-
Yedi Güzel Adam
Cahit Zarifoğlu’nun şiiri bunca anlaşılmaz, kapalı ya da zor anlaşılır bulunmasına rağmen, şimdiye kadar hiçbir aklı başında şiir okuyucusu (eleştirmen ya da okuyucu olarak) bu şiirleri reddetmek, yok saymak cesaretini gösterememiştir. Rasim Özdenören Cahit Zarifoğlu’na ait hangi metin olursa olsun, O’nun dünyasına, bir iklime geçer gibi girerseniz. Yeni bir iklime girmenin ne gibi etkileri oluyorsa, nasıl değiştiriyorsa insanı öylece değişirsiniz. Alim Kahraman Kendinden sonra yazmaya başlayan genç Müslüman şairlere, hangi özellikleriyle yol göstermiş olursa olsun, O’ndan sonrakiler, O’nda ders alınacak bir taraf bulacaklardır. Hem şiirin kendine mahsus kaliteleri bakımından, hem Müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayülleri bakımından. İsmet Özel Cahit Zarifoğlu o hale gelmişti ki, kendi dünyası içinde bir şiir dili kurmuştu ve bunu çok iyi kullanırdı. Yani şiire, o anlatılmaz olana ait bir durum çıktığı zaman, bir algılama olduğu zaman, onu hemen anında şiire döküverirdi. Erdem Bayazıt Kanaatimce Cahit’in şiiri belli bir kalıp içerisinde hemen formüle edilebilecek, anlatılabilecek bir hüviyet taşımıyor. Cahit, eski tabirle şair-i maderzat, anadan doğma şair idi. Akif İnan Türkçe’de hem ahenge ulaşmak hem de duygu iletişimini sağlamanın belki de en çetin bir şairlik görevi olduğu günümüzde, bir de buna ‘avucunda kor tutmayı’ eklemişti. ‘Hâl’ini iyiye doğru sürekli yüceltirken, ‘şiir’ni de yeni ‘hâl’ine uydurma savaşımında idi. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi Ece Ayhan’a sordum, ona göre “Cahit Zarifoğlu” şiirde yapı sorunun en iyi kavramış bu konuda örnek gösterilebilecek sanatçılardan biri. Kolsuz Bir Hattat’ta da ayrıca belirtmiş bunu. Cemal Süreya Cahit Zarifoğlu’nun şiirini ve düzyazısını o uzaklık, ayrılık gayrılık içinde ancak kendi uzlet köşemden izleyebiliyordum. Kamplaşma havasında kendine yer bulamayacak bu ince şiir, kapalı ama mutlaka sanatkârca düzyazı, kendine özgü değerleri daima korurdu. Selim İleri Cahit Zarifoğlu’nun şiiri, bütün diğer yapıp ettiklerini de, hatta müstear adla yazdığı ‘okuyucuya cevaplar’a varıncaya kadar bir çok şeyi aydınlatan veriler olarak alınabilir sanıyorum. Bu şiir, insanı çok yalın halinde kavrayan bir şiir. Nâbi Avcı
-
Yedi Güzel Kadın
Kelebek kanadından hayatlar bilirim; Narin ve naif… Yüzyılda bir gelir gibi; Beklenen ve değerli… Ve değdi akıp giden zamana… Bu kış, yürekleriniz üşümeyecek… Çünkü; ilmek ilmek dokuduk… Bazen düğüm oldu çözdük ve yeniden başladık… Ve şükür ki bitti… Laf aramızda; Bu elbise herkesin üzerine çok yakışacak… Abdulaziz Yılmaz’ın öncülüğünde güzel bir ekiple özenle hazırlanan Yedi Güzel Kadın okurlarını bekliyor.
-
Yedinci Gün
Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.
-
Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen
Adil Düzen temel esasları itibariyle asırlar boyu, hâkim olduğu devirlerin gereklerine uygun olarak tatbik edilmiş bir düzendir. Kamil ve tam bir düzendir. Kuvveti üstün tutan Batı medeniyetinin bir dejenerasyona uğrayarak “kalkınıyoruz, gelişiyoruz” adı altında sonradan kurduğu Kapitalizm ve Sosyalizm ise Adil Düzen’i bozarak, çarpıtarak meydana getirilmiş haksız düzenlerdir. Bunun için şimdi bütün insanlığın yeniden Adil Düzen’e dönmesi zamanı gelmiştir.
-
Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti
Edebi kişiliğinin yanı sıra, Müslümanca düşünmek ve yaşamak meselesi etrafındaki özgün yaklaşımlarıyla da tanınan Özdenören bu kitapta demokrasi, küreselleşme, yeni dünya düzeni, liberalizm, insan hakları ve laiklik kavramlarının Müslümanca bir eleştirisini yapıyor. Ülkemizin tartışma gündemini çeşitli dayatmalarla işgal eden bu kavramlar karşısında İslami düşünüş gereken fikri ve ahlaki tavrı ortaya koyan yazar, kitabı boyunca ısrarla “yükselen değerlerin” sefaletini vurguluyor.
-
Yeraltından Notlar – Hasan Ali Yücel Klasikleri
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar’ın çarpıcı konusu ve farklı kurgusuyla dikkatleri çekti. İnsan ruhunun derinliklerini sergileyiş gücüyle önemli bir yazar olarak ün kazandı. Ancak daha sonra yayımlanan eserleri o dönemde fazla ilgi görmedi. Dostoyevski 1849’da I.Nikolay’ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Sibirya sürgününden sonra yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu. 1864’de Vremya dergisinde yayımladığı Yeraltından Notlar gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu alır. Bu roman Dostoyevski’nin daha sonra yazacağı büyük romanların ipuçlarını taşımaktadır.
Nihal Yalaza Taluy (1900-1963): Cumhuriyet’in ilk kuşağının önde gelen Rusça çevirmenlerindendir. Dostoyevski ve Tolstoy’un yanı sıra Puşkin, Gogol ve Turgenyev çevirileri de beğeniyle okunan Taluy’un çeviri külliyatı otuz kitabı aşmaktadır.
-
Yerli Yersiz Cümleler
Elimde ne yapacağımı bilmediğim, hiçbir kapıya uymaz anahtarlar, şimdi size aşka, hayata ve ölüme dair yerli yersiz cümleler söyleyeceğim.
Ben: Yazıcı. Kalbim çatladığında tanığım su kıyısında bir kavak ağacıydı.
Sevda dediğin ne ki? Tarifsiz bir tanışıklık duygusu. Sebepsiz bir gülümseme arzusu.
Bana bir şey olsa ölürsün zannederdim. Öyle çok şey oldu ki bana.
İade ettiği bütün sükûnete rağmen af, aşkın külliyatı içinde en pahalı makamdır. Bedeli bizatihi aşkın kendisidir çünkü.
Arınma kalpte gerçekleşen bir şeydir ve her kalbin anahtarı farklı yerdedir.
Bazen en büyük hakikatlerin bilgisinin en büyük günahlarla yan yana durduğunu unutma.
Ezel yazgısı bazen ancak ebede sığabilir, şu dünya bazen onu içine alamayacak kadar küçük kalır.
Hayat sanattan daha gerçek. Bazen bir manzaranın verdiği duyguyu koca bir kitap vermiyor. Ne kadar anlatırsam anlatayım, bütün anlattıklarımın toplamı bile bir kış ikindisinde camdan süzülen yağmur damlasını anlatmaya yetmiyor. -
Yirmi Bir, Bir Fetih Romanı
“Genç Sultan’ı yakından tanırım. Kalbindeki surları paramparça ederek iç fethini küçük yaşlarda tamamlamış bir gönül eridir. Onu, Konstantiniye’yi almak isteyecek kadar cesur yapan budur. Unutmayın ki iç fetih insanı Rabbinden başka herkese karşı korkusuz yapar. Ben Bizans surlarının üstünde dalgalanan Osmanlı sancağını şimdiden görebiliyorum. Kulağıma Ayasofya’da okunacak ezanların nidası ulaşmaya başladı bile.”
-
Yıldızlara Tutunmak
“Sevgili Peygamberimizin öyle güzel arkadaşları var ki onlardan hangi birini anlatsak bizim için bir yol gösterici, bir Süreyya yıldızı olur. Karanlık gecelerde önümüzü aydınlatan birer fenerdir onlar. Susamış gönüllere buz gibi sudur onlar. Yaralı sinelere birer merhemdir onlar. Günahların kirleriyle kararmış kalpleri temizleyecek bir tövbe yakıcılığı vardır, o güzel o kutlu insanların hayatlarında.” … Sahabe kıssaları, birer hikâye olduğu için değil; hayatlarımızı onlara göre şekillendirmemiz için anlatılan kıssalardır. Bu kitabı okurken bunu hissedeceksiniz. “(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeden cennet’e gireceğinizi mi sandınız?” ayetinin bir yansımasıdır bu anlatılanlar, aynı zamanda o Kutlu Elçi’yi daha iyi tanımamıza bir vesile. Bu konularda birçok kişi, birçok eser yazmıştır. Fakat okurken kalbinize dokunan, elinizden bırakmak istemeyeceğiniz kitaplar vardır. Bu kitap da onlardan biri, kalbinize dokunduğunu hissedecek, heyecanlanacaksınız; sahabelerin yerinde kendinizi hayal edecek, bazen Mekke’nin bazen de Medine’nin sokaklarında kendinizi dolaşırken bulacaksınız… İnanıyoruz ki bu eser “Sıratta en sağlam yürüyeniniz, Ehl-i Beytimi ve ashabımı en çok sevenlerdir.” Hadisine nail olmamıza vesile olacaktır.
-
YOKSULLUK İÇİMİZDE
Bedeni ve maddi hazlara bağlı bir mutluluk düşüncesini besleyip büyütüyoruz. Dünya muhabbetini sayısız teferruat ile zenginleştiriyoruz. Nefsin ihtirasları bizi her an değişik parıltılar yayan eşyaya doğru koşturuyor. Bu vahşi koşu modern dünyanın simgesidir. Bu kitap kalbi olanı, aşkı ve öteleri dile getirerek hayatın hakikatına işaret ediyor. İçimizdeki yoksulluğu farketmek için belki bir fırsattır bu.
-
Yoldaki Notlar
Yavuz Baysan
İnsanlığın varoluşundan itibaren birlikte yaşamın idame ettirilebileceği teşkilat, dernek, vakıf ve cemaat benzeri yapılanmalara ihtiyaç duyulmuştur. Fakat insanların bir araya geldiği ortamda sorunların da ortaya çıkacağı gerçeği yadsınamaz. Üstelik bu, Müslümanların sadece Allah rızası için bir araya geldiği bir birliktelikse şeytanın çok uğraşacağı bir oluşum, kurulmuş demektir. İşte şeytanın bu uğraşına karşılık, sosyal oluşumlar içinde ve dinine hizmet için çalışan Müslüman bir şahsiyetin dikkat çekmesi gereken hususlar vardır. Birliktelik arz eden bu oluşumlarda ne gibi sorunlarla karşılaşılacağı, problemlerle nasıl başa çıkılacağı, bir dava eri olarak temel karakterin nasıl olacağı ve cemaat insanı nasıl olunur sorularının cevabı için yapılan bir seminer dizisinin notlarından derlenen ve ilgiyle okuyacağınız bir başucu kitabı…
-
Yunus Emre / Gönül Erleri Serisi 3
‘-Yunus Emre kimdir?
-Ne zaman ve nerede doğmuştur?
-Nasıl bir ailede yetişti?
-Okula gitmiş midir?
-Günümüze kadar ulaşan eserleri var mıdır?
-Sadece şiir mi yazıp söylemiştir?
-Kimlerden ders ve feyz almıştır?
-Ne zaman vefat etmiştir?
-Üzerinden asırlar geçmesine rağmen bu kadar tanınmasının sebebi nedir?Gibi sorulara çocuklarımızın anlayabileceği cevaplar veren ve gönül dünyamızı şekillendiren büyüklerimizi yavrularımıza anlatan bu eseri sizlere sunmakla bahtiyarız…
-
Yunus Terapi
Yaşadığı döneme baktığımızda Yunus Emre’nin sadece bir derviş, bir halk şairi, bir mutasavvıf değil, aynı zamanda adeta bir psikolog olduğunu görürüz. O yalnızca halkın sanat zevkini tatmin ettiği için “Yunus” olmamıştır. Nefesinin bugün hâlâ bu kadar canlı olmasında en büyük etken insanların psikolojik ihtiyaçlarını gidermesidir. Anadolu insanının travmalarını çözen, toplumsal huzuru sağlayan ve yeni bir kültür iklimi adeta bir “Yunus iklim kuşağı” oluşturan bu büyük halk ozanı aslında bugünün insanına çok şey söylüyor! Nevzat Tarhan Mesnevi Terapi’den sonra Yunus Terapi ile bizlere Yunus Emre’nin şiirinin günümüz insanın ruhsal yaralarını nasıl sarabileceğini, toplum psikolojisini nasıl onarabileceğini keşfetmeye davet ediyor. Yunus Emre’nin şiirlerinden yansıyan bilgeliğe çok ihtiyacımız var… Aşk insanı karmakarışık eder; dün, bugün, yarın iç içe geçer. Ateşlerde yakar. Yakar ama içindeki cevherin de çıkmasını sağlar. Âşık olan varlık evini terk edip yokluk evine girer. Yokluğa erdiğindeyse her şeyi terk eder, kendini suda, toprakta bulur, Yaradan’ın denizinde erir. Aşk başta ateştir. Ateş, kibir ve gücü temsil eder. Ama bu ateşte yandıkça suya, toprağa dönüşürsün. Sabrı, kanaati, alçak gönüllüğü, edebi öğrenirsin. Aşk ilinde ahlak eğitimi vardır. Aşktan ahlaka giden bir yoldur bu…
-
Yürüyen Kelimeler
Zamanın ve mekânın içinden devşirilmiş, Latin Amerika’nın bilinç örgüsünü oluşturan düşler, efsaneler ve anekdotlarla örülü Yürüyen Kelimeler, Eduardo Galeano tarafından yaratılan dünyaya sayısız pencere açan bir yol haritası.
Sözlü tarih geleneğini takip eden Galeano, poetik ve politik sesiyle Latin Amerika’nın kolektif deneyiminde yatan özgürlük ruhunu körüklüyor. Kıtanın kültürel belleğinden beslenen usta kalem, mitolojiye ve kutsal değerlere temas ederek, sıradanlıkla olağandışılık, insanlarla hayvanlar, gökyüzüyle yeryüzü, yaşamla ölüm, dile gelenle gelemeyen arasına çekilmiş bariyerleri kaldırıyor. Satırlardan süzülüp gelen bu şölen, hatta karnaval havası hayatı ve insanı bayağılaştıran her şeyin reddine dahil oluyor.
Kapağını kapattığınızda bile uzun süre sizi büyülemeye devam edecek çarpıcı bir eser…
-
Yusuf’un Üç Gömleği
Biz, bu çalışmamızda; insanlık tarihinin en güzel, en hayırlı insanlarından Hz. Yusuf’un (a.s) güzelliklerle dolu kıssasını, bugünün dünyasında yaşayan müminler olarak günümüze taşımaya gayret edeceğiz. Bunu da Yusuf Aleyhisselam’ın hayatının üç önemli aşamasına işaret eden simgesel üç gömlek ekseninde çerçevelemeyi deneyeceğiz. Hz. Yusuf’un çocukluk dönemini hatırlatan kanlı gömleğinin onun mazlumiyet ve mağduriyetini simgelediğini, delikanlılık dönemini özetleyen arkası yırtık gömleğin onun iffet ve ismetini simgelediğini, olgunluk ve iktidar dönemini işaret eden son gömleğinin yani kardeşleri vasıtasıyla babası Yakub’a gönderdiği “Yusuf kokulu” gömleğin de onun istikrar ve istikametini simgelediğini düşünerek bu güzel kıssadan günümüz için, günümüzün Genç Öncüleri için dersler çıkarmaya çalışacağız.
-
Zamanın Kıskacında Bir Ömür
Osman Gönay
Meşhur müfessir Razi (r.a) Cenab-ı Hakkın zamana yemin etmesinin ve surenin manasını şahit olduğu şu olaydan sonra anladığını ifade eder. Pazar da gezerken bir satıcı görür. Hava sıcaktır ve o buz satmaktadır. Şöyle bağırır: “Sermayesi eriyip tükenmekte olan şu adamın buzlarından alan yok mu?”Peki bizim en büyük sermayemiz olan zamanımız nerelerde eriyip gidiyor?En değerli sermayemizi, en üstün amellerle geçirerek, en karlı yatırımları yapa biliyormuyuz?Yoksa, her şeye vakit ayırıp da vakti yaratana vakit ayıramayanlardan mıyız?Tepelerden kopup gelen seller gibi ömrümüz ecelimize doğru hızla koşmaktadır. Takvimden her gün bir yaprak eksilmekte ve biz her gün kabre bir adım daha yaklaşmaktayız.“Eğer bir gün gençliğim bana dönüp gelseydi, ihtiyarlığın elinden neler çektiğimi ona şikayet ederdim” diyen Arap şairin işaret etiği gibi, şikayet mercii olan bir hayat değil, gençliğinde de ihtiyarlığında da şükre medar olacak bir hayat yaşamaya çalışmalıyız.