-
NURİ PAKDİL KİTABI YERYÜZÜ
Nuri Pakdil, sadece bir neslin değil nesillerin ağabeyi ve ustası…
Edebiyatımızın kendine özgü kalemlerinden; üslubu, titizliği, sözcük seçiciliği ve elbette devrimciliğiyle…Nuri Pakdil, sönen iman ateşini yeniden harlamak için kelimelerden kurduğu müfrezelerle ısıttı içimizi. Aşk yeniden filiz verdi, iman yeniden yeşerdi, ruhlarımız yeniden temizlendi onunla…
Bu kitap; Nuri Pakdil’i eserlerinden tanıyan bir okurun, başka okurların Pakdil’i okuma ve anlama çabalarına mütevazı bir katkı olmayı hedeflemektedir.
Okurlarının zihninde kalın çizgilerle bile olsa bir Pakdil portresi çizmesi ve okurlarını Pakdil’in eserlerine yönlendirmesi, bu kitabın görevini fazlasıyla yerine getirmiş olmasını sağlayacaktır
-
O Balonda Babamın Nefesi Var / Muhabbet Yazıları 2
İnsan derdini anlatmak için onlarca yol bulabilir belki kâri. Kimi söyler, kimi ağlar, kimi kaçar gider ve kimi de yazar. Ama bence en asil olanı susmak. Ben yazmayı söylemekten değil de susmaktan bir cüz olarak görenlerdenim. Yazarak susmak diye bir hâl bu bahsettiğim. Kendine saklamaya gücünün yetmediklerinin ardına saklanmak bir çeşit. Tanımadığın, tanışmadığın biriyle dertleşmek gibi. Hem söylemek hem de söylememek yani. … Bu kez Muhabbet Yazılarına daha içimi yakan hatta bazı vakitler beni sinirlendiren meseleler ile ilgili yazdıklarımla devam edeyim istedim. “O Balonda Babamın Nefesi Var” diyen bir şehit çocuğunun cümlesi dolandı durdu zihnimde. Sanırım hiçbir zaman unutmayacağım ve zihnimden çıkaramayacağım bir cümle bu benim için. İçimi yakanları sana anlatayım istedim. Ama daha önce olduğu gibi bu kez de hayret ettim benim içimi yakan kelimelerin kâğıtları nasıl yakmadığına.
-
O Benim Trenim! / Canavar Kardeşler 3
Bazen bir treni paylaşmak; anneni paylaşmaktan bile zor gelebilir… Peki ama tren mi vazgeçilmezdir; yoksa kardeşinle geçirdiğin güzel günler mi?
-
O Muydu?
Dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Stefan Zweig, “O muydu?” adlı öyküsünde, polisiyeyi anımsatan bir kurguyla “şüphe” duygusunu, hikâyenin kahramanlarının iç dünyasından okuyucuya yansıtıyor. Okur, telafisi ve çözümü pek de kolay olmayan şüphenin, bir insanın bütün hayatını nasıl etkilediğine şahit oluyor.
Huzurlu bir İngiliz kasabasında geçen bu elim ve kimsenin görmediği olayın faili gerçekte kimdi? Psikolojik açıdan yoğun karakterlerin yazarı Zweig, bu hikâyesinde de kıskançlık, sadakat, çaresizlik ve sevgi gibi insana özgü duyguları, hayvan sevgisi ve nefretiyle birleştirerek, okuyucunun dikkatine sunuyordevamını oku
-
O Ve Ben (kod6)
Hayatını, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’ni “Tanıyıncaya Kadar” ve “Tanıdıktan Sonra” diye iki ana bölüme ayıran Necip Fazıl, Efendisine doğru kendisini cezbeden hâdiseleri de mânâlandırdığı otobiyografik eseri “O Ve Ben”i 1975’de şöyle takdim etmiştir: “Bu eser, dünyaya gelişimden bugüne kadar en hususî renkleri, çizgileri ve sesleriyle hayatımın hikâyesi ve asıl O’nu tanıdıktan sonra mânasını anlamaya başladığım vücut hikmetinin bende tecelli eden yakıcı ifadesidir. Bu bakımdan, kendilerini görünceye kadar malik olabildiğim birbuçuk esere nisbetle bugün 60 cildi aşan ve hepsini birden o nura borçlu bildiğim eserler arasında, şimdikini, baş köşeye oturtulması lâzım ve en mahrem iç ve dış iklimlere doğru bir belirtiş olarak takdim ederim.” Kitap, 1965 senesinde “Büyük Kapı” ismiyle yayınlanmıştır.
-
O’nun Yolunda Biz
İslam dünyasında hakkında en çok eser yazılan kişi olmasına rağmen Hz. Muhammed hakkında yazılacak her şey eksiktir. Medeniyetimiz ona vahyedilenler üzerine inşa edildi. Onun kişiliğinin tüm Müslümanları çepeçevre kuşattığından, güçlü bir karakter verdiğinden şüphe yok.
Bu yüzden biz şimdi onu yeniden hatırlatmak istiyoruz. Ola ki unutulmuş olanlar varsa hatırlansın diye. -
Odysseia
Odysseus’un Penelope’yle olan evliliğinden Telemakhos isminde bir erkek çocukları oldu. Ama bu çocuk daha kundaktayken Helena’nın kaçırıldığı, kocası Menealos’un yardım istediği haberi geldi. Odysseus bu savaşa katılmamak için elinden geleni yaptı. İşler zorlaşınca delirmiş takli di bile yaptı. Ama Palamedes bu yalanı açığa çıkardı. Deli rolündeki Ody sseus, kendisini Agamemnon’un ordusuna katmak üzere kendisini almaya gelen askerleri kandırmak için Odysseus, tarlasınına tohum yerine tuz eki yor, sabana da öküz yerine kendisini koşuyordu. Askerlerin arasındaki Pa lamedes, bebek Telemakhos’u alıp sabanın geçeceği yere koydu. Ağzından tükürükler saçarak sürekli küfredip bağıran ve sabanı çeken Odysseus, sa banı biricik oğluna zarar gelmemesi için Telemakhos’un üzerinden aşırtınca yakayı ele verdi. Çaresizce zırhını kuşandı, eşiyle vedalaşıp mızrağını eline alıp askerlerin arkasına takılıp Agamamnon’un ordusunun bulunduğu Sparta’ya yürüdü. Böylece, Palamedes’e ileride korkunç bir öç almayla sonuçlanacak derin bir kinle sefere katılmak zorunda kaldı.
-
Öfke Kuşları Orkestrası
Duygularımız bizlere uğrayan misafirlerdir, tıpkı öfke kuşları orkestrası gibi. Hiç duygularının içinde bir yerlerde sıkışıp kaldığını ve seni boğduğunu hissettiğin oldu mu? Öyleyse bazen çok öfkelenen Aliş’in, öfkesiyle savaşmayı bıraktığı zaman nasıl güzel bir orkestra şefine dönüştüğünü görmek için kitabın içine bakmaya ne dersin?
-
Oğluma Dinini Öğretiyorum
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, bu kitap bir ilmihal kitabı değil, ama din denince bir çocuğa öğretilmesi gereken şeylerin, psikolojik olarak ve çocuğun anlayacağı şekle formüle edilerek, nasıl anlatılması gerektiğine yer veren bir çalışmadır. Din deyince sadece Allah inancı, ya da sadece yapılması gereken ibadetler, ya da salt ahlak akla gelmeyeceği için, tümünü bir bütünlük içinde ele almaya çalıştık. İman olmadan ibadet, ahlak olmadan muamelat ve hayata aktarımda kullanılmayan, davranışa yansımayan dinin hiçbir ehemmiyeti yoktur. Tüm bu konular merkezinde anlaşılan, yaşama geçirilen dini eğitimde çocuğun dünyasına nasıl girebiliriz ve “çocuğumuza bu hayat gerçeklerini nasıl olumlu bir şekilde aktarabiliriz?” sorusuna cevap arama yolculuğumuzda, nasıl bir yol izleyeceğimizin ipuçlarını vermeyi murad ettik.
-
Oğlumu Yetiştiriyorum
Çocuk yetiştirmek sanattır. Bu sanatı en iyi şekilde yerine getirenler ise hiç şüphesiz anne babalardır… Ki onlar, aynı zamanda çocuk yetiştirme bilmecesinin de en önemli parçasıdırlar. Bu bilmecede joker, babalardır. Geleceğin babaları şimdinin gençleridir. Bu bilmecenin jokerini en iyi şekilde kullanmak ve gençlerin şifresini çözmek mi istiyorsunuz? O zaman iyi babalar yetiştirmek ve bu bilmeceyi daha rahat çözmek için, lütfen “Oğlumu Yetiştiriyorum”a bir göz atın. Çünkü bu kitap; anneler, babalar, oğullar ve yolu erkek çocuklarla kesişenler için yazıldı.
-
Öğrenme Stilleri
Kan grubunuzu biliyor musunuz? Bilmiyorsanız bile, öğrenmeniz gerektiğini biliyorsunuz. Kan grubunuzun sizin için yaşamsal önemi var. Kan grubunuz kadar önemli olan öğrenme stilinizi bilmeniz de yaşamınızı oldukça kolaylaştıracaktır. Çünkü öğrenme stilinizi bilmek, size anlamsız gelen pek çok davranışınıza anlam katacaktır. Öğrenme stiliniz, sizin kan grubunuz gibi doğuştan var olan ve sizin yaşamınıza çok derin etkileri olan özelliğinizdir. Öğrenme stiliniz, yaşam boyu değişmez ama yaşamınızı değiştirir.
-
Öğretmen Olmak Bir Can’a Dokunmak
Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan, bu kitapta genç fidanları taptaze umutlara dönüştüren öğretmenlerimizi konuşuyorlar. Eğitim ve öğretmenlik hakkında bugüne kadar biriktirdikleri kuramsal, tarihsel ve güncel fikirlerini paylaşmak üzere bir araya gelen Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan, uzun soluklu bir yol arkadaşlığı kurdular. Yaklaşık bir yıla yayılan bir zaman dilimi içinde, sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin çeşitli kentlerinde “öğretmen”i konuştular, tartıştılar ve bütün bu kayıtları, elinizdeki kitabın malzemesini teşkil edecek şekilde düzenlediler. Nihayetinde ortaya çıkan bu eser, eğitim konusunda Türkiye’nin en birikimli düşünürlerinden Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan’ın yalnızca kendi aralarındaki değil, tüm öğretmenlerimizle kurdukları diyalogun bir ürünü olarak görülmelidir. Ve şimdi bu diyalog, kitabın okurlarıyla devam edecek. Öğretmen Olmak, sadece okulda değil, yaşamın her alanında, herkese esin kaynağı olmak isteyenlere…
-
Öğretmenin Kişisel Gelişim Rehberi Bilgi Çağında Öğretmen Olmak
Ben, “Hiçbir şey olamazsa bari öğretmen olsun,” cümlesinin çok sık kullanıldığı bir dönemde öğretmenliğe başladım. Birkaç yıllık tecrübeden sonra o cümle zihnimde şöyle değişti: “Eğer bir kişi öğretmenliğe layık değilse ne olursa olsun ama öğretmen olmasın.” Çünkü öğretmenlik kolay iş değildir. Başka mesleklere benzemez, mesai saatlerine sığmaz. Bu yüzden öğretmen eve gidince işini kapının önünde bırakma lüksüne sahip değildir. Bırakırsa, öğrenciler de öğretmene duydukları saygı ve sevgiyi son dersten sonra sınıf kapısında bırakırlar. Yıllar sonra buluşan mezunlar, akşamları öğrencilerini hatırlamayan öğretmenlerini hatırlamazlar. Öğretmen, toprağı sürerken taşları, dikenleri değil hasat mevsimini düşünür. Sabah suladığı saksıdan akşam çiçek beklemez. Sabrı taşarsa verilen bütün emeklerin sele karışacağını bilir. Öğretmen, bir ağaç fidanına bakarken meyvelerin kokusunu alan, gölgesinin serinliğinde ürperen kişidir. Yirmi yıla varan öğretmenlik ve eğitimcilik tecrübesiyle Salih Uyan, mesleki hayatından süzdüğü ibretlik olaylarla ve dikkate değer hatıralarla Türkiye’nin eğitim sisteminde aksayan yönleri ve gereken reformları ortaya koyuyor ve dönüşümün öğretmenlerle başlaması gerektiğini söylüyor. “Reform hareketlerinde yöntemler, araçlar, yaklaşım ve zihniyet güncellenmeli fakat sevgi, adanmışlık ve fedakârlık gibi mesleğin özünü oluşturan değerler sabit kalmalıdır,” ilkesinin altını çiziyor. Ve öğretmenlerin bu süreçlerde ve modern eğitim sisteminde kendilerini nasıl geliştirmeleri ve pozisyon almaları gerektiğini kapsamlı ve kuşatıcı bir şekilde anlatıyor.
-
Öğretmenin Not Defteri 1
Yıllar önce başladığım ve bir türlü bırakamadığım mesleğimin bir hatırasıdır bu notlar. Her notta, sevgili öğrencilerimin tertemiz yüzleri parıldamaktadır. İstedim ki, onlarla satırlarda ve sayfalarda konuşayım. Onları sayfalarda da dinleyeyim, hep sorsunlar ve ben hep söyleyeyim. Çünkü onlar dinlemek ve anlamak istiyorlar. Onların yetişmelerine katkıda bir adımcık olabilirse bu kitap, benim gönlüm yine sevinçlerle kanatlanacak. İlk öğrencimden son öğrencime kadar, hepinize hasretle ve en içten sevgilerimle…
“Bizi, sevgiyle sevgisinden yaratmış olan Yüce Allah, sevgiyi emretti. Kini, kanı ve düşmanlığı yasakladı. Canlı, cansız bütün varlık dünyası, aynı yaratıcının eseri olarak birbirini sevgiyle bütünledi, tamamladı, destekledi.
Böylece evrende bir müthiş uyum, ahenk ve düzen meydana geldi.
Sevgisizleşmiş insan, habire bu düzeni bozuyor. Günübirlik bencillikleri uğruna, dünyayı yaşanmaz bir hale getiriyor.
Sürekli veren cömert topraktan, daima ışıl ışıl neşe dağıtan güneşten, canımıza can katan tertemiz sulardan ibret almadan… Olumsuzluğu, cimriliği, çıkarcılığı kışkırtıyor birileri…
Bütün bu aksiliklere “dur!” diyebilecek bir ses olmalıyız. Bir mıknatıs gibi insan kardeşlerimizi iyiye, doğruya, güzele çekmeliyiz.Öğretmenin Not Defteri bunu yapmak istiyor.”
-
Öğretmenin Not Defteri 2
Yıllar önce başladığım ve bir türlü bırakamadığım mesleğimin bir hatırasıdır bu notlar. Her notta, sevgili öğrencilerimin tertemiz yüzleri parıldamaktadır. İstedim ki, onlarla satırlarda ve sayfalarda konuşayım. Onları sayfalarda da dinleyeyim, hep sorsunlar ve ben hep söyleyeyim. Çünkü onlar dinlemek ve anlamak istiyorlar. Onların yetişmelerine katkıda bir adımcık olabilirse bu kitap, benim gönlüm yine sevinçlerle kanatlanacak. İlk öğrencimden son öğrencime kadar, hepinize hasretle ve en içten sevgilerimle…
“Bizi, sevgiyle sevgisinden yaratmış olan Yüce Allah, sevgiyi emretti. Kini, kanı ve düşmanlığı yasakladı. Canlı, cansız bütün varlık dünyası, aynı yaratıcının eseri olarak birbirini sevgiyle bütünledi, tamamladı, destekledi.
Böylece evrende bir müthiş uyum, ahenk ve düzen meydana geldi.
Sevgisizleşmiş insan, habire bu düzeni bozuyor. Günübirlik bencillikleri uğruna, dünyayı yaşanmaz bir hale getiriyor.
Sürekli veren cömert topraktan, daima ışıl ışıl neşe dağıtan güneşten, canımıza can katan tertemiz sulardan ibret almadan… Olumsuzluğu, cimriliği, çıkarcılığı kışkırtıyor birileri…
Bütün bu aksiliklere “dur!” diyebilecek bir ses olmalıyız. Bir mıknatıs gibi insan kardeşlerimizi iyiye, doğruya, güzele çekmeliyiz.Öğretmenin Not Defteri bunu yapmak istiyor.”
-
Öğretmenin Not Defteri Set (3 Kitap)
Yıllar önce başladığım ve bir türlü bırakamadığım mesleğimin bir hatırasıdır bu notlar. Her notta, sevgili öğrencilerimin tertemiz yüzleri parıldamaktadır. İstedim ki, onlarla satırlarda ve sayfalarda konuşayım. Onları sayfalarda da dinleyeyim, hep sorsunlar ve ben hep söyleyeyim. Çünkü onlar dinlemek ve anlamak istiyorlar. Onların yetişmelerine katkıda bir adımcık olabilirse bu kitap, benim gönlüm yine sevinçlerle kanatlanacak. İlk öğrencimden son öğrencime kadar, hepinize hasretle ve en içten sevgilerimle…
“Bizi, sevgiyle sevgisinden yaratmış olan Yüce Allah, sevgiyi emretti. Kini, kanı ve düşmanlığı yasakladı. Canlı, cansız bütün varlık dünyası, aynı yaratıcının eseri olarak birbirini sevgiyle bütünledi, tamamladı, destekledi.
Böylece evrende bir müthiş uyum, ahenk ve düzen meydana geldi.
Sevgisizleşmiş insan, habire bu düzeni bozuyor. Günübirlik bencillikleri uğruna, dünyayı yaşanmaz bir hale getiriyor.
Sürekli veren cömert topraktan, daima ışıl ışıl neşe dağıtan güneşten, canımıza can katan tertemiz sulardan ibret almadan… Olumsuzluğu, cimriliği, çıkarcılığı kışkırtıyor birileri…
Bütün bu aksiliklere “dur!” diyebilecek bir ses olmalıyız. Bir mıknatıs gibi insan kardeşlerimizi iyiye, doğruya, güzele çekmeliyiz.Öğretmenin Not Defteri bunu yapmak istiyor.”
-
Oğuz Kağan Destanı
Oğuzların kurucu atası, sayısız kahramanlıkları olan cihangir ve fatih, tecrübeye güvenen, nasihat dinleyen mütevazı bir hükümdar…
Olağanüstü varlıklarla mücadele eden bir kahraman yerine devlet kuran, ülkeler fetheden, müşküle düştüğünde etrafına danışan, ülkenin birliği için kaygılanan, disiplinli, dürüst, ahlâklı, yiğit bir hakan… Bir destan kahramanı olmaktan çok, Türk tarihinin yükünü omuzlarına alan manevi bir şahsiyet…
Çin, Hindistan, İran, Mısır, Anadolu ve Deşt-i Kıpçak’ın fatih hükümdarları Oğuz Kağan’ın şahsında birleşirler. Bundan dolayı onun destansı hayatı, olağanüstü gösterilerden arındırılarak tarihî olay örgülerine ve sade bir hayata dönüşür. -
Oh Ne Ala Memleket
Yetişkinleri anlamak çok zor! Sürekli hayattan şikâyet edip duruyorlar. Oysa durumları hiç de öyle kötü değil. Sürekli onu yapma, bunu yapma diyen bir annen baban yok. Ödevlerini yapmadın diye kızan bir öğretmenin yok. Her gün kalkıp gitmek zorunda olduğun bir okulun yok! Daha ne istiyorsun hayattan? Oh ne âlâ memleket! Bu hiç adil değil! Hayat, biz çocuklara da oh ne âlâ memleket olmalı! Ama nasıl?
Çocuk edebiyatının en sevilen kalemlerinden Şermin Yaşar kahkahalarla dolu bir romanla okurlarını kucaklıyor.
-
Okçu’nun Yolu
Her okun uçuşu farklıdır. Bin ok atarsan, bini de sana farklı bir yol gösterecektir: Okçunun yolu işte budur. Ülkenin en mahir okçusu Tetsuya bir köyde mütevazı bir marangoz olarak yaşamını sürdürmekteyken bir gün uzak diyarlardan gelen bir okçu ona meydan okur… Tetsuya bu meydan okumayı kabul ederek okçuluk felsefesini hem yabancı okçuya hem de köyün delikanlılarından birine aktaracaktır. Paulo Coelho’nun Okçu’nun Yolu’nda dile getirdiği öğreti sadece okçuluğa değil hayatın her alanına uygulanabilecek, yolu nice erdemden geçen bir ilkeler bütünü. “Kaleme aldığım bu metinde yay, ok, hedef ve okçu aynı gelişim ve sınama mekanizmasının bütünleyici birer parçası.” Paulo Coelho #okçuluk #hayat #felsefe #öğreti #ruh #sınama #ilham