Sehe 3201–3220 zwischen insgesmt: 3476

  • İmam Şamil Osmanlı’nın Dağıstan Serdarı Ve Gizli Veziri

    “Ey General! Çar’ına şöyle haber ver ki; Kafkasya’nın bağrında daha binlerce Ahulgo gibi kaleler var ve on binlerce Surhay kule yerini almıştır. Bunların hepsi Rabbine baş kaldırıp eceline susamış olanları beklemektedir. Silahlarınızın vücûdumda açtığı üç yarayı şifalı Dağıstan otlarından kendi ellerimle yaptığım ilâçlarla şimdiden iyileştirdim ve size karşı harp etmek üzere hazırlandım. Kalbimde açtığınız evlâd ü ıyâl ve hemşiremden gelen ayrı ayrı dört yaranın hiçbir hükmü yoktur. Geri kalan evlâd ü ıyâlimi de daha şimdiden vatana ve Allah yoluna kurban olarak adadım. Size ve Çar’ınıza her şeyi bol bol vereceğiz, fakat vatanın hürriyet ve şerefini asla! Ahulgo’da aldığınız kanlı ders kâfi gelmediyse, zengin Çar’ınızın ordularını ve hazinelerini ortaya dökerek tekrar geliniz. Askerlik şerefini lekeleyerek yalan söyleyiniz, vaadlerinizi inkâr ediniz, ormanlarımıza kundak sokunuz, ekinlerimizi yakınız, meyva ağaçlarımızı, bahçelerimizi kavurunuz. Bütün bunlar Kafkas’ın ezelî hürriyet ve istiklâl aşkını körüklemekten başka hiçbir işe yaramayacaktır! Çarlar ölecektir, Petro’larınız ve Katerina’larınız gibi Nikolay da gözleri arkasında geçip gidecektir. Fakat Kafkasya mutlaka kurtulacak, hür ve mes’ud olacaktır. Allah, hak ve vatan uğrunda çarpışanların yardımcısı olsun!”

    13,90
  • İmam-ı Gazali’den Yönetim Sırları

    İmam Gazali bu kıymetli eserinde otoriteye karşı duruşumuzu irdelerken adil bir yönetici olmanın önemini vurguluyor. Kitapta; büyük Üstad Gazali, konuları öykülerle örneklendirerek akıcı bir üslupla detaylandırırken yöneticilere öğütler veriyor. Yönetici adaylarının ya da liderlerin hem dünyada adil olmak hem de ahiretini kurtarmak için muhakkak okuması gerekli bir kitap.

    10,90
  • İman Esaslarımız

    İmam-ı Âzam (r.aleyh) Hazretleri’nin yazmış olduğu “Fıkhu’l Ekber” İman Esaslarımız hususunda bize ışık tutacak bir kitaptır. Ebu’l Münteha Hazretleri bu kitabı madde madde tahlil, tahkik ve tetkikten sonra eserin önemine binaen en güzel şerhini meydana getirmiştir. Yusuf Yiğitalp, Ebu’l Münteha Şerhi’ni günümüz Türkçesi ile daha anlaşılabilir bir dil kullanarak okuyucularla buluşturmuştur. İslâm dininin, itikat esaslarından başlayarak geniş çapta temel bilgilere cevap vermiş, birçok ana meseleleri aydınlığa kavuşturmuştur. Tevfik sadece ve sadece Allah’tandır (c.c).

    16,90
  • İman ve Aksiyon / Özlediğimiz Nesil

    Necip Fazıl Kısakürek’in iki ayrı konferansı… İman ve Aksiyon – Özlediğimiz Neslin Vasıfları…
    Her konferans, farklı tarih ve şehirlerde çeşitli defalar binlerce dinleyiciye hitaben verilmiş olup büyük ilgi doğurmuştur. 1949’da Büyük Doğu Cemiyetinin kuruluşundan itibaren Anadolu’yu bir uçtan öbür uca sarsan Necip Fazıl için, mevzuu ne olursa olsun verdiği her konferans, «Tanzimattan beri gelen sahte inkılapların çürüttüğü ruh kökümüzü kurtarma, kainat çapında hesaba vurma, Türkün ruh ve madde dünyasını Batının da hayran olacağı ve içinde her derde deva bulacağı bir ideolocya planında kurma ideali»ne bağlıdır.

    8,90
  • İman ve Aksiyon Sahibi İdeal Gençlik / Erbakan Risaleleri 6

    Onlar rablerine inanmış gençlerdi biz de onların hidayetlerini artıtrdır. Kehf 13 Hz. Ali (r.a.) İslam’ı kabul ettiğinde henüz 8 yaşında idi. Abdullah ibn Ömer iman ile şereflendiği zaman 10 yaşı civarlarındaydı. Zeyd bin Harise (r.a.) Allah Resulünü tasdik eden ilk 3 kişinden birisi olduğunda daha 15 yaşındaydı. Abdullah bin Mes’ud 14, Zübeyr b. Avvâm 16, Talha b. Ubeydullah 11, Abdurrahman b. Avf ve Sa’d bin Ebivakkas17, İbn-i Cerrah 25, Osman bin Affan 20 yaşlarındaydı. Onlar gençken imana susamışlardı.

    8,90
  • Iman ve Cihad

    Bu kitapta mezhep-fırka tartışmaları yoktur. Gayemiz Ehlisünnet vel-Cemaat’in Kur’an ve Sünnet ışığında hangi yolu seçtiğini ve hangi konuda ne düşündüğünü izahtan ibarettir. Amacımız ise “Ben Müslümanım” diyen insanın itikat konularında Ehlisünnet vel-Cemaat’in görüşü budur diyebilmesini sağlamaktır.

    16,90
  • İman ve Hayat

    Cemiyet, din ve iman olmadan orman cemiyetidir, isterse tepesinde medeniyet şimşekleri çaksın. Orada hayat zorbanın ve kuvvetlinindir; faziletlinin ve muttakinin değildir. O cemiyet mutsuz ve bedbahttır; isterse refah içinde yaşasın ve nimet içinde yüzsün. O cemiyet basit ve ucuz bir cemiyettir. Çünkü onu meydana getiren fertlerin gayesi karın ve göbek şehvetinden ileri geçmez. Onlar, “Hayvanlar gibi zevklenir, hayvanlar gibi yer, içerler.”

    Ne kadar ilerlerse ilerlesin, ne kadar genişlerse genişlesin maddi ilmin insanlara huzur ve saadet vermeye gücü yetmez. Çünkü ilim yalnız hayatın maddi tarafını yükseltir; uzağı yakın eder. Bunun içindir ki asrımıza “sürat çağı” ve “mesafeleri yenme çağı” adını vermişlerdir. Fakat hiç kimse ona ”fazilet” veya “sükûnet” ya da “beşerin mutluluk çağı” adını ver(e)memiştir.

    Maddi ilim insana birçok alet ve edevat vermiştir, ancak ona kıymet vermemiş ve uğrunda ölümü göze alabileceği bir hedef göstermemiştir. Çünkü bu, ilmin vazifesi değildir ve onun ihtisas sahasına da girmez. Bu, ancak ve ancak dinin ihtisas sahasına girer.

    12,90
  • İnsancıklar

    Dostoyevski’nin ilk romanı olan İnsancıklar yayımlandığında büyük övgüyle karşılanmış, edebi bir dehanın habercisi olarak görülmüştü.

    İnsancıklar, St. Petersburg’da bir devlet dairesinde çalışan orta yaşlı ve alçak gönüllü kâtip Makar Devuşkin ile uzaktan akrabası, yirmili yaşlarının başında genç bir kadın olan Varvara Dobroselova arasındaki mektuplaşmalardan oluşan bir eserdir. Dostoyevski’nin henüz 24 yaşındayken kaleme aldığı; yoksulluk, dostluk ve sanat sevgisi gibi temalarla örülü bu roman, dönemin eleştirmenlerince adeta göklere çıkarılarak yazarın edebiyat çevrelerine bir yıldız gibi girmesini sağlamış ve çok parlak bir “toplumsal roman” olarak nitelendirilmişti.

    “Sahip olduğu ilham perisiyle çatı ve bodrum katlarında yaşayanlara hayat veren genç şairi tebrik ediyorum. Yaldızlı köşklerde yaşayanlara ‘yoksullar da insan, onlar da kardeşlerimiz,’ diye haykırıyor.”
    VİSARİON BELİNSKİ

    9,90
  • İnsanlığın Kurtuluşu Hac Ömrün Bereketi Umre

    İnsanlığın Kurtuluşu Hac -Hac, İslam’ın beş temel esasından biridir. -Hac, hatırlatmak için hatırlamak, diriltmek için dirilmektir. -Hac, kavuşmak için terk etmektir. -Hac, her yönü ile anlaşılacak ve anlatılabilecek bir ibadet değil, bitimsiz bir deryadır. Ömrün Bereketi Umre -Umre, hayatın imarına ve ömrün bereketine vesile olan bir nimettir. -Umre, çok faziletli ve hayırlı bir ameldir. -Umre, her menasiki ile küçük bir hacdır. -Umre ve Hac, mü’minlerin hayatta elde edeceği en sevimli nimetlerdir; öyleyse imanın kemali adına infak edilmelidir…

    9,90
  • İrfan Sohbetleri Büyükçınar’dan Dinlediklerim

    Elinizdeki kitap, 93 yıllık hayat hikâyesi “Hayatım İbret Aynası” isimli hatıratında kendisi tarafından tafsilatlı olarak anlatılan günümüzün önemli âlimlerinden merhum ve mağfur Ahmet Muhtar Büyükçınar’ın (1920-2013) bir dizi sohbetiyle, yine onun, hastalığı sebebiyle başlayıp bitiremediği “Huzur ve Güven İçinde Verimli Yaşama Yolları” isimli yarım kalmış bir çalışmasını ihtiva etmektedir.

    Okuyucu, her türlü belagat ve söz sanatlarından uzak olan bu metinleri okurken dil ve ifade sadeliği karşısında muhtemelen şaşıracaktır. Bu beyan tarzı, her seviyeden insana ulaşmayı amaç edinmiş olan hocamızın bilinçli bir tercihiydi. Yine de okuyan herkesin bu sadelikte muzmer hikmeti takdir edeceğini ve ondan kendi hayatına katacak bir şeyler bulacağını ümit ediyoruz.

    12,90
  • Irkçılık Cehennemi

    Avrupa kaynaklı ırkçılık; sömürgeciliğin, emperyalizmin, soykırım hareketlerinin, kapitalimin, liberal ekonomik modellerin ve nihayet aşırı tüketim, israf ve konfora dayalı modern Batılı hayata tarzının ideolojisidir. Irkçılık ideolojisi gereği, insanların deri rengi veya kafatası yapısından yola çıkarak yetenekleri, eğilimleri ve davranış biçimleri belirlenmeye çalışıldı. Rudyard Kipling’in yücelttiği “beyza adamın yükü”nü kavramaktan aciz, onun uygarlaştırma çabasına karşı koyan “vahşi” ve “yarı şeytan” topluluklar, ortadan kaldırılması gereken hilkat garibeleri olarak muamele gördü insanlar.

    İşte Güney Afrika’nın yerli insanları bu gerçeği, bütün bu farklı aşamalarda alttan alta işleyen, hemen hiç kesitiye uğramayan bir ırkçı damarın varlığını bizzat yaşayarak öğrendi. Güney Afrika’da apartheid öncesinde, esnasında ve sonrasında yaşananalar bunun en çarpıcı örneliğini sunar.

    10,90
  • Isaret Cocuklari

    Beyan Yayincilik – 2013

    10,90
  • İşi Vaktinden Çok Olanlar (4 Kitap)

    İşi vaktinden çok olanların içinde ‘şarkın en sevgili sultanı’ Selahaddin de var, 700 yıllık bereketli Devlet-i Âliye’nin kurucusu Er­tuğrul Gazi de. Yakın tarihimizden İski­lipli Atıf’ı biraz hüzünle, Hasan El Benna’yı tüm dünyaya okuduğu meydanlarla bir kez daha yâd ediyoruz. Seyyid Kutup ile Mısır zindanlarından, Dursun Fevzi Güven ile Trabzon dağlarından dava esintilerini ta­şıyoruz günümüze. Aynı yükü mukaddes bir dava olarak yüklenmek isteyenlere işleri vakitlerinden çok olanların örnek hayatları bu eserde.

    16,90
  • Işık Doğudan Gelir

    Işık Doğudan Gelir, siyasî, felsefî, dogmatik herhangi bir inancın peşinde olmayan, başka milletlere, başka fikirlere, başka düşünce ve duyma tarzlarına sonsuz bir tecessüs besleyen bir Cemil Meriç klasiği, tüm diğer eserleri gibi. Medeniyetlerin “defter-i âmâli” olan ansiklopedilerden İslâm’ın kozmolojik dok-trinlerine; İbrani edebiyatından Kitab-ı Mukaddes’e; Herbelot’nun “muhteşem abidesi” Doğu Kütüphanesi’nden, oryantalizmlerin aydınlattığı yeni medeniyetlere; Michelet’nin ve Schuré’nin “her türlü yobazlıktan uzak”, İnsanlığın Kitab-ı Mukaddesi ve Doğu Mabetleri adlı eserlerinden, Erasmus’un Cinnete Methiye’sine, başka bir deyişle Akıl’dan Cinnet’e; hermetizmden “çağdaş düşüncenin kutuplarından biri” olan İbn Haldun’a… kanatlanan ve kanatlandıran emsalsiz bir düşünce serüveni.

    13,90
  • İslam Birliği

    “Dış politikada doğru hak anlayışını temel alan D-8 çekirdekli, İslam Birliği çekirdekli ‘Yeni Bir Dünya’nın kurulması temel esastır. Gidip Batı’nın kapısına boynundaki zincirle bağlanmak diğer görüşlerin özellikleridir. Dış politikada ‘doğru hak anlayışı’nı temel alarak D-8’i çekirdek alarak ‘Yeni Bir Dünya’nın kurulması Milli Görüş’ü diğerlerinden ayıran bariz farklardan birisidir.”

    Bu cümlelerle, İslam coğrafyasındaki Müslümanlar arasındaki siyasi ve ekonomik birlikteliğin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Necmettin Erbakan; kurtuluşun da ancak yine bu coğrafyada Milli Görüş eli ile olacağını dile getiriyor.

    Batı’nın, Siyonizm’in ve Emperyalizm’in batıl hak anlayışı ile; İslam coğrafyası içerisindeki Müslümanları(!) teşaron örgütleri kullanarak birbirine kırdırmak suretiyle hem buralardaki siyasi ve ekonomik birliği baltaladıkları hem de buraların yer altı ve yer üstü kaynaklarına, enerji nakil yollarına el koydukları gün gibi ortadadır.

    Biz “doğru hak anlayışı”nı esas alan Müslüman’lar olarak bu durum karşısında ne yapmalı, nasıl davranmalıyız?

    9,90
  • İslam Fıkhını Yeniden Okumak

    Çalışmamızda; son derece kapsamlı olan İslam fıkhını çağımız insanları için kolaylaştırması talep edilmektedir. Bu, ister fert, ister fakülte, ister kurul ve isterse üniversiteler olsun, ilim ehlinin yapması gereken bir iştir.

    Öncelikle ifade etmek istiyorum ki, kolaylaştırma işlemi, bazı insanların düşündüğü gibi, sadece yaşanan hayatın baskısına cevap vermek ya da çağın ruhuna uygun hareket etmek değil, hadd-i zatında dinen de ihtiyaç duyulan bir şeydir. Zira İslam hukukunun yapısı zorluğa değil, kolaylığa dayanmaktadır. Onun insanlara öğretilmesi de zorlaştırmaya değil, kolaylaştırmaya bağlıdır; ona davet ise nefret ettirmekle değil müjdeleme ile olacaktır.

    12,90
  • İslam Hukuku/Evrensellik – Süreklilik

    Bu kitap, yüzyılımızın önemli bir ilim, fikir ve aksiyon adamının İslâm hukuku alanındaki ömürlük birikiminin bir özetini vermektedir.
    İslâm hukûkunun mahalî ve tarihî olduğu iddialarının aksine el-Karadâvî bu eserinde, İslâm hukûkunun evrenselliğini ve bütün zamanlarda geçerliliğini incelemekte; onun kendi iç dinamiklerinden hareket ederek ve tarihinden örneklemeler yaparak fıkhın yaşanabilirliğini vurgulamaktadır. İctihâd’ın şer’î/hukûkî bakımdan bir yükümlülük, pratik hayat bakımından da bir zorunluluk olduğunu belirten yazar, İslâm’ın bütün zamanlara hitap edebilmesi için seçici ve kurucu şeklinde ikili bir ictihad anlayışını da irdelemektedir.

    10,90
  • İslam Medeniyeti Söylemi

    “XVII. asır olarak kabul edilen Osmanlı Devleti’nin “gerileme ”süreci aynı zamanda modernleşme süreci olarak, Avrupa’da ortaya çıkan “ilerleme” söyleminin etkisi altında devam etti. Bu dönemde askerî ve ekonomik gücün yitirilmesi ve yaşanan toprak kayıplarıyla siyasî açmazlar dünya görüşlerinin yeniden biçimlenmesinde etkili olmuş ve Avrupa-merkezli bakış açılarının ağırlığı gözlemlenmeye başlanmıştı. Batılılaşma süreci olarak adlandırılan süreçte Osmanlı Devleti’ndeki kurumlar, Avrupa’dakilere benzer biçimde yeniden yapılandırılırken bilginin oluşturulması ve kullanımı açısından önemli bir yer tutan eğitim kurumu da Avrupa’daki örneklere bakılarak yenilenmeye çalışılıyordu. Medeniyet kavramı da bu dönemde tartışılmaya başlanmıştır.
    Medeniyet ile karşılıanan ve Avrupa’da kullanılan “civilisation” kavramı, Osmanlı münevveri için “ilerleme”nin yönünü gösterir şekilde kavranıyordu. Bu durum, emperyalizm ve kapitalizm ile Avrupa devletlerinin ekonomik, askerî ve siyasî hegemonyasının uzantısı olarak değerlendirilebilecek modern bilginin ve ondan beslenilerek inşâ edilen uygarlık söylemine yaslanarak kurulmuş sosyal gerçekliğin Osmanlı münevveri açısından da kabul edilmişliğinin göstergesi olmaktadır. Bu sebeple medeniyet kelimesinin Osmanlı aydınları tarafından ilk olarak Tanzimat döneminde kullanılmaya başlanması tesadüf değildir: Medeniyet sözcüğünün dolaşıma ilk girdiğindeki anlamı Tanzimat ideolojisinin genel çizgisine paralel biçimde bilgi ve referans sistemi olarak Avrupa’yı esas alan bir anlamdadır ki bu anlam, modernleşme eğilimiyle de bütünleşiktir.
    Geleneksel İslâm toplumsallığından yola çıkan bu çalışma; medeniyet yanı sıra medine, temeddün, umran gibi kavramlar dolayımında İslâm Medeniyeti kavramının tarihsel boyutunu ve modernleşmeyle ilişkisini göstermeyi amaçlamaktadır.”

    10,90
  • Islam Önderleri Tarihi -1

    İslam Önderleri Tarihi’nin bu birinci kitabında, Hicri I-X yüzyılda yaşayan, yenileme ve ıslahat bakımından, dinin aktif insanlarını tanıyacağız.
    İslam’ın beşinci halifesi olarak kabul gören Ömer b. Abdülaziz ile başlayıp, Hasan Basrî hazretlerine, Abbasi halifeliğindeki dinî faaliyetlerden, Hadis ve Fıkıh bilgilerinin kitaplaştırılmasına, Kurân’ın mahlûk oluşu iddiasına karşı Ahmed b. Hanbel’in mücadelesine, Mutezile mezhebi fitnesi ve İmam Ebu’l-Hasan Eş’ârî’ye, Kelam ilminin çöküşü, Felsefe ve Batıniliğin gelişmesi ve İmam Gazâlî’ye, Bağdat’ın iki davetçisi Abdülkadir Geylânî ve Allâme ibn Cevzî’ye, Haçlı hücumlarına karşı durup onları yer ile yeksan eden büyük kumandan Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi’ye, Şeyhü’l-İslam İzzeddin b. Abdüsselâm’a, Moğol fitnesi ve Mevlânâ Celaleddin Rûmî’ye kadar, İslam’a çok yönlü hizmetler etmiş, büyük şahsiyetlerin hayat hikayelerini okuyacağız.
    Eserde, büyük bir zatı tanıtırken sadece onun faziletlerinin, üstünlüklerinin açıklanmasıyla yetinilmemiş, bilâkis onunla aynı dönemde yaşamış insaflı ve adaletli kimselerin veya daha sonra gelmiş bilgi ve fikir ehli kişilerin o zata veya onun eserlerine, görüşlerine karşı yaptıkları tenkidlere de yer verilmiştir. Bu tenkidler sıralanmış ve onlara şayet biri tarafından cevap verilmiş ise, o zat adına savunma yapılmışsa, bu da okuyucuya sunulmuştur.

    12,90