Sehe 61–80 zwischen insgesmt: 118

  • Kişiliğin Gelişimi

    Jung, ana araştırma alanlarını ideal yetişkin kişiliği üzerine yoğunlaştırmıştır ancak bu eserde çocukluk psikolojisine eğilir. Ele aldığı meseleler esas olarak eğitim ve kişi olma sorunlarıdır. Bunu yaparken, çocuklukta görülmeye başlayan zeka, algı ve duygu bozukluklarında anne-babaların ve eğitimcilerin göz ardı edilemez rolüne vurgu yapar. Jung, anne-babaların ve eğitimcilerin psikolojisinin çocuğun gelişimi için hem olumlu hem de olumsuz getirilerinin olacağını söyler. Dolayısıyla bu kişilerin sadece eğitmeyi bilen değil aynı zamanda kendi kişiliklerini de geliştirebilen insanlar olması gerektiğinin üzerinde durur.

    11,39
  • Kitle Psikolojisi

    “… Bireysel psikolojiyle toplum ya da kitle psikolojisi arasında ilk bakışta bize pek önemli görünebilecek karşıtlık, konuyu biraz derinliğine ele aldığımız zaman enikonu yitirir sivriliğini. Gerçi bireysel psikoloji tek insan üzerine eğilir ve onun içgüdüsel gereksinimlerine hangi yollardan doyum sağlamaya çalıştığını araştırır.

    5,64
  • Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk

    BİR ÇOCUK PSİKİYATRİSTİNİN NOT DEFTERİNDEN SIRA DIŞI ÖYKÜLER Küçük bir çocuğun beyni travmadan nasıl etkilenir? Korku ve şiddet çocuğun beyninde nasıl bir tahribata yol açar ve bu beyin iyileştirilebilir mi? Dr. Bruce Perry, olağandışı durumlara maruz kalmış çocuklara yardım ederek onları hayata yeniden kazandıran dünyaca ünlü bir çocuk psikiyatristidir. Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk’ta, karşılaştığı travma vakalarını bilimsel bir gözle irdeleyerek ve bunları herkesin kolaylıkla anlayabileceği hikayelere dökerek, aşırı strese maruz kalan beyinde tam olarak ne olduğunu açıklıyor ve bu beynin akıl almaz iyileşme kapasitesini ortaya koyuyor. Perry’nin stratejilerini öğrendiğinizde, travma geçirmiş çocukların fiziksel, ruhsal ve duygusal bakımdan nasıl iyileştirileceğinin ve sağlıklı bireylere dönüştürüleceğinin formülünü de elinizde tutuyor olacaksınız. Beynin içinde olanları anlayabilmenin, psikolojik olarak en uç durumdaki çocuklar için bile bir umut ışığı olacağını gösteren bu kitap uzun süre hafızanızdan çıkmayacak.

    13,69
  • Korku Kültürü Niçin ‘Mış Gibi’ Yaşıyoruz?

    Bir toplumda “korku kültürü” egemense, orada ne ‘gerçeğe koşulsuz saygı’ vardır ne de ‘can’ önemsenir. Her şeyde olduğu gibi bilimsel düşünce de gelişemez ve hayatlar ancak ‘mış gibi’ yaşanır. Doğan Cüceloğlu, oğlu Timur ve öğretmen Arif’le bir Türkiye yolculuğuna çıktı. Bu yolculukta, “Niçin ‘mış gibi’ yaşıyor ve bunu sürdürüyoruz?” sorusuna yanıt aradı ve ‘mış gibi’liğe neden olan durumları irdeledi. Cüceloğlu şimdi okurlarına soruyor: Bizimle yolculuğa var mısınız? Korku kültüründen kurtulmak için üçümüz el ele verdik, aydınlığa bir adım attık; bize katılmak ister misiniz? Haydi öyleyse!

    10,24
  • Koruyucu Psikoloji & Çocuk Eğitiminde Duygusal Rehberlik

    Zaman geçiyor, hayat hızlanıyor, günümüzde her şey gibi anne babalık tutumları da yeniden tanımlanıyor. Bugün çok sayıda aile çocuklarıyla sorun yaşıyor ve sayısız kaynaktan gelen bilgilerin bombardımanı altında kafaları karışıyor. Ne yapmalıyız? Doğru bir anne-babalık nasıl olmalı? Çocuklarımızı rekabetçi kişiler olarak mı yetiştireceğiz yoksa erdem sahibi insanlar olarak mı?

    Koruyucu Psikoloji, merhamet ve vicdan sahibi çocuklar yetiştirirken onları dış dünyanın getirebileceği gerginliklerden nasıl koruyacağımızı tartışıyor. Çocuklarımıza erdem, dürüstlük, ahlak, vicdan gibi değerleri aktarırken onlarla en güzel biçimde iletişim kurmanın yollarını ortaya koyuyor. Hedefi, ‘duygusal ve ahlaksal zekâsı yüksek insanlar’ yetiştirmek olarak belirliyor. Ve ısrarla, hiçbir zaman hiçbir şey için geç kalınmış olmadığını; iyi niyet, çaba ve kararlılıkla yüründüğünde yaşananların hayatı anlamlandıracak ve kolaylaştıracak birer tecrübeye dönüşebileceğini vurguluyor.

    Prof. Dr. Kemal Sayar ve Psikolog Feyza Bağlan’dan, modern dünyada her aileye gerekli olan anne babalık tutumları üzerine kapsamlı ve farklı bir kılavuz.

    10,24
  • Kral Kaybederse

    Avına av olan bir avcının hikâyesi… İnsanoğlu ilk çocukluk yıllarında yaşadıklarından çok etkilenir. Henüz tam ortaya çıkmamış bir heykel gibidir o; hayat da onu ince ince şekillendirmeye çalışan usta bir heykeltıraş… Alır eline keskiyi, usul usul oyar. Ama bazen keskiyi öyle bir savurur ki, bir parça kopuverir ve o parçayı bir daha kimse yerine koyamaz. Kendini hep dorukta görüyor ve asla aşağı düşmeyeceğini sanıyordu. Ama bir gün hayat elindeki keskiyi ona da savuruverdi ve onun da koptu yüreği… Oysa pek çok kadının gönlüne taht kurmuş bir kraldı o… Uzun süre ne kendi inandı tahttan indiğine, ne de kadınlar. Ama bir şeylerin değiştiğini yine de ilk hisseden kadınlar oldu; ona yıllarca köle gibi itaat eden kadınlar… Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu Kral Kaybederse romanında, doruklardan aşağı inmeyeceğini sanan bir avcının avına av olup yuvarlanışını, kendini sevilmeyeceğine inandırmış mutsuz bir kadının da trajik hayatı içinde avken nasıl avcı olduğunu anlatıyor.
    devamını oku

    11,39
  • Kusursuz Dikkat (Dikkat Dağıtan Bir Dünyada Nasıl Daha Üretken Olunur?)

    Teknoloji, hayatımızın her alanında rol çalarken kusursuz bir dikkat mümkün mü? Her an, her yerden âdeta uyaran bombardımanına maruz kaldığımız günlük yaşamlarımızda odaklanmanın ve dikkati sürdürmenin püf noktaları var mı? Dikkatimizin sınırları nereye kadar genişleyebilir? Dikkat sürecimizi yöneterek nasıl daha yaratıcı ve üretken olabiliriz? Okuduğumuzu daha iyi anlayarak okul ya da iş hayatlarımızda nasıl daha başarılı olabiliriz?

    Chris Bailey her birini kendi yaşamında deneyimleyerek kaleme aldığı önerilerinden oluşan Kusursuz Dikkat’te, tüm bu soruların yanıtlarını veren bir dikkat sistemi öneriyor. Dikkat dağıtıcıların kontrol edilebildiği ve dikkatimizi istemli olarak “ne”ye yöneltip yöneltmeyeceğimizi bizim belirlediğimiz bir ortamda, kaliteli ve gerektiği kadar uzun süreli odaklanabilmek sadece bazı alışkanlıkların kazanılmasına bağlı. Kusursuz Dikkat, okuma deneyiminiz boyunca farkındalığınızı devrede tutarak, bütün dikkat dağıtıcılara rağmen kendi dikkatinizin kodlarına ulaşacağınız pratik ve uygulanabilir bir toparlanma süreci vadediyor.

    “Bailey, bu pratik ve yaygın olarak uygulanabilir rehber kitabında dikkat dağınıklığını; iş dünyası ve modern yaşamı hemen hemen her yönüyle rahatsız eden yaygın bir sorun olarak tanımlıyor. İşlerin hızla aktığı bir iş yerinde, dikkatlerinin kontrolünü yeniden kazanmak isteyen okuyucular için bu kitabın okunması bir zorunluluktur.”
    —Publishers Weekly

    “İlgi çekici bir kitap… Bailey bu kitabı yazarken, önüne fotoğrafımı koyup beni seyirci olarak etiketlemiş olabilir. Kusursuz Dikkat, dikkat alanımın sınırlarını tanımama ve çevreme odaklanmayı daha pratik hale getirmemde çok yardımcı oldu. Bailey, görevlerinize yeniden nasıl yaklaşmanız gerektiğini, önceliklerinizi belirleme yollarını ve kopuklukları en aza indirebileceğiniz yöntemleri gösteriyor.”
    New York Times, Kişisel Gelişim sütunu

    7,94
  • Madalyonun İçi

    Bir Psikiyatrın Not Defterinden :

    Yıllardır “panik atak” yaşayan bir işadamı..
    Kendini peygamber ilan eden bir doktor…
    Çok temiz olmak uğruna evlerini “çöp apartman” haline getiren üç kız kardeş…
    Kendini bildiği günden beri, babası başta olmak üzere, çevresindeki bütün erkeklerden dayak yiyen genç bir kadın…
    Ağır ceza reisi bir babanın “fahişelik” mesleğini seçen kızı…
    Radyo ve televizyonlardaki bütün şarkıların kendisi için çalındığını zanneden genç bir devlet memuresi…
    Dünyaya kız olarak gelen ancak kendini erkek hisseden bir transseksüel…
    Doktorunu intihar etmekle tehdit eden bir öğrenci…
    Ölümcül bir hastalığa yakalanmış genç bir bankacı…

    Bu kitapta, Türkiye’ de değişik nedenerle psikiyatra başvuran her kesimden insanımızın hikayelerini bulacak, başta aşk ve ölüm olmak üzere “insanlık halleri” ile karşılaşacaksınız.

    İnsanlar size içini açacak, en gizli sırlarını sizinle paylaşacak. Ve bütün bu sorunlar, hastalar ve hastalıklar karşısında Türkiye şartlarında bir ruh doktorunun duyguları, düşünceleri, yapabildikleri ve yapamadıklarını göreceksiniz.

    Bu kitabın bir yerlerinde mutlaka kendinizi bulacak, kendinizle yüzleşeceksiniz. Okudukça, yaşamın, sağlığın, sevginin ve huzurun değerini daha iyi anlayacak; her damlası ayrı bir duygunun rengini taşıyan bir çağlayanın altından geçecek ve tertemiz olacaksınız.
    devamını oku

    11,39
  • Mahatma Gandi ve Abdulgaffar Han

    Robert Audi’ şiddeti psikolojik, fizyolojik ve mülkiyete karşı sergilenen tutum olarak tanımlar. Şiddetin, olumlu ve olumsuz yönleri bulunmaktadır. Olumlu örnekler; insanları, altında ezildikleri o ağır yüklerden, kendi giysisinin hafifliğine çağıran ve onları uyaran: “kim eline kılıç alırsa, kılıçla yok edilir”, diyen peygamberler ve bilge şahsiyetlerdir. Çünkü “dinde zorlama yoktur; muhakkak ki rüşd gayy’dan ayrılmıştır.” (Bakara, 256) Rüşd, yani akilane davranış ile gayy, yani bir insanın kendi edimlerini kendi aklıyla gerçekleştirebilme becerisi kazanmasıyla yakın bir anlama sahiptir. Ama bu, araçsallaştırılmış bir akıl değil, “kalp”le tahkim edilmiş bir akıldır. Cihad, akilane ve arifane bir bakışla yeniden değerlendirilmelidir. Cihad; hayatın içerisindeki tüm olumlu çabalarımız anlamına gelmektedir. Hasan Basri, Ömer b. Abdulazizz, Ebu Hanife “temekkün/temkin şartı” ve diğer imamlar mücadelelerinde hep sivil ve barışçıl bir direnme esası gözeterek, iktidar şiddetine karşı hak ve adaleti savunmuşlardı. Şiddetsiz hak mücadelesi, siyasal bir eylemi yıkıcı değil yapıcı bir eylem haline getirmeye özen gösterir. Gandi, birleşik bir Hindistan’ın bağımsızlaşması ve halkının özgürleştirilmesi düşüncesine karşı Nehru ve Cinnah’ın tavırlarıyla, yani onların iktidar kavgalarıyla da ölümüne kadar mücadelesini sürdürecektir. Gandi yönetimini, Tolstoy’un pasif (barışçı) direnme ve Thoreau’nun “sivil itaatsizlik”ten alır. Bu, Aliya’nın tabiriyle “nefssiz eylemve doğrulukra sebat”tır. Gandi, Müslüman direnişçi Abdülgaffar Han ile işbirliği ve gönül birliği yaparak, kötülüğe karşı barışçıl bir direnme örnekliği koyar. Gandi’nin yöntemi, İsa (as)’nın kötülüğe karşı iyilikle cevap verme tavsiyesinin bir uygulamasıdır. Bu kitap iki kahraman, “Mahatma Gandi ve Abdülgaffar Han”ın mücadelesini anlatıyor.

    6,79
  • Mehmet Emin Kırgil İle Rüyalara Cevaplar

    Sevgili okurum! Bu kitabı hazırlarken; yüzlerce yıl öncesinde yaşamış olan “Cafer-i Sâdık”, “İmam Nablusi”, “İmam İbn-i Sirin” ve dahası gibi nice değerli rüya yorumcularından, âlimlerden seçmeler yaparak rüyalarla gelen mesajlarınıza ışık tutmaya, sizlere az da olsa yardımcı olmaya çalıştım.

    Değerli okuyucum, biliyorsunuz ki “rüya” evrenseldir ve bütün dinlerde yer alır. Yüce Allah’ın sözleri olan Kur’an-ı Kerim’de de rüyalarla ilgili birtakım ayetler yer almaktadır. Hadis-i Şerifler’de ise Hz.Muhammed (s.a.v) kendi sözleriyle rüyaların önemini anlatmış hatta bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Zaman yaklaşınca, müminin rüyası, neredeyse yalan söylemeyecek. Esasen müminin rüyası, peygamberliğin kırk altı cüzünden bir cüzdür.” Buhari’nin rivayetinde şu ziyade var: “Peygamberlikten cüz olan şey yalan olamaz.” [Buhari, Ta`bir 26; Müslim, Rüya 8, (2263); Tirmizi, Rüya 1, (2271); Ebu Davud, Edeb 96, (5019)]
    Ben de görmüş olduğunuz rüyaların illaki hangisinin çıkacağını bilemem, çıkacak veya çıkmayacak gibi herhangi bir şey telaffuz da edemem ama inanıyorum ki eğer bu kitap, şu an elinizde ve bu yazıyı okuyor iseniz rüyalarınıza önem veren birisiniz ve inandığınız için de Hz. Muhammed (s.a.v) yani peygamberimizin sünnetini bilmeyerek de olsa uyguluyorsunuz ve Cenabıhakk’ın sevabına nail oluyorsunuz.

    Yukarıda belirtmiş olduğum, değerli rüya âlimlerinin içinden seçtiğim, kıymetli yorumları ile kendi yorumlarımı perçinleyerek hazırlamış olduğum bu kitap, inşallah rüyalarınıza ve size ışık olur.

    Sevgili okurum, sizleri tüm kâinatı sınırsız yaratan Yüce Allah’a emanet eder ve bu kitabın; size, evinize, işyerinize huzur ve bereket getirmesini Cenabıhak’tan niyaz ederim.
    Sevgi ve Saygılarımla…
    Abiniz, kardeşiniz, içinizden biri olan, Mehmet Emin KIRGİL

    7,94
  • Melekleri Ürkütmek Kültür ve Psikiyatri Üzerine Yazılar

    İnsanı anlamak için onun geldiği tarihi, içinde olduğu politik ve kültürel iklimi anlamak gerekir. Psikiyatride zaman zaman öne çıkan düşünce akımlarının da bazı kültürel kalıplardan, o toplumun o zamana ait inanışlarından kaynaklanabildiğini biliyoruz. Dinî ve popüler mitolojiler bazen bilimsel varsayımların nüvesini oluşturabilir. Batı psikiyatrisini insan ruhunu iyileştirme tekniklerinin en mükemmeli olarak göremeyiz. Bu kitapta egemen paradigmanın bir eleştirisini okuyacaksınız. Sömürgeci bilim, dünyanın bir bölgesinde pişirilmiş aşı, yerel unsurları hiç hesaba katmadan öte bölgelerdeki insanların da yemesini ister. Oysa ruh sağlığı asıl rengini içinde bulunduğu toplum ve kültürden alır. Daha kuşatıcı ve bütüncül bir bakış, insanın hangi tarihin ve kültürün içinden geldiğini ve zamanın ruhunun bunlarla nasıl bir etkileşime girdiğini hesaba katmak zorundadır.

    12,90
  • Mesnevi Terapi

    “Bilgi çağını bilgelik çağına dönüştürürken yol göstericimiz Mevlana olacaktır. Çünkü o ruhsal yapımızdaki şifrelere dokunuyor, bizde var olan duyarlılığı harekete geçiriyor.” Prof. Dr. Nevzat Tarhan İnsanlık Mevlana’yı yeniden keşfediyor. Çünkü onun öğretisi yaşadığı zamana hapsedilemeyecek kadar evrensel. Çünkü hepimizin ondan öğreneceği çok şey var. Prof. Dr. Nevzat Tarhan buradan bakarak, Mesnevi’nin çağları aşan bilgeliğinin ruha nasıl şifa olabileceğini anlatıyor. Tarhan, Mesnevi Terapi’de Mevlana’yı günlük hayatta bize yol gösterecek bir rehber olarak tanımamız gerektiğini anlatıyor. İçimizdeki hakikati görmemizi, farkındalığımızı artırmamızı sağlayacak önerilerle, Mesnevi’yi modern psikoloji tarafından da kabul gören bir anlayışla kalbe ve ruha şifa veren bir eser olarak okutuyor. Ve Mevlana’dan ilhamla şöyle diyor: “İnsanın gözü kördür ışık olmadıkça, Aşkın gözü kördür gerçekler olmadıkça, Aklın gözü kördür ahlak olmadıkça, Hırsın gözü kördür terazi olmadıkça, Şöhretin gözü kördür tevazu olmadıkça, Gücün gözü kördür erdem olmadıkça, Paranın gözü kördür insaf olmadıkça, Menfaatin gözü kördür empati olmadıkça, Adaletin gözü kördür hakkaniyet olmadıkça, Tabibin gözü kördür tıp etiği olmadıkça, Medeniyetin gözü kördür bilgelik olmadıkça…”

    11,90
  • Metalik Kadınlar Kadife Erkekler

    Dişi Kadından Dişli Kadına Erkek Adamdan İdeal Erkeğe
    Son yüzyılda kadınlar güçlendi, Amazon Kadınların günümüzdeki versiyonuna dönüştü; Metalik Kadın oldu. Evde, iş yerinde, yaşamın her kademesinde söz sahibi oldu. Ezilmemek için okudu, kariyer yaptı. Erkek egemen toplumun yetersizliğine başkaldırdı, toplumu evirip-çevirmeye, dönüştürmeye çalıştı. Yoruldu, çok yoruldu. Bununla birlikte günümüz erkekleri de Kadife Erkeğe dönüştü. Sonuçta bu süreç kadın ve erkeği mutlu etti mi? Elinizdeki kitap, günümüz kadın erkek ilişkilerine yepyeni bir açıdan bakıyor. Bu bakış açısı tüm Dünya’da yankı bulacak, kadın erkek ilişkilerinde yepyeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Heyecan ve keyifle okuyacaksınız.

    9,09
  • Mış Gibi Yaşamlar

    Ne demek ‘mış gibi’ yaşam? Düşüncelerinin arkasındaki niyetin farkında olmayan, sözü, gözü, davranışı birbirine uymayan insanların yaşamı demek. “Böyle insanlar var mı?” diye sorarsanız, çevrenize bir bakın! Aklı, düşüncesi çocuğuna yardım etmekle dolu olduğu halde asık yüzlü, kırıcı, ilgisiz anne veya babaları; öğretmen olduğunu söyleyen ama hiç kitap okumayan insanları göreceksiniz. Üstelik mış gibi yaşam, insanların bu anlayışla oluşturduğu ya da işlettiği kurumlar yoluyla giderek tüm topluma yayılıyor: Vatandaşa yardım etmek için oluşan bürokrasi, köstek olmak konusunda uzmanlaşıyor; güven duymamız için oluşturulan kurumlar güvensizliğin kaynağı haline geliyor; adaleti sağlamak için yapılan yasalar adaletsizliğin düzenini sürdürüyor. Kimimizin körleşip fark etmediği, kimimizin kanıksayıp artık yadırgamadığı mış gibi bir yaşam yaşıyoruz. Sanki kaderimiz olmuş, kuşaktan kuşağa sürüp gidiyor: Yaşıyormuş gibi görünüp de aslında yaşamamak… Ve yaşamadığının farkında bile olmamak… Ancak, farkında olan, gözlemleyen ve irdeleyen iki kişi var! Doğan Bey ve Arif Bey sizi sohbete davet ediyorlar.

    10,24
  • Mutlu Evlilik Psikolojisi

    Evlilik, ömürlük bir yolculuktur. Bu uzun yolculukta, tahmin edilemeyecek kadar güzel anlar da yaşanır, hesaba katılmayan sorunlar da baş gösterir. Önemli olan bir kere kanatlandıktan sonra hep havada kalmayı başarabilmektir. Duyguyla mantığı, aşkla arkadaşlığı dengede tutabilen kişiler, bu yolculukta menzile varabilirler. Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın Ağustos ayında Timaş Yayınları’ndan çıkacak kitabı Evlilik Psikolojisi, hayat boyu sürecek sağlıklı birlikteliklere, bir başka deyişle bu uzun ve keyifli yolculuğa rehberlik edecek nitelikte bir kitap. Tarhan, kitapta her yönüyle evliliği anlatıyor. Kitabın başında modern çağda evlilik hakkında genel bir çerçeve sunan yazar, daha sonra evlilik öncesi ve nişanlılık döneminden başlayarak, tüm aşamalarıyla evlilik sürecini ele alıyor. Evlilikte sevgi ve iletişimin önemini ve mantık-duygu dengesini vurgulayan yazar, okuyucuya mutlu evliliğin sırlarını veriyor, yaşam boyu sürecek sıhhatli evlilikler için yol gösteriyor. Evlilik Psikolojisi’nde kadının ve erkeğin farklı psikolojik ihtiyaçları, eşler arası iletişimin püf noktaları, kıskançlık, aldatma, boşanma gibi zor anlara özel tavsiyeler, çocuk sahibi olma kararının zamanlaması, hamilelik ve loğusalık dönemi gibi konularda pratik bilgiler veriliyor. Nedir Şu Evlilik Dedikleri? Nevzat Tarhan Evlilik Psikolojisi’ni hazırlarken, hepimizin etrafında gördüğü evlilikleri, hayatın içinden örnekleri esas aldı. Kitabın çıkış noktasını da, Tarhan’ın okurlarının ve takipçilerinin yıllardır kendisine yönelttikleri sorular oluşturdu. Tarhan, ayrıca bu kitap için “evliliğe özel duygusal zekâ testi” hazırladı. Evlilik Psikolojisi, Nevzat Tarhan’ın yalın ve rahat anlaşılır diliyle, evli çiftlerin ve eş adaylarının evlilik denildiğinde akıllarına takılan tüm sorularını yanıtlayacak nitelikte. Kitaptan seçilmiş bazı sorular: Kadınların ve erkeklerin evlilikten beklentileri neler? Farklılıklarda uzlaşmak mümkün mü? Evlilik için ideal yaş var mı? Kiminle evleniyorum? Eşimin sevgi dili ne? Evlilik kararı hangi dönemde test edilir? Nişanlılık ne kadar sürmeli? Aşk evliliğin sebebi mi, sonucu mu? Fedakârlığın ölçüsü ne olmalı? Hürrem Sultan taktikleri Altın orta nokta kuralı Kendini gerçekleştiren kehanet kuralı Kimler eşini aldatır? Duygusal aldatma, cinsel aldatma ayrımı var mı? Sevginin sanal tatmini: Chat’te aldatma Yüzyıllardır bitmeyen çatışma: Gelin kayınvalide ilişkisi İdare eden, ‘idarelik’ olur Çocuk ama ne zaman? Hamile babalar Loğusalık psikolojisi

    9,90
  • Mutluluğu Kaybettiğin Yerde Arama

    Güçsüz değilsin, sadece insansın. Her şeyle savaşamazsın. Her konuda en iyisini yapamazsın. Her zaman mantıklı davranamazsın. Bazen akışına bırakmak gerekir. Bazen savaşmak ve kazanmak yerine yenilgiyi kabul etmek gerekir. Çünkü dünya, yapmak istediklerimizden, kontrol edebileceklerimizden ve gücümüzün yetebileceğinden daha fazlasını içerir. Sonuç değişmese de birçok insan hep aynı yöntemi denemeye devam eder. Sen de bunu yaparsan her seferindekendini daha öfkeli, daha mutsuz hissedeceksin. Bu kitapta, mutluluğunun kaybettiğin yerde olmadığını anlatmaya çalıştım. Eğer yeterince uğraştığını düşünüyorsan ve sonuç alamıyorsan, artık yola çıkma zamanı gelmiştir. İşte bu yola çıkma sürecine kabullenme diyorum. Zayıflıklarını, insanları, dünyayı ve duygularını kabullendikçegüçleneceksin. Hafifledikçe ağırlaşacaksın. Bu kitabın anlatmaya çalıştıklarını tek cümleyle özetle deselerdişöyle cevap verirdim: “Olan oldu şimdi ne yapabilirim?” Kabullenerek nasıl güçleneceğini keşfedeceğin bir yolculuğa var mısın?

    9,09
  • Mutluluk Psikolojisi ve Stresle Başa Çıkma

    İnsan bedensel ve ruhsal olarak her an dışarıdan gelecek etkilere açıktır. Hatta bazı durumlarda ruhsal halini tümüyle bu uyaranlar belirleyebilir. Çünkü her bir etki ve uyaran, insanın bedensel ve ruhsal dengesini, düzenini, uyumunu etkiler. İnsanın içindeki mekanizma, bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu dengeyi koruyan sistemler, dengeyi ve uyumu sağlamak, sürdürmek için sürekli çaba harcar. Bu çabaların yetersiz kaldığı noktada da stres ortaya çıkar. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Mutluluk Psikolojisi ve Stresle Başa Çıkma adlı kitabıyla hem insanın stresle olan ilişkisine hem de stresi nasıl mutluluğa dönüştüreceğimize odaklanıyor. Bu mücadele esnasında insanın kendi kişiliğini karakterini daha iyi tanıması gerektiğini vurgulayarak, aslında tümüyle bize özgü bir mücadele yolu çizmiş oluyor. Her şey, önce kendini değiştirmekle başlıyor. Stresin mutluluğa dönüşebileceği her bir noktada bu kitabın rehberliğinden faydalanmak elinizde.

    10,90
  • Özgürlüğün Baş Dönmesi

    İçinde yaşadığımız endişe çağına yönelik yazıları ruha ilaç gibi gelen Kemal Sayar, Özgürlüğün Baş Dönmesi’nde bizi bu çağa getiren gelişmelerin perdesini aralıyor. Görünen o ki hep peşinde koşulan özgürlük, bir ucundan yakalandığında baş dönmesine yol açıyor. Küreselleşmenin, postmodern dönemin, internetin bireye etkilerini ele alan; derinlikli bir anksiyete incelemesi sunan, kaos kuramına dokunan bu makaleler, günümüz için âdeta bir “hal tercümesi”. “Aklın ve ruhun uzayında yapılacak keşif yolculukları, bilimin rehberliğine ihtiyaç duyduğu kadar sezginin ışığına da muhtaçtır.”

    7,94
  • Psikanaliz Üzerine

    ‘…Psikanaliz, çocukların ruhsal yaşamından kalkarak erişkinlerin ruhsal yaşamını ele geçirmeye çaba harcamış, çocuk erişkinin babasıdır kuralına önem ve ağırlık kazandırmıştır. Erişkin ruhunun çocuk ruhunun bir uzantısı olduğunu saptamış, çocuk ruhunun erişkin ruhuna dönüşürken geçirdiği erişikliği ortaya koymuştur. Çocuklarımızın ilk yılları söz konusu olunca, pek çoğumuzun belleği bir boşluğu içerir; pek çoğumuz, bu yıllara ilişkin yaşantılardan yalnızca bazı parçaları anımsarız. Şurasını rahatlıkla ileri sürebiliriz ki, psikanaliz bu boşluğu doldurmuş, insanlardaki çocukluk yıllarını kapsayan unutkanlığı ortadan kaldırmıştır.’

    4,49
  • Psikolojide Tipler

    “Aslında bu çalışma benim bakış açımın Freud’un ve Adler’inkinden hangi yönlerde ayrıldığını anlatma ihtiyacımdan doğdu. Bu soruya cevap vermeye çalışırken tipler problemi karşıma çıktı; zira kişinin yargısını daha baştan belirleyen ve sınırlayan onun psikolojik tipiydi. Bu nedenle, kitabım bireyin dünyayla, insanlarla ve şeylerle ilişkilerini ele alma çabasıydı. Bilincin veçhelerini, bilinçli zihnin dünyaya karşı alabildiği çeşitli tutumları tartışıyordu, dolayısıyla, klinik açı denebilen yerden bakıldığında bilincin psikolojisini oluşturuyordu.”

    20. yüzyıla ve günümüze yön veren entelektüellerin başında gelen Jung henüz hayattayken İngilizce, Felemenkçe, Fransızca, Yunanca, İtalyanca, Japonca, Portekizce, Rusça, İspanyolca ve İsveççeye çevrilen bu başyapıt “pratik psikoloji alanında yaklaşık yirmi yıllık çalışmamın meyvesi. Sinir hastalarının tedavisinde bir psikiyatrın sayısız izleniminden ve tecrübesinden, her sosyal düzeyden kadınlar ve erkeklerle görüşmelerinden, dost ve düşmanla kişisel ilişkilerimden, son olarak kendi psikolojik tuhaflığımın eleştirisinden biçimlenerek düşüncelerimde yavaş yavaş gelişti.”

    20,59