Sehe 301–320 zwischen insgesmt: 805

  • İnsanın Özgürlük Arayışı

    Albert Camus, “Dünya anlamsız, insan saçmadır”; Jean-Paul Sartre, “İnsan beyhudedir” diyor. Michel Foucault ise insanın ölümünü ilan ediyor. İnsan gerçekten mümkün değilse, onu kim bu kadere mahkûm etti? Ali Bulaç, modern insanın özgürlük sorununa İslâmi bir bakış açısı sunarken, iletişimle küçülen bu dünyanın sistemleştirilmiş insanını da eleştiriyor. İnsanın varoluş çabasının saçma ve beyhude olup olmadığını tartışıyor. Peki, insan gerçekten mümkün mü? Mümkünse özgürlüğü de mümkün mü? Modern insanı özgürlüğe götürecek bir yol gerçekten var mı?Modern dünyanın karmaşık toplumsal ilişkileri içerisindeki insanın dramını ele alan İnsanın Özgürlük Arayışı, ehlileşme ve kapatılmanın hangi süreçlerden geçerek mutlaklık kazandığını irdeliyor. Modern tıp, sosyoloji, psikoloji, felsefe, sanat ve ateizm… Bunların hiçbirinin insanın özgürlük arayışına katkıda bulunmadığını söyleyen Ali Bulaç, insanın özgürlük sorununu farklı bir düzlemde ele alıp insanın ve özgürlüğünün mümkün olduğunu göstermeye çalışıyor.

    5,64
  • İnsanlar Gördü Zalimler Kördü

    İNSANLAR GÖRDÜ, ZALİMLER KÖRDÜ” kitabı; sekiz azılı Müşrik, bir entrikacı Münafık ve 2 de fitneci Yahudi’nin yaptıklarını, bunların ibretlik sonlarını ve haklarında nazil olan ayeti kerimeleri konu edinen bir eserdir. Mekke dönemindeki azılı zalimler, Ebu Lehep, Ebu Cehil, Ukbe Bin Ebi Muayt, Ümeyye Bin Halef, Übey Bin Halef, Velit Bin Mugire, As Bin Vail ve Nadr Bin Haris ile Medine dönemindeki Abdullah Bin Übey Bin Selül, Ka’b Bin Eşref ve Hüyey Bin Ahtap’tan oluşan bu şahıslar, benzerleri her devirde yaşamış, bu gün de yaşamakta olan bu kişilerin hayatları, haklarında nazİl olan Ayetlerle yan yana getirdiğimizde inanıyorum ki bir beyin fırtınasına sebep olacaktır.

    7,94
  • İrade Terbiyesi İçin Bir Aylık Kurs Ramazan

    Bu eser, merhum Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan’ın Ramazan ayı dolayısıyla yapmış olduğu sohbetlerin derlemesi olup bu konuda kaleme almış olduğu başyazı ve makaleler ile Ramazan ayının ihyası ve Ramazan ayında yapmış olduğu dua ve yakarışları da içermektedir. Eser hazırlanırken konuşma dili korunarak mümkün olduğunca tekrarlardan kaçınılmış, başyazı ve makaleler aynen yer almıştır. Ayet ve hadisler ışığında ibretli ve hikmetli noktaları güzelce izah eden, günceli yakalayan, özlü bilgiler veren, son derece sade, akıcı ve anlaşılır bir üsluba ve gönül diline sahip olan bu eser manevi yolculuğunuza rehberlik edecektir.

    11,39
  • Işık Bahçeleri

    Çağdaşımız Mani… Hoşgörü peygamberi Mani… Amin Maalouf diğer romanlarında olduğu gibi yine bir karakterin yaşamı üzerinden dünyaya açılarak yapıtını kuruyor. Mani’nin inancı ve öyküsü Hıristiyanlık çağının şafağında, İsa’nın ölümünden iki yüz yıl sonra başlar. Bizim çağımızın da kahramanı olabilecek Mani, yaşam öyküsüyle, son nefesine kadar savunduğu inancının oluşturduğu kişisel tarihiyle, o dönemden yani II. yüzyıldan beri hala varolan politik sorunlara da işaret etmiş oluyor. Mani’den bugüne, ”sanat ve coşku kaynağı olan kitaplarından, bağışlayıcı dininden, coşkulu arayışlarından, insan, doğa ve tanrısallık arasında uyum isteyen çağrısından geriye” çok az şey kalmış olsa da; bağnazlık ve iktidar hırsı yapıtını yok etmeye çalışsa da Amin Maalouf onun Aydınlıklar’a açılan inancını ele alıyor ve Mani’nin öyküsüyle bugüne ”ışık” tutuyor.

    7,90
  • İsmet Özel Cinayeti

    İsmet Özel’i ben öldürdüm, sevgili ‘arka kapak okuyucusu’elindeki kitabın neden var olduğunu bilmek istiyorsun. bilirim. her arka kapak okuyucusu, kitabın tersine bakarak onun düzünün bilinmesi gerektiğini düşünür. bunda tuhaflık yok mu sence! bilmek istediğin şeyin yüzeyine mi bakarsın, içine mi girersin? sana tutup da burada ulu orta ismet özel’i neden öldürdüğümü söylesem, anlamayacaksın. ayaküstü konuşulacak bir cinayet midir işlediğim? ben, dünyadan buraya dalmanı istiyorum, dünyadan sıyrılmanı istiyorum, oturduğun/dikildiğin yerden uzaklara bakacağına, eğil de suyun yüzüne bak! kendi yansımanı, bakışını gördüğünde, sen de dalmak isteyeceksin. eğil o halde, soyun şimdi. veya eğileceğin yere, zamana götür kitabı! nasılsa içerde seni bekleyecek ölmek için ismet özel

    6,79
  • İstanbul Hayalden Gerçeğe Sözden Yazıya

    İstanbul’u sevmekle başladı her şey… Bu sevgiyle yaşayan otuz dört kişinin yüzlerce anısını gün ışığına çıkarma arzusu ile devam etti. Onların şahitliklerinin izinde şehrin dokusunu, tadını, kokusunu, sesini, yapısını, insanını, yemeğini, suyunu, havasını tanıtma ve anlatma yolunda bir serüven başlamış oldu. Bu serüvene eşlik etmek isteyenler bu kitapta; Ahmet Ümit’in “İstanbul’u Savunma Derneği” hayalini, İlber Ortaylı ile Kerem Görsev’in “zaman makinesinde İstanbul’u dolaşma” isteğini, Çetin Altan’ın “2112 yılı İstanbul’unu, Ara Güler’in kendisini “İstanbul’un simgesi” ilan edişini, Ediz Hun’un “eski Yeşilçam filmlerindeki mekânları” anlatışını, Anjelika Akbar’ın “İstanbul’un sesi”ni yorumlayışını, Ayhan Sicimoğlu’nun “büyük İstanbul otoparkı” projesini, Artun Ünsal ve Mehmet Yaşin’in “İstanbul’un unutulmaz lezzetleri peşinde, mekânlar” ile ilgili tüyolarını, Aydın Boysan’ın “İstanbul ve balık” hakkındaki engin bilgisini, Emre Kongar’ın kızlarına “İstanbul’da güvenli seyahat” hakkındaki tavsiyelerini bulacaklardır. Ayrıca okurlar; Buket Uzuner, Semavi Eyice, Hıfzı Topuz, Güngör Uras, Soli Özel, Muazzez İlmiye Çığ, Mihail Vasiliadis, Rıfat Bali, Samim Akgönül, Garo Mafyan, Erol Deran, Giovanni Scognamillo, Sami Kohen, Natali Gökyay, Mehmet Gürs, Serdar Gülgün, Hüseyin Dirik, Komet, Geveze, Turgay Artam, Nazan Ölçer ve Deniz Ülke Arıboğan gibi isimlerin değerlendirmeleriyle anılarına da tanık olacaklar.

    11,39
  • İstanbul Portresi

    “İnsan neden unutur ve neden unutulmuşu hatırlar?

    Peki bir şehrin portresi resmedilebilir mi?

    Sanal âlemde işlenen bir cinayet… İstanbul’un çeşitli noktalarına bırakılan üç cansız beden… Doğu ve Batı resim sanatının öncüleri Vincent van Gogh ile Osman Hamdi Bey’i bir araya getiren akıl almaz olaylar silsilesi ve İstanbul’un kadim sokaklarında cirit atan Kaplumbağa Terbiyecisi kostümlü bir katil zanlısı…
    İstanbul Pera Müzesi’nde başlayan macera, Paris Louvre ve Berlin Alte Nationalgalerie Müzelerine kadar uzandıktan sonra Eskihisar Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi’nde son bulacak!
    İyilerin ve kötülerin iç içe geçtiği, Doğu ve Batı medeniyetlerinin harmanlandığı çok bilinmeyenli bir denkleme hazır olun!

    Şifre Bilimci Milas Ulukan ve Şifreli Dosyalar ekibinin başrolde olduğu soluk soluğa okunacak polisiye türünde bir İstanbul masalı…”
    devamını oku

    7,94
  • İti- Razı Olan Var mı?

    Gökten 3 cihaz düşmüş Akıllı telefon, tablet ve televizyon. Bunların hepsi de senin evine düşmüş. Acaba düşerken senin de bir yerlerini kırmış olabilir mi? İTİRAZIM VAR! Çocuk ve televizyon, ailemiz ve diziler Müslüman’ın gerçek gündemi ve medya… Hepsi ve daha azı bu kitapta.(Daha fazlası da var merak etme)

    5,90
  • İtiraflarım

    Aşağıya bakmak korkutucu.Eğer aşağıya bakarsam tutunduğum son şerit de elimden kaçacak ve yok olacakmışım gibi hissediyorum. Bakmıyorum, fakat bakmamak daha da kötü çünkü şimdi de son şerit koptuğunda başıma gelecek olanları düşünüyorum. Müthiş bir dehşetle gücümün son damlasını da tükettiğimi hissediyorum, sırtım boşluğa gittikçe daha da çöküyor. Bir saniye sonra düşeceğim. Aniden aklıma bir fikir geliyor: Bu gerçek olamaz. Bu yalnızca bir rüya.

    4,49
  • İtiraflarım

    Tolstoy’un bilişsel serüvenini özetlediği İtiraflarım, yazarın, hayatın anlamını kavramaya yönelik sorularıyla biçimleniyor. Kitabı okuduğunuzda kesin ve gerçek bilginin Descartes’ın tavrıyla, gerçekten de her şeye duyulan mutlak bir şüpheyle başladığını fark edeceksiniz: “Kesin bir gerçek bilgi, inanca dayalı bütün bilgileri bir kenara bırakıyor, her şeyi mantığın, deneyin yasalarına göre yeniden yapılandırıyordu. Buna rağmen hayata dair sorulara hâlihazırda sahip olduğum belirsiz cevaptan başka bir yanıt vermiyordu.”

    4,49
  • İyi Gidiyorsun

    Dostum, kardeşim; Bir şekilde yaşamaktan ziyade doğru bir şekilde yaşamak derdini taşıyorsan, iyi gidiyorsun. Yaptıklarını gözden geçiriyor, yapamadıklarını telafi ediyor, yapmak istediklerini değerlerine göre belirliyorsan iyi gidiyorsun. İyilik yaptığında seviniyor, kötülük yaptığında üzülüyorsan iyi gidiyorsun. Sözünü tartarak söylüyor, incitmemeye ve incinmemeye çalışıyorsan iyi gidiyorsun. Heyecanlarını soldurmamaya, göğsünü daraltmamaya, ümitlerini köreltmemeye gayret ediyorsan iyi gidiyorsun. Karşılaştığın bütün zorluklara rağmen ayaklarını sağlam basıyor, yüzünü aydınlık tutuyor, enerjini kaybetmiyorsan iyi gidiyorsun. “İyi Gidiyorsun” güzel hissetmek, farketmek isteyen herkes için, gündelik hayat koşuşturması içerisinde basit görünen ama derinden derine bizi etkileyen önemli konulara değiniyor.

    7,94
  • Jane Austen / Küçük İnsanlar Büyük Hayaller

    Tasarımcılardan sanatçılara, bilim insanlarından yazarlara bu özel kişilerin hayat hikâyelerini keşfedin. Hepsi hayalleri olan küçük çocuklardı ve büyüyüp inanılmaz işler başardılar. Jane Austen kocaman bir aileye doğdu, yedi kardeşi vardı. İngiliz kırsalında okuyarak ve hikâyeler yazarak büyüdü. Romanlarını yazmaya başladığında toplumun aristokrat kesimiyle ilgili zekice ve esprili yorumlarını daha önce hiç kimsenin yapmadığı bir şekilde eserlerine dahil etti. Bu romanlar Jane’i tüm zamanların en çok sevilen İngiliz yazarlarından biri haline getirdi.

    6,79
  • Kabil

    José Saramago ölümünden önce yazdığı ve yayımlandığı ülkelerde büyük tartışmalara yol açan son romanında insanlığın kutsal kitaplardaki başlangıcına geri dönüyor.

    Âdem ile Havva’nın oğlu, kardeş katili, “sürgün ve gezgin” Kabil’le çıkılan bu yolculuk, Eski Ahit’in loş ve tekinsiz diyarlarında, zaman ve mekân kavramlarını altüst ederek, süreğen bir şimdiki zaman içinde, edebiyatla felsefenin kesiştiği dar alanlarda dolaştırıyor okuru.

    5,64
  • Kadimzamanlar ve Diğer Vakitler

    Dört melek tarafından korunan Kadimzamanlar, evrenin kalbidir. Burada zaman farklı akar. Bu ne hükümetlerin, ne generallerin ne de başkanların tarihidir. Kadimzamanlar’ın her sakini kendi zamanının hikâyesini yazar: İnancını yitiren toprak sahibi Popielski, geçmişinden kopmak istemeyen Michał, kendini ormana hapseden Kötü Adam, savaşla birlikte vicdanını yitiren Ivan Mutka, dünyanın karmaşasını emen kahve öğütücüsü, deliliğin sınırlarında dolaşan ve kabul edilmeyen Başak, ölümün yaşamı olan mantar miselleri, ağlamayı unutan Paweł, değişimlerle çalkalanan insan karşısında hiç değişmez gözüken meyve bahçeleri… Peki kim yazmaktadır zamanın kaderini?

    8,90
  • Kağıda Sarılı Rüzgar (Karton Kapak)

    demiri öğretirler adama, demire su içirmeyi, sen kılıcı seç usta diyecekler inanma her usta yüz çerağ taşır göğsünde

    6,90
  • Kağıttan Son Turna Kuşu

    Günümüz Japonya’sından, nükleer bombanın Hiroşima’yı mahvettiği güne uzanan, kalplerdeki umudu yeşertecek unutulmaz bir roman… Mizuki’nin büyükbabası Ichiro’nun kişiliği karısının vefatından sonra değişmiştir. O neşeli ve mutlu kişi gitmiş; yerine yıllardır biriken pişmanlıkların ezdiği, hayatla bağlarını koparmış Ichiro gelmiştir. Bu değişimin sebebi, Ichiro’nun ergenlik çağında yaşadığı Hiroşima’ya nükleer bombanın atıldığı günde gizlidir. Mizuki büyükbabasını yıllarca herkesten sakladığı anlatması için cesaretlendirir. Ergenlik çağındaki Ichiro, evinde arkadaşı Hiro’yla beraber vakit geçirirken dehşet verici nükleer bombanın atılmasıyla kör edici bir parlamaya şahit olur. İki arkadaş, çok ağır hasar almış bu şehirde büyük cesaret sergileyerek Hiro’nun beş yaşındaki kız kardeşi Keiko’yu bulmaya çalışırlar. Ichiro ve Hiro Keiko’yu kurtarabilecek midir? Peki ya Ichiro babasına ve Hiro’ya verdiği sözleri tutabilecek midir? Bir Japon efsanesine göre, kâğıttan bin tane turna kuşu katlama sabrını gösterenlerin dilekleri gerçek olurmuş. Ichiro, yapması gereken son turna kuşunu tamamladığında her şey yoluna girecek mi? Üzerinden bunca yıl geçmiş bir söz için Mizuki büyük babasına yardım edebilecek mi?

    7,94
  • Kaktüsler de Çiçek Açar

    İnan bana hayat sana kaktüsün dikenlerini
    değil, rengârek açan çiçeklerini gösterir.

    Bazı insanlar, benim bu dünyada en büyük kırgınlıklarım olsa da kırıldığım yerden değiştim, güçlendim!
    Anlamını yitiren o yolda hiçbir şey hissetmeden
    yürüdüm bir süre.Ama öğrendim; insan, yürüdüğü yollara çiçekler ekerek ilerlemeli. Yarı yolda kalırsa eğer, geri döndüğünde
    o yollar çiçeklerle süslenmiş olmalı.Kaktüsler bile çiçek açabiliyorken bazı insanların
    kalbi çoktan kurumuş.
    “Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme! İşte orası kaderinin değişeceği noktadır!”

    -Mevlana

    7,94
  • Kalbe Karışık

    Şiir azıcık aklî, daha çok kalbî bir eylemdir. Şairin kastı konuşulduğunda birazcık aklı, daha çok ruhu konuşuluyor demektir. “el-Ma’nâ fî batni’ş-şâir.” der Araplar. Yani kasd-ı mahsusa şairin bâtınında, derûnunda, hâsılı ruhundadır. Ruh ise sırdır, akıl onu anlayamaz, kısırdır.
    Şiiri ruh anlar; akıl ise belki ve ancak yorumlar.
    Şiir, aklî düşüncenin kalbî idrake evrilmesidir.
    Şiir, aklın devrilmesi, kalbin anlamı devralmasıdır.
    Aslında muamma olan; sözdeki şiir değil, ruhtaki şuurdur. Kapalı olan, lafız değil ruhtur.

    7,94
  • Kalbin Sesi ile Toprağa Dönüş

    Gün gelir hakikate giden yola barikatlar kurulur. Bu defa sorulan soru şudur: ‘Ne yapmalı?’

    Önce niyet edeceğiz, ardından kalbin sesine uyarak sonsuzluğa yöneleceğiz. Üç hakîmin hükmünde hata aranmaz: Kalbin, kaderin, ölümün.

    Aramak vazifedir. ‘Aramakla bulunmaz fakat bulanlar ancak arayanlardır’ denilmiş. İnanmak ve sevmek şart… Arayışta esas olan samimiyettir. Kendini belli eden sanattan, nümayişçi ahlâktan ve kendine güvenen ibadetten uzak durmalı. Hakikatın-hayrın-güzelliğin ardına düşüp; gayret bizden, tevfik Allah’tan demeliyiz.

    Ey kalbi olanlar!
    Ümit ve korku arasında bulunanlar!
    Takva sahipleri için zaman yok hükmündedir. Her an her şey olabilir!
    Allah bes, baki heves.”

    7,94
  • Kalk Yerine Yat

    Hayat bazen bir uyku sersemliğiyle karşılar bizi. Üstümüze bir ağırlık basar, olmayacak yerde uyuyakalırız, tutulup kalır her yanımız. Hep özlemini çektiğimiz bir ses gelip uyandırır sonra, “Kalk, yerine yat” der ve insan bu sesin sıcaklığına tutunur. Ve evet, herkes günün birinde yerini bulur. Şermin Yaşar’dan sağda solda uyuyakalmaktan tutulup kalmış, günün birinde uyanıp yerini bulmuş insanların sıradan ve bir o kadar da olağanüstü öyküleri…

    9,09