-
Tarihi Değiştiren Liderler
Sezar: Roma’yı İmparatorluk yaptı, Konstantin: Hıristiyanlığın önünü açtı, Fatih: Konstantinopol’ü aldı, Kanuni: Avrupa kapılarına dayandı, Şarlken: dünyanın diğer yarısına da göz dikti, VIII. Henry: Papaya kızdı, İngiltere’yi Protestan yaptı, I. Elizabeth: İspanyolları denize gömdü, Napolyon: Avrupa Fransa’nın olsun dedi, Washington: ABD’yi kurdu, Atatürk: Osmanlı’dan Türkiye çıkardı, Hitler: Dünyayı değiştirdi, Mao: Çin’i kızıla boyadı, Truman: Atom çağını başlattı, Stalin: Korku imparatorluğu kurdu, Hirohito: Japonya’yı hem yıktı hem yaptı, Nasır: Arapları ayağa kaldırdı, JFK: İnsanoğlunu Ay’a çıkardı, Martin Luther King: Bir hayal kurdu, Arafat: Filistin bizim dedi, De Gaulle: Fransa’yı nükleer güç yaptı, Gorbaçov: Soğuk Savaşı bitirdi. Ve daha niceleri…KARARLAR VERDİLER, TARİHİ DEĞİŞTİRDİLER…
-
Tarihi Değiştiren Olaylar
Aydınlanma ile zihnin önündeki engelleri kaldıran Batı, Rönesans ile Sanayi Devrimi’nin kapısını açtı. Bilim ve teknoloji ile dünyanın geri kalanı ile arasına büyük bir mesafe koymasına rağmen, Büyük Bunalım gibi ekonomik krizlere ve akabinde dünya savaşlarına engel olamadı. Yahudi Soykırımı büyük bir utanç olarak hafızalara yer etti. Atom Bombaları insanlığı şok etti. Akabinde başlayan Soğuk Savaş ile at başı koşan Uzay Yarışı ve Nükleer Silahlanma arasında bir yerlerde Berlin Duvarı yükseldi; aynı dili konuşanlar, birbirine hasret kaldı. Gün geldi Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ile tarih bir anda çözüldü, dünyamız daha hızlı dönmeye başladı. 11 Eylül 2001’de ise çığırından çıktı. Ve insanlığın, Fransız Devrimi’nin sloganı olan özgürlük, eşitlik ve kardeşliğe olan iştahı hiç kesilmedi… Daha önce “Tarihi Değiştiren Savaşlar” ve “Tarihi Değiştiren Konuşmalar” adlı kitapları çıkan Ali Çimen, seriye devam ediyor. Ali Çimen, yeni çalışmasıyla yakın dünya tarihinin başlıca olaylarını bir seçki halinde, birbirleriyle bağlantılarını göstererek okurlarının beğenisine sunuyor. Ali Çimen’in yeni çalışması “Tarihi Değiştiren Olaylar”da, yazarla sohbet kıvamındaki tarihi yolculuk, Magna Carta ve Rönesans ile başlıyor. Sanayi Devrimi, Fransız ve 1917 Ekim Devrimleri derken İsrail Devleti’nin kuruluşuna, Normandiya Çıkarması’na tanıklık ediyorsunuz. Bir kıtada Adolf Hitler’in yükselişini okurken, diğer bir kıtada Mahatma Gandi’nin pasif direnişini gözlemleyebiliyorsunuz. Yine yüzyılın ikinci yarısındaki Soğuk Savaş’ı, 1968’de meydana gelen öğrenci olaylarını, İran İslam Devrimini (ve bunun Türkiye’deki 12 Eylül ihtilaline dair çarpıcı etkilerini), Berlin Duvarı’nın yıkılışını kitapta birbiri ardına okumak mümkün. Her durakta kısa kısa bilgi veren yazar, dünya tarihini turlama imkanı sağlıyor. Kitaptaki Konu Başlıkları Beceriksiz kraliyet ve ihtiraslı lordlar yaka paça oldu, ilk anayasa’ya giden adım atıldı: MAGNA CARTA; Akıl kiliseye karşı ayaklandı, sanat ve bilim batıya çağ atlattı: RÖNESANS; Aklın zincirlerini çözen Batı hem kendini hem de evreni keşfe başladı: AYDINLANMA; Kitleler ‘Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ya da ölüm!’ diye bağırdı, dünya değişti: FRANSIZ DEVRİMİ; Buhar gücüyle hızlanan insanoğlu makinelerle çağ atladı: SANAYİ DEVRİMİ; Emekçi iktidarından Komünist diktatörlüğe giden yol: 1917 EKİM DEVRİMİ; Osmanlı’nın kuruluşu ve yıkılışı: TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURULUYOR; Pasif direnişle koca bir imparatorluğu dize getirdi: GANDİ’NİN SİLAHSIZ SAVAŞI; Amerika’da başlayan ekonomik kriz, dünyayı fakirleştirdi: BÜYÜK BUHRAN; Demokratik yollardan iktidara yürüten adam dünyayı kana buladı: ADOLF HİTLER’İN İKTİDARA GELİŞİ; Avrupa’yı Nazi çizmeleriyle ezilmekten kurtaran gün: NORMANDİYA ÇIKARMASI; İlk Atom Bombası ‘Düzenek’ patlıyor: ATOM ÇAĞI; Filistin Sorunu’nun fitili ateşleniyor: İSRAİL’İN KURULUŞU; 6 milyona yakın Yahudi katledildi, mahkemesi dünyayı sarstı: YAHUDİ SOYKIRIMI ve NÜRNBERG MAHKEMELERİ; 1994’e kadar insanlığın sırtından inmeyen utanç: IRKÇI APARTHEID REJİMİ YIKILIYOR; Amerika’nın utanç sayfalarından politik literatürün lanetli terimine: MCCHARTYIZM; İnsanlık yarım asır nükleer silahların gölgesinde yaşadı: SOĞUK SAVAŞ; Amerika ve Sovyetlerin teknoloji ve propagandaya dayalı mücadelesi: UZAY YARIŞI; Avrupa’nın savaşa ve sefalete başkaldırısı: AB’nin doğuşu; Uzaydaki ilk insan: YURI GAGARIN; 68 Öğrenci olayları: ’68 KUŞAĞI’ EFSANESİ; Ortadoğu’da dengeler değişti; Amerika ile İran ‘sürekli düşman’ oldu: İRAN İSLAM DEVRİMİ ve REHİNE KRİZİ; 48 bin yıl yaşayacak olan hayalet: ÇERNOBİL; Soğuk Savaş’ın taşlaşmış hali: BERLİN DUVARI’NIN YIKILIŞI; Orta Asya ve Avrupa’da haritalar değişiyor: SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN DAĞILMASI; Dünya tarihin en büyük terörist saldırısı ile sarsıldı, tarih yeniden yazılmaya başlandı: 11 EYLÜL 2001
-
Tarihi Değiştiren Savaşlar
Gazeteci yazar Ali Çimen ve İnönü Üniversitesi tarih bölümünden Yrd. Doç. Dr. Göknur Göğebakan “Tarihi Değiştiren Savaşlar” adlı kitapta 33 önemli savaş üzerine 33 ayrı dosya hazırladı:
Tarihin kaydettiği ilk meydan savaşı Kadeş, efsanevi Truva Savaşı, Pelopones Savaşı, Bedir Savaşı, Bizans’a Suriye’yi kaybettiren Yermük Savaşı, Talas Savaşı, İspanya’nın Müslümanlar Tarafından Fethi, Puvatva Savaşı, Selçuklu Devleti’nin temelini atan Dandanakan Savaşı, Anadolu’nun kapısını Türklere açan Malazgirt Meydan Savaşı, Bir Doğu-Batı Mücadelesi: Haçlı Seferleri, Kösedağ Savaşı, Yüz Yıl Savaşları, Osmanlı fetihlerini kesintiye uğratan Ankara Savaşı, İstanbul’un Fethi, Yavuz’un Mısır Seferi, Mohaç Meydan Muharebesi, İnebahtı Deniz Savaşı, Viyana Kuşatması, 30 Yıl Savaşları, Napolyon’un Rusya Seferi, Waterloo Savaşı, Amerikan Kuzey-Güney Savaşı, Rus-Japon Savaşı, I.Dünya Savaşı ve Çanakkale, Büyük Taarruz ve Kurtuluş Savaşı, Stalingrad, Normandiya ve Hiroşima bağlamında II Dünya Savaşı, 1948-49 Arap-İsrail Savaşı, Kore Savaşı, Rusların Afganistan’ı işgali ve halen devam etmekte olan Körfez Savaşlarının ele alındığı kitap belgesel havasında bir çalışma…
-
Tarihi ve Sosyal Yapısıyla Siyer Coğrafyası
Siyer Coğrafyası’nı tanımak, Kur’ân’ın ve Sünnet’in neşet ettiği zemini tanımaktır. Siyer Coğrafyası’nı tanımak, nebevî mücadelenin başladığı ortamı tanımaktır. Siyer Coğrafyası’nı tanımak, risalet davasının ilkelerini ve hususiyetlerini tanımaktır. Siyer Coğrafyası’nı tanımak, tebliğ ve irşat meselesinin muhatapları olan insan gruplarını tanımaktır. Siyer Coğrafyası’nı tanımak, nebevî sedanın değiştirme ve dönüştürme potansiyelini tanımaktır. Bundan dolayı olsa gerek Hz. Ömer (ra): “Câhiliye’yi tanımayan, İslâm’ı tam anlamı ile anlayamaz!” demiştir. -
Tarihin Işığında
Biz hepimiz kendimize göre birer Enver Paşayız. Elimize fırsat geçse nice Enver Paşalıklar yaparız. Onun için birinci harbin komutanlarının aceleciliğini ve hayalciliğini hak vermesek de anlamak lazım.
-Dünyada hiçbir doğru dürüst devlet yoktur ki dini kontrol etmesin. Bunun demokratik gelişmemişlik düzeyiyle de ilgisi yoktur. Büyük dinlerin yapısı ve ananesi böyledir
-Fatih doğu ve batı dillerine hakimdi. Kanuni bir kuyumcu, IV. Murad ressam ve müzisyen, II. Abdülhamid usta bir marangozdu. Abdülaziz şark ve garp musikisinde eserler bestelemişti.
-“Türkiyeli” ismi tercüme edilemez, içeriği bakımından bu kelimeyi teklif edenlerin de amacını zaten karşılamaz. Başka bir kimlik kullanmak isteyenler bunu ifade edebilirler. Ama bunun için ülke yurttaşlığının ve kimliğin adını değiştirmelerine lüzum yoktur, hakları olduğunu da zannetmiyoruz.
Tarihçi İlber Ortaylı sıra dışı analizlerine ve güçlü yorumlarına devam ediyor. Kendisine has bakış açısıyla geçmişi “Tarihin Işığında” ustaca değerlendiriyor.
devamını oku -
Tarihin Sınırlarına Yolculuk
Kitap “İlber Ortaylı ile Tarihin Sınırlarına Yolculuk-Mustafa Armağan” adıyla da yayımlanmıştır.
“Resmi tarih dediğimiz de, alternatif tarih dediğimiz de, övgümüz de, sövgümüz de, ilkelliklerimiz de birbirinden farksız.”
“Tarih çim sahası değil ki, istediğin yerleri tespit edip, kazık çakıp çitle çeviresin. “Ben bu kadarını seviyorum, gerisini yakalım” veyahut “Bana ne?” diyemezsiniz. Bu mümkün değil.”
Türkiye’de insanların bir kısmı ‘Biz Osmanlı değiliz’ derken, diğerleri ‘Osmanlı biziz’ diyor. Bu tip bir ayrım sakattır ve mümkün değildir.
İLBER ORTAYLITarihimiz, bize doğru mu öğretiliyor? Tarih kitapları belirli bir ideolojinin propagandasını yapmak amacıyla, bazı gerçekleri görmezden mi geliyor? Tarihi doğru öğrenmek bize ne kazandırır? Gerçekten Cumhuriyetle Osmanlı birbirlerine çok uzak devletler midir? Osmanlı’yı reddedersek ne kazanırız, ne kaybederiz? 19. yüzyıl Osmanlı’nın neden “en uzun yüzyılı”? Osmanlı bugün devam ediyor mu? Türkiye-AB ilişkileri…21. yüzyılda onurlu bir devlet ve millet olarak yaşayabilmemizin şartları nelerdir?
İlber Ortaylı’dan tarihi, tarihimizi doğru anlamaya dair sorulara cevaplar bu kitapta..
-
Tarihin Taşrasında Yaşamak
…Tarihin taşrasında yaşamanın bir kader olmadığını kanıtlayabilmek için, her şeyden önce, İslami anlamda tarihsel gündemimizin önceliği ve adı, yapısal değişim için nihai-varoluşsal çözüm, tahayyül ve tasavvur olmalı. İslam dünyası toplumları, aptallaştırıcı, ahmaklaştırıcı geleneksel uyuşturuculara-patolojilere karşı zihinsel/ahlaki direnişi gerçekleştiremedikleri takdirde, sömürgeci-ırkçı tarihe karşı direnişi hiçbir şekilde gerçekleştiremezler. Kime, hangi otoriteye yönelik olursa olsun, kayıtsız şartsız itaat, ahlaki körelmeye neden olduğu gibi, bilinç körelmesine de neden olur. Gerçek bir direniş, tehdit unsuru olan yapıların dünya görüşlerini, zihin dünyalarını yapı söküme uğratmak suretiyle başlatılabilir. Kolektif bir siyasal eylem, kolektif tarihsel/siyasal/kültürel bilinçle sürdürüldüğünde etkili olabilir.
-
Tarihte Bir Gün Saray Gezisi
Prenses Marie ve Prens Clemens çok heyecanlılar: sarayda muhteşem bir yaz daveti düzenleniyor çünkü! Sarayın kubbeli büyük salonunda pek çok davetli toplandı. Saray hizmetkarları lezzetli yemekler servis etti. Saray müzisyenleri çok güzel müzik parçaları sundu.
-
Tarikat-ı Muhammediyye
Yayın Tarihi: 19.07.2017 ISBN: 9789758907250 Dil: TÜRKÇE Sayfa Sayısı: 848 Cilt Tipi: Ciltli Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı Boyut: 16 x 24 cm -
Tasavvuf Düşüncesi
Allah’a giden en güzel yol, Allah’ın mazhar-ı tammı olan insandan geçer.”
“Ben insanı yarattım ve ona kendi ruhumdan üfledim.” diyorsa Allah, kul ile Rabbi arasında çok yakın, çok sıcak, birebir ilişki vardır, diyor Mahmud Erol Kılıç, Tasavvuf Düşüncesi’nde. İçimizden sadece seçilmişlerin yaşayabileceği bir derûnî tecrübeden bahsetmiyor. Başlangıcı kendini bilmek, nihayeti Rabbini bulmak olan bu dikey yolculuğa yaratılmış her can’ın talip olabileceğini anlatıyor.
Yurt içinde ve yurt dışında sunduğu seminerler ve makalelerden oluşan bu eserde yazar; sosyolojik Müslümanlıktan hakiki kulluğa, felsefe-tasavvuf ilişkisinden gayb problemlerine, insan, kâinat, aşk ve hayata dair geniş bir yelpazede ele aldığı bütün meseleleri, İslâm âriflerinin âyetler, hadisler ve kendi derunî tecrübelerine dayanarak oluşturdukları İslâm tasavvufu penceresinden ele alıyor.
Bu kitap modern zamanların kimlik bunalımından nasibini almış, kendini kendi referanslarıyla tanımlayamayan günümüz Müslümanına özüne yerleştirilmiş olan ilâhî cevheri, kalbinden Rabbine ulaşan yol haritasının merhalelerini ve Dost kokusunu hatırlatıyor. Bilme, akletme melekesinin asıl merkezi olan kalbe işaret ederek yitirdiği kimliğini orada bulacağını müjdeliyor.
Hz. Ali’nin dediği gibi:
“Devası kendindedir insanın…”
-
Tasavvuf Kısa Bir Giriş
Chittick’in bu eseri Tasavvuf’un ne olduğunu tanıtmanın yanında onu tattırıcı olmayı da hedef alan bir çalışmadır. Eser, Tasavvuf gerçeğinin ne olduğunu göz önüne sermek için, onun Kur’an ve Hadis’te yerini bulan dayanaklarıyla birlikte tarihsel süreç içindeki tezahürlerini sahih Tasavvuf metinlerinden bol bol alıntılar yaparak ortaya koymaya çalışır. Bu bakımdan, bu kitap bir tahlil ve değerlendirme olmaktan çok bir takdim, bir sunuştur. Hatta, daha da ileride, bu eser İbn Arabi okulu geleneği içinde yetişmiş musaır bir Sufi’nin kaleminden çıkmış bir Tasavvuf metnidir. Bu durum eserin konumunu daha da ayrıcalıklı kılmaktadır. Kitabın başka bir özelliği de, belli bir eğitim düzeyinde olan herkesin rahatça anlayabileceği bir dille yazılmış olmasıdır. Kitapta, sıkıca gelebilecek çoğu teknik terim ve ayrıntıya kaçabilecek irdelemelerden büyük ölçüde kaçınılmıştır. Bu yönüyle kitabın hem konunun uzmanlarına hem de tasavvufla ilgilenen genel okuyucuya aynı anda hitap etitği söylenebilir.
-
Tasavvuf Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru
Prof. Dr. Halil İbrahim Şimşek’in editörlüğünde hazırlanan ve Prof. Dr. Zafer Erginli,
Prof. Dr. Abdurrezzak Tek ile Prof. Dr. Kadir Özköse’nin katkıda bulunduğu bu kitapta;
* Dinî hayatı tam olarak yaşamak için tasavvufa ihtiyaç var mıdır?
* Tasavvuf gerçekten iddia edildiği gibi İslam dışı bir düşünce ve anlayış mıdır?
* Tasavvufun oluşumunda ve gelişiminde Bâtınîlik ve Şia’nın tesiri var mıdır?
* Kadınların tasavvuftaki yerleri nasıldır?
* Menkıbe anlatımının tasavvufta yeri ve önemi nedir?
* Türklerin İslâm’ın kabul etmesinde tasavvufun etkisi olmuş mudur?
* Hakiki şeyh ile sahte şeyhi bir birinden nasıl ayırt edebiliriz?
* Gavs denilen kişi Allah tarafından görevlendirilen özel bir şahsiyet midir?
* Râbıta nedir ve nasıl anlaşılmalıdır?
* Sema bir ibadet midir? Tarihî süreçte de günümüzdeki şekliyle mi yapılmıştır?
* Osmanlı Devleti’nin kuruluş sürecinde mutasavvıf mürşidlerin rolleri olmuş mudur?
* Osmanlı padişahları gerçekten tarikatlara intisap etmiş midir? Padişahların tasavvuf ve mutasavvıflara bakışı nasıldı?
* Tarikatlar tarafından uygulanan şekliyle zikirler, Hz. Peygamber zamanında var mıydı?
* Vahdet-i vücud anlayışı ne demektir?
* İmam-ı Rabbanî’nin İbnü’l-Arabî’nin anlayışına yönelik eleştirisinin mahiyeti nedir?
* Vahdet-i Şühud fikrinin mahiyeti ve vahdet-i vücuttan farklı yönleri nelerdir?
* İnsan-ı kâmil kimdir, nasıl olunur?
* “Hakikat-i Muhammediyye” veya “Nur-i Muhammedî” nedir?
* Tasavvufun güncellenmesi veya günümüz şartlarına uyarlanması mümkün müdür?
* Kitaplarda geçen menkıbelerin hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğu nasıl anlaşılabilir?
* Kadınların erkeklerle birlikte zikre katılmaları, karşılıklı sohbet etmeleri ve mahremi olmadıkları şeyhin evinde hizmet etmeleri tasavvufa uygun mudur?
* Tasavvufun bilgi kaynaklarından olduğu ifade edilen ilham, keşif, fetih, feyiz ve müşahede ne demektir? Bunların Vahiyden farkları nelerdir?
* Keramet nedir, Keramet olmadan tasavvuf olmaz mı, Parapsikoloji ile Keramet arasında bir ilgi var mıdır?
* “Yıkayıcı (gassâl) önündeki ölü (meyyit) gibi olmak” cümlesiyle özetlenen tasavvufî eğitimdeki teslimiyet kavramının anlamı ve kapsamı nedir?
* Tasavvufî hayatın yaşanması için bir tarikat mürşidine (şeyhine) intisap etmek şart mıdır? Tasavvufî eserleri okuyarak tasavvuf öğrenilemez mi, şeyhi olmayanın şeyhi şeytan mıdır?
… ve benzeri 88 soruya doyurucu cevaplar yer almaktadır. -
Tasavvuf Notları
“Tasavvuf, salih amel ve iyi ahlaktır.
Sufi, hiç olandır.”Tasavvuf çalışmalarında dünya çapındaki en yetkin isimlerden biri olan Profesör Annemarie Schimmel, Tasavvuf Notları‘nda tasavvuf terminolojisi, seyr ü sülûk ve nefis mertebeleri gibi temel konulara kısa bir giriş yapmak isteyenler için tasavvufun gerçekte ne olduğunu ve olmadığını evliya menkıbeleriyle net bir biçimde anlatan bir giriş kitabı sunuyor.
Türkçede ilk kez yayımlanan Tasavvuf Notları, tasavvufî hakikatlerin özünü, bu geleneğin İslam tarihindeki gelişim ve değişim aşamalarını, tarikatlar ile bu tarikatların ortaya çıkıp yayıldığı bölgeleri dâhil ederek net bir şekilde açıklıyor. Halihazırda tasavvufla ilgilenenler için de bilinmeyen detaylardan bahseden ve ufak hatırlatmalar yapan bir el kitabına dönüşüyor. -
Tasavvuf Tarihi
Darülfünun müderrislerinden Ordinaryüs Profesör Muhammed Ali Aynî’nin “Tasavvuf Tarihi” adlı kitabı, kendisi tarafından ders notları şeklinde hazırlanmış, daha sonra da Osmanlı harfleri ile kitap haline getirilerek ve 1341 (Miladi 1925) yılında İstanbul’da basılmıştır. Muhammed Ayni Bey bu kitapta tasavvufu gayet geniş bir şekilde ele almış ve tarihi bir perspektifle tasavvufu inceleyerek okuyucunun bilgisine sunmuştur. Kitap iki kısımdan meydana gelmektedir. Birinci kısımda Tasavvuf Tarihi incelenmiş, Hindistan’da Buda Mezhebi; Mısır’da Hermes, Hermesü’l-Müselles; Eski Yunan’da Pisagor, Sokrat ve Eflatun’un tasavvufi düşünceleri tafsilatlı olarak verilmiştir. Aynı bölümde Musevilikte, Yeni Eflatunculukta ve İsevilikte tasavvuf geniş bir şekilde anlatılmıştır. İkinci kısım ise İslam Tasavvufuna ayrılmış olup bu bölümde de tasavvufun İslam tarihinde çıkışı üzerinde durulmuş, tasavvufi terimler geniş bir şekilde açıklanmış ve kitabın sonunda da istifade edilen eserler belirtilmiştir. Eser, Şemsettin Bilgin ve Ebubekir Aytekin tarafından kitabın aslına uygun olarak latinize edilmiş ve kitabın sonuna anlaşılması güç kelimelerin yeni Türkçe karşılığı konulmuştur.
-
Tasavvuf Tedbirleri
Elinden, dilinden, belinden başkalarını emin kılıyorsan tasavvufun tam söylediği yerdesindir. Çokluk değil kanaat peşinde olan kişi gerçek mürşidini bulmuş demektir. Mülkiyetle arana sütre koymayı başarmışsan, dünyanın fani olduğuna, insanın ölümlülüğüne hakkal yakin, ilmel yakin ve de ayne lyakin inanmış isen mürit olmasan ne çıkar? Yalanı ve de yanlışı kutsamayan, menfaatleri tarafından kılavuzlanmayan sahici bir insansanız şeytan sizden ümidi çoktan kesmiş demektir. Acı ve ıstıraplara bir imtihan bilinciyle tahammül ve sabır gösterdiğin kadar cennet nimet, haz ve mutluluğuna iştiyak hissedip özlem duyabiliyorsan ruhbanlığa değil zühde yakın olduğun konusunda şüphen olmasın. Şirk de şirket de bu mecrada birlikte at koştururlar, sen sen ol ikisine de tamah etme. Düşeni kaldır. Kalkanı kalkındır, bilmeyeni aydınlat, kötüye kötülük etme, iyinin iyiliğini ortaya saçma. “Ben” deme farkında olmadan benlik davasının ötesine geçemezsin. Kalabalıkların aklını ipotek altına alma. Aklını kullanmayan kendini kullandırır. Aklını Müslüman kıl, önce kendi nefsini irşat et, kendinle rabıta kur.
-
Tasavvuf ve Ahlak Eğitimi
“…Fıkhın hükümü geneldir. Çünkü maksadı dinin minaresini yükseltmek ve onu yüceltmektir. Tasavvufun hükmü ise,hastır,özeldir genel değildir. Çünü o kul ile Rabbi arasında olan bir muameledir. Dolayısıyla fakih kimsenin, sufi kimseye itirazı doğrudur;ancak sufinin fakihe itirazı kimsenin, sufi kimseye itirazı doğrudur.; ancak sufinin fakihe itirazı doğru olmaz. Tasavvufların fıkha dönüp onunla yetinmek mümkündür. Ancak tasavvuf fıkıhsız olmaz. Her ne kadar mertebe itibariyle tasavvuf fıkıhtan üstün olsada fıkıh bırakılıp tasavvufa gidilemez. Tasavvuf fıkıhsız olamaz. Ancak fıkıh daha sağlam ve maslahat açısından daha geneldir. Bunun için şöyle söylenmiştir: ‘Sufi, fıkıhçı olmalıdır; ancak her fıkıhçı sufi olmayabilir;”
-
Tasavvufa Giriş
“Tasavvufa Giriş”, adı üzerinde bir giriş kitabı. Tasavvuf nedir, nasıl bir ilimdir ve hatta bir ilim midir, bugünün insanına neler söyler, sorularının cevaplarını arayan, bu soruları soranlarla söyleşen bir kitap. İçeriden bakan bir kitap “Tasavvufa Giriş”. Bu yönüyle okuru bekleyen, akademik mesafesi olan, bilimsel bir ölçülülük içinde ilerleyen (ve hadi itiraf edelim) sıkıcı bir kitap değil, aksine sıcak, çarpıcı, kana karışan, kalbe dokunan bir eser.
“Tasavvufa Giriş”, özellikle modern eğitimden geçmiş, kafası haliyle bir parça karışık okur için sürprizlerle, beklenmedik yeniliklerle dolu. Niyazi-i Mısri’den bahsederken, aynı hızla kuantum fiziğine geçebilen, psikiyatriden dem vururken fenâ makamını söz konusu edebilen kıvrak, disiplinlerarası bir çalışma. Bu yönüyle, bütün insani ilimleri, bütün beşeri disiplinleri aynı potada eritmeyi deneyerek tasavvuf mektebinin tevhid ilkesini, üslubuyla da hatırlatan bir kitap.
Tasavvufi bilginin mahiyeti nedir, seyrü süluk nasıldır, mürşid kimdir, ledünni bilgi nedir gibi, tasavvufun ana konularını bir de, hem maddi hem manevi dünyamızın dinamiklerini yorumlamada istisnai bir isim olan Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’tan okuyun.
-
Tasavvufun Mahiyeti
Büyük İslam düşünürü İbn Haldun’un kaleminden çıkan elinizdeki eser, yazarın devrinde tartışılan tasavvufi bir konuya açıklık getirmek için yazılmıştır. Konu şudur: Marifet ve hakikat adı verilen tasavvufi bilgiyi elde etmek ve süfiyane bir hayat yaşamak için yol gösterici müşid bir şeyhe ihtiyaç var mıdır, yok mudur? Bu mesele bütün boyutlarıyla tartışılırken Kur’an ve hadisteki manevi hayat, bu hayatın İslam dünyasındaki gelişimi, tasavvufun, ardından tarikatların ortaya çıkmasına zemin hazırlayan dini, siyasi iç sebepler ve dış tesirlerden etkilenmeler de bütünüyle ele alınmaktadır.
-
Taşları Yemek Yasak
“İşte Allah’ın insanlar için gönderdiği emir ve nehiyler böyledir. İnsan ancak bu emir ve nehiylerle hakikatin nasıl tecelli edebileceğini öğrenebilir. Eğer Allah’ın emrettiği ve yasakladığı şeylerle ilk karşılaşan insan bunu tabii karşılarsa, aklına uygun bulursa bu emir ve nehiylerden hiçbir şey öğrenemez. Ama bazı izleri takip edip emir ve nehiylerin nelere tekabül ettiğini öğrenebilirse hakikate varabilir. İnsanın taş yemeye ihtiyacı yok diyorsun. Öyleyse şunu düşün: İnsanın ihtiyacı olandan fazlasını elinde tut¬ması kendisi için taş gibidir. Bu yalnız mallar, servet, güç gibi nesnelerde geçerli değil. Merhamet, şefkat, tevazu gibi şeyler için de böyle. Bilgi için de böyle. Eğer herhangi bir şey insanların istifadesine açıksa ancak istifade edildiği kadar o “şey” olur, o şeyden istifade edilmezse artık o taş¬tır ve gerçekten onu istifadeye konu etmeksizin kullananlar taş yemiş olurlar. Sana yaramıyorsa bırak başkasına yarasın. Sana yaramadığı halde sende olan hem senin hem başkasının aleyhinedir. Taşları yeme, taşları yemek yasak.”