Sehe 141–160 zwischen insgesmt: 3487

  • Amelia Earhart / Küçük İnsanlar Büyük Hayaller

    Tasarımcılardan sanatçılara, bilim insanlarından yazarlara bu özel kişilerin hayat hikâyelerini keşfedin. Hepsi hayalleri olan küçük çocuklardı ve büyüyüp inanılmaz işler başardılar. Amelia Earhart çocukken kanatlarını esnetip bir kuş gibi uçabildiğini hayal etmekten çok hoşlandırdı. Yetişkin bir kadın olduğunda dört bin iki yüz metreden daha yükseğe çıkarak uçuş rekoru kırdı. Atlantik ve Pasifik Okyanusu üzerinde uçarak çok zorlu bir görev üstlendi; gezegenin etrafını uçarak kat edecekti.

    6,79
  • Amerika’ya Meydan Okurken

    Malcolm X, 1960’lardan bu yana Afro-Amerikan kuşakların Amerika’da tam eşitlik için verdiği mücadelenin efsane isimlerinden biriydi. Yoksul gettolardan şehir meydanlarına akan siyah öfkenin bizzat kendisiydi. Aynı zamanda sırf derilerinin renginden dolayı ayrımcılığa uğrayan, aşağılanan, hakları elinden alınan milyonlarca Afro-Amerikalıya öz güven duygusunu, mücadele azmini aşılayan özgün bir kişilikti. Bu yıllarda hem sivil haklar mücadelesi yapan liderleri hem de beyaz politikacıları eleştiren Malcolm X’in düşünce dünyasını dolaysız olarak yansıtan konuşmaları kendisinin hayatı boyunca yaşadığı dönüşüme dair etraflı bir resim çizebilmek açısından olmazsa olmaz metinlerdir. İşte, Amerika’ya Meydan Okurken kitabındaki konuşmalar, söyleşiler ve notlar ihtiva ettiği önem ile birlikte, hitap edilen kitledeki ve tarihsel bağlamdaki karşılığı dikkate alınarak, tekrarlardan arındırılmış ve kronolojik bir şekilde okurlarla buluşuyor. Irkçı gettolaştırma siyasetine itiraz eden konuşmalar, adına şarkılar bestelenen, filmler yapılan bu mücadele insanının düşünce dünyasında olup bitenlerin kuşatıcı ve olabildiğince eksiksiz bir hikayesini anlatıyor. Amerika’ya Meydan Okurken, kurumsal ırkçılığa karşı mücadele eden Malcolm X’in çok katmanlı hayatının ritmine ve gerçeklerine ışık tutan kapsamlı ve özgün bir eser olma özelliğini taşıyor.

    6,79
  • Amerikan Efsanesi

    Dikkat! Amerika kudurmuştur. Bizi Amerika’ya bağlayan bütün bağları derhal koparmalıyız. Yoksa, biz de ısırılacak ve biz de kuduracağız” diye yazıyordu Jean-Paul Sartre 1953’te, Liberation gazetesine yazdığı “Hasta Hayvanlar ve Kuduz” başlıklı makalesinde.
    Bu eser, o ünlü filozofun teşhisindeki isabeti gözler önüne seriyor. Yalnız Avrupa’nın değil, ABD’nin etki alanına giren bütün ülkelere Amerikancılık hastalığının ne derece bulaşıp bulaşmadığını sorguluyor.
    Bu kitap, sadece ülkesini değil, bütün dünya insanlığının kaderini ve geleceğini düşünenlere sesleniyor.

    Bilhassa “Antiamerikancılık” ile yabancı düşmanlığını birbirine karıştırmak niyetindeki kimselere karşı daha da açık ve net olması bakımından hemen belirtelim ki: Ben bir hayat tarzını ve bir dünya anlayışını ifade eden “Amerikan / Amerikalı” kelimesiyle, Amerika’da doğmuş veya 1620’den itibaren “Mayflower”la Amerika’ya göç etmiş ve orada bu hem sömürgeci hem de kökenlerine göre ırkçı, tarihlerine göre de hükmedici ve bezirgân sistemi kurmuş olan kimselerle alakalı her türlü coğrafi veya etnik anlamı kastetmiyorum; tam aksine ben, dünya ülkelerinde bu “model”i halka dayatmak isteyen bütün kimselere “Amerikan / Amerikalı” adını veriyorum. Bu modelin temel özelliği, ekonomi ve pazarın toplumun hizmetinde olması değil de, toplumun tamamının ekonominin ve pazarın gereklerine boyun eğmesidir.

    7,94
  • Amok Koşucusu

    Amok Koşucusu doktor olarak yardıma ihtiyaç duyan bir insana el uzatmanın vicdani yükümlülüğüyle kendi karmaşık duyguları arasında sıkışıp kalan bir adamın hikâyesidir. Hollanda Doğu Hint Adaları’nda görev yapan bir doktor, dara düşüp kendisine başvuran çok zengin bir kadının “yardım” talebini geri çevirir. Zira kadının mağrur ve hesapçı tavrı karşısında büyük bir öfkeye kapılmış, gururuna yenik düşmüştür. Ancak söz konusu olan insan hayatıdır. Kısa süre içinde pişmanlığın pençesine düşer. Kadına yardım etmeyi saplantı haline getiren doktor, Malezya halkında rastlanan bir nevi öldürücü delilik olan hummanın, amokun etkisi altına girer.

    6,79
  • An-Nawawi At Tibyan

    Der Rechte umgang mit dem koran

    19,44
  • An-Nawawi: Der rechte Umgang mit dem Koran

    Imam An-Nawawis Abhandlung über den Umgang mit dem Koran – at-tibyân fî âdâbi hamalati l-qur’ân (»Die Darlegung der Anstandsregeln für jene, die mit dem Quran umgehen«) das Werk gibt Auskunft zu vielen Fragen, die sich in bezug auf das letzte Testament eines barmherzigen Gottes an die Menschheit stellen, den Koran: wie der Unterricht der Koranrezitation gestaltet sein soll, welche Rechte und Pflichten Lehrer und Schüler haben, von welchen Absichten sie geleitet sein sollen, welchen Regeln die Rezitation selbst folgen soll, welche Verse zu welchen Gelegenheiten zu rezitieren sind, unter welchen Bedingungen das heilige Buch berührt oder nicht berührt werden darf, ob es erlaubt ist, mit Koranexemplaren Handel zu treiben und vieles mehr. Gerade mit Blick auf eine gelegentlich schon verwirrende Kasuistik der Lehrmeinungen zu vielen Einzelfragen erweist sich der Autor einmal mehr als begnadeter Lehrer und Gelehrter.

    20,13
  • An-Nawawyys Vierzig Hadithe mit Kommentar

    Imam An-Nawawyy ist Muhyi-d-din Ibn ?arafiddin, geboren im Jahre 631 n. H. (1233 n. Chr.) in Nawa bei Damaskus. Dort genoss er eine vorbildliche Erziehung in seinem islamisch geprägten Elternhaus. Schon vor seiner Pubertät konnte er den ganzen Qur’an auswendig vortragen und hatte bereits einige der Fiqh-Bücher gelesen, welche sonst für sein Alter nicht leicht verdaulich sein dürften.
    Die von seinen Eltern frühzeitig erkannte Veranlagung für das islamische Wissen veranlasste sie, ihn nach Damaskus zu schicken, wo er eine fundierte Ausbildung durchmachte (absolvierte) und anschließend in noch jungem Alter im Jahre 665 n. H. (1267 n. Chr.) als Scheich und Lehrer derselben Schule eingesetzt wurde.
    Er pilgerte zweimal nach Makka und besuchte u. a. Jerusalem und kehrte zuletzt zu seinem Geburtsort zurück, wo er nach einer Krankheit am 24. Ragab des Jahres 676 n. H. (1277 n. Chr.) starb.
    Obwohl er nicht mehr als 45 Jahre lebte, gilt sein Leben auf dieser Erde als sehr segensreich: unermüdlich und unaufhaltsam lernte er selbst viel und strahlte sein Wissen auf die Mitmenschen in seiner Umwelt aus; er lehrte und schrieb seine gelehrsamen Werke, welche zu den wertvollsten Schätzen der islamischen Bibliothek gehören. Unumstritten war er ein großer Gelehrter mit tief fundiertem Wissen und vor allem mit edlem Charakter. Seine heldenhafte Tapferkeit und Zivilcourage gegenüber Machthabern um die Wahrheit und Gerechtigkeit sowie seine makellose Lebensführung sind für seine Schüler beispielhaft.

    14,84
  • Ana Hatlarıyla İslam Aile Hukuku

    Bu çalışmamızda, medeni hukukun bir bölümü ve meşru evlilik yolunda atılan önemli bir adım olan evlenme ile boşanma konularına yer verilmiştir. Şöyle ki; iki bölümden oluşan çalışmamızın ilk bölümünde evlenme akdi ve hukuki sonuçları ele alınmıştır. Öncelikle hemen hemen bütün toplumlarda rastlanan ve değişik âdet ve biçimlerde de olsa bütün toplumlarda sosyal bir olay olarak önem taşıyan nişanlanma konusu işlenmiştir. Akabinde evlenme akdinin unsur ve kuruluş şartları, evlenme engelleri, denklik, kadının mali hakları kapsamında mehir ve nafaka, bâtıl evlilikler çerçevesinde muvakkat ve müt’a nikâhı ile doğum ve neticeleri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde ise evliliğin sona ermesi ve hukuki sonuçları ele alınmıştır. Bu kısımda boşanma öncesinde alınması gereken tedbirler, erkeğin boşama yetkisi ve bu çerçevede Kur’ân ve sünnete uygun boşama çeşitlerine temas edilmiş, sonrasında kadının birlikte yaşamak istemediği eşinden hangi yollarla ayrılabileceği üzerinde durulmuş, akabinde de iç iradenin bulunmadığı durumlarda meydana gelen boşamaların geçerliliği tartışılmıştır. Son kısımda da iddet, hidâne, iddet nafakası, miras, mut’a gibi boşanmanın hukuki sonuçları üzerinde durulmuştur.

    6,79
  • Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 1

    Bu çalışmanın hedef kitlesi her şeyden önce genelde ilimle ve İslâmî ilimlerle, özelde de tarih ve İslâm tarihiyle ilgilenen ve “okuyan” kişilerdir. Ayrıca İslâm tarihi dışındaki dinî ve sosyal bilimlerle meşgul olan okurların siyasî tarihi bilmeden doğru değerlendirmeler yapmaları zordur. Zira ictimaî, ilmî, iktisadî hayatın, siyasî hayattan doğrudan etkilendiği ve bu ilimlerin siyasî hadiselerden bağımsız olarak gelişmedikleri kabul edilen bir gerçektir. Dolayısıyla Tefsir, Kelâm, Fıkıh, Tasavvuf ve Felsefe gibi disiplinlerde okumalar yapanların, inceledikleri dönemlerin siyasî hayatını bilmeleri gerekmektedir.

    9,09
  • Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 2

    Unutulmamalıdır ki, Hulefa-i Raşidin dönemi Hz. Peygamber’den (sav) sonraki İslâm tarihi sürecinin en önemli kısmına tekabul etmektedir. Gerek ilk Müslümanlar’ın siyasî, sosyal ve dinî faaliyetleri, gerekse İslâm dininin pek çok kıtada yayılış tarihinin iyi ve doğru anlaşılabilmesi, bu zaman diliminin sağlıklı bir şekilde anlaşılmasıyla doğrudan ilgilidir. Kanaatimizce bütün bir İslâm tarihi sürecinde olduğu gibi, ilk dönem hadiselerinin de aynı şekilde hiç bir ön yargı taşımadan, samimi gayretle açıklanmaya ihtiyacı vardır.

    7,94
  • Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 3

    İslâm tarihinde Muaviye b. Ebû Süfyan’ın Hz. Hasan’dan halîfeliği devralmasıyla başlayıp Mervan b. Muhammed’in öl-dürülmesine kadar geçen döneme Emevî Asrı adı verilir. Gerek Hz. Peygamber (sav) devrinde yaşamış sahâbe ile ondan sonraki nesil arasında bir zaman köprüsü olması, gerekse bu süreçte meydana gelen hadiselerin Müslüman-ların zihninde derin izler bırakmış olması sebebiyle, Emevîler devleti İslâm tarihinin üzerinde en fazla tartışma yapılan dönemini teşkil eder. Bu tarihi sürece dair akademik, entellektüel ve popüler ilgi ve alâka günümüzde de etkisini sürdürmektedir.

    7,94
  • Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 4

    Beş asır boyunca Müslümanlar’ın önderliğini temsil edenabbasi halifeliği, İslam tarihinde Osmanlılardan sonra en uzun ömürlü devlettir. Abbasiler, uzun süre Müslümanlar’ın siyasi hayatına hakim olmuş, son anına kadar da İslam dünyasının manevi liderliğini sürdürmüştür. Bu trihi süreçte dini, sosyal ve kültürel alanda çok büyük değişmeler şahir olunmuştur. Değişimlerin yaşanılan sürecin siyasi hayatıyla doğrudan irtibatı bulunmaktadır. Binaenaleyh asırlar boyunca gerek İslam aleminde, gerekse o dönemin bilinen dünyasında meydana gelen gelişmelerin ortaya konulabilmesi, abbasi siyasi tarihinin bilinmesiyle doğrudan alakalıdır.

    9,09
  • Ana Meseleleriyle Kelam ve Felsefe

    Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210) kelâm, felsefe, tefsir ve usûl-i fıkıh alanlarına dair çalışmalarıyla felsefî ve dinî ilimlere yeni bir yön vermiş ve bu nedenle “el-İmâm” olarak tanınmıştır. Bu çalışmada orijinal metniyle birlikte tercümesine yer verilen el-Muhassal Râzî’nin yaşadığı döneme nispetle önceki ve sonraki âlimlerin, filozofların ve kelâmcıların görüşlerinin özetini veren, başka bir ifadeyle kelâm ve felsefenin temel meselelerini karşılaştırmalı inceleyen bir eserdir.

    Râzî eserde farklı düşünce grupları tarafından ileri sürülen iddiaları gerekçelendirme ve açıklama güçleri ile tutarlılıkları açısından incelemekte ve böylece “tahkîk” denilen araştırma tarzının en güzel örneklerini vermektedir. el-Muhassal bu özellikleriyle İslam düşünce tarihinde vazgeçilemeyen “klasik” bir eser olmuş, üzerine birçok âlim tarafından şerh ve haşiyeler kaleme alınmış ve XII. yüzyıldan sonra yazılan kelâm ve felsefe kitaplarının meselelerini büyük ölçüde belirlemiştir.

    el-Muhassal klasik kelâm ve felsefenin temel meselelerini karşılaştırmalı olarak ele almakla birlikte İslam inancının ana meselelerini içermesi bakımından ayrıcalıklı bir öneme sahiptir. Eser, İslam düşüncesindeki bilgi, yöntem, varlık ve fizik dünya tartışmalarını bütünüyle içerdiği gibi Allah’ın zatı, sıfatları ve fiilleri ile nübüvvet, âhiret ve imâmet konularını da ele aldığı için okuyucu bu eserde İslam inancının ana ilkelerinin aklî ve naklî delillerle nasıl temellendirildiğini ayrıntılı bir şekilde görebilecektir.

    12,54
  • Anadolu’nun Ruhu Tasavvuf Felsefe Siyaset Konuşmaları

    Anadolu’nun Ruhu, Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’la tasavvuf, felsefe ve siyaset üzerine yapılmış söyleşilerden oluşuyor. Kılıç, söyleşi-kitap türündeki eserde genel manada ezoterizmin, hususi manada irfani geleneğin felsefi referans arayışındaki modern Türkiye’ye sunduğu imkânları ortaya koyuyor. Dünyada tasavvuf düşüncesi alanında söz sahibi olan Kılıç, gelenekteki dört katmanlı din anlayışının dinî tefekkür dünyasındaki sığlık ve yüzeyselliğin terapisinde nasıl önemli bir yere sahip olduğunu örneklerle anlatıyor. Peygamber dilinden söylenen “Rabbim bana şeylerin hakikatini göster” düsturunu insani hayatın her alanına taşıyarak suretten manaya, kılıftan öze doğru bir yolculuğa çıkmanın “anlama”daki önemini vurguluyor. Osmanlı ariflerinin “Biz iki anneden süt emdik” sözlerinin izini sürerek İbn Arabî ve Mevlânâ’dan Anadolu insanının aydınlanmasındaki iki büyük kurucu figür olarak bahsediyor. Bu söyleşiler bütününden çıkan mesaj çok çarpıcı. Kılıç, tarihte hiçbir kurucu rolü olmamış marjinal grup ve düşünüş tarzlarının dahi imtiyazlar elde edebildiği günümüzde mazlum “tasavvuf”a hakkının ne zaman teslim edileceğini soruyor, soruşturuyor, sorguluyor…

    9,09
  • Anfang der Rechtleitung Abu Hamid Al Ghazali

    Die drei Abschnitte dieser Schrift handeln vom Gehorsam Gott gegenüber, der Vermeidung von Sünden und dem guten Benehmen im Umgang mit Gott und den Menschen.

    Beschrieben wird, wie ein Gläubiger die prophetische Führung (sunna) praktisch lebt – Schritt für Schritt, von Tag zu Tag, vom Aufwachen bis zum Schlafen. Indem er beschreibt, wie Sünden vermieden und die Rechte anderer mit Güte erfüllt werden können, gibt der Text wichtige Schlüssel zur Lebensführung an die Hand.

    17,14
  • Angst

    Als Frau Irene die Treppe von der Wohnung ihres Geliebten hinabstieg, packte sie mit einem Male wieder jene sinnlose Angst. Ein schwarzer Kreisel surrte plötzlich vor ihren Augen, die Knie froren zu entsetzlicher Starre, und hastig mußte sie sich am Geländer festhalten, um nicht jählings nach vorne zu fallen. Es war nicht das erstemal, daß sie den gefahrvollen Besuch wagte, dieser jähe Schauer ihr keineswegs fremd, immer unterlag sie trotz aller innerlichen Gegenwehr bei jeder Heimkehr solchen grundlosen Anfällen unsinniger und lächerlicher Angst.

    5,64
  • Animal Farm

    In this good-natured satire upon dictatorship, George Orwell makes use of the technique perfected by Swift in The Tale of A Tub. It is the history of a revolution that went wrong- and of the excellent: excuses that were forthcoming at every step for each perversion of the original doctrine. The animals on a farm drive out their master and take over and administer the farm for themselves. The experiment is entirely successful, except for the unfortunate fact that someone has to take the deposed farmer’s place. Leadership devolves almost automatically upon the pigs, who are on a higher intellectual level than the rest of the animals. Unhappily their character is not equal to their intelligence, and out of this fact springs the main development of the story. The last chapter brings a dramatic change, which, as soon as it has happened, is seen to have been inevitable from the start.

    6,79