-
İslam Medeniyeti Tarihi
İslam Medeniyeti konusunda gerek Müslümanlar gerekse müsteşriklerin yazdıkları birçok eser vardır. Ancak bu çalışmalar, istisnalar bir yana genelde bütünü kavrayıcı bir bakışla kaleme alınmamıştır. Bunların birçoğu, İslam Medeniyeti’nin bir veya birkaç yönünü işlemekle iktifa etmişlerdir. Bunlar arasında özelikle müsteşriklerin peşin hükümlü yaklaşımları da göz önüne alındığında İslam Medeniyeti konusunda objektif, bütüncül ve müdellel bir tarihe olan ihtiyaç daha da öne çıkmaktadır.
Belirttiğimiz bu üç prensibe sadakatle ortaya koymaya çalıştığımız eserimizde İslam Medeniyeti’nin birçok konusu üzerinde durulmak suretiyle bir medeniyet tarihi şablonu ortaya konulmaya çalışılmış, İslam Medeniyeti hakkında toplu bir bilgi verilmiş ve eserde yer alan her bir konunun bir ihtisası gerektirdiğinin bilinci ile konular miktar-ı kâfide yazıya dökülmüştür.
-
İslam Medeniyetinin İnsanlığa Katkısı
Bu kitap, Roger Garaudy’nin hayatını borçlu olduğu Cezayirli Müslüman askerlere, dolayısıyla da Müslümanlığa, yazar tarafından minnet ve şükranla sunulmuş bir armağan kitaptır. Müslüman askerler, İkinci Dünya Savaşı sırasında, komutanlarının kesin emrine karşı çıkarak ve kırbaçlamasına aldırmayarak, Garaudy’ye ateş etmediler ve onu kurşuna dizilmekten kurtardılar. Garaudy, hürriyetine kavuşur kavuşmaz, Cezayirli o Müslüman askerlere teşekkür etmek için İslâm dinini araştırdı ve İkinci Dünya Savaşının hemen ertesi yılında, 1946’da, bu kitabını yayımladı. Cezayir 1960 yılında Fransız sömürgesi olmaktan kurtulunca, kitabını daha da genişleterek kurtuluş savaşı vermiş olan Cezayirlilere ithaf etti. Garaudy’nin komünistken yazdığı bu eser, daha sonra İslâm hakkında yazacağı diğer kitaplarının çekirdeğini oluşturmuştur.
-
İslam Mezhepleri Tarihi El Kitabı
Günümüzde Müslümanların en temel sorunlarından birisi, din temelli guruplaşmalar, hizipleşmelerdir. Kur’an, “hepiniz birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” derken, Hz. Muhammed, mü’minlerin kardeş olduklarını belirtirken,Müslümanlar, maalesef din anlayışları yüzünden gittikçe daha da küçük gruplara ayrılmaktadırlar. Kur’an, asırlar öncesinden Müslümanları şöyle uyarmaktadır: “Dinlerini paramparça eden, her grubun kendi sahip olduğu ile övündüğü kimseler gibi olmayın.” (30. Rûm, 32). Bu ve benzeri uyarılara rağmen, İslâm bugün bile mezhep eksenli anlaşılmak istenmektedir. Oysa, din ve mezhebin farklı olduğunu, mezheplerin beşeri oluşumlar olduğunu bilen bir Müslüman, mezhepleri bir vakıa olarak görür; fakat hiçbir mezhebin İslâm ile aynileştirilmemesi gerektiğini de bilir.
devamını oku -
İslam Penceresinden Kadın
Bu çalışma, İslam’ın çağlar üstü ve insanlığa ufuk çizen temel öğretilerini dikkate alarak, kadının izzet ve haysiyet sahibi bir insan olarak kimliğini, kulluğunu, aile ve toplum hayatında var oluşunu Kur’an ve sünnet perspektifinde ortaya koymayı hedeflemiş, birleştirici ve hikmetli bir üslubu ilke edinmiştir. Ele alınan konular her biri alanında uzman isimler tarafından, bütüncül bir bakış açısıyla, günceli de göz ardı etmeyen hassasiyetle işlenmeye çalışılmıştır.
-
İslam Tarihi Konusunda Bilinmesi Gereken 88 Soru
Prof. Dr. Adem Apak tarafından hazırlanan bu kitapta;
* Kur’ân bir tarih kitabı olarak kabul edilebilir mi?
* Müslümanlar halîfesiz olamaz mı?
* Hz. Ali’nin hilâfet hakkı gasp edilmiş midir?
* Müslümanların gerçekleştirdikleri fetihlerin amacı işgal ve ganimet miydi?
* İskenderiye Kütüphanesi’ni Müslümanlar mı yaktı?
* Hz. Hasan halîfeliği Muâviye’ye niçin devretmiştir?
* Muâviye’nin, oğlu Yezid’i veliaht tayin etmesi yanlış mıydı?
* Türker ne zaman Müslüman olmaya başlamışlardır?
* Ömer b. Abdülaziz neden Beşinci Râşid Halîfe kabul edilir?
* Abbâsî İhtilali bir Fars ihtilali sayılabilir mi?
* Hârûn Reşîd dönemi Binbir Gece Masallarındaki gibi mi yaşanmıştır?
* Hârûn Reşîd’in Kral Şarlman’a çalar saat hediye ettiği doğru mudur?
* Abbâsî devletinde Türkler niçin yönetime dâhil edilmiştir?
* Abbâsîler döneminde meydana gelen zenci isyanının sebepleri nelerdir?
* Kuzey Afrika’dan Endülüs’e geçen Târık b. Ziyâd, gerçekten “Gemileri Yakmış” mı dır?
* Engizisyon Mahkemeleri Müslümanlara karşı nasıl işletilmiştir?
* Osmanlı Devleti, Endülüs Müslümanlarına yardım etmedi mi?
… ve benzeri 88 soruya doyurucu cevaplar yer almaktadır. -
İslam Toplumları Tarihi Cilt: 1 Hazreti Muhammed’den 19. Yüzyıla
Lapidus’un İslam Toplumları Tarihi, İslam’ın ortaya çıkışından 1990’lara kadarki dönemi, İslam’ın yayıldığı bütün toplumlar üzerinde ve bu toplumların yaşadıkları tarihsel, toplumsal, siyasi ve ekonomik dönüşümlerle ele alan hacimli bir eserdir. Cambridge University Press tarafından iki cilt halinde hazırlanmış daha kapsamlı bir akaştırmanın Ira M. Lapidus tarafından özenle elden geçirilmesi sonucu yine aynı yayınevi tarafından tek cilt olarak yayımlanmıştır. Kitaba asıl değerini veren nokta, sadece siyasi ya da ekonomik tarihi ele almaması, İslam toplumlarının toplumsal, kültürel, felsefi üretimlerine ve tartışmalarına siyaset ya da ekonomi kadar yer vermesidir.
-
İslam Toplumları Tarihi Cilt: 2 19. Yüzyıldan Günümüze
İslâm Toplumları Tarihi’nin ikinci cildi, 19. yüzyıldan başlayarak günümüze değin Müslümanlığın farklı ülke ve bölgelerdeki gelişimini anlatıyor. Lapidus, 19. yüzyıldaki global ölçekli kapitalist deveranların İslâm’ın geleneksel yapısını geri dönülmez biçimde başkalaştırdığını düşünüyor. Ulusal kimliklerin ve milliyetçiliğin etkisiyle farklılaşan dinin, günümüzde, yükselen yeni İslâmî söylemlerle bir kez daha biçimlendiğini de ekliyor. Lapidus, titiz ve mesafeli anlatımıyla tarih ve sosyoloji bağlamında İslâm’ın siyasî, kültürel ve ekonomik olarak nasıl dönüştüğünü irdeliyor. Farklı kimlik ve kültürlerin hangi güdülerle dinle bağ kurduklarını gösterirken, benzer ve farklı yaşanan karakteristikleri de işaretliyor. Kapsamlı bir ansiklopedik döküm sunmakla kalmıyor, din ve siyaset ilişkisine dair zihin açıcı tasvirler de yapıyor. İslâm Toplumları Tarihi, tüm dünyada olduğu gibi dilimizde de referans kitaplardan biri olacak…
-
İslam Ülkeleri Neden Geri Kaldı?
Din, sosyal bir olgudur ve her sosyal olgu, ister istemez sosyal yapıya, kültüre, siyasete yansır. İnanç sistemleri ve bu sistemlerin düşünce yapısı ile siyaset ve ekonomik gelişme arasında çok bariz ilişki vardır.
İslam insan yaşamının her alanına el atıp düzenleme getirme amacı güttüğünden, İslam ülkelerinde gelenek ve dini inanç içiçe geçmiştir. İslam ülkelerine bir şekilde dini devlet işlerinden ayırıp, demokratik bir rejim getirmeye çalışırsanız, bu çağdaşlaşma eğilimi İslamın gelenekçi dinci kesiminde belli bir anlam taşımaz. Bu kitle İslamın laik sistem karşısında kaybettiği alanı tekrar ele geçirmeye çalışacak, iktidara gelen siyaseti dine alet eden politikacılar vasıtasıyla zamanla güç kazanacaklardır. Bundan dolayı İslam ülkelerindeki demokrasi denemeleri hep sancılı olmuş, tam bir başarı elde edilememiştir.
Medeniyetlerin başlangıcından itibaren, yönetici sınıflar, halk kitlelerini dinî kurumlar ve mistizm ile istedikleri gibi yönlendirmişlerdir. Müslümanlıkta inanılması zorunlu olan kader inancı nedeniyle halk, başlarına gelen şanssızlıkların ve sömürülmelerin hiçbirini aslında kötü bir idare içinde bulundukları sistemin yanlış işlemesine yormamışlardır. Bunu bir takdir-i ilahi olarak kabul etmişler ve kaderlerine razı olmuşlardır.İslam, kaderi ön plana çıkartırken, hayatın da her alanına müdahale edip düzenlemeler getirmek ister. Müslüman toplumlarda, din tek hakim ideoloji olduğundan, İslam’ın boş bıraktığı alanlara bile tarih boyunca İslam’ı kullanarak, hayatın her alanına yanılmaz ve değişmez olduğu iddia edilen kurallarla müdahale edilmiştir.
İlahi, yanılmaz ve değişmez olduğu iddia edilen kurallarla yönetilen bir toplumda, bilime, araştırmaya olan ilginin sürekliliği olmadığı gibi, nitelikli eğitime sahip bir kitle de oluşmaz. Bu şartlarda ilerlemenin alt yapısını hazırlayan, sağlıklı bir şekilde bilimsel temeller üzerinde gelişen laik, demokratik bir sistem kurmak oldukça zordur.
Yaşam, temel dinamiği, devamlı bir değişim ve bir gelişim düzeni olan çerçevede hareket etmektedir. Değişmez kurallara sahip herhangi bir olgu, değişen kurallarla gelişen, sosyal, ekonomik ve politik alandaki temel dinamiklere müdahale ederek toplumu yönlendirmeye kalktığında, toplumun gelişmesi önünde engel teşkil eder.
İlahi düşünceyi yaşamın salt odağı haline getirip, rasyonel ve bilimsel düşünce sistemine yüz çevirmek geri kalmışlığın ana sebeplerindendir. Mesele rasyonel olmak veya olmamak meselesidir. -
İslam ve Batı
Tarihte İslâm ve Batı medeniyetleri kadar yakın ilişki içinde olan başka iki uygarlık görülmemiştir. Çatışma, rekabet, uzlaşma ve birlikte yaşama biçimlerine bürünen bu ilişkinin tarihi, aynı zamanda farklı “ben” tasavvurlarının ve “öteki” algılarının tarihidir. Bu çalışma, iki medeniyet arasındaki ilişkileri tarihî seyri içerisinde incelemekte ve günümüz sorunlarını bu tarihî arka plana dayanarak tahlil etmektedir. İslâm’ın tarih sahnesine çıktığı VII. yüzyıldan Orta Çağ’a, Haçlı seferlerinden Endülüs’e, Avrupalı gezginlerden oryantalistlere kadar İslâm ve Batı kavramlarının nasıl algılandığı, farklı algılama biçimlerinin gerçekliğin yerine nasıl konulduğu ve bunların hangi gerginlik alanlarını ürettiği çarpıcı örneklerle anlatılmaktadır.
-
İslam ve İlim
Önce bir defa şu suali sormağa mecburuz: Acaba hangi sebepten dolayı bütün insanlıkta ilim yavaş yavaş ilerlerken Asr-ı Saadet’le birden bire bugünkü manada hakiki ilim olmaya başlıyor? Bu başlayışın kaynağı, insanlığa bu hızı veren tılsım nedir? Bu sualin cevabını Kuran’ı Kerim’den başka bir şeye bağlamak mümkün mü? İnsanların ilim sahasındaki bu büyük inkişafların tılsımı dünya ve ahiret saadeti getiren Kuran’ı Kerim’den başka bir şey değildir.
-
İslam ve İnsanlığın Geleceği
Bu eser, Roger Garaudy’nin Müslüman olduktan sonra kaleme aldığı, İslâm hakkındaki en özlü eseridir. Bir zamanlar bütün dünyada adından söz ettirmiş, en ünlü sanatçı, yazar, filozof ve dünya liderleriyle görüşmüş, eserleri sayısız dile çevrilmiş, çağımızın en büyük düşünürlerinden biriydi Garaudy. Bu kitabında, önce Batılılara ve dünya insanlığına, sonra da Müslümanlara seslenir. Batılılara ve insanlığa seslenirken, İslâm’ı bütün yüceliği ve eşsizliğiyle tanıtır ve bu dini onların mutlaka tanımalarını ister. Bu arada dünya entelektüellerine de seslenir ve onlara İslâm’ı en çarpıcı yönleriyle takdim eder. İslâm âlemine seslenirken de, Müslümanları her bakımdan uyarır, tenkit eder. İslâm’ın geçmiş çağlardaki parıltısına ve ışıltısına bu dini yeniden kavuşturmaları için ne yapmaları gerektiğini onlara söyler. Bu kitap, Roger Garaudy’nin mutlaka okunması gereken eserlerinin en başta gelenlerinden biridir.
-
İslam, Sekülerizm Ve Geleceğin Felsefesi
Bu kitapta, İslâm’da tasavvur olunduğu şekliyle hayatın en temel esaslarıyla ilgili tanımlamalar ve açıklamalar açık bir şekilde izah edilmektedir. Bu izahlar Din ile, İnsan ile, Bilgi, Hikmet, Adalet, Doğru Amel (edep), Akıl ve Akletme ile (nutk); dilin, düşüncenin, anlamın (mana), bilginin ve eğitimin İslâmîleştirilmesiyle; Kur’anî yorumlamalar (tefsir ve te’vil) paralelinde tabiatın incelenmesi ve bilimsel olarak araştırılmasının yöntemiyle; Arapça dahil tüm Müslüman hakların dillerinin İslâmîleştirilmesinde Kur’an’ın rolüyle; İslâmî anlamda eğitimin ve eğitme sürecinin aslında terbiye kavramıyla değil de daha çok te’dib kavramıyla karşılanabileceğiyle alakalıdır. Kitapta İslâmî eğitim felsefesi ve bu felsefenin oturtulacağı zemin konusunda bir çerçeve çizilmekte; bilgi edinmenin ve İslâmî eğitimin gayesinin temel esprisinin “iyi bir vatandaş” değil, “iyi bir insan” yetiştirmek olduğu belirtilmektedir. Seküler (dünyevî) kavramıyla sekülerizasyonun (dünyevîleştirme) anlamı ve bunun kapsamı kitapta anlatıldığı biçimiyle belki ilk defa ele alınmaktadır. Bu kitap kendi çapında, muhteva olarak yoğun, fakat düşüncelerin ifade ediliş biçiminde muhtasar bir çalışmadır.
-
İslam’da Aile
Toplum içinde yaşayan insanın dünyadaki yalnızlığını giderebilmesi, fiziki ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilmesi aile kurması ile mümkündür. Doğduğu andan itibaren aile ortamında bulunan insan, belli olgunluğa eriştikten sonra yeni bir aile kurma ihtiyacı hisseder. Bu, onun yaratılıştan getirdiği bir özelliği olduğu gibi aynı zamanda toplumunda kendisinden beklentisidir. Çünkü kurulacak bu yeni aile, neslin ve toplumunda devamlılığını sağlayacaktır.
-
İslam’dan Korkmalı mıyız ?
İslam’ın “fanatizm” ilişkilendirilmesi 1990’lı yıllara özgü bir çaba olduğu görülür. Bunun pek inandırıcı bir imaj üretimi olmadığı anlaşılınca, fanatizm yerine “fundamentalizm” ikame edilmeye başlandı. Entegrizm, radikalizm ve Siyasal İslam bunun eşliğinde ele alındı. 21. yüzyılın başlarından itibaren Batı medyası “İslami terör” ve arkasından “İslamofobi”yi öne çkıkardı. Belli politik amaçlarla icad edilmiş tanımlamalar gelip geçicidir, ancak kavramlar kalıcıdır. Bu açıdan İslam’ın hiçbir şekilde kendileriyle bir araya gelmesi mümkün olmayan bu kavramlarla bir araya getirilmesi üzerinde durulması gereken bir konudur. Elinizdeki çalışma bu konuyu ele almaktadır.
-
İslam’ın Ana Kaynakları Kur’an ve Sünnet
Yaratıklarına karşı çok merhametli olan yüce Allah, insanlara akıl, irade anlama ve vicdan gibi yetenekler vermekle yetinmemiş, ilk insandan itibaren peygamberler ve kitaplar göndermek suretiyle onlara doğru yolu göstermiştir. Dünya ahirette mutlu olabilmeleri için insanların akıllarını ve yeteneklerini kullanmaları, Allah`ın kitabını ve Peygamberlerinin sünnetini kendilerine rehber edinmeleri gerekir. İslam`ın ana kaynağı Kur`an ve Sünnettir. Bu iki kaynağın birbirinden ayrılması mümkün değildir.
-
İslam’ın Bakış Açısından Dünya Tarihi
Batı’da yaşayan bizler, ortak bir dünya tarihi algısına sahibiz. Fakat bizim hikâyemiz, halkları bin yıl boyunca bambaşka bir görüşü paylaşmış bir medeniyeti büyük ölçüde hesaba katmamaktadır.
Tamim Ensarî bu kitapta, Hz. Muhammed’den Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne ve bunun da ötesine uzanan zengin dünya tarihini İslam dünyasının penceresinden anlatmaktadır. Medeniyetlerimizin neden birbirinden habersiz bir şekilde geliştiğine ve yolları kesiştiğinde yaşananlara ışık tutmaktadır. Ayrıca Avrupa’nın uzun süre boyunca ilkel ve düzensiz bir yer olarak gördüğü İslam coğrafyasının kaderini gasp ettiğini savunan Ensarî, bölge halklarının bu durumun geç farkına varmaları nedeniyle nasıl etkilendiklerini de ele almaktadır.“Bu kitap İslam’ın geçmişine, şu anki durumuna ve geleceğine dair bilgilendirici bir bakış açısı sunuyor. Kusursuz ve etkileyici üslubuyla geleneksel bakış açısına kafa tutarak İslam ve İslam’ın şekillendirdiği dünya hakkında zengin bir algı kazandırıyor.”
KHALED HOSSEINI, Uçurtma Avcısı’nın yazarı“Son derece aydınlatıcı ve açık. Dünya tarihine İslam gözünden bakan bu kadar kapsamlı ve anlaşılabilir başka bir kitap yok…”
Dave Eggers“Mükemmel bir kitap. Ensarî 1500 yıllık tarihi, Batı’nın sık sık görmezden geldiği bir bakış açısından irdelemiş. İslam’ın Bakış Açısından Dünya Tarihi, gelecek nesiller için de bir kaynak niteliği taşıyor.” Reza Aslan
“Tamim Ensarî, İslam dünyasının hikâyesini gerçekten mükemmel bir şekilde yazmış. Başarılı analizi, okuyucuda tarihî olayların dünyayı ve insanları nasıl şekillendirdiğine dair derin bir algı uyandırıyor. Bir topluluğun gelişimini ve diğer dünya toplumlarıyla nasıl etkileşime girdiğini anlamak isteyen herkes için önemli bir rehber.”
Emekli General Anthony C. Zinni, ABD Deniz Piyade Kolordusu (USMC)“İslam’ın Bakış Açısından Dünya Tarihi’nin her sayfasında şaşırtıcı bir yeni bilgi öğreniyorsunuz. Mükemmel denecek kadar akıcı ve son derece sürükleyici. Bu kitap bilim, şiir, siyaset ve din alanlarında bilge ve etkileyici bir aklın rehberliğinde sunulan bir yolculuk. Avrupa ve Kuzey Amerika etrafında dolaşan İslamofobi’ye karşı mükemmel bir panzehir niteliği taşıyor.”
Raj Patel, Kaliforniya Üniversitesi, Öğretim Görevlisi“Bu kitap günümüzdeki siyasi ortamı ‘medeniyetler çatışması’ diye adlandırarak kolaya kaçmak yerine, tek taraflı dünya tarihine karşılık her iki medeniyetin de bakış açısını yansıtıyor. ‘Öteki tarafın’ bakış açısını anlamak konusunda değerli bir kaynak.”
St. Louis Post-Dispatchdevamını oku
-
İslam’ın Siyasi Yorumu
Elinizdeki bu kitapta çağımızın büyük güçlü Ehl İ Sünnet alimi Ebu’l Hasan en Nedvi dostu Mevdudi’nin aşırı hatalı isabetsiz düşünce ve görüşlerini tenkit edip düzeltmektedir.
-
İslam’ın Vadettikleri
Batı, yüzyıllar boyunca Müslümanları barbarlıkla, İslâm dünyasını da gericilikle suçladı, suçluyor. Batı, İslâm ülkelerine karşı Haçlı ruhunu dün olduğu kadar bugün de bazen sinsice, bazen alenen devam ettiriyor. Batı, kendi insanını gerek okul gerekse medya yoluyla İslâm düşmanı olarak yetiştiriyor. Batı, Müslümanlara her türlü iftirayı atmaya, kara çalmaya devam ediyor… Roger Garaudy İslâm’ın Vâdettikleri’nde, İslâm’a ve Müslümanlara yapılan bütün saldırılara tek tek cevap veriyor. Müslümanlar olmasaydı, Batı’nın hâlâ Ortaçağ karalığında insanlık dışı bir hayat süreceğini ve asıl barbarların Batılılar olduğunu haykırıyor. Batı’nın her bakımdan iflas ettiğini açıklıyor. İslâm medeniyetinin dünyanın gelmiş geçmiş en soylu ve en insancıl medeniyeti olduğunu apaçık ispat ediyor. İslâm’ın gerçek değerini ve yüceliğini Batılı aydınlara reddedemeyecekleri bilgi ve belgelerle kabul ettiriyor. Batı’nın ve insanlık âleminin ancak İslâm bilgeliği ve insan anlayışıyla barış ve huzura ereceğini bütün aydın zihinlere yerleştiriyor.
-
İslam’da Allah’a İman
Bir Müslüman için varlık, ancak Cenab-ı Hakk’a imanla açıklanabilir. İnsan, evren, geçmiş, gelecek, zaman, mekân, görünen, görünmeyen bütün varlıklar O’na iman etmekle bir anlam ve değer kazanır.
Yüce Allah, ‘var’ demeye layık olan hakiki varlıktır. Başlangıçta hiçbir şey yoktu, ancak O vardı. Sonunda da her şey yok olacak, ama O bakî kalacaktır.