Sehe 1721–1740 zwischen insgesmt: 3476

  • Kısmet

    Niyet ettiğin her konuda kısmetini açacak, eşi benzeri olmayan, gelmiş geçmiş en etkili uygulama ve formüller. BİLİNÇALTI * TILSIM * ŞİFRELER * TELKİN SIRLAR * DUA * GİZEMLER * RİTÜEL Bu kitap sadece sahibine aittir ve ona sahip olan kişi için güçlü bir etkiyle çalışır. Kitabı aldıktan ve uygulamaya başladıktan kısa süre sonra sahibinin enerjisine uyumlanır. Kitap, kendi esrarengiz enerjisini de sahibine geçirir. Bu kitap, bir sırlar kitabıdır ve gizemlerle doludur. KISMET, sahibinin dileklerini gerçek yapmak için gerekli birçok sıra dışı şifre ve kodu içerir. Kısmet, yolu bilir. Hiç yolu yoksa bile, o bir yol açar. Kısmetine açılan kapının tüm gizemli şifrelerini girerek, dileklerini gerçek yapmaya ve yeni bir hayata şimdi hazırsın. KISMET, SENİN YERİNİ BİLİYOR.

    10,90
  • Kısmetse Olur

    Sabret! İşleri zora çeviren de Allah, Zordan çeviren de… Sen umudunu yitirme! Güzel şeyler olmadan önce, İşler her zaman ters gider. Kışın en çetin günleri yaşanmadan, Baharın gelmediği gibi… Sakın umutsuz olma! Ve unutma; “Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez.” (Secde sûresi/17)

    11,90
  • Kızıl

    Zweig gençlik dönemi yapıtlarından Kızıl’da öğrenim için Viyana’ya giden genç bir tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlama ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatır. Kendini birdenbire ailesinden uzakta soğuk bir odada yapyalnız bulan bu “çocuksu” genç adam, zamanla girdiği bunalımın etkisiyle hayallerinden, başlangıçta büyük bir hevesle sarıldığı tıp eğitiminden vazgeçme noktasına gelmiştir. Tam da o günlerde kızıla yakalanan ve yardımına ihtiyaç duyan bir kız çocuğu onu hayata geri çağırır… 1908 yılına ait bu anlatı, Zweig’ın daha o zamanlar çoktan bir novella üstadı olup çıktığının kanıtıdır adeta. Üstelik, yazarın sonraki yapıtlarında sıklıkla karşılaştığımız bir temanın peşine henüz kariyerinin başındayken düştüğünü; gaddar bir dünyada varoluşunu sürdüremeyecek kadar kırılgan insanların acılarını baştan beri dert edindiğini ortaya koyar.

    5,90
  • Kızıl Elma / Anadolu

    Zafer, inanmaktır kâri. Ve bazıları ölseler de zafer kazanırlar… Bu millet asırlardır bir sancağın altında ve bir bayrağın gölgesinde yaşadı. O gölge var oldukça ve o sancak elde durdukça kardeşlik daim oldu. Çok eski vakitlerde safran sarısı bozkırlarda atlarını güneşin battığı yöne süren atalarımız bizim yaşadığımız bu vakitleri ve bu toprakları hayal ettiler. Hayallerinin uğrunda her şeylerini terk ettiler. Bu bayrak dalgalansın ve Allah’ın ismi gök kubbede yankılansın diye çok acı çekti, çok can verdi ve çok çileye katlandılar. İslam sancağını ellerine alıp, Allah’ın adaletini dünyaya yaymak için zalimin karşısına dikildiler. … Şimdi bu sayfaları araladığında seni asırlar öncesine götüreceğim ve bu diyarlarda nasıl geldiğimizi fısıldayacağım kulağına… Orta Asya bozkırlarından çıkıp İstanbul önlerine kadar at koşturan ecdadın içini yakan fetih ateşini ve “Kızılelma” mefkûresini anlatacağım. Sesleri duyuyor musun? Şöyle diyorlar: “Davamız nizam-ı âlem, menzilimiz Kızılelma ve maksadımız i’la-yı kelimetullah’tır…”

    14,90
  • Kızıl Elma 2 / Ayasofya

    Ayasofya, İstanbul’un tapusudur kâri. Neden çekineyim ki! Hatta bu topraklarda “inandım” diyerek yaşayan her kim varsa hepsinin namusudur. Ayasofya hayali gönülden giderse yahut bir daha secdeye eğilmezse başlar, orada hayal, dava, gaye tükenmiştir. Ki şimdi tam da öyledir işte. Kendi vatanında, kendi şehrinde ve kendi mabedinde başını secdeye eğemiyorsan söz de tükenmiştir. Hem biliyorum sen de ben gibi hissedersin kâri. Lakin sormak icap eder şimdi; bir benim mi ağrıma gidiyor ecdadın başlarını secdeye koyup da ibadet ettikleri yerlere ayakkabılarla basıyor olmak? Bence hayır, senin de benim de ve biz gibi pek çoğunun da ağırına gidiyor biliyorum. İşte belki de bunun için Ayasofya’yı açmak ölümden uyanmak gibi, Ayasofya’yı açmak yeniden doğmak gibi… Bu okuyacağın, Ayasofya’da alnını secdeye koymadan ruhunu teslim etmekten korkan birinin duasıdır. Belki de bu duaya ‘’âmin’’ denilsin diye yazılmıştır bu kitap.

    14,90
  • Kızıl Veba

    Jack London, 1912 yılında İngiltere’de London Magazine’de yayımlanmaya başlayan Kızıl Veba yapıtıyla “kıyamet sonrası” edebiyatın öncüleri arasına girmiştir. Nüfustaki, bilim ve teknikteki, ekonomideki sıçramaların büyüsüyle gözlerin kamaştığı bir çağda yazar, uygarlığımızın kırılganlığını anımsatır. Yapıtı milyonlarca insanın doldurduğu şehirlerin ve kırların ıssızlığa teslim oluşundaki hızı bütün çarpıcılığıyla ortaya koyar. Yalnızca nüfusun değil, bilginin, üretimin, hatta dilin yitirilişi, eski uygarlıkla köprü olan bir profesörün gözünden yeni insanlığa anlatılır. Peki yeni insanlık bu ihtiyara kulak verecek midir? Kızıl Veba’da yirminci yüzyılın başından yüz yıl sonrasına, 2010’lar dünyasına bakan Jack London’ın öngörülerindeki keskinlik, kitabı bir klasik olmanın ötesinde, günümüz için hâlâ canlı bir eleştiri kılıyor.
    devamını oku

    5,90
  • Kızım Olsan Bilirdin

    Kızım Olsan Bilirdin, Cihan Aktaş’ın, aileler, dağılmalar, kaybetmeler, geçmiş güzellikler, hatırlamalar, geri gelmeyecek olana yapılan hüzünlü yolculuklar ve elbette hatırlayamamak hakkında incelikle kurduğu öykülerinden oluşan bir kitap. Öykülerde aile büyüklerinin Alzheimer’a düşmüş akıllarının hatırlayamadıkları, evlatların görmezden gelmelerinin karşısına çıkan duvara dönüşüyor. Kaybolanın, yitirilenin ardından okura düşen ağır bir hüzün oluyor. Unutmanın yaşamamış olmak anlamı taşıyıp taşımayacağını sorgulayan yazar, akıl ile kalp arasındaki bağa dikkat çekiyor.

    8,90
  • Kızlar Aramızda Kalsın

    Mü’min Genç Kızın Hayatına Dair Notlar Bu kitap; sana nasihat edecek kadar tecrübeli, tavsiyeleri etki edecek kadar rütbeli biri tarafından yazılmadı. Sana farkındalık kazandırmak, kim olduğunu ve neler yapabileceğini hatırlatmak için kaleme alındı. Hani kimi zaman nereden başlaman gerektiğini düşünüyor da zihninde ürettiğin sorulara cevaplar arıyorsun ya! İşte o cevaplar, senin için bir kılavuz niteliğinde kaydedildi. Kendini tanımaya, hayatının tadını çıkarmaya dair notlar bir araya getirildi.

    8,90
  • Kızları Kız Gibi Erkekleri Erkek Gibi Yetiştirmek

    Bu kitap, kadın ve erkeği kendi yaradılışından uzaklaştırmadan yetiştimenin mümkün ve gerekli olduğu inancıyla yazıldı… Küçük yaşlardan itibaren fıtratına sadık kalınarak büyütülen çocuklar, ruh sağlığı açısından daha avantajlı olmaktadır. Yaratılışındaki özellikler deforme edilerek büyütülmeye çalışıldığında durum ne aileyi ne de çocuğu mutlu etmektedir.

    9,90
  • Koala Kori ve Sevimli Dostları / Bu Kocaman Gözler Kimin 6

    “Küçük koala Kori okaliptus ağacında yaşıyordu. Kori, yaşadığı yeri çok merak ediyor ama cesareti olmadığı için etrafta gezmeye çıkamıyordu.

    Bu sabah Kori yine ağacında oturmuş etrafı seyrediyordu.Az ileride eşelenen devekuşu Emu’ya seslendi: “Emu,sen böyle dolaşmayı nasıl başarıyorsun? Hiç korkmuyor musun?”

    14,90
  • Koçyiğit / Seyit Battal Gazi

    Elenora, Abdüssamed, Ahmer, Anastasya, Mesleme ve diğerleri… Farklı Kültürlerden de gelseler hepsi ona hayrandı. Kahramanlıkları nesilden nesile anlatılan Koçyiğit Seyit Battal Gazi’nin giriştiği destansı mücadelenin romanı… Anadolu’nun bağrından Kız Kulesi’ne uzanan sürükleyici bir maceraya hazır mısınız? Battal’ın destanını Ahmet Yılmaz Boyunağa’nın kaleminden okurken, “Telefonuma mesaj gelmesin!”, “Kimse beni rahatsız etmesin!” siyeceksiniz.

    8,90
  • Kod Adı: İstanbul Sözleşmesi

    Tantanalı törenlerle tanıştırıldık kendisiyle. Efsunlu kelimelerle, süslü cümlelerle ve de altın tepside sunuldu bize. AB, yarım asır sonra Aralık 2004’te ülkemize “tam üyelik için müzakere tarihini” lütfettiğinde hani… Hani Başkent Ankara’da “AB Şöleni” düzenlemişti de, gündüz vakti havai fişek atılmıştı ya… Hatırladınız değil mi? İşte gündüz vakti o havai fişekleri attıran o coşkuyla, o çılgın sevinçle karşıladık kendilerini. Hazretlerinin sayesinde vatan toprağını küffardan kurtardığımız gibi, memleketin kadınını da memleketin erkeğinden kurtaracaktık ne de olsa. Kadın artık şiddet görmeyecekti! Kadınların yetiştirdiği erkeklerden kadınları kurtaracaktık (!) gibi “kutsal” bir görevin üstesinden gelinmiş, zafer kazanılmıştı. “Kadının bayramı” ilan edilmişti vatana buyur ettiğimiz. Allığı sürülmüş, pudrası iyice yedirilmiş; envai türden boya sürüp sürüştürülmüş; aksesuar namına ne var ne yok takıp takıştırılmıştı. Gizlenmesi gereken; görülmemesi, duyulmaması lazım gelen en küçük ayrıntı bile saklanmıştı. Makyaj da görüntü de tamamdı… Artık kadına bayramdı. “Kadına Şiddetin Önlenmesi” ifadesi bile her şeyin üstünü örtmeye yetiyordu. Bu kez, kadının kendisi bir projeye makyaj malzemesi yapılmıştı.

    10,90
  • Kökler

    Çocuklara büyükannelerinin anlattıkları öykülerden başlayıp büyükbabaların babalarına, onların da atalarına kadar uzanan ve ‘Afrika’ denen siyah adamda son bulan uzun bir tarihsel araştırma, Amerikan kitap piyasasında satış rekorları kıradursun, yazarı Alex Haley’e de ‘Pulitzer Roman Ödülü’nü kazandırdı ve günün adamı yaptı. Haley’in Roots (Kökler) adlı bu yapıtı, bir süre önce, ABD televizyonlarında 12 dizilik programlar hâlinde yayımlanmış ve rekor düzeyde seyirci toplamıştı. İlk, 1976 Ekim’inde yayımlanan Roots bugüne kadar 14 baskı yaptı. Son kez piyasaya çıkarılan bir milyon baskı da mart ayı içinde kapışıldı. Haley, kendisine Pulitzer Ödülü’nü kazandıran yapıtı hakkında şunları söylüyor: ‘Roots’un doğumu kolay olmadı. Tam 12 yılımı aldı. Bu arada 1 milyon kilometre yol katettim. Bu yapıtla, ‘Afrikalı’ ve ‘Siyah Amerikalı’nın adı da dünya tarihine gerçek yönüyle yazılmış oldu. Kunta Kinte; Batı Afrika’nın Juffure yöresinden 1767 yılında, 16 yaşında kaçırılıp Amerika kıtasına, Virginia tarlalarına sürülen bu Afrikalı, bugüne kadar peşinden altı nesil koşturdu. Bunlar sırasıyla kölelik, çiftçilik, nalbantlık, değirmencilik, tren yolu işçiliği, kapıcılık, avukatlık, mimarlık yaptılar ve sonunda yazar oldular. İşte o yazar benim.’ ” ‒Milliyet Gazetesi “Kökler, bir ırkın ezilişinin serüvenidir. İki yüzyıldan beri direnen, horlanan, aşağılanan ama gene de dimdik yaşayan kara derililerin öyküsü. Yalnızca köle gözüyle bakılan ve sömürülen bu ırk kimi zaman aşağılanmaya teslim olmuş, aşağılayanlara baş eğmiş kimi zaman da dinin rahatlatıcı atmosferine sığınmıştır.” ‒Doğan Hızlan Artık her gece milyonlarca Amerikalı televizyonlarının karşısındaki koltuğa âdeta mıhlanıyorlar. Atalarının kara derili vatandaşlarına yaptıkları zulmü utançla seyrediyorlar. Kimi eleştirmenlere göre ‘Rüzgâr Gibi Geçti’nin 21 milyonluk rekorunu ‘Kökler’ kıracak.” ‒Time “New York Times’ın Bestseller listesinde 50 hafta en çok satanlar arasında kalan Kökler’de Alex Haley, zenci kölelerin öyküsünü anlatıyor. İnsan, ırkçılığa karşı duyulan nefretin ve insan avının bu denli edebî bir pırıltı içinde verildiğini görünce, ‘Bu kitap Mallarmé’nin bir şiirinden ya da Proust’un bir yazısından daha mı az şiirsel?’ diye sormaktan kendini alamıyor.” ‒Der Spiegel “Umut ülkesindeki, umutsuz insanları anlatan Kökler, Fransa’da hâlâ en çok satan kitaplar listesinde 1 numara. Alex Haley yıllarca süren bir araştırmanın ürünü bu yapıtı ile birçok ödüller kazanmaya adaydır.” ‒L’Express

    15,90
  • Kokpitte Bir Gün / Dünyayı Öğreniyorum

    Dayısı, İpek’e doğum gününde harika bir sürpriz yaptı. İpek pilot olan dayısıyla birlikte Paris’e uçacaktı. Hem de dayısının yanında, kokpitte! Kontrol kulesinin görevini, uçuştan önce hangi hazırlıkların yapıldığını ve kokpitte neler olduğunu öğrenen İpek’in şimdi en büyük dileği pilot olmak!

    8,90
  • Koku

    Patrick Süskind’in, Almanya’da ilk yayımlanışında tam anlamıyla olay yaratan, aylarca liste başlarında kalan Koku adlı bu romanı, gerçekte alışılagelmiş çoksatarların oldukça dışında kalan, tarihsel boyutlarda kapsamlı bir toplum eleştirisini sergileyen bir kitap. Olay, 18. yüzyıl Fransasında geçer; kitabın kahramanı Jean-Baptiste Grenouille ise tüm insani duyumlardan ve duygulardan yoksun, salt kokulara karşı görülmedik ölçüde duyarlı ve istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten kesinlikle çekinmeyen bir katildir. Herkesin ve her şeyin kokusunu almakta, tüm kokuları üretmekte gerçek bir dâhi olan Grenouille, kendi kokusunun bulunmadığını, onun bulunduğu yerlerde insanların insan kokusunu alamadıklarını anladığı gün, dünyasını da yitirir. Kendisi için tek çıkar yol, başkalarına onun için sanki insanmış izlenimini verebilecek kokular sürünmektir. Toplum içinde bireyselliğini hiçbir zaman edinememiş toplum tekini, kendi benliğinin dışında her şeyi yaratabilmiş dâhiyi sergileyen bu görkemli alegorinin olağanüstü bir akıcılıkla erişilen son bölümü, benzeri herhalde ancak bir Kafka’da görülebilecek bir insanlık trajedisinin simgesidir.
    10,90
  • Köle Olmayacağız

    20. yüzyılın en büyük dramlarının yaşandığı Bosna Hersek, bilge devlet adamı İzzetbegoviç’in önderliğinde kendini toparlamış, ayağa kalkmış ve Avrupa’nın göbeği sayılabilecek bir coğrafyada hayatiyet kazanmıştı. Devlet adamı olmanın çok ötesinde bir kimlik çizen İzzetbegoviç, düşünce ufkuyla sadece Bosna halkı için değil, tüm İslâm dünyası, hatta Batı dünyası için bile büyük öneme sahiptir.

    Elinizdeki kitapta, bu bilge devlet adamının gerek Bosna Hersek, gerekse tüm İslâm dünyası ile ilgili temel sorunlar ve bu sorunların çözümlerine ilişkin “bilgi ve hikmet” penceresinden baktığı görüş ve düşünceleri yer almakta. Muhtelif zaman ve zeminlerde yapılmış konuşmalar ve kaleme alınmış makaleler, 21. yüzyılda tetiklenmeye çalışılan “medeniyetler savaşı” kaosu için neler yapılabileceğine dair ipuçları da içeriyor

    9,90
  • Köle Olmayacağız Konuşmalar 1990-1995

    “Her şeye kadir olan Allah’a and olsun ki asla köle olmayacağız!” Aliya İzetbegoviç’in çeşitli zaman ve zeminlerde yaptığı konuşmaları ihtiva eden bu kitap, Bosna savaşının yarattığı yıkımı Aliya’nın kendi dilinden gözler önüne seriyor. İzetbegoviç’i kimi zaman bir seçim mitinginde Bosna halkına, kimi zamansa uluslararası bir komisyonda bürokratlara hitaben konuşurken buluyoruz. Tüm bu konuşmalar sırasında Aliya gerçek bir önder olarak karşımızdadır. “Bu fırtına bir gün dindiğinde kendimize dönmek zorunda kalacağız.” diyerek, halkının yalnızca savaşla ilgilenmesinin önüne geçiyor; bir lider olarak insanların daha çok hayatla, sanatla, edebiyatla olan ilişkisini kuvvetlendirme çabası veriyor. Harareti gittikçe artan bir savaş ortamında dahi barış konusunda ısrar etmekle Aliya, Bosna’ya sahip çıkmanın herkes için vicdani bir vazife olduğunu haykırıyor. İşin özü Aliya, konuşmaları boyunca tüm dünyadan esaslı bir duruş bekliyor…

    10,90