-
Said Halim Paşa’da Siyaset Ahlakı
Bugün İslâm dünyasının sosyal ve siyâsî sahada yaşadığı sorunlar karşısında, Said Halim Paşa’nın görüşleri re-fe-rans niteliğini korumaktadır. Zira bir taraftan Batı’da eği-tim görmüş, Jön Türkler ve İttihat Terakki Ce-miyeti ile ilişki içinde olmuş; diğer taraftan devlet kademelerinde çeşitli görevlerde bulunmuş tecrübeli bir siyâset adamı olarak Said Halim Paşa, tecrübesini düşüncesine yansıtmaya çalışmış olması açısından da önemli bir figürdür. Onun ahlâk ve siyâset alanına dair düşünceleri, uzun yıllara varan tecrübelerinin ürünü olması bakımından somut-gerçekçi bir temele dayalı ve bu nedenle de son derece önemlidir.
-
Şair Tavşan
Kafiye bulma, şiir yazma yeteneği olan bir tavşan! Şair Tavşan, çevresindeki renklerden ve canlılardan esinlenerek, durmadan eğlenceli dizeler söylüyordu. Ama diğer tavşanların şiire hiç ilgi duymadıklarını görünce, yeteneğini başka yerlerde sergilemeye karar verdi. Şair Tavşan’ın yer altı macerası işte böyle başladı.
-
Şair ve Gecekuşu
“İnsanlar yanlış anlar,” diyerek vefatından iki yıl önce, 1914’te divanını yakmıştı Atkaracalarlı şair Cevriye Banu. Benzer bir endişe yüzünden İstanbul doğumlu Nimet Gecekuşu (Yıldırım) da 1930’ların başlarında Erzincan’ın bir köyünde canla başla sürdürdüğü köy eğitmenliğini bırakmak zorunda kaldı. Farklı şartlarda da olsa kalem ve kâğıtla ilişkilerini korumak için şartları zorlayan bu iki kadının yaşadıkları zaman dilimi çok uzağımızda değil, ama haklarında pek az şey biliyoruz. Şair ve Gecekuşu, Cihan Aktaş’ın, Cevriye ve Nimet’in hayatlarından esinle kaleme aldığı bir kurgu. Dört yıl süren bir çalışmanın eseri olan Şair ve Gecekuşu, kadınların yüzyıllar boyunca sandıklara terk ettikleri metinlerin kültürdeki boşluğu üzerine düşündüren bir roman.
-
Sair Zaman Güncesi
Kelimeler bir vücudun beyni ise kavramlarda kalbidir. Düşünmek için, hayatı anlamlandırmak için kelimelere ihtiyaç duyarız. Peki kullandığımız kelimelerin manasına sen kadar hakimiz? Eğer hayatımızda yanlışlar büyüyorsa, kalabalıklar bir sözün aslından çok şekline hayran olmaya başlamışsa, gerçekler gücünü kaybediyor, yalan olan geçer akçe olmaya devam ediyorsa; durmak gerekmez mi? Bir karar hareket halinde alınamaz der eskiler. Durmalısın. Nerede olduğuna dikkat etmeli, etrafını izlemelisin. Hız ve haz çağı diyorlar bu çağ için. Hızlı olmanın iyi olduğunu söylüyorlar ya. Yalan söylüyorlar? İhtiyacımız olan şey yavaşlamak aslında. Hamasetten uzak, gerçeklerin yakıcı etkisiyle tanışmak, kim olduğunuzu hatırlamak, durduğunuz yerin konumunu güncellemek için bir fırsat bu. İçine hapsolduğumuz zindanlardan kaçmanın en anlamlı yolu düşünmektir. Düşünmeyi bıraktığınızda gardiyanların sultan olabileceklerine ikna olmanız kolaylaşır. Gerçeklere güvenin. Gerçeklerin ortaya çıkmaya huyunu sevin, barışın onunla. İnsanca yaşamak o zaman mümkün olabilir… Bilali Yıldırım’ın Habeşli Bilal mahlasıyla yazdığı denemelerden oluşuyor bu kitap. Yavaşlamanın cazibesine, kelimelerin gücüne, kavramların hükümranlığına davet ediyor okuyucusunu. Sizde eğer yorulduysanız, nefes almak istiyorsanız bu kitap tam size göre…
-
Sait Faik Seçme Hikayeler
Bu kitapta Sait Faik’in deniz kokusuyla, çocuk sesleriyle, balıkçı sohbetleriyle, martılarla, türlü türlü balıklarla donattığı sıcacık hikâyeleri bir araya getirildi.
Seçme Hikâyeler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim öğrencileri için belirlediği 100 Temel Eser’de yer almaktadır.
-
Saklı Seçilmişler Siz Onları Değil, Onlar Sizi Seçti
Bir film düşün.
İlk sahne sıradan bir olayla başlar.
Film ilerledikçe gelişmelere inanamazsın.
Dehşete kapılırsın.
Film biter. Etkisinden kurtulamazsın.
Korkarsın.
Bu kitabın yazım sürecinde ben bunları yaşadım.
İlk sahne:
Altı yıl önceydi.
Medyaya her cümlesi yalan olan bir haber sızdırıldı.
Peşine düştüm.. -
Salyangoz Avcıları / Şehir Günlükleri 1
Fesleğen Köyü’ne hoş geldiniz! Bu köyde inekler çikolatalı süt veriyor, insanlar tuzlu-kremalı çaylar içiyor ve tereyağında demlenmiş salyangoz dolması yemeye bayılıyor! Balina kemiğinden yapılmış evlerde her gün bambaşka maceralara atılan çocukların ise tek bir günü bile sıradan geçmiyor! Günün ilk ışıklarıyla büyülü bir kayığa binerek binlerce yıl öncesine giden çocukların bu masalsı yolculuğuna eşlik etmek ister misiniz?
-
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
İçine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü…
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sığınmıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah’ın akıl hastanesine “düşme”sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun “kurtarma operasyonu” başlar.
Greenberg’in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, “akıl hastalarının gizleri” üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi. -
Sarayda Bir Yıl
Mehlika, İzmir’deki tarihî evlerinin arka bahçesindeki şeftali ağacının dibine gömüşmüş asırlık fırçalar ve boyalar bulur. Daha sonra karşısına çıkan mektupların, henüz on beş yaşındayken Topkapı Sarayı’na eğitim alması için gönderilen bir ressama ait olduğunu keşfeder. Bu gizemli mektuplar, bizi ihtişamlı Osmanlı saray günlerine götürür. Mehlika ressama ait figürlerin sırrını arkadaşlarıyla birlikte çözmeye çalışır, fakat bu yolculukta yalnız değillerdir.
Yüzyıllar sonra, ressamın esrarengiz hikâyesi aydınlatılabilecek mi? -
Saraydaki Casus/ Gizli Belgelerle Abdülhamid Devri ve İngiliz Ajanı Yahudi: Vambery
Hayatı macera filmleri kadar fantezi ve serüven dolu Yahudi profesörün ilgi çekici hikayesidir. Takma adı Raşit Efendi olan sahte derviş Vambery, Abdülhamid’in en yakınına kadar sokulur. Saraydaki bütün gelişmeleri anında İngilizlere rapor eder. Yahudilerin Filistin’e yerleşmeleri için girişimlerde bulunur. Jöntürklere akıl hocalığı yapar. Yakın tarihimizin uzman ismi Prof. Dr. Mim Kemal Öke, İngiliz, İsrail ve Türk arşivlerinin karanlık raflarındaki belgeleri günışığına çıkardı.
-
Sarayın Kutsalları & Asr-ı Saadet’ten Osmanlı’ya
Saray arşivlerinde bugün binlerce eşya, tanınmayı ve fark edilmeyi bekliyor. Çünkü hepsinin bize anlatacağı bir hikâye var. Bazıları binlerce yıl öncesini gördü, bazıları ise sadece birkaç yüz yıllık bir geçmişe sahip. Bazılarına bir peygamber dokundu, bazılarına on binlerce insan, bazıları uğruna savaşlar verildi, bazıları barışın simgesi oldu. Kimisi herkesin gözü önünde günümüze ulaştı, kimisi de herkesten gizlenerek…
-
Sarı Mikrofon Türkiye’nin En Çok Takip Edilen Mikrofonu
Heyecan, merak, kurgu, hırs, azim. Bu sözcükler yan yana geldiğinde aklınıza ilk ne gelir? Evet, biraz daha düşünelim. Hatta yanına şunları da ekleyelim: gülmek, eğlenmek, sorgulamak, hüzünlenmek, inanmak, hissetmek… Kısa sürede Türkiye Sarı Mikrofon’u tam da bu etmenlerden kaynaklı sevdi, içselleştirdi, samimi buldu. O sormadan herkes “bugünün sorusu nedir?” diye sordu. Bizim her gün gördüğümüz insanlardan fenomenler yarattı. Şimdi biz de soralım mı? Sarı Mikrofon kimdir?
İnanılmaz bir özveriyle örülmüş, her saniyesi emekle kurgulanmış bu başarı hikâyesi sizin sokağınızda, sizin evinizde, sizinle birlikte gerçekleşti.
Sarı Mikrofon, sizden başkası değil!
-
Sarılalım
“Kirpi çok mutsuzdu. Bir kirpi ne kadar mutsuz olabilirse o kadar mutsuzdu. O kadar mutsuzdu ki sadece tek bir şey onu mutlu edebilirdi.” “Kaplumbağa çok mutsuzdu. Bir kaplumbağa ne kadar mutsuz olabilirse o kadar mutsuzdu. O kadar mutsuzdu ki sadece tek bir şey onu mutlu edebilirdi.” Bir kirpi ve bir kaplumbağa sarılacakları birilerini arıyordur. Birbirlerinden habersiz, karşılaştıkları diğer hayvanlardan kendilerine sarılmalarını isterler; fakat hepsinin çeşitli bahaneleri vardır… Sarılalım, hassas ve duyguları harekete geçiren hikâyesi ve çizimleriyle benzersiz ve etkileyici bir kitap.
-
Şarkiyatçılık
On sekizinci yüzyıldan bu yana Batı kültürünün kendi gücünü ve iktidarnı sağlamlaştırmak için Şark fikrini ve dolayısıyla Şarkı kendi karanlık gizemli ötekisi olarak nasıl mülkedinmeye çalıştığını anlatan Şarkiyatçılık kültürel araştırmalar alnında öyle bir etki yapmıştır ki yirmi yıl önce yayımlanan kitap hala tartışılmaktadır, üzerine onlarca kitap yazılmış, pek çok lisansüstü ve doktora tezine konu alınmıştır. Batının hala hazmetmeye çalıştığı ve ülkemize ne yazık ki hayli yanlı ve eksik çevirilerle aktırılmış olan bu kitap, şimdi Edward saidin isteği üzerine Berna Ülnerin tertemiz çevirisiyle ilk defa tam ve doğru metniyle yayımlanıyor.
gizle -
Sarmaşık Gezegeni
Hani kapakta gördüğünüz o acayip ninenin acayip pardösüsü var ya… Hah işte, o pardösünün pek çok cebi var. Hepsi de dolu. Kırmızı cebinde pergel takımı, sarı cebinde çiçek tohumları, mor cebindeyse karnı ağrıdığında yemek için hazırladığı macun bulunuyor. Ahududu reçelinin tarifi, geometri çizimleri, ördüğü bir çorap, kimya formülleri ve kuş yemi gibi şeyler de başka başka ceplerinde. Bunlar ne ki? Siz bir de zeytinyağı ile çalışan uzay gemisini görün!
-
Sarsıntı 2 / Yüz Yüze
HER ŞEY SANA AKLIMDA BİR ODA VERMEMLE BAŞLADI.”
Arda Erel ilk psikolojik romanı Sarsıntı’nın ardından devam romanı Yüz Yüze ile gözlerini bu kez topluma çevirirken, görünenle yaşananın ayrımını mahremiyet düzleminde inceliyor. Kitleleri, toplumsal bakış açılarını, ötekileştirilenleri, tarih boyunca değişmeyen ailedeki iktidar zeminini ve toplumun statüsel yaklaşımlarını kadınlar ve erkekler üzerinden sorguluyor.
Aşk, hiçbir zaman ne öylesineymiş ne de boş yere.
Acıysa, ne geçmişteymiş ne de gelecekte.
O halde aşkı acıdan özgürleştirmek için, herkes birbiriyle
yüz yüze gelmeli nihayetinde.Yüz Yüze, hayattaki düğümlerini çözüp kendi yolculuğuna yürüyenlere dair bir roman.
-
Satır Arası Hikayeler
Bu kitapta, yüzyıllardır anlatılan, her anlatılışta yeniden canlanan ve bir hikmete, bir inceliğe can katan hikayelerimizden bir demet bulacaksınız. Bu hikayeler önemli, Çünkü vezir olmanın adam olmaya yetmediğini onlardan öğrendik. Kimsenin yaptığının yanına kar kalmayacağını, bir böceğin bile sebepsiz yaratılmadığını, her işte bir hayır olduğunu, sevmeyi, sevilmeyi, cömertliği, kahramanlığı, saygıyı, adam olmayı, incitmemeyi, hatta kulluğu o hikayelerden öğrendik. Bu miras yarınlara taşınmalıydı. Kimi kalın ciltli kitapların sayfaları arasında saklanmış, kimi dilden dile asırlardır dolaşagelen bu hikayeler asla unutulmamalıydı. Bu muhteşem mirastan mahrum kalmamalıydık.
-
Satranç
Stefan Zweig, en çok okunan eserlerinden olan Satranç’ta, bir geminin seçkin yolcuları üzerinden toplumsal düzenin karmaşasını, bugünün geçmişin izlerini nasıl silinemez şekilde içinde sakladığını ve acımasız siyasi otoritenin yarattığı travmaların beklenmedik sonuçlarını, aklın sınırlarını zorlayan bir dönemin gerçekliği içinde anlatıyor. Satranç şampiyonu Czentovic’te, cehaletin içindeki gizli dehayı; Doktor B.’nin aklının soyut düzleminde oynadığı satrancında ise sessizce katlanılan bir acizliği görüyoruz.
-
Satranç Oynayan Derviş
Satranç oynayan şah mı, derviş mi belli değil. Dokunduğu anda piyonları vezire çevirdiğine bakılırsa şah. Şahla göz göze geldiğinde tepeden tırnağa ürperdiğine bakılırsa derviş. Kiminle mi oynuyor? O da pek belli değil.