanmak,  kıssalar yoluyla iyi ve kötünün modellerini ortaya koyarak iyiliğe teşvik edip, kötülüklerden sakındırmak ve karanlıklardan aydınlığa çıkmak için gönderdiğini bildirmektedir.
    Bizler vahyi, hayatımıza rehber kılmak, bütün davranışlarımızı ona göre şekillendirmek durumundayız.

    6,79