Sehe 1721–1740 zwischen insgesmt: 3487

  • Kış Bilgisi

    Ben geçerdim kaşık bala gömülüyor gibi ağır Bir çocuğa bir rüya damlıyor gibi hafif Hayır, anlatamadım.

    6,79
  • Kış Gelince

    Dört kitaplık seride, büyükannesi ve büyükbabası tarafından büyütülen küçük bir kızın bir şeftali ağacıyla kurduğu ilişki naif ve şiirsel bir dille aktarılıyor.
    Mevsimler birbiri ardınca gelip geçerken, küçük ve büyük okur mevsimlerin ve şeftali ağacının döngüsünü küçük kızın gözünden takip ediyor.
    Serinin dört kitabı da ayrı ayrı okunabileceği gibi Kumdan Kale Yayınları tarafından önerilen okuma sırası şu şekilde:

    Yaz Gelince
    Güz Gelince
    Kış Gelince
    Bahar Gelince

    5,64
  • Kış Ruhu

    Bu seçki, Edward Said’in sürgün, göçmenlik, sömürgenin temsil edilme biçimi ve günümüzdeki edebiyat eleştirisi üzerine dokuz yazısını içeriyor.
    Akademi ve fikirler dünyası ile kaba siyaset, devlet iktidarı ve askeri güç dünyası arasındaki fiili yakınlıkların görmezden gelindiği çağımızda, entelektüellerin ahlaki rehabilitasyona ve yeniden tanımlamaya ihtiyaç duyduğunu belirten Said, herkesi bugünkü kültürel durumla hesaplaşmaya çağırıyor ve “Entelektüel sıfatıyla içine kapatıldığımız disipliner gettoların sınırlarını yıkıp geçmek, dünyanın nesnel temsilini uzmanlarla onların müşterilerinin oluşturduğu küçük zümrenin eline bırakmamak zorundayız,” diyor.

    11,39
  • Kısa Dünya Tarihi

    Avcılık ve toplayıcılıkla başlayan; Mezopotamya’dan Roma uygarlığına, Rönesans’tan Tanzimat’a, Haçlı Seferleri’nden İkinci Dünya Savaşı’na, Japonya’dan Amerika’ya uzanan 100 bin yıllık uzun bir yolculuğun kısa tarihi bu…

    Tarih Öncesi’nden bugüne imparatorlukların yükselişi ve çöküşü, dünya siyasetine yön veren olaylar, kişiler, savaşlar ve fikirler… Batı’nın ve Doğu’nun tarihteki dönüm noktaları ve birbirlerine etkileri… Osmanlı ve Türk tarihiyle bağlantılı hadiselerin öncesi ve sonrasına genel bir bakış…

    Bu kitapla; ilk uygarlıkların doğuşuna ve insanoğlunun dünyaya yayılıp hükmetmesine şahitlik edeceksiniz. Tarihsel çağlar arasında seyahat edip Coğrafi Keşifler’le Yeni Dünya’yı keşfedecek ve kıtalar arasında dolaşacaksınız. Rönesans’la fikirlerin bir uçtan bir uca yayılışına tanık olacak, Sezar’dan Fatih Sultan Mehmed’e, dünya düzenini değiştiren imparatorlara eşlik edeceksiniz. Kadeş Antlaşması’ndan iki büyük dünya savaşına ve ardından Soğuk Savaş’a kadar uzanan süreçte savaşlar ve devrimlerle dünyanın sürekli değişen düzenine tanıklık edip önemli antlaşmalara imza atacaksınız. Evet; yazının icadından günümüze kadar geçen bu uzun soluklu süreçte kıtalar ve yüzyıllar arasında sıçramalı bir yolculuk sizleri bekliyor!

    Ali Çimen’in kaleminden dünyamızın kısa tarihi.
    Bu kitabı bitirdiğinizde, genel dünya tarihine ilişkin cevapsız sorunuz kalmayacak!

    9,09
  • Kısa İkinci Dünya Savaşı Tarihi

    İkinci Dünya Savaşı dünya savaş tarihinin bilançosu en ağır savaşıdır.
    Cephe ve cephe gerisi ayrımı anlamını yitirmiş, şehirler ve siviller bombalanmış, yıkılmaz denilen hatlar, aşılmaz denilen barikatlar düşmüş, istihbarat ve teknoloji savaşları çatışmaların gidişatını derinden etkilemiş, insanlık Nazi vahşeti ve soykırım kavramı ile tanışmış ve savaşı neticelendiren de yine sivilleri hedef alan atom bombaları olmuştur.
    Türkiye savaş dışı kalma başarısı sayesinde bu ağır bedeli ödemekten kurtulmuştur belki ama 1945 sonrası dünyayı şekillendiren Soğuk Savaş da İkinci Dünya Savaşı’nın bir sonucudur.

    İlkin Başar Özal “Kısa İkinci Dünya Savaşı Tarihi” kitabında, iki dünya savaşı arası dönemi ve bu savaşa yol açan zemini ayrıntılı biçimde inceledikten sonra savaşın tüm cephelerini ayrı ayrı ele alıyor.
    Savaşın gidişatını belirleyen teknoloji mücadelesini, istihbarat savaşlarını, taktik ve strateji oyunlarını akıcı bir dille metne yediriyor.
    İkinci Dünya Savaşı’nı başından sonuna tüm cepheleri ve ayrıntıları ile ele alan kitap, sığ bir kronoloji düzeni içinde akmak yerine karşılıklı bağlantıları kurarak her cepheyi açık ve anlaşılır biçimde analiz ediyor. [koo_icon name=”undefined” color=”” size=””]

    11,39
  • Kısa Surelerin Sınırsız Dünyaları / Kur’an Okumaları 5

    Onlarca sayfayı bulan Kur’ân sûreleri arasında, bir kısmı tek bir satırdan ibaret kısa sûreler de vardır. Kısalığı dolayısıyla her mü’minin ezberleyip namazda okuduğu, bu yüzden “namaz sûreleri” diye anılan sûreler… Uzun Kur’ân sûreleri arasında bu kısa sûrelerin hikmeti nedir? Fâtiha başta olmak üzere her biri bize ne söylemektedir? İşte bu kitap, Kur’ân ülkesinde yolculuklar yaşamaya çalışan bir mü’minin bu kısa sûrelerin sınırsız dünyalarından devşirdiği notları içeriyor. Okur bu kitapla, bu sûreleri anlama gayreti de taşıyarak okuma, yaşadığı hayatı bu sûrelerle yüzleştirme ve istikamete kavuşturma imkânı bulacaktır…

    9,09
  • Kısmet

    Niyet ettiğin her konuda kısmetini açacak, eşi benzeri olmayan, gelmiş geçmiş en etkili uygulama ve formüller. BİLİNÇALTI * TILSIM * ŞİFRELER * TELKİN SIRLAR * DUA * GİZEMLER * RİTÜEL Bu kitap sadece sahibine aittir ve ona sahip olan kişi için güçlü bir etkiyle çalışır. Kitabı aldıktan ve uygulamaya başladıktan kısa süre sonra sahibinin enerjisine uyumlanır. Kitap, kendi esrarengiz enerjisini de sahibine geçirir. Bu kitap, bir sırlar kitabıdır ve gizemlerle doludur. KISMET, sahibinin dileklerini gerçek yapmak için gerekli birçok sıra dışı şifre ve kodu içerir. Kısmet, yolu bilir. Hiç yolu yoksa bile, o bir yol açar. Kısmetine açılan kapının tüm gizemli şifrelerini girerek, dileklerini gerçek yapmaya ve yeni bir hayata şimdi hazırsın. KISMET, SENİN YERİNİ BİLİYOR.

    9,09
  • Kısmetse Olur

    Sabret! İşleri zora çeviren de Allah, Zordan çeviren de… Sen umudunu yitirme! Güzel şeyler olmadan önce, İşler her zaman ters gider. Kışın en çetin günleri yaşanmadan, Baharın gelmediği gibi… Sakın umutsuz olma! Ve unutma; “Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez.” (Secde sûresi/17)

    9,90
  • Kızıl

    Zweig gençlik dönemi yapıtlarından Kızıl’da öğrenim için Viyana’ya giden genç bir tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlama ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatır. Kendini birdenbire ailesinden uzakta soğuk bir odada yapyalnız bulan bu “çocuksu” genç adam, zamanla girdiği bunalımın etkisiyle hayallerinden, başlangıçta büyük bir hevesle sarıldığı tıp eğitiminden vazgeçme noktasına gelmiştir. Tam da o günlerde kızıla yakalanan ve yardımına ihtiyaç duyan bir kız çocuğu onu hayata geri çağırır… 1908 yılına ait bu anlatı, Zweig’ın daha o zamanlar çoktan bir novella üstadı olup çıktığının kanıtıdır adeta. Üstelik, yazarın sonraki yapıtlarında sıklıkla karşılaştığımız bir temanın peşine henüz kariyerinin başındayken düştüğünü; gaddar bir dünyada varoluşunu sürdüremeyecek kadar kırılgan insanların acılarını baştan beri dert edindiğini ortaya koyar.

    4,49
  • Kızıl Elma / Anadolu

    Zafer, inanmaktır kâri. Ve bazıları ölseler de zafer kazanırlar… Bu millet asırlardır bir sancağın altında ve bir bayrağın gölgesinde yaşadı. O gölge var oldukça ve o sancak elde durdukça kardeşlik daim oldu. Çok eski vakitlerde safran sarısı bozkırlarda atlarını güneşin battığı yöne süren atalarımız bizim yaşadığımız bu vakitleri ve bu toprakları hayal ettiler. Hayallerinin uğrunda her şeylerini terk ettiler. Bu bayrak dalgalansın ve Allah’ın ismi gök kubbede yankılansın diye çok acı çekti, çok can verdi ve çok çileye katlandılar. İslam sancağını ellerine alıp, Allah’ın adaletini dünyaya yaymak için zalimin karşısına dikildiler. … Şimdi bu sayfaları araladığında seni asırlar öncesine götüreceğim ve bu diyarlarda nasıl geldiğimizi fısıldayacağım kulağına… Orta Asya bozkırlarından çıkıp İstanbul önlerine kadar at koşturan ecdadın içini yakan fetih ateşini ve “Kızılelma” mefkûresini anlatacağım. Sesleri duyuyor musun? Şöyle diyorlar: “Davamız nizam-ı âlem, menzilimiz Kızılelma ve maksadımız i’la-yı kelimetullah’tır…”

    11,90
  • Kızıl Elma 2 / Ayasofya

    Ayasofya, İstanbul’un tapusudur kâri. Neden çekineyim ki! Hatta bu topraklarda “inandım” diyerek yaşayan her kim varsa hepsinin namusudur. Ayasofya hayali gönülden giderse yahut bir daha secdeye eğilmezse başlar, orada hayal, dava, gaye tükenmiştir. Ki şimdi tam da öyledir işte. Kendi vatanında, kendi şehrinde ve kendi mabedinde başını secdeye eğemiyorsan söz de tükenmiştir. Hem biliyorum sen de ben gibi hissedersin kâri. Lakin sormak icap eder şimdi; bir benim mi ağrıma gidiyor ecdadın başlarını secdeye koyup da ibadet ettikleri yerlere ayakkabılarla basıyor olmak? Bence hayır, senin de benim de ve biz gibi pek çoğunun da ağırına gidiyor biliyorum. İşte belki de bunun için Ayasofya’yı açmak ölümden uyanmak gibi, Ayasofya’yı açmak yeniden doğmak gibi… Bu okuyacağın, Ayasofya’da alnını secdeye koymadan ruhunu teslim etmekten korkan birinin duasıdır. Belki de bu duaya ‘’âmin’’ denilsin diye yazılmıştır bu kitap.

    11,90
  • Kızıl Veba

    Jack London, 1912 yılında İngiltere’de London Magazine’de yayımlanmaya başlayan Kızıl Veba yapıtıyla “kıyamet sonrası” edebiyatın öncüleri arasına girmiştir. Nüfustaki, bilim ve teknikteki, ekonomideki sıçramaların büyüsüyle gözlerin kamaştığı bir çağda yazar, uygarlığımızın kırılganlığını anımsatır. Yapıtı milyonlarca insanın doldurduğu şehirlerin ve kırların ıssızlığa teslim oluşundaki hızı bütün çarpıcılığıyla ortaya koyar. Yalnızca nüfusun değil, bilginin, üretimin, hatta dilin yitirilişi, eski uygarlıkla köprü olan bir profesörün gözünden yeni insanlığa anlatılır. Peki yeni insanlık bu ihtiyara kulak verecek midir? Kızıl Veba’da yirminci yüzyılın başından yüz yıl sonrasına, 2010’lar dünyasına bakan Jack London’ın öngörülerindeki keskinlik, kitabı bir klasik olmanın ötesinde, günümüz için hâlâ canlı bir eleştiri kılıyor.
    devamını oku

    4,49
  • Kızım Olsan Bilirdin

    Kızım Olsan Bilirdin, Cihan Aktaş’ın, aileler, dağılmalar, kaybetmeler, geçmiş güzellikler, hatırlamalar, geri gelmeyecek olana yapılan hüzünlü yolculuklar ve elbette hatırlayamamak hakkında incelikle kurduğu öykülerinden oluşan bir kitap. Öykülerde aile büyüklerinin Alzheimer’a düşmüş akıllarının hatırlayamadıkları, evlatların görmezden gelmelerinin karşısına çıkan duvara dönüşüyor. Kaybolanın, yitirilenin ardından okura düşen ağır bir hüzün oluyor. Unutmanın yaşamamış olmak anlamı taşıyıp taşımayacağını sorgulayan yazar, akıl ile kalp arasındaki bağa dikkat çekiyor.

    6,90
  • Kızlar Aramızda Kalsın

    Mü’min Genç Kızın Hayatına Dair Notlar Bu kitap; sana nasihat edecek kadar tecrübeli, tavsiyeleri etki edecek kadar rütbeli biri tarafından yazılmadı. Sana farkındalık kazandırmak, kim olduğunu ve neler yapabileceğini hatırlatmak için kaleme alındı. Hani kimi zaman nereden başlaman gerektiğini düşünüyor da zihninde ürettiğin sorulara cevaplar arıyorsun ya! İşte o cevaplar, senin için bir kılavuz niteliğinde kaydedildi. Kendini tanımaya, hayatının tadını çıkarmaya dair notlar bir araya getirildi.

    6,90
  • Kızları Kız Gibi Erkekleri Erkek Gibi Yetiştirmek

    Bu kitap, kadın ve erkeği kendi yaradılışından uzaklaştırmadan yetiştimenin mümkün ve gerekli olduğu inancıyla yazıldı… Küçük yaşlardan itibaren fıtratına sadık kalınarak büyütülen çocuklar, ruh sağlığı açısından daha avantajlı olmaktadır. Yaratılışındaki özellikler deforme edilerek büyütülmeye çalışıldığında durum ne aileyi ne de çocuğu mutlu etmektedir.

    7,94
  • Koala Kori ve Sevimli Dostları / Bu Kocaman Gözler Kimin 6

    “Küçük koala Kori okaliptus ağacında yaşıyordu. Kori, yaşadığı yeri çok merak ediyor ama cesareti olmadığı için etrafta gezmeye çıkamıyordu.

    Bu sabah Kori yine ağacında oturmuş etrafı seyrediyordu.Az ileride eşelenen devekuşu Emu’ya seslendi: “Emu,sen böyle dolaşmayı nasıl başarıyorsun? Hiç korkmuyor musun?”

    11,90
  • Koçyiğit / Seyit Battal Gazi

    Elenora, Abdüssamed, Ahmer, Anastasya, Mesleme ve diğerleri… Farklı Kültürlerden de gelseler hepsi ona hayrandı. Kahramanlıkları nesilden nesile anlatılan Koçyiğit Seyit Battal Gazi’nin giriştiği destansı mücadelenin romanı… Anadolu’nun bağrından Kız Kulesi’ne uzanan sürükleyici bir maceraya hazır mısınız? Battal’ın destanını Ahmet Yılmaz Boyunağa’nın kaleminden okurken, “Telefonuma mesaj gelmesin!”, “Kimse beni rahatsız etmesin!” siyeceksiniz.

    6,79
  • Kod Adı: İstanbul Sözleşmesi

    Tantanalı törenlerle tanıştırıldık kendisiyle. Efsunlu kelimelerle, süslü cümlelerle ve de altın tepside sunuldu bize. AB, yarım asır sonra Aralık 2004’te ülkemize “tam üyelik için müzakere tarihini” lütfettiğinde hani… Hani Başkent Ankara’da “AB Şöleni” düzenlemişti de, gündüz vakti havai fişek atılmıştı ya… Hatırladınız değil mi? İşte gündüz vakti o havai fişekleri attıran o coşkuyla, o çılgın sevinçle karşıladık kendilerini. Hazretlerinin sayesinde vatan toprağını küffardan kurtardığımız gibi, memleketin kadınını da memleketin erkeğinden kurtaracaktık ne de olsa. Kadın artık şiddet görmeyecekti! Kadınların yetiştirdiği erkeklerden kadınları kurtaracaktık (!) gibi “kutsal” bir görevin üstesinden gelinmiş, zafer kazanılmıştı. “Kadının bayramı” ilan edilmişti vatana buyur ettiğimiz. Allığı sürülmüş, pudrası iyice yedirilmiş; envai türden boya sürüp sürüştürülmüş; aksesuar namına ne var ne yok takıp takıştırılmıştı. Gizlenmesi gereken; görülmemesi, duyulmaması lazım gelen en küçük ayrıntı bile saklanmıştı. Makyaj da görüntü de tamamdı… Artık kadına bayramdı. “Kadına Şiddetin Önlenmesi” ifadesi bile her şeyin üstünü örtmeye yetiyordu. Bu kez, kadının kendisi bir projeye makyaj malzemesi yapılmıştı.

    9,09