-
-
Mehmed Zahid Kotku
Şu yeryüzünde, hiç kimsenin hiç kimseyi bütünüyle anlaması ve anlatması diye bir şey söz konusu değildir.
Deryaya parmak salıp da ıslağını göstermek neyse, bizim büyük ârif Bursalı Mehmed Zahid Kotku Hazretleriyle ilgili bu belgesel çalışmamız da aynı şeydir…
Sizleri bu Kutup yıldızının ipeksi tebessüm parıltılarıyla baş başa bırakıyoruz.
Yâ Selam!.
-
Mehmed Zahid Kotku (Cep Boy)
Mehmed Zahid Kotku rahmetullâhi aleyh yakın tarihimizin mânevî büyüklerinden, âbide şahsiyetlerinden biridir.
19. yüzyılın sonunda dünyaya gözlerini açmış, bir asra yakın hayat sürmüştür. İstanbul’un önemli medreselerinde ilim tahsilinde bulunmuş, 1920 senesinde Gümüşhâneli tekkesine devam etmiş ve devrin önemli ilmî, fikrî, siyâsî ve tasavvufî simalarından olan Ömer Ziyâüddîn-i Dağıstânî hazretlerine intisap etmiştir.
Mehmed Zahid Kotku rahmetullâhi aleyh sade, yalın, mütevazi, iddiasız… yaşayış ve duruşuna rağmen, ülkemiz irfan, siyaset ve sosyal hayatında derin tesirler, kalıcı izler bırakmıştır.
Bu eser halefi Merhum Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi’nin onun hakkında çeşitli vesilelerle, farklı zaman ve mekânlarda yaptığı konuşmalardan oluşmaktadır.
Bu eserle Mehmed Zahid Kotku rahmetullâhi aleyh’i daha yakından tanıyıp onun feyizli âleminde seyrine doyulmaz bir gezintiye çıkarken, Merhum Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi’nin İslâm’a, insana ve tasavvufa bakışına dair de ipuçları yakalayacaksınız. -
Mehmet Akif
Yazları kışa çeviren bir savaş, gelip bir ülkeyi can evinden vurmuştu: Birinci Dünya Savaşı… Korku, gözyaşı, kan, göç, ayrılık ve bolca ölüm vardı. Koskoca Osmanlı Devleti’nin gücünden kuvvetinden artık eser yoktu. Analar yavrularını kınalayıp bir bir cepheye gönderiyordu. Belki de bir daha hiç görmemek üzere… O yangın yerlerinde tertemiz alınlarından vurularak yere serilen o can evlatlar Anadolu’daki gariban analarının ciğerlerine hiç sönmeyecek közler bırakıyordu. Bu közlerden biri de dertli şair Mehmet Akif’in yüreğinde yanıyordu. Onun elinden en çok yazmak geliyordu. Günlerce gecelerce beyni zonkluyor ve sonunda memleketin her köşesinde, cephelerin orta yerinde yaralı ve yorgun gönüllere merhem süren, aşk olan, şevk olan, ümit olan dizeler yankılanıyordu. Akif dizeleriyle şifa dağıttı. Biz onu “İstiklal Şairi” diye iki kelimeye sığdırdık ama o, en az kalemi kadar tesirli yaşantısıyla ikinci bir şiir daha yazdı. Örnek bir hayat şiiri…
-
Mehmet Emin Kırgil İle Rüyalara Cevaplar
Sevgili okurum! Bu kitabı hazırlarken; yüzlerce yıl öncesinde yaşamış olan “Cafer-i Sâdık”, “İmam Nablusi”, “İmam İbn-i Sirin” ve dahası gibi nice değerli rüya yorumcularından, âlimlerden seçmeler yaparak rüyalarla gelen mesajlarınıza ışık tutmaya, sizlere az da olsa yardımcı olmaya çalıştım.
Değerli okuyucum, biliyorsunuz ki “rüya” evrenseldir ve bütün dinlerde yer alır. Yüce Allah’ın sözleri olan Kur’an-ı Kerim’de de rüyalarla ilgili birtakım ayetler yer almaktadır. Hadis-i Şerifler’de ise Hz.Muhammed (s.a.v) kendi sözleriyle rüyaların önemini anlatmış hatta bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Zaman yaklaşınca, müminin rüyası, neredeyse yalan söylemeyecek. Esasen müminin rüyası, peygamberliğin kırk altı cüzünden bir cüzdür.” Buhari’nin rivayetinde şu ziyade var: “Peygamberlikten cüz olan şey yalan olamaz.” [Buhari, Ta`bir 26; Müslim, Rüya 8, (2263); Tirmizi, Rüya 1, (2271); Ebu Davud, Edeb 96, (5019)]
Ben de görmüş olduğunuz rüyaların illaki hangisinin çıkacağını bilemem, çıkacak veya çıkmayacak gibi herhangi bir şey telaffuz da edemem ama inanıyorum ki eğer bu kitap, şu an elinizde ve bu yazıyı okuyor iseniz rüyalarınıza önem veren birisiniz ve inandığınız için de Hz. Muhammed (s.a.v) yani peygamberimizin sünnetini bilmeyerek de olsa uyguluyorsunuz ve Cenabıhakk’ın sevabına nail oluyorsunuz.Yukarıda belirtmiş olduğum, değerli rüya âlimlerinin içinden seçtiğim, kıymetli yorumları ile kendi yorumlarımı perçinleyerek hazırlamış olduğum bu kitap, inşallah rüyalarınıza ve size ışık olur.
Sevgili okurum, sizleri tüm kâinatı sınırsız yaratan Yüce Allah’a emanet eder ve bu kitabın; size, evinize, işyerinize huzur ve bereket getirmesini Cenabıhak’tan niyaz ederim.
Sevgi ve Saygılarımla…
Abiniz, kardeşiniz, içinizden biri olan, Mehmet Emin KIRGİL -
Mehmet Yaşar Kandemir Set (6 Kitap)
Toplamda 6 Kitap…
- İki Cihan Güneşi
- Canım Arzular Seni
- On Sekiz Bin Alemin Mustafa’sı
- Canım Kurban Olsun Senin Yoluna
- Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed
- Peygamberimizin Hayatı – Gençler İçin
-
Mein Name ist Malcolm X: Das Leben eines Revolutionärs
Dieses Buch gibt jungen Menschen einen Einblick in das Leben eines Revolutionärs. Eines Mannes, der sein Leben für seine schwarzen Brüder und Schwestern opferte, die vom Rassismus geplagt waren. Es zeigt das explosive Leben eines gut erzogenen Jungen, der sich in Drogen und Gaunerei verliert, um im Gefängnis zu einem geläuterten Muslim zu werden. “Mein Name ist Malcolm X. Das Leben eines Revolutionärs” erzählt die Geschichte eines Menschen, der sich unermüdlich für Gerechtigkeit einsetzt und schlussendlich mit seinem Leben dafür bezahlt. Ein Leben voller Wandel und Veränderungen. Geboren als Malcolm Little im Jahre 1925, wird er kurz vor seinem Tode 1965 El-Hajj Malik El-Shabbaz, der scheinende schwarze Prinz der schwarzen Ghettos Amerikas.
-
Mekasıdü’l-Felasife Filozofların Maksatları
İmam Gazâlî’nin felsefeye dair ilk eseri Mekâsıdü’l-Felâsife’dir. Filozofların tutarsızlıklarını ortaya koymak üzere bu alanda çeşitli eserler yazmayı planlayan müellif, öncelikle onların maksatlarının belirtilmesinin faydalı olacağını düşünüp İbn Sînâ felsefesinin klasik mantık, tabîiyyât ve ilâhiyyât usulüne uyarak ve daha çok onun eserlerinden özetler yaparak 487 (1094) yılında bu kitabı kaleme almıştır. İmam Gazâlî’yi Batı dünyasında tanıtan ilk eser, XII. yüzyılda Mekâsıdü’l-Felâsife’dir. Latince tercümesi 1506’da Venedik’te basılmıştır. İmam Gazâlî, felsefenin bütün konularını tenkit etmemiş, hatta akla ve şeriata uygun olanları desteklemiş ve onlardan faydalanmıştır. İmam Gazâlî’ye kadar İslam filozofları felsefeyi olduğu gibi kabul etmişlerdir. Tercüme faaliyetleriyle İslam’a giren felsefe, İslam’ın inanç ve itikadı ile alakalı meselelerde de söz söylemiştir. Mutezile, felsefenin etkisinde kalarak bazı meselelerde İslam’ın ana gövdesinden ayrılmıştır. Felsefenin Aristo’dan sonraki ikinci muallimi Farâbî ve İbn Sina da felsefenin etkisinden çıkamamışlar, İmam Gazâlî zamanına kadar bu böyle devam edip gelmiştir. Ancak İmam Gazâlî, felsefenin her görüşünü kabul etmemiştir. Fıkıhta ve Kelamda büyük bir müctehid olan Gazâlî, Felsefenin İslam inanç ve itikadına zıt olan görüşlerini tenkit etmek için kendisini tamamen Felsefeye vermiş, eserinin başında kendisinin de ifadesiyle, felsefecilerin görüşlerini olduğu gibi nakletmek için iki yıl kadar Felsefe ile meşgul olmuş, en ince detaylarına kadar onların maksatlarını öğrenmiş ve bu kitabını yazmıştır.
-
Mekka und der Gesandte Allahs
Die heiligste Stadt des Islams, Mekka, ist im Herzen eines jeden Muslim. Wo immer man auf der Welt Allah anruft und zu Ihm betet, tut man es in die Richtung, in der die Kaaba steht. Mekka war die Geburtsstadt vom Propheten Muhammad – Frieden und Segen seien auf ihm. Dieses Büchlein gibt eine kleine grundlegende Einsicht in einige der wichtigsten Ereignisse um Mekka und Muhammad – Frieden und Segen seien auf ihm.
-
Mekka von der frühesten Zeit bis Heute
In dieser Arbeit, einem seiner seiner letzten Werke, erörtert der hervorragende Gelehrte des Islam Martin Lings die Bedeutung der Pilgerfahrt nach Mekka im Lichte der Tradition Abrahams. Ausgehend von seiner eigenen Erfahrung der Wallfahrt zuerst im Jahr 1946 und dann wieder im Jahr 1978, bezieht er sich dabei auf die traditionellen Quellen und beschreibt, wie der Hadsch, vor etwa 4000 Jahren von Abraham und Ismael ausgerufen und eingeführt und vom Propheten Mohammed vor vierzehnhundert Jahren erneuert, bis zum heutigen Tag, da seine spirituelle Bedeutung so tief und zeitlos ist wie immer, ohne Unterbrechung vollzogen wird.
-
Mekke’den İstanbul’a Fetih Fatih Ayasofya
Ayasofya, Allah Rasûlü’nün ﷺ fethini müjdelediği, kendisiyle birlikte askerini de övdüğü Fatih Sultan Mehmed’in zafer anıtıdır. Ayasofya, yirmi bir yaşında İslâm’ı cihâna hâkim kılacak iradeyi kuşanan devlet adamının fetih mührüdür. Ayasofya, İslâm’a adanmış hayatlara verilen İlâhi armağandır; “Feth-i Mübîn”dir. Ayasofya, Akşemseddin (r.a) ve Molla Gürani (r.a) gibi Allah Rasûlü’nün ﷺ Sünnet-i Seniyyesi’ne bağlı iki ulu hocanın, irfânın Fatih’in şahsında devletleşme tezâhürüdür. Ayasofya, gemileri karadan yürüten muhkem iradenin Hakk’ı Bâtıldan ayıran son sözüdür. Ayasofya, siyâsette Yavuz’u, ilimde Ebussuud’u, donanmada Barbaros’u, şiirde Bâki’yi, mimâride Sinan’ı yetiştiren mukaddesât merkezidir. Ayasofya, İslâm’ın küfre karşı mutlak üstünlüğünü resmetmesi îtibariyle; Müslümanların Allah’ın ﷻ yeryüzündeki halifeleri olduklarının ve dünyaya yeniden adaleti getirecek yegâne ümmetin onlar olacağının alâmetidir. Ayasofya, çan seslerinin kapattığı mâvera yolunun tekbir sesleri ile açıldığı tevhid kürsüsüdür. Ayasofya, Batı’nın büyük olarak ilan ettiği bütün devlet adamlarının, -genç yaşta nâil olduğu muvaffâkiyet îtibariyle- kendisine yâver bile olamayacağı Fatih’in açtığı, korunmasını da bir vasiyetle bütün ümmete havale ettiği mes’ûliyet merkezidir. Ayasofya, Müslümanlar için basit bir mekân değil, ulvi bir mânâ; müze değil, cami; taş değil, ruhtur. Bu yüzden Ayasofya’nın kapanması ya da müze olması Müslümanlıkla yoğrulan bu milletin rûhuna “küfür mührü” vurmakla eşdeğer bir hâdisedir. Ayasofya, denize sürdüğü atının üzerinden Süleyman Paşa’ya “O küfür donanmasını ya al ya da öl de gel” diye emreden, zâlimin sulh teklifini “Ya İstanbul beni ya da ben İstanbul’u alırım.” diyerek reddeden Fatih’in îmanına, cihad şuuruna, İslâm idrâkine ve şecaatine varis olduğumuzda öyle bir açılacak ki, beraberinde mukaddesâtımız üzerine kapatılan bütün kapılar kırılacak.
-
Melekler ve Şeytanlar (Da Vinci Şifresi Yazarından )
Çok eski gizli bir kardeşlik örgütü, dünyayı yok edecek ölümcül yeni bir silah, Akıl almaz bir hedef , ” Dan Brown’ın yeni eseri hızlı temposuyla soluk kesiyor. ” Claney ve Cussler’in gerilim dolu romanlarıyla kolayca boy ölçüşebilecek güçte. Baştan sona okuyucuyu gerçek olduğuna inandıracak kadar heyecanlı bir maceraya sürüklüyor. Melekler ve Şeytanlar okuyucuların asla unutamayacakları bir roman.” Book Browser Reviews ” Muhteşem ! Kahramanlar çok güçlü…Kurgu şaşırtıcı, baş döndürücü,hareketli ve sürprizlerle dolu… Vay canına ! ” New Hampshire Sunday News ” Dan Brown bu kez Vatikan entrikaları ile yüksek teknoloji oyunlarını içeren, şoklar yaratan, okuyucuyu ip cambazı gibi tel üstünde tutan, Medicileri bile aratmayacak kadar sinsi karakterlerle dolu, temposu sesten hızlı bir eser yaratmış ! ” Publishers Weekly ” Gerilim dolu bir kedi fare kovalamacası, ölüm kalım savaşı , aşk, din, bilim, cinayet, mistisizm, mimari ve aksiyon… Melekler ve şeytanlar patlamaya hazır bir BOMBA ! ” Kirkus Reviews <<
-
Melekleri Merak Ediyorum
Merhaba! Merak Ediyorum Dizisi, bu kitapla birlikte sona erdi.
İlk kitaptan beri seninle birlikte çok önemli konular üzerinde, çok önemli şeyler konuştuk…
Sorduğun bütün sorulara cevap veremedim. Verecek bir cevabım olmadığı için değil; yerimiz kalmadığı için, soruların içinde en önemlilerini seçmek zorunda kaldım. Ama cevabını verdiğim sorular, cevabını veremediğim sorular konusunda da seni aydınlattı…
Sen kendi cevaplarını, bana sormadan da bulmuş oldun…
Zaten baştan beri amacım, her soruya cevap vermek değildi; aklına Allah hakında, Peygamberimiz hakkında, Kur’an hakkında, ahiret hayatı hakkında, kader hakkında ve bu son kitabın konusu olan melekler hakkında bir soru geldiğinde, o soruya nasıl yaklaşman gerektiğine dair doğru bir mantık ve bir bakış açısı geliştirmeni sağlamaktı. Sanırım bunu büyük oranda başardık, artık sorular, seni eskisi kadar ürkütmüyor…
Bir cevap bulmanın en zor olduğunu düşündüğün soruların üzerine bile cesaretle gidiyorsun ve ta en başından beri söylediğim gibi, cevabı olmayan hiçbir sorunun aklına gelmeyeceğini görüyorsun…
İlk kitabın önsözünde sana söylemiştim. Sorular bizim dualarımızdır aslında… “Daha çok öğrenmek istiyorum, daha iyi tanımak istiyorum…” dualarıdır sorular… Biz bu duaları ettik ve bütün Merak Ediyorum Dizisi boyunca, dualarımızın karşılığı olan cevapları aldık… Dualarımız kabul edildi, çok şey öğrendik…
Bundan sonra başka kitaplarda, başka başka dizilerde, başka başka konular üzerinde konuşmaya devam edeceğiz…
Dizimizin bu son kitabında, iman esaslarından bir tanesi olan MELEKLERE İMAN konusu üzerinde konuştuk. Melekler hakkında çok güzel şeyler öğrendik… Bu öğrendiklerimiz, sağlam bir temel gibi zihnimizde yer etti. Artık bu temelin üzerine, görkemli bir bilgi sarayı kurmak yakışır… Öyleyse, okumaya, araştırmaya, merak etmeye ve sormaya devam…
İşte bu kitapta cevabını aradığımız sorular:
Meleklere iman çok mu önemli?
Peki, melek nedir?
Melekler neden var?
Melekler Allah’ın yardımcıları mı?
Melekleri neden göremiyoruz?
Melekler kız mı erkek mi?
Melekler yaptığımız her şeyi nasıl yazıyor?
Azrail iyi mi kötü mü?
Münker Nekir dost mu düşman mı?
Melekler mi üstün, insanlar mı? -
Melekleri Ürkütmeden
Yüreği hakikate açık ince ruhlu bir şair olarak Rilke’ye, bu yolda yaşadığı acılardan kurtulması için, psikiyatriste gitmesini önerir dostları. Rilke bu öneriyi önce dikkate alır, ama bir müddet sonra bu terapiyi bırakır. Sebebini sorduklarında, dostlarına şu cevabı verir: “İçimdeki şeytanları kovayım derken, melekleri de ürkütmek istemiyorum.” Melekleri Ürkütmeden, Rilke’nin bu sözünün dikkat çektiği noktada ilerliyor. Hayatı acıları ve sevinçleri, mutlulukları ve hüzünleri ile bir bütün olarak kavramanın ipuçlarını sunuyor. Ve hayatın başına gelen herşeyden, bizi hakikate ve huzura götüren bir yol bularak insanlığımızı gerçekleştirmenin imkânlarını irdeliyor…
-
Melekleri Ürkütmek Kültür ve Psikiyatri Üzerine Yazılar
İnsanı anlamak için onun geldiği tarihi, içinde olduğu politik ve kültürel iklimi anlamak gerekir. Psikiyatride zaman zaman öne çıkan düşünce akımlarının da bazı kültürel kalıplardan, o toplumun o zamana ait inanışlarından kaynaklanabildiğini biliyoruz. Dinî ve popüler mitolojiler bazen bilimsel varsayımların nüvesini oluşturabilir. Batı psikiyatrisini insan ruhunu iyileştirme tekniklerinin en mükemmeli olarak göremeyiz. Bu kitapta egemen paradigmanın bir eleştirisini okuyacaksınız. Sömürgeci bilim, dünyanın bir bölgesinde pişirilmiş aşı, yerel unsurları hiç hesaba katmadan öte bölgelerdeki insanların da yemesini ister. Oysa ruh sağlığı asıl rengini içinde bulunduğu toplum ve kültürden alır. Daha kuşatıcı ve bütüncül bir bakış, insanın hangi tarihin ve kültürün içinden geldiğini ve zamanın ruhunun bunlarla nasıl bir etkileşime girdiğini hesaba katmak zorundadır.
-
Melike’nin Maceraları 6’lı Pedagojik Eğitim Hikayeleri Seti
Merhaba, Sana anlatacaklarım var. Melike çok iyi kalpli bir çocuk, aynı senin gibi… Ama ara sıra başı belaya girebiliyor, korkabiliyor ve diğer çocuklar gibi anne ve babası ile arası açılabiliyor, anlaşamıyor. Ama her zaman anne ve babası ile konuşarak, uygun bir çözüm yöntemi de bulabiliyor. Belki senin de böyle yaşadığın sorunlar ve kendini kötü hissettiğin zamanlar vardır. Bu yüzden Melike’nin öykülerini seninle paylaşacağım. Beni ve bu kitapları sana okuyanı dikkatle dinle. Umarım sen de Melike gibi problemlerini anne ve babanla güzelce çözersin. Seni seviyorum. Çok öptüm. Hem anne babalara rehber niteliğinde hem de çocuklara eğlendirerek öğreten duygu dolu bir pedagojik eğitim hikâye serisi… Melike’nin Maceraları 6’lı Pedagojik Eğitim Hikâyeleri Seti ile çocuklarınızın zihinsel, dil, ahlak ve duygusal gelişimine destek olurken, siz anne baba ve eğitmenler de, çocuklarınız ile her gün yaşanabilecek olan sorunlarda çocukların duygularını dikkate alarak, kabul ederek, empati kurarak ve iletişime geçerek onlara rehberlik etmeyi veya sorunlu davranışlara sınır getirmeyi öğreneceksiniz.
-
Menaru’l Envar
Usul-i fıkıh, İslamî ilimlerin tümü için ortak metodoloji sunan tek ilim dalıdır. Bütün İslamî ilimlerin ortak paydasını teşkil etmesi sebebiyle asırlar boyu bu ilim dalında büyük eserler kaleme alınmıştır. Eserleriyle Hanefî ilim çevrelerinde geniş bir kabule sahip olan ve usul-i fıkhın olgunluk döneminde ilmî faaliyetlerde bulunan İmam Nesefî’nin Menâru’l-envâr adlı eseri, Hanefî usulünün en temel metinlerinden olan Pezdevî’nin Kenzü’l-vusûl adlı eserinin başarılı bir özeti mahiyetindedir. el-Menâr, ilk yazıldığı dönemden itibaren geniş bir kabule mazhar olmuş, Osmanlı medreselerinde uzun asırlar boyunca ders kitabı olarak okunup okutulmuş, eser üzerine onlarca şerh, hâşiye, ihtisar ve nazım çalışması yapılmıştır. İlahiyat fakülteleri ve diyanet eğitim merkezleri başta olmak üzere usul-i fıkhı klasik kaynaklarından okumak isteyenler için Menâru’l-envâr adlı bu eser büyük önem arz etmektedir. Eserin muhtasar olması ve anlamayı zorlaştıran bir hüviyete sahip olması sebebiyle eser hazırlanırken şerhlerinden istifade edilerek dipnotlarda gerekli açıklamalar yapılmış, örneklerle zenginleştirilen eser ilim tâliblerinin istifade edeceği bir hüviyete kavuşturulmuştur.