Sehe 3381–3400 zwischen insgesmt: 3476

  • Sahabeden 101 Hatıra

    Sahabiler; Efendimizin talebesi, bizim de hocamızdır. Peygamber Efendimizi kendimize nasıl model alacağımızı ve güzel dinimizi nasıl yaşayacağımızı bize onlar öğrettiler. İyi Müslüman olmak için Allah’ın Resulünü ve onun izinden giden ashab-ı kiramı örnek almak şarttır. Ashab-ı Kiramı daha iyi tanımak ve örnek alabilmek için, elinizdeki eserde, onların davranışlarıyla ilgili, güvenilir hadislerden 101 hatıra derlenmiştir.

    8,90
  • Sahabenin Kur’an Anlayışı

    Hz. Peygamberin sahâbîleri de vahyi Allah’a haberleşmek olarak algılamışlardır. Resulllah’ın vefatı üzerine çok üzülen ve gözyaşlarını günlerce tutamayan Ümmü Eymen adlı hanım, “Seni peygambere bu kadar ağlatan nedir?” diye sorduklarında o şu cevabı vermiştir. “Ben de biliyorum ki Resulullah ölecektir. Ben, onun irtihaline değil vahyin artık bizden kesilmesine ağlıyorum.” Hz. Peygamberin tüm sahâbileri biliyorlardı ki vahiyle birlikte yaşamak bizzat Allah’la yaşamaktır. Çünkü vahyin tecellisi olan Kur’an, Allah’ın indirilmiş kitabıdır. İnsanın nefsine, kalbine, fikrine ve ruhuna yöneltilmiş kelâmıdır.
    Allah’ın kullarıyla vahiy şeklinde irtibat/ iletişim kurmasından amaç; insanın yaratıcısıyla ve evrenle olan çok yönlü ilişkilerin yüksek şuurunu onda uyandırıp, vicdanını biçimlendirip, kendi nefsine karşı uyanık kılmaktır. Bu izahtan sonra şu tespiti yapabiliriz; Kur’an’ın ilgi merkezi insan ve insanın ıslahıdır. Bu bakımdan Kur’an’ı, felsefî bir materyal, edebiyat, bilimi kıssa ve tarih bilgisi kitabı olarak ele almamak gerekir. Kur’an Yüce Allah’ın bütün varlıklara yaratılış düzenine uygun hareket etme tarzlarını bildirmek için gelmiş bir kitaptır.

    13,90
  • Sahabi’nin Muhalefeti

    Sahabe, genel olarak bu ümmetin en mümtaz ve en bilgili neslidir. Vahyin gölgesinde yaşamış ve Hz. Peygamber’in (s) eğitim ve terbiyesinden geçmişlerdir. Dolayısıyla İslam’ın hem kavlî hem fiilî yorum ve uygulamalarını bizzat Hz. Peygamber’de (s) görmüş ve tatbikatını müşahede etmişlerdir. Bununla birlikte, her insanda olduğu gibi Sahabe’nin de muhâlefeti söz konusu olmuştur ki, bu hem İslam’ın öngördüğü hem insan olmanın bir özelliğidir. Dolayısıyla Sahabe birbirlerine ya kavlî (söz) veya fiilî veya farklı fetva vermekle muhâlefet etmişlerdir. Bu da Kur’an ayetlerinin veya Rasûlullah’ın (s) kavlî veya fiilî sünnetinin veya Sahabe icraatının ya aksine veya bunlardan farklı olarak fetva verme veya tercihte bulunma veya yorumlaması şeklinde olmuştur.
    Bu çalışmadan amaç, genel olarak muhâlefeti ele almak veya siyasî muhâlefeti ortaya koymak değildir. İslam’a göre bir beşer olarak Hz. Peygamber’e (s) bile muhâlefetin olabileceğinin, muhâlefet eden bazı Sahabîlerin bulunduğunun ve Hz. Peygamber’in (s) muhâlefetin çerçevesi içinde kalanlara ses çıkarmadığının ve bunun, İslam’ın önemli ilkelerinden biri olduğunun bazı örneklerini sunmaktır.

    Başta Hz. Ömer olmak üzere bazı Sahabe’nin Rasûlullah’a (s) soru sormaları; anlayamadıkları konuları O’na taşımaları, yeterince kavrayamadıkları olaylarda O’na muhâlefet etmeleri, hatta eleştirmeleri, dinî hassasiyetlerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla birbirlerinin görüşlerine muhâlefet etmeleri, bazı söz ve davranışlarda birbirlerini eleştirmeleri de aynı hassasiyetten kaynaklanmaktadır. Bunu başka türlü algılamak ve yorumlamak “Allah onlardan razı olmuştur.” Kur’ânî hakikatine saygısızlık olacaktır.

    10,90
  • Sahih Dindarlık

    Dindarlık; mübarek gecelerde kandil-sahur-iftar özel programlarıyla ekrana kilitlenmekten, sabaha kadar camide oyalanıp mevlit/kaside dinlemekten, afili cümlelerle şekilli, güzel tebrik mesajları yollamaktan, cennete sokup çıkarıp tekrar cennete sokan bol beğenili vaazlarla cûş u hurûş eylemekten ibaret değildir Kardeşim!
    Dindarlık; kaliteli secdelerle Allah’a yaklaşmaktır. Cehennem ve kabir azabını düşündükçe korkudan tir tir titremektir. Dindarlık; faizden ve her türlü haram kazançtan uzak durmak, sömürmeye ve sömürülmeye karşı çıkmaktır. Ümmeti dert edinmek, İslam Birliği’nin hayalini kurmaktır. Dindarlık; bir yetimin başını okşamak, bir çocuğu sevindirmek, bir hastayı ziyaret etmektir. Dindarlık; mal/mülk/makam/mevki sahibi olmakla gönül sahibi olmak arasında tercih yapması gerektiğinde gönlü tercih etmektir. Ensar olmak, muhacir olmak, mücahit olmak, bir iyilik hareketinde aktif olarak görev almaktır. Hayatı Mevla’nın hakkı ve hatırı için yaşamak, son nefesine kadar esas duruşunu bozmamaktır.
    gizle

    10,90
  • Şahitler

    Tarih boyunca insanlığı karanlığa boğacak batıl sistemler oluşmuştur. Bu batıl karşısında ise her dönem ve her ortamda insanlığın saadeti için, batıla karşı mücadele edip, Allah’ın kelamını ayakta tutmaya çalışan mücahede örnekleri bulunmuştur.
    İşte bu kitapta bahsedilen yirmi üç örnek şahsiyet de diğer mücahede örnekleri gibi beşeri sistemde beşeri yasalara göre değil, Allah’ın sisteminde İslami yasalara göre yaşamak için mücadele ettiler.
    Kimi Amerika sokaklarında “beyaz”ın “siyaha” üstün olduğunu söyleyenlere; kimi Türkiye’de kafasındaki sarığı kafaya takanlara, kimi ise Filistin’de siyonist zorbalara karşı mücadele etti.

    9,90
  • Şahname

    Hayatı hakkında ayrıntılı bilgilere sahip olamadığımız İranlı şair Firdevsî iyi bir dil eğitimi almış, edebi anlamda yetkinliğe ulaştığı Farsçanın yanı sıra Pehlevice ve Arapçayı öğrenerek zengin bir ifade gücüne kavuşmuştur. Şairin bu dil me­rakına tarihsel konulara duyduğu ilgi de eklenince, İran edebiyatının en önemli eser­le­rinden biri olan Şahnâme zengin içeriğiyle ve çarpıcı üslubuyla edebiyat tarihinin ölüm­süz eserleri arasındaki yerini almıştır.

    Fir­dev­­sî Şahnâme’­sini ha­zır­lar­ken eski İran kahramanlık hikâyelerinden ya­rar­lan­mış­tır. Yaklaşık VI. yüzyıldan itibaren başlayan bu derleme geleneğinde Firdevsî bir dö­nüm noktası oluşturmuş, eserinde sıklıkla mûbed ve dihkân sanıyla andığı bilgili kim­se­le­rin anlatımlarından faydalanmış ve kaynak olarak başta Âves­ta olmak üzere Tev­rat ve Kur’ân gi­bi di­ni me­tin­leri kullanmıştır. Ancak ese­ri­ne Al­lah’ı övmekle başlamış, ardından ev­­re­nin, ayın, gü­neşin, ge­ze­­gen­lerin, yer­kü­renin ve in­sa­nın ya­ra­tı­lı­şından söz etmiş, son ola­rak da İran’da hüküm sürmüş kral­la­rın, soylu kimselerin ve kahramanların tarihi-ef­sa­ne­vi hikâyelerini anlatmıştır. İran­lı­la­rın Arap­la­ra ye­nil­me­le­rin­den dört yüz yıl son­ra ka­le­me alınan bu 60.000 beyitlik eser Gazneliler sü­lalesinin en güçlü hükümdarı olan Sultan Mahmud’a 1014 yılından sonraki bir tarihte sunulmuştur…

    İslamiyet öncesi İran’ın tarihi-efsanevi hükümdarlarının ve onlara her ko­şul­da bağ­lı kah­ramanların ül­ke­le­ri­ni, milli gelenek ve göreneklerini ko­­­ru­­mak adına ver­dik­le­ri mü­­ca­de­­lenin des­ta­nı olan bu önemli eser, daha sonraki dönemlerde Osmanlı kültürünün de bir par­çası olmuştur…

    69,90
  • Şahname 2

    Ben öyle yüce bir şiir sarayı yükselttim ki; yelden de yağmurdan da zarar görmeyecek. Artık ölmeyeceğim; hep diri kalacağım ben; çünkü sözün tohumunu attım bu toprağa ben.”

    Şahnâme, doğuya ışık tutan kitap… Gerçekten kitapların şahı… Büyük söz ustası İran ulusal şairi Firdevsi’nin şaheseri…Tam metin halindeki ikinci cildi şimdi güzel Türkçemizde… Orijinal dili Farsça dışında ilk kez Prof. Nimet Yıldırım tarafından diğer on üç ünlü baskısıyla karşılaştırmalı olarak gerçekleştirilen çeviri eser okurlarımızla buluşuyor…

    53,90
  • Satır Arası Hikayeler

    Vezir olmanın adam olmaya yetmediğini hikâyelerden öğrendik, kimsenin yaptığının yanına kâr kalmayacağını, bir böceğin bile sebepsiz yaratılmadığını, her işte bir hayır olduğunu, sevmeyi, sevilmeyi, cömertliği, kahramanlığı, saygıyı, adam olmayı, incitmemeyi, hatta ‘insan’ olmayı hikâyelerden öğrendik.

    Bu miras yarınlara taşınmalıydı. Kimi kalın ciltli kitapların sayfaları arasında saklanmış, kimi dilden dile asırlardır dolaşagelen bu hikayeler asla unutulmamalıydı. Yarınların çocukları soba başında ısınmayı bilmeseler de, mısırların çıtırtısını duymayacak olsalar da, en azından bu muhteşem mirastan mahrum kalmamalıydılar…

    9,90
  • Satranç

    Stefan Zweig, çok geniş bir psikoloji birikimini eserlerinde bütünüyle kullanmış ender yazarlardandır. Onun dünya edebiyatında bir biyografi yazarı olarak kazandığı haklı ünün temelinde de bu özelliği, yani yazarlığının yanı sıra çok usta bir psikolog olması yatar. Satranç, Zweig’ın psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir.

    Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç’ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya’da yaşamaktaydı. Satranç’ta da, olay yeri olarak New York’dan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.

    5,90
  • Şehit Sahabeler / Gökteki Yıldızlar Serisi 5

    Gökteki yıldızlar serisinin bu kitabında Allah yolunda canını feda eden şehit sahabeler;
    İslam’ın İlk Şehitleri: Yasir Ailesi ve Hz. Sümeyye (r.anha) ..
    Şehitlerin Efendisi: Hz. Hamza (r.a)..
    Medine’de Bir Güzel Öğretmen: Hz. Mus’ab Bin Umeyr (r.a)
    Meleklerin Yıkadığı Şehit: Hz. Hanzala Bin Ebu Emir (r.a)
    Hz. Enes Bin Nadr (r.a)….
    Hz.. Abdullah Bin Cahş (r.a)…
    HZ. Abdullah Bin Cübeyr (r.a)…
    Hz. Sa’d Bin Rebi (r.a)..
    Peygamberimizi Anne Babasına Tercih Eden Şehit: Hz. Zeyd Bin Harise (r.a)………103
    Hz. Cafer Bin Ebi Talib (r.a)..
    Peygamber Şairi Hz. Abdullah Bin Revana(r.a)..’nın hayatları çoçuklarımızın anlayabileceği bir dille anlatılmaktadır.

    8,90
  • Şehzadebaşı Sohbetleri – 2 cilt

    Bunun için Müslüman,hadis kelimesini imanın gereği olarak dinler,’hadismiş’demez, Resulullah’a hicret etmek gibi bir şey’der.Medine’ye gidemeden yüreği medineleşmiş Müslüman bu Müslümandır.Ona o zaman her yer Medine olur.TıpkıResulullah’ı
    görmediği halde Resulullah’ın onu görmek istediği bir adam olmaya hak kazanan Üveysi’l Karni’de olduğu gibi.

    Bu sebeple kardeşlerim ,sünnetdemek,Resullulah’ın hadisi demek,bizim için şu fani dünyaya baktığımız pencere demektir.Ebubekir’in mağarada gördüğünü görmek demektir. Resulullahsallallahu aleyhi ve sellemin yanında kılıç kullanarak şehit olmak için mücadele eden Müslüman gibi bende herhengi bir sünnete sarılırken kendimi Hamza ile buluşacağı
    eylemi gerçekleştiren bir Müslüman? olarak görebiliyorsam ideali büyük bir Müslümanım demektir.

    Bugün Resulullahsallallahu aleyhi ve sellemin mübarek vücudu,peşinden gidilen bir vücut olarak aramızda olmasa da,onun mübarek sünneti bağrımızda olduğu sürece, beğenmek beğenmemek,şartlarınıbelirlemek,sıcak-soğuk gibi bir tercih yapmadan
    buradayım ya Resulullah!’ diyebiliyorsak Ebubekir’in tavrıyla özdeşleşmiş bir tavırda bulunduğumuz için inşallah cennetide on binlerce sahabi ile beraber paylaşacağız.”

    10,90
  • Seküler Çağ

    Kitabın odak noktası, kamusal kurumlarda dinin rolü ve dini inançların hayatımızda ne kadar yer kapladığı değil, tüm bunlardaki değişimi mümkün kılan koşullar.
    (Jonathan Derbyshire, Philosopher’s Magazine)

    Bu Charles Taylor’ın gerçekten büyük önem taşıyan, çığır açan bir kitabı, çünkü burada, tüm sekülarizm tartışmasını yeni bir kalıba dökmeyi başarıyor. Yaşadığım süre içerisinde yazılmış en önemli kitaplardan biri . (Robert N. Bellah)
    Tanrı’ya, hatta belirli bir dine inanmamanın neredeyse imkânsız olduğu zamanlardan, dini inanışların “bireysel tercih” olarak görüldüğü ve akılcılaştırılmak zorunda hissedildiği günümüze nasıl geldik?

    2007’de yayımlandığı günden bu yana dünya çapında büyük ses getirmiş ve Templeton ödülünü kazanmış olan Seküler Çağ ’da Charles Taylor, beş yüzyıla yayılmış sekülerleşme sürecini anlamak için modern bilimin doğuşuyla kaybedilen şeylere değil, bu bilimi mümkün kılan “toplumsal tahayyüldeki” değişimlere bakmamız gerektiğini söylüyor.

    Taylor Batı kültür tarihinin bu uzun kesitini olağanüstü bir incelikle yansıtırken, bir yandan da günümüz koşullarında, aşkın bir varlıkla bağlantılı bir hayatın olanakları üzerine felsefi bir tartışmaya girişiyor.

    20,90
  • Selahattin Eyyubi

    Selahattin Eyyubi tarihin ender yetiştirdiği şahsiyetlerden biridir.Bugüne çok benzeyen bir zaman diliminde bu coğrafyada birlik bütünlüğü sağlamış ve haçlıları mağlup ederek Kudüs’ü yeniden İslam hakimiyeti altına almıştır.

    Bu eser özellikle okullarımızda çocuklarımızın bu müstesna şahsiyeti tanımaları için piyes olarak oynanmak üzere yazılmıştır.

    8,90
  • Semerkant

    “Titanic’te Rubaiyat! Doğu’nun çiçeği Batı’nın Çiçekliğinde! Ey Hayyam! Yaşadığımız şu güzel anı görebilseydim!” Amin Maalouf, “Afrikalı Leo”dan (YKY, 1993) sonra bu kez Doğu’ya, İran’a bakıyor. Ömer Hayyam’ın Rubaiyat’ının çevresinde dönen içiçe iki öykü… 1072 yılında, Hayyam’ın Semerkant’ında başlayan ve 1912’de Atlantik’te bit(mey)en bir serüven… Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran’ın tarihinin de okunuşunun öyküsü/tarihi…

    9,90
  • Sen Ben ve Çocuklarımız

    Aile içinde yaşanan çatışmalarda hangi iletişim kanallarını kullanabiliriz? “Yemicem işte!” diye direten çocuklara ne demeli? Çocuğunuzun yemek seçmesinin nedeni siz olabilir misiniz? Özgüvenin azı karar, fazlası zarar mı? Çocuğumuzun strese girdiğini nasıl anlarız? Evdeki Facebook-Twitter krizlerini nasıl aşarız? Çocuğu benliğini zedelemeden eleştirmek mümkün mü? “Aman çocuğum üzülmesin” derken çocuğa iyilik mi ediyoruz kötülük mü? Hangi çocuklar tırnak yer? Kardeş kıskançlığı mı rekabet mi? Çocuğunuz geceleri korkuyla uyanıyor mu? Çalıştığı halde bir türlü derslerde başarılı olamıyor mu? Çocukluk döneminde önümüze çıkan engeller kendimizi geliştirme fırsatı olabilir mi? Her ailede yaşanan ufak çaplı krizler, çözümü mümkün sorunlar ve “çocuk eğitimi” denince anne babaların ilk aklına gelen, en çok güven duydukları bir isim; Prof. Dr. Nevzat Tarhan. “SEN BEN VE ÇOCUKLARIMIZ” anne babalar için güvenilir bir rehber kitap, hatta bir yol arkadaşı…

    10,90
  • Sen On Yedi Yaşımsın

    Mirac Cağrı Aktaş İlknur Mustu
    Seni ”canımın içi” diye sevecek birini kaybettin.
    Şimdi hiçbir can nefes olmayacak sana.
    Daha çok sevileceğini umarak gittiğin yerde sıkışırsa kalbin, elini kalbine koy. Çünkü o acı benim.
    O sıkışmayla sana, bizi bitirme çabalarını ve hiçe sayışlarını hatırlatmaya geleceğim.
    Biliyor musun sevgilim? Seni sevdim.
    Bir insan hayatında ne kadar çok ve ne kadar güzel sevebilirse, o kadar sevdim.
    Bu da benim yenik zaferim…
    Sen benim ilk çaresizliğim, sen benim ilk yenilgimsin.

    9,90
  • Seni Anlıyorum Çocuk

    Çocuğunuzu ilk kucağınıza aldığınız anı hatırlıyorsunuz değil mi? Ne kadar kaygılı, korkak, acemi, ne yapacağını bilmeyen; aynı zamanda da ne kadar mutluydunuz… Birçoğumuz psikolojik ve fiziksel şiddetin normal karşılandığı dönemde büyüdük. Hiçbirimiz geçmişe dönüp de kendi çocukluğumuzda bize yapılan hataları düzeltemeyiz. Ama kendi çocuğumuzun geleceğini mutlu bir çocukluk üzerine inşa edebiliriz! Her anne ve baba gibi sen de zaman zaman çaresiz kaldın ve sabrın tükendi. Hiç istemediğin şeyleri yaptın belki… Ya da çocuğunu büyütürken karşılaştığın sorunlara bir türlü çözüm bulamadın… Belki de çocuk eğitiminde doğru bildiğin yanlışlar vardı! “Ben çocuğumu en iyi şekilde anlamak; sorunlarımı sevgi ve sabırla çözmek ve ona miras olarak mutlu bir çocukluk bırakmak istiyorum!” diyorsan bu kitabı mutlaka okumalısın. Ben bir anne olarak, bu kitabı okuyan herkese; çocuğunuz ile olan ilişkilerinizi sevgi, saygı, şefkat ve sabır üzerine yeniden inşa edeceğinizin sözünü veriyorum…

    9,90
  • Sevgi Ülkesi

    5 kitaplık bilgelik serisinde yazar, çocuklarımızı eğlendirirken öğretiyor, öğretirken eğlendiriyor. Anka Kuşu ile Alperen’in maceralarında, her bir kitapta ayrı bir ülkeye gidiliyor ve bu ülkelerde fazilet, erdem, ahlâk ve insanî değerler üzerine kurulu maceralar yaşanıyor. Bazen kıssa içinde kıssa ve rüya içinde rüya metaforlarıyla, çocuklarımızın eğlenirken aynı zamanda temel değerlerimizin farkındalığına varması amaçlanıyor.

    Alperen, artık Sevgi Ülkesi’nin kralıydı.
    Sevgi Ülkesi’nde kimse ruhsal bunalıma girmezdi, çünkü herkes bu ülkede yaşamaktan memnundu. Bu ülkede büyükler küçükleri sever, küçükler de büyüklere saygı duyardı. Yetişkinler de birbirlerini sever ve saygı duyarlardı. Doğaya, hayvanlara, bitkilere karşı da derin bir sevgi hissederdi bu ülkenin insanları…
    Sevgi Ülkesi kısa zamanda dünyaya örnek ve dört başı mamur bir ülke hâline gelir. Ancak Tilki Vezir, bir gün ansızın ordularıyla birlikte bu biricik ülkeyi işgal eder. Bakalım Alperen’in başına neler gelecektir?..

    6,90
  • Şeytan Arkadaşlık İsteği Gönderdi

    Kitap, -sizleri sıkmadan- bakmaya alışık olmadığınız bir tarz ve üslupla hayatın birçok alanına dokunuyor.
    Kitabın dili ve üslubunun yanı sıra içeriğindeki ilginçlikler ve kitaptaki Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyan bazı sürprizler de sizleri şaşırtacak.
    Kitap hiç bitmesin isteyeceksiniz…
    Kitaptan dudak uçuklatan başlıklar:

    8,90
  • Şifalı Yemekler

    Kozmik Bilim ekibi (KOBİK) aralıksız süren çalışmalarına bir kitap daha ekledi. Bu çerçevede “Yaşam Enerjisi” dizisinin beşinci kitabı olan “Kozmik Bilim Işığında Şifalı Yemekler” uzun çalışma ve emekler sonucu siz okuyucularla buluştu.
    İnsanlığa faydalı olmak amacıyla ortaya çıkardığımız “Kozmik Bilim Işığında Şifalı Yemekler” isimli kitabın amacı karın doyurmak değil, sağlıklı beslenmeyi sağlamaktır. Bu hususta Tıp biliminin kurucusu ünlü hekim Hipokrat, “Yemeklerimiz ilaçlarımızdır. İlaçlarımız yemeklerimizdir” diyerek insan için bu çok önemli meseleye ışık tutar.
    Kozmik Bilimin şuuruna erenler için yemekler sadece karın doyurmak amacıyla yenmez. Yemeklerin bedenimize ve ruhumuza verdiği şifası göz ardı edilmeden, tefekkür boyutu da unutulamaz.
    Anadolu insanı olarak şifalı ve zengin bir yemek kültürümüz vardır. Orta Asya’dan başlayan göçlerden Selçuklu, Osmanlı ve Anadolu’ya dayanan bu zengin kültürün ürünü yemeklerimiz bütün dünya milletleri tarafından da çok beğenilmektedir.

    13,90