- Warenkorb anzeigen Du kannst diese Menge nicht deinem Warenkorb hinzufügen. Wir haben 1 vorrätig und 1 sind bereits in deinem Warenkorb.
-
Komodo Kurabiyeleri / Kral Şakir İlk Okuma Kitabı 18
Selam arkadaşlar ben Şakir, herkesin bildiği şekilde Kral Şakir! Ben ve benim çılgın ailem bu sefer de ilk okuma kitaplarıyla maceradan maceraya koşuyoruz. Mahallemizdeki Renkli Festival’e katılacağımız için çok heyecanlıyız! Bu festival sayesinde tüm mahalle birlikte çok güzel zaman geçiriyoruz. Herkesin keyfi yerinde gibi görünürken bir de bakıyoruz ki, ünlü komodo kurabiyelerini yapan Komodo Ejderi’nin canı çok sıkkın, babam Remzi ve Fil Necati Ağabey’le birlikte Komodo Ejderi’ni mutlu etmek için kolları sıvıyoruz. Tabii bu işe Fil Necati Ağabey’in herkesten çok hevesli olmasının nedeni tahmin edeceğiniz gibi, lezzetli komodo kurabiyeleri…
€6,90 -
Konferanslar
Bu kitap, Mahmut Toptaş Hocanın değişik tarihlerde vermiş olduğu konferans ve bir kısmı daha önce yayınlanmış şu kitaplardan oluşmaktadır.
Köleliğin Alfabesi Hürriyetin elifbası
İnsan Enerjisi ve israfı
Zenginlere ve zengin olmak isteyenlere
Hz. Havva’nın kızları
Küfür cephesinde yeni birşey yok
Mevlanada Cihad Anlayışı
Bütün İlimler İslamidir -
Konferanslar Hukukun Ana Meseleleri ve Müesseseleri
Ne yükselme ülküsü, ne rasyonel iş nizamı, ne de ilmi zekâ kanunsuzlukla asla birlikte bulunmaz. Çünkü kanunsuzluk; plansızlık ve programsızlıktır. Kanunsuzluk iptidailiktir.
Kanunsuzluk irticadır, haşin kuvvetlerin çarpıştığı devirlere dönmektir. Kanunsuzluk hüküm süren yerde emniyet ve güven yoktur.
Ord. Prof. Ali Fuad BaşgilRahmetli Ali Fuad Başgil’in bu eseri 1930 ile 1944 yıllarında memleketin muhtelih şehirlerinde verdiği konferans ve seminerlerinden derlenmiş kıymetli bir eseridir.
-
Konuşamadığımız Ne Varsa
“Mesafeli durduğumuz konular, sadece ideolojileri, fikirleri, yaşantıları içermiyor; neye mesafeliysek, o mesafelerin bedensel sembolü olarak gördüğümüz insanlardan da uzak duruyoruz. Oysa hepimizin bir arada yaşamak gibi bir sorumluluğu var ve bu sorumluluk sadece bize benzeyene, bizimle aynı fikirde, aynı dinde, aynı cinsiyette, aynı sınıfta, aynı kültürde olana karşı değil; bize hiç benzemeyene karşı da bir sorumluluktur. Herkesin herkesi kendisine benzetmeye çalışarak sadece benzerleriyle yakın bağ kurduğu bir toplumda, farklı olanlar tehdit olarak algılanabilir. Ama tanışıklığın çok olduğu bir toplumda, kimlikler ötekileştirilmeden, huzurla ve birlikle yaşamak mümkündür. O hâlde bugün, tam da şimdi, sorular sormaya, konuşmadıklarımızı konuşmaya başlamalıyız…” Arda Erel, toplumu var eden dille ve hem ayrıştırmayı hem de birleştirmeyi başarabilen kelimelerle zamanın kaydını tutuyor. Aşk ve toplum üzerine yazdığı denemelerle tüm okurlarını konuşmaya, duvarları yıkarak aynı gökyüzünün altında buluşmaya davet ediyor…
-
Konuşmalar
Bir konuşma mı? Tam da zamanı… Doğrusu böyle bir şeye hiç gelemem. Çok uzun zamandır sadece yazmaktan başka edebiyatla hiçbir ilgim yok. Seyrek olarak, elime geçtikçe, dostlar yolladıkça bazı dergileri okuyorum. Ben zaten fazla düşünmem. Muayyen konularda, muayyen sorulara derli toplu, kuru ve sistemli karşılıklar verecek şekilde düşünmem. Onun için sorulu cevaplı bir konuşma yerine sohbet edelim, notlar alınır, sonra ben onları gözden geçiririm. Yarı sohbet, yarı röportaj, yarı düzyazı bir şey çıkar ortaya, yayınlarsınız onu.
-
Konuşmalar
ALİYA, insanın evrensel sorunları üzerine düşünen Müslüman bir mütefekkir, baskılara boyun eğmeyen bir özgürlük savaşçısı, halkının bağımsızlık savaşını öncülük eden bir lider, askeri ve diplomatik alandaki başarılarıyla devlet kurmuş bir önderdir.
Elinizdeki kitap, Aliya’nın çok farklı ortamlarda yaptığı konuşmalardan oluşuyor. Konuşmalar bir lider ve düşünür olarak Aliya’nın anlaşılmasına önemli bir katkı yapmakla kalmıyor, yirminci yüzyılın sonunda yaşanan insanlık trajedisinin ve bunun sorumlusu olan bir ‘dünya sistemi’nin doğru okunmasına da hizmet ediyor.
Kitabı okurken bir düşünür, bir lider ve daha da önemlisi bir insan olarak Aliya’ya dokunduğunuz hissedeceksiniz.
-
Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk
BİR ÇOCUK PSİKİYATRİSTİNİN NOT DEFTERİNDEN SIRA DIŞI ÖYKÜLER Küçük bir çocuğun beyni travmadan nasıl etkilenir? Korku ve şiddet çocuğun beyninde nasıl bir tahribata yol açar ve bu beyin iyileştirilebilir mi? Dr. Bruce Perry, olağandışı durumlara maruz kalmış çocuklara yardım ederek onları hayata yeniden kazandıran dünyaca ünlü bir çocuk psikiyatristidir. Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk’ta, karşılaştığı travma vakalarını bilimsel bir gözle irdeleyerek ve bunları herkesin kolaylıkla anlayabileceği hikayelere dökerek, aşırı strese maruz kalan beyinde tam olarak ne olduğunu açıklıyor ve bu beynin akıl almaz iyileşme kapasitesini ortaya koyuyor. Perry’nin stratejilerini öğrendiğinizde, travma geçirmiş çocukların fiziksel, ruhsal ve duygusal bakımdan nasıl iyileştirileceğinin ve sağlıklı bireylere dönüştürüleceğinin formülünü de elinizde tutuyor olacaksınız. Beynin içinde olanları anlayabilmenin, psikolojik olarak en uç durumdaki çocuklar için bile bir umut ışığı olacağını gösteren bu kitap uzun süre hafızanızdan çıkmayacak.
-
Köpek Kalbi
Bulgakov Köpek Kalbi’nde sokak köpeği Şarik’in öyküsünü anlatır. Dünya çapında bir bilim insanı olan Profesör Filipoviç, evine götürüp beslediği Şarik’i ameliyat ederek, er bezlerini ve hipofiz bezini adi bir suçlununkilerle değiştirir. Köpek arsız, yüzsüz, şehvet düşkünü ve kaba saba bir insana dönüşür. Şarik insan haliyle profesörün hayatını cehenneme çevirse de, Sovyet bürokrasisinde kendine bir konum edinebilecektir.
Komünistlerin küçük burjuva değerlerinin üstünde yeni bir Sovyet insanı yaratma ideallerini hicveden Köpek Kalbi, Bulgakov’un en çok tartışılan yapıtıdır. -
Köpekçik ve Muhabbet Kuşu
Bu kitap, 5 yaş üzeri çocuklarımıza çevre bilinci aşılamak, doğa ve hayvan sevgisinin yanında sporu küçük yaşta sevdirmek için kaleme alınmıştır. Bu kitabı farklı kılan ise küçüklerimize okurken siz değerli büyüklerimizin kitaptaki karakterleri spor yaparak canlandırmasına imkân tanımasıdır.
-
Köpekler Bale Yapmaz
“Benim köpeğim farklıdır. Diğer köpeklere benzemez. Onlar gibi davranmaz. Tuvaletten su içmez, terlikleri ısırmaz, kedileri kovalamaz. Benim köpeğim müziği, dans etmeyi, ay ışığını sever. Dedim ya, benim köpeğim farklı, kendini köpek gibi hissetmez. Benim köpeğim kendini balerin zanneder!”
-
Köpük ile Pıtır / İlk Okuma Kitaplarım
Köpük’ün Pıtır adında küçük bir kız kardeşi vardı. Pıtır çok sevimli, ama biraz yaramazdı. Bam! diye minik kar kulübesinin üzerine atlardı. Foşur! diye suya dalardı. Bu yaramazlıklardan bıkan Köpük bazen, ‘Keşke Pıtır başka yerde oynasa,’ diye düşünürdü. Günlerden bir gün, iki kardeş kar fırtınasına yakalandılar. Acaba Köpük kardeşini fırtınadan kurtarıp, ne kadar harika bir ağabey olduğunu kanıtlayabilecek mi?
-
Körduman
Sağırdere (1955) romanının devamı niteliğindeki Körduman (1957), Kemal Tahir’in dikkatini Anadolu insanına yönelttiği önemli eserlerden biri. Cumhuriyet devri Türk romanının genel olarak iki cepheden birini seçip ele aldığı şehir-köy / İstanbul-Anadolu ikiliğinde daha objektif bir bakış açısı bulma çabasıyla “monoklu” değil de “gözlüğü” tercih eden Kemal Tahir’in köy romanına ilişkin sözleri hâlâ üzerine düşünülmeyi bekliyor:
-
Korku
Hayatını lüks bir şekilde idame ettirebilmek için bütün imkânlara sahip ama hayatla bir türlü barışamayan güzel ve alımlı bir genç kadın olan Irene, bir müzisyenle tanışır. Evliliğinde mutludur ama karşı konulamaz biçimde müzisyeni hayatına dâhil eder. Heyecan, tutku, beğenilme arzusu benliğini ele geçirir. Her şey yolunda giderken korkuyla tanışır Irene. Tanımadığı bir kadının tehdit ve şantajıyla üzerine salınan bu yabancı duygu, hayatını bir anda altüst eder. Kaçtıkça bataklığa saplanır. Hâlbuki hiçbir kaçış, cezadan daha ağır değildir. Oysa cezaya razı olmak, ruhu özgür bırakır. Irene ise bunu çok geç anlayacaktır.
-
Korku
Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış, burjuva dünyasının kozasından çıkarak kendini genç bir piyanistin kollarına atmıştır. Ancak bu gizli ilişkiden haberdar olan bir şantajcının ansızın zuhur etmesiyle, hayatında yeni farkına vardığı bütün güzellikleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve kahredici bir korkunun pençesine düşer. Korku insanı bilinçdışına itilmiş utanç verici deneyimlerden, bastırılmış pişmanlıklardan özgürleştirebilecek güçte bir yapıt. -
Korku Kültürü Niçin ‘Mış Gibi’ Yaşıyoruz?
Bir toplumda “korku kültürü” egemense, orada ne ‘gerçeğe koşulsuz saygı’ vardır ne de ‘can’ önemsenir. Her şeyde olduğu gibi bilimsel düşünce de gelişemez ve hayatlar ancak ‘mış gibi’ yaşanır. Doğan Cüceloğlu, oğlu Timur ve öğretmen Arif’le bir Türkiye yolculuğuna çıktı. Bu yolculukta, “Niçin ‘mış gibi’ yaşıyor ve bunu sürdürüyoruz?” sorusuna yanıt aradı ve ‘mış gibi’liğe neden olan durumları irdeledi. Cüceloğlu şimdi okurlarına soruyor: Bizimle yolculuğa var mısınız? Korku kültüründen kurtulmak için üçümüz el ele verdik, aydınlığa bir adım attık; bize katılmak ister misiniz? Haydi öyleyse!
-
Korku ve Titreme
Kierkegaard’ın, Johannes de silentio takma adıyla yazmış olduğu Korku ve Titreme ilk kez 1843 yılında yayımlandı. Yapıtta iman kavramının etik ve dindarlıkla ilişkisi incelenir. Yazarın takma adlarından Johannes de silentio da Musa’nın 1. kitabında (22:1-18) anlatılan İbrahim ve İshak hakkındaki hikayeden esinlenmiştir. Bu anlatıda Tanrı İbrahim’e, oğlu İshak’ı kurban etmesini buyurur. Korku ve Titreme bütünüyle, İbrahim’in, geç yaşta sahip olduğu ve her şeyden çok sevdiği evladı İshak’ı kurban etme isteğini ve bu eylemin onu ne ölçüde bir cani veya hakiki bir dindar yaptığını irdeler. İbrahim imanın babası olarak bilinir ve Johannes çağdaşlarının topyekûn nasıl olur da kendilerini İbrahim gibi imankâr sandıklarını merak eder.
-
Körlük
Adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil, bembeyaz bir boşluğa gömülür. Arkasından, körlük salgını bütün kente, hatta bütün ülkeye yayılır. Ne yönetim kalır ülkede, ne de düzen; bütün körler karantinaya alınır. Hayal bile edilemeyecek bir kaos, pislik, açlık ve zorbalık hüküm sürmektedir artık. Yaşam durmuştur, insanların tek çabası, ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaktır. Roman, kentteki akıl hastanesinde karantinaya alınan, oradan kurtulunca da birbirinden ayrılmayan, biri çocuk yedi kişiye odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere rehberlik eden bir kadın da vardır. Bu yedi kişi, cehenneme dönen bu kentte, hayatta kalabilmek için inanılmaz bir mücadele verir. Saramago’nun müthiş bir gözlem gücüyle betimlediği bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi. Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikâyesi. Konusunun ürkütücülüğüne rağmen olağanüstü bir şiirsellikle anlatılmış bu unutulmaz roman, usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı.
-
Korsanların Çılgın Yaşamı
Eyvah, korsanlar geliyor! Korsanlar gündüzleri hazine arar, kıyıları yağmalar. Peki, gece, evlerine gittiklerinde ne yaparlar? Kış gecelerini nasıl geçirirler? Bu eğlenceli, sürprizlerle dolu öyküde korsanların çılgın yaşamını keşfedeceksiniz!
-
Körün Parmak Uçları
Bir günah işle ve onu öldür geçmeden bir deniz kenarından bir günah işle ve onu öldür takmadan köpüklerini peşine ahtapotları, denizatları ve yıldızlarıyla mürekkep balıklarını kurutmadan gidişi bir günah işle ve onu öldür.
-
Koruyucu Psikoloji & Çocuk Eğitiminde Duygusal Rehberlik
Zaman geçiyor, hayat hızlanıyor, günümüzde her şey gibi anne babalık tutumları da yeniden tanımlanıyor. Bugün çok sayıda aile çocuklarıyla sorun yaşıyor ve sayısız kaynaktan gelen bilgilerin bombardımanı altında kafaları karışıyor. Ne yapmalıyız? Doğru bir anne-babalık nasıl olmalı? Çocuklarımızı rekabetçi kişiler olarak mı yetiştireceğiz yoksa erdem sahibi insanlar olarak mı?
Koruyucu Psikoloji, merhamet ve vicdan sahibi çocuklar yetiştirirken onları dış dünyanın getirebileceği gerginliklerden nasıl koruyacağımızı tartışıyor. Çocuklarımıza erdem, dürüstlük, ahlak, vicdan gibi değerleri aktarırken onlarla en güzel biçimde iletişim kurmanın yollarını ortaya koyuyor. Hedefi, ‘duygusal ve ahlaksal zekâsı yüksek insanlar’ yetiştirmek olarak belirliyor. Ve ısrarla, hiçbir zaman hiçbir şey için geç kalınmış olmadığını; iyi niyet, çaba ve kararlılıkla yüründüğünde yaşananların hayatı anlamlandıracak ve kolaylaştıracak birer tecrübeye dönüşebileceğini vurguluyor.
Prof. Dr. Kemal Sayar ve Psikolog Feyza Bağlan’dan, modern dünyada her aileye gerekli olan anne babalık tutumları üzerine kapsamlı ve farklı bir kılavuz.