-
Kudüs Her Müslümanın Ortak Davası
“Bu toprakların bir karışını bile satmam, çünkü bu topraklar bana değil, halkıma aittir. Halkım bu imparatorluğun her karışını kanını feda ederek elde etmiştir? Milletim bu vatanı kanlarıyla korumuştur. Bu toprakları kanlarımızla örteriz de elimizden alınmasına asla izin vermeyiz. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan onu tekrar kanlarımızla örteriz. Ben onun hiç bir parçasını veremem. Bırakın yahudiler milyarlarını kendilerine saklasınlar. İmparatorluk parçalandığı zaman onlar, Filistin’i hiç karşılıksız ele geçiribilirler. Bu vatan ancak cesetlerimiz parçalanarak taksim edilebilir. Her ne şekilde olursa olsun bizi parçalamalarına asla izin vermeyeceğim”
II.Abdülhamid -
Kur’an ve Sünnet Işığında Davet ve Davetçi
Her şeyi Allah (cc) rızası için yapan, gaye olarak onun rızasını seçen ve bu yolda tebliğ ve davet vazifesini bilinçli bir şekilde yerine getiren toplum, mutluluğun sırrına erer.
Kur´an-ı Kerim, insanlara tebliğ edilmek üzere indirilmiştir. Hz. Muhammed (sav), bu yolda her türlü sıkıntıya göğüs gererek, gerektiği gibi bu vazifeyi yerine getirdi.
Davetçi; Kur´an ve Sünnete uyan, karşılığını da sadece Allah´tan bekleyen, ihlâsla ve bütün gücüyle bu görevi yerine getirme gayretinde olandır.
-
Kur’an’ı Anlamada Yöntem
Ümmetimiz asr-ı saadet döneminde Kur’ân’la iletişimi en iyi şekilde gerçekleştirdi. Onu iyi anladı. Maksatlarını iyi kavradı. Büyük ölçüde hayatın farklı alanlarında onu iyi uyguladı ve insanları basiretle ona davet etti. Bunun en iyi örneği sahabelerdir. Öyle ki Kur’ân onların hayatını tamamen değiştirdi. Onları cahiliyye sapıklığından İslam’ın doğru yoluna taşıdı. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkardı. Kur’ân neslinden sayılan talebeleri (tabiûn) ve talebelerinin talebeleri (etba-i tabiûn) en güzel bir şekilde onlara uydu. Allah o nesillerle kulları hidayete erdirdi, memleketleri fethettirdi, onlara yeryüzünde hâkimiyet bahşetti. Onlar da yeryüzünde adalet, ihsan, ilim ve iman medeniyetini ikame ettiler. Bu nesilden sonra gelenler Kur’ân’ı terk ettiler; harflerini ezberleyip ahkâmını görmezden geldiler. Onunla sağlıklı bir iletişim kurmadılar. Hakkıyla anlamadılar. Teberrüken onu taşıyıp duvarlarını ayetleriyle süsledilerse de bereketin O’na uymakta ve ahkâmını uygulamakta olduğunu unuttular. Ümmeti, içinde bulunduğu yokluktan, geri kalmışlıktan, bölük pörçük yaşamaktan kurtarmanın yolu Kur’ân’a dönmekle mümkündür. Hidayete giden temel taşlar, O’ndadır. Tabi olunacak rehber O’dur. Rehber olarak Kur’ân yeter…
-
Kur’an’da Allah’ın Sevdiği Gençlik
Bizi yaratıp bu imtihan dünyasına gönderen Rabbimizin sevdiği gençlik tipi nasıldır? Bu gençlerin ahlâkî nitelikleri nelerdir? Allah (c.c.) hangi gençleri sever?
Tüm bu soruların cevaplarını, bütün çağların, bütün zamanların, bütün mekânların evrensel mesajı olan kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bulabilirsiniz.
Bu çalışmamızda, Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın (c.c.) sevdiği ve razı olduğu gençlerin amel ve davranışlarının neler olduğunu bulabilirsiniz.
***
“Sana, her şeyi açıklayan ve Müslümanlara doğru yolu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kur’an’ı indirdik.” (Nahl Suresi, 89) -
Kuran’da Sabır
Şüphesiz Kur’ân-ı Kerîm, Allah’ın ebedî kitabı, İslam’ın kapsamlı bir anayasası, Hz. Peygamber’in en yüce nişanesi, en büyük ve kıyamete kadar baki olacak bir mucizesidir. O, İslam inanç, hukuk, ahlak ve adabının birincil kaynağıdır. Allah (celle celaluhu) Kur’ân-ı Kerîm’e bilgi hazinelerini, hakikat sırlarını, adaletin temellerini, iyiliğin yöntemlerini, hal ve gidişatın kurallarını ve hidayet ve şeriatin ilkelerini yerleştirdi. Ben de böyle bir düşünceye inanarak, bu tarzda bazı Kur’ân meselelerini yazmaya başladım. Allah’ın tevfiki ve yardımıyla, benzer başka çalışmaların da bunu takip edeceğini ümit ederek, bugün sizlere bunun bir örneğini sunuyorum: es-Sabr fi’l-Kur’ân (Kur’ân’da Sabır). Allah Teala’nın, Kur’ân’ın nuruyla hidayete erme, onun ipine sımsıkı sarılma ve yolunda istikamet üzere olma hususunda bizlere yardımcı olmasını niyaz ederim. Başarı yalnızca Allah’ın yardımıyladır. Sadece O’na tevekkül ettim ve O’na yöneldim.
-
-
Mağaradan Arş’a
Nasıl ki Ashab-ı Kehf bir mağaraya sığınarak Arş’a yükselmiş ve Allah Teâlâ onları kıyamete kadar peygamberlerin dahi hepsinin adını koymadığı kitabına sure ismi olarak koymuş, yüceltmiş ve bütün gençlerin örneği yapmışsa bu demektir ki ey genç kardeşlerim ve bacılarım; Allah size tıpkı namazda Fatiha’yı unutmamanızı buyurduğu gibi her cuma günü on ayetini okumayı buyurduğu Kehf suresini de unutmamanızı istiyor demektir. Onlar İsa aleyhisselama iman etmiş delikanlılardı. Jüpiter’in ilah olmadığını söyledikleri için zamanlarının jandarma-polisiyle kovalandılar. Bugünün gençlerini de Allah, Kehf suresinde delikanlı olmanın en güzel örneğini veren bu yedi adamı taklit etmeye çağırıyor. Onları saray zevki hapsetmek istiyordu; sizi de diplomalar, şehvetiniz, internet hapsetmek istiyor. Onların putu saraydı, sizin veya başka bir neslin putu değişebilir; ama Allah aynı Allah, imtihan aynı imtihandır. Allah’ı arıyor ve onun cennetine girmek istiyorsanız, kıyamet günü herkesin liderleriyle ve hayran olduklarıyla çağrıldığı anda dizi-film aktörleriyle dirilenler olacağı gibi siz de üç yüz yıl uyumuşlarla dirilmek arzusundaysanız; bu kimseler aynanın karşısında saatler geçirenler ya da bir böcek maruz kalsa zehirleneceği kadar yoğun parfüm kullananlar, merhaba demek için açtığı telefonu namaz vakti geçtiği hâlde hâlâ kapatmayanlar olmayacaktır herhâlde…
-
Mekanlar ve Olaylarla Hz. Muhammed’in Hayatı
Tarihi herkese sevdiren adam Talha Uğurluel, şimdi Peygamber Efendimiz’in(sas) hayatını, İslam Tarihi içinde cereyan etmiş nice önemli hadiseyi, Mukaddes Topraklardaki mekânlar eşliğinde, yüzlerce görsel üzerinden anlatıyor.
Uğurluel, Peygamber Efendimiz’in(sas) doğduğu, büyüdüğü, peygamberlikle görevlendirildiği, hicret etmek zorunda kaldığı ve vefat ettiği toprakları Mekke ve Medine olarak iki bölüm halinde gezdiriyor.
Her mümin, Hz. Muhammed’in(sas) memleketine gitmek, evini görmek, çocukluğunu geçirdiği mahallede dolaşmak, koyun güttüğü dağları seyretmek ister. O’nun(sas) yaslandığı bir duvar, abdest aldığı bir kuyu, alnını koyduğu bir zemin, gölgelendiği bir ağaç sahabe tarafından kayıt altına alınmıştır.
-
Mevlana / Gönül Erleri Serisi 4
Sevgili okuyucu!
-Denilir ki, karanlığın en koyu olduğu zamanlar güneşin doğum vaktidir…
Önce Haçlılar talan etti Anadolu’yu
İnsanlık Moğol belasıyla boğuşuyordu şimdi.
Sanki bir fırtına, kasırga, taun, kasıp kavuruyordu Orta Asya’dan Anadolu’ya…
Yakan, yıkan, öldüren, girdiği yerde taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayan Moğollar, her tarafı kan gölüne çeviriyordu.
-Öyle bir vahşet ki, insanlığın en mühim sermayesi olan kitapları ve kütüphaneleri bile yakıp yıkıyor, bilim ve sanat adamlarını öldürüyor, asırlar boyunca oluşan kültürel birikimi yok ediyor, akıl almaz zulümleriyle ilerliyorlardı Asya içlerinde.
-İşte böyle bir çağda, ufkun zulüm karanlıklarıyla karardığı bir sırada.
Moğolların ayak seslerini iliklerinde hisseden Belh şehrinde / Harzemşahlar ülkesinde dünyaya geldi Mevlâna.
İşgal, savaş, kargaşa, kaos, kirli, küresel iktidar hesaplarının merkez üssü olan bugünkü Afganistan yani…
-Hangi yıllarda?
-Yıl 1207. Aylardan eylül.
Bu hikayenin devamı kitapta… -
Mü’min Ev
Evlerimizde yapamadıklarımızı nerede yapabileceğiz ki? Evlerine hükmedemeyenlerin insanlığa ve coğrafyaya hükmetmeleri nasıl beklenebilir? Nereden başlayacağımıza, asıl mihenk noktasına dikkat çekmeyi amaçlıyoruz. Dört duvar arası zannettiğimiz evlerimizin dünya olduğunu; beceremeyeceklerimizle meşgul olurken, becermeye daha yakın durduklarımızı ihmal ettiğimizi hatırlatmak istiyoruz.
-
Mü’min Kimliğimiz
En güzel ameli kimin yapacağını görmeyi dileyen Rabbimizin huzuruna götürebileceğimiz amellerimizle oluşan kimliğimizi bilmek, sahiplenmek ve yüceltmek arzumuzdur. Uçlara dalmadan ve içimize sinmeden kulluk meydanında, bizden önceki ümmetlerin geçtiği imtihan badirelerinden geçeceğimizin şuurundayız. Çağımızın, ‘dinimizi, kimliğimizi iyi bilen’ güçlerinin tezgâhına takılmadan yol almak istiyoruz. En modern kumaştan sahabi gibi giyinmek istiyoruz. En güzel sofralarda, iyi gıdalarla beslenmek ama nimet sahibinin şükrünü eda etmek istiyoruz. Üzerimize düşen ne ise onu yapıp, kimliğimize uygun yaşamak istiyoruz
-
Mücahide Kadin
Dinimizin en ulvi emirlerinden biri olan cihat , kadın ve erkeği kapsayan bir emirdir. Erkek kadar kadın da dinini yaşayacaktır. O da erkek kadar cihat etmelidir. Kadın cihat ederken fıtratına aykırı olanla da mükellef olmayacaktır şüphesiz. Hem cihat edip mücahit olmak hem de kadınlığından taviz vermemek üzerine kurulu bir dengeyi anlatmaktadır bu kitap.
-
Muhtasar Cinnet Risalesi
“Ruhu kalabalık bir dünyanın şiirini yazıyor Mehmet Özger. Namazsız evlerde kederleriyle baş başa kalan melekler, süslü kızların tanrıları, morgta kanı çekilmiş cesetlere dönüşen imkânlar, ıslak tütünler, her şey var bu dünyanın içinde. En önemlisi de hurûtatın tecellilerine dönüşen kadim aşklar…
Bir gök tiyatrosunda kadim hakikate çağrılar, sunaklar hazırlayan bir şair Özger. Onun şiirleri ezelden toprakla nikâhlanmış gibi. Üstü başı toprak kokan, toprağa; yani insana, yani hakikate, yani arayışa adanmış şiirler…”
Ahmet Edip Başaran“Geleneğin şiirde işlenişi konusunda Özger’in şiiri, 2000’ler şiiri için bu işin nasıl yapılması gerektiğini işaret eden önemli ipuçları taşıyor. Aşk’ı aşka yüreklendiren Molla-yı Cünûn gibi onun şiirleri de modern çağın insandan en çok uzaklaştırmaya, kendisinden yoksun bırakarak soysuzlaştırmaya çalıştığı aşka yüreklendiriyor. Tek sığınak budur çünkü. O da elden gittiğinde artık insan da elden gidecektir. Özger, bu serencamı kendi kişisel menkıbesi çerçevesinde ortaya koyuyor. Onun şiirinde yapılacak kazıda mazmunlar, Galib sesleri, Zarifoğlu parlamaları, Sezai Karakoç ışıkları görülecektir. Hepsi de kendi sesi içinde erimiş bir halde.
Bu şiirlerin ardında derinlemesine bir yaşanmışlık, şiirin kaynaklarına inmek için gösterilen azami çaba; dahası Fuzulî’nin bir şiir için olmazsa olmaz saydığı ilim var. Akademisyen tarafı ozan kişiliğine zarar vermiyor, aksine onu besliyor. Marifetin iltifat görmediği zamanların yıkıcı etkisinden kendisini kurtarmış bir ilk eserle karşı karşıyayız. Şair, uzun süredir dinlendirdiği kanatlarını Türkçenin hür gökleri için açma kudretini bu ilk eserle kendisinde bulacaktır.”
Said Yavuz -
Muhtasar Hayatüs Sahabe
Resulullah (sav) ve Ashabının yaşamış olduğu İslamiyeti kendi dilinden, en güzel şekilde anlatan eser; büyük alim M. Yusuf Kandehlevi’nin hazırlamış olduğu Hayatü’s Sahabe isimli eseridir. Bu eser alanında tartışmasız üstünlüğe sahiptir. Ancak, yer yer tekrarlanan rivayetlerle hacmi büyümüş, daha çok istifade etmek zorlaşmıştır. Bunun için eserin daha geniş kitlelere ulaşması kolaylaştırılmıştır.
-
Müslüman Kızlara
İslam, kadınını şanının yüceltip değerini artırmıştır. Onu erkeğin kardeşi ve hayattaki ortağı kabul etmiştir. Kadın erkekten de erkek de kadından bir parçadır.
“Siz birbirinizdensiniz” (Ali İmran 195)
Bu gerçeği açıklar.
-
Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti
Bir kitap adı için oldukça ilgi çekici bir isim, bir Müslüman için ise, acı mânâlar içeren bir ifade…
İslâm dünyasının gerilemesinin en büyük sebeplerinden birinin Batı özentisi olduğu son yıllarda daha da iyi anlaşılmaktadır. Başta Araplar olmak üzere İslâm âleminin, bir tarafta pejmürde, diğer tarafta da şatafatlı ve debdebeli bir hayat sürmeleri bu durumu sarahatle ortaya koymaktadır. Ayrıca Müslümanların 600 küsür yıl hamiliğini yapmış Türklerin de Jön Türklük hareketi ile beraber bu bozulmadaki etkin rolü de unutulmamalıdır.
-
-
Mutlu Bir Yuva İçin
Yüce Rabbim varlığının alameti olan dünyamızdaki güzellikleri görüp, sonsuz kudretini anlayıp şükretmemizi istemiş, bu güzellikleri, nesiller boyu birçok insanın görmesini dilemiş, bu sebeple de, yeni nesillerin üreyip çoğalması için insanlara evliliği emretmiştir. “Evlenin” demenin yetmeyeceğini bilen güzel Mevlam, “Emrimi tutup bir yastığa baş koyan kullarım mutlu olsunlar” diye onları birbirine tanıtmış, iyi geçinmenin ve mutlu olmanın yollarını da göstermiştir. Yüce Allah’ın bu konudaki buyruklarını açıklayan, bunun yanı sıra da erkeğin ve kadının ruhi ve bedeni özelliklerini anlatarak, karı kocanın karşılıklı görevlerini, bizzat kendileri yaşayarak gösteren Efendimiz Aleyhisselam hazretleri bu tavsiyelerini pekçok hadislerinde de tekid etmiştir. Elinizdeki bu kitap, M.Yaşar Kandemir’in yılların tecrübesi ile hazırladığı eserde özetle; bizi bizden daha iyi bilen yüce Rabbimizin ve sevgili Peygamberimiz’in “mutlu bir yuva için” gerekli emir ve öğütlerini içermekte ve bunların ışığında bazı hayat deneyimlerini yansıtmaktadır.
-
Namaz Muhasebesi
Namaz, Rabbimizin huzurunda ilk muhasebe konumuzdur. Dinimizin en bariz dindarlık kazandıran amellerinden biridir. Geceden gündüze bütün hayatımızı kuşatır namaz. O giderse din gitmiş olur. Yaşadığımız asrın en yoğun baskıları arasında namazlı Münlüman olmanın sınavını veriyoruz. Her şeye rağmen önce namaz, rahmet için namaz mücadelemiz ve bu mücadelemizin bir muhasebesi…
-
Namaz Öyküleri
Peygamber Efendimiz; “Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Kadın, güzel koku ve gözümün nûru namaz.” buyurmuşlardır.
Namaz, sadece ruhumuzu arıtmakla kalmaz; bize, kul olmanın en yüce bağış olduğunu da bildirir.
Namazda bütün ibadetler gizlenmiş ve toplanmıştır.
Namaz, yaratılmışların en şereflisi olarak insanın, bütün yaratılmışlar adına Rabbine boyun eğmesidir.Namaza ilişkin öykü, anı ve menkıbelerden oluşan bu kitapla, günde en az beş kez yaşadığımız bu güzelliğin sırlarına bir kez daha varacaksınız.