-
Gecenin Gecesi
Hasan Ali Toptaş’tan yeni öyküler. Her biri “HAT edebiyatı”nı kazan, kazdığı yere yeni sorular bırakan, bıraktığı soruları derinleştiren, derinleştirdikçe daha da karışan, karıştığı ölçüde de billurlaşan öyküler. Kısık sesli, meraklı, ruhu kolaçan eden, arayan metinler…
Gecenin Gecesi öykünün geldiği yeri yeniden konuşan bir kitap. “Onun atı daha gurbete çıkmadan ürkütülmüştür,” denilmişti Toptaş için. Bu kitapta da gurbete çıkanlar var. Gurbeti külfet, külfeti azap belleyenler var. Ve herkes eve dönüyor sonunda.
Eve: Edebiyata.
“Şimdi sen, öyleyse bütün bunları neden yazdın, diyeceksin belki. Doğrusu, neden yazdığımı ben de bilmiyorum. Demek, yorganı omuzlarıma doğru çekip, bu yatak beni öldürecek dedikten sonra yazının içinde uyuyakalmışım.”
-
Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs Seyr-i Aşk
Kariye Müzesi ile başlayıp Kudüs’e varan bir serüvende kendi hikâyesindeki aşkı nihayet bulmuştu Aslı. Onu yola düşüren içinde yılların ukdesi olarak taşıdığı bir talebiydi. Aradığına orada kavuşacağına inanmış ve Allah’a yakarmıştı. Kolay olmayacaktı elbet. Kudüs bir aşk hikâyesi ise onda bir nokta dahi olabilmek bedel isterdi. Kudüs; “Aşk”tı. Çileli, zor, zahmetli ve tutkulu bir aşk. Kudüs; bir “Aşk Yolu” idi. Bu yolun yolcusu olmak sabır ve direnç gerektiriyordu. Kudüs; yaşlı Ümmî Hatun’du, çocuk Fâtıma’ydı, inançlı Abdulkâdir El-Said’di, cesur Âiyşe Hatun’du… Mescid-i Aksa’ydı, Ömer Mescidi’ydi, Nebi Musa Makamı’ydı, Zeytin Dağı’ydı, El-Halil’di, Batı Şeria’ydı. Orada Miraç’ın gölgesi vardı. Dar sokaklarında inancın, sadakatin, sabrın, direnişin öyküsü gizliydi. * Kudüs’e gidenler bilirler; döndüğünüzde artık tam değilsinizdir. Kalbiniz, aklınız ve sevdaya dair ne varsa bildiğiniz-hissettiğiniz yarısını bırakırsınız o topraklarda… Bir kere havasını çektiyseniz içinize, geriye bıraktığınız her soluğun boşluğunu özlem doldurur… Arzın Kapısı’ndan geçtiyse ayaklarınız, vicdanınız insanlığın türlü hallerini gördüyse, göğüs kafesinize bir yumru oturur, yutkunsanız da geçmez acısı… Hele bir de saçını okşadıysanız Filistinli bir çocuğun, o masum kokusu sindiyse ellerinize… Unutamazsınız… Uyuyamazsınız… Yok sayamazsınız… Nalan Güven, Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs’te bir kendinden hiçliğe geçiş yolculuğu anlatıyor samimiyeti her satıra sinen bir duyarlılıkla… Çünkü aşk yolunda her adım hiçliğe atılır…
-
Gecikmeli Teslimiyet
NeuroFormat 2.0… İyileşme mucizesinde bir üst sürüme geçiyoruz! Sizi tebrik ederim! Sağlığınız, mutluluğunuz için güzel bir adım attınız. Bu kitabı almak son zamanlarda kendiniz için yaptığınız en iyi şey olabilir. Tüm kalbimle inanarak söylüyorum: Okumayı bitirdiğinizde artık başka bir hayatınız olacak. Başka biri olacaksınız. Tamam, size evrenin sırrını vermeyeceğim. Açıkçası evrenin sırrına ben de ermiş değilim. Ama sağlıklı, mutlu bir varoluşun sırrını, bu kitapla ellerinize bırakacağım, garanti ederim! NeuroFormat Sistemi’ni kullanan yüz binlerce okurum kronik rahatsızlıklarını iyileştirdiler, fobilerini ve bağımlılıklarını yendiler, kilo sorunlarından kurtuldular, birçok ciddi rahatsızlığı alt ettiler. Bu güzel şeyler yaşanırken biz de ezber bozan gelişmelere şahit olduk! NeuroFormat Sistemi adeta bir üst sürüme geçti! Bizim için mucize kelimesinin tanımı bile değişti. Hepsini anlatacağım… Birlikte heyecanlı bir yolculuğa çıkıyoruz! Bu yolculukta şimdiyi iyileştirmekle kalmayacak, adeta zaman makinesine atlayıp geçmişin senaryosunu da değiştireceğiz! İnanılmaz ama gerçek diyeceğiniz şeyler okumaya hazır mısınız?
-
Geçmişe Yolculuk
Zweig’ın 1920’li yıllarda yazdığı tahmin edilen bu novellanın el yazması ölümünden sonra oldukça geç bir tarihte, 1970’lerde gün ışığına çıkarıldı. Ve aşkın sınır tanımazlığı üzerine yazılmış en yoğun, en etkileyici metinler arasında yerini aldı. Geçmişe Yolculuk, zamana, mekâna ve değişen koşullara direnen yasak ve tutkulu bir aşkın hikâyesidir. Bu çılgın aşk önce okyanusun ve daha sonra da Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle dokuz yıllık bir kesintiye uğrar. Yıllar sonra yeniden buluşan iki sevgilinin hayatları büyük bir değişime uğramıştır. Önlerinde uzanan belirsiz geleceğe, geçmişin sürekli aralarına giren gölgesine rağmen, aşk doludizgin sürmektedir…
-
Geçmişin Travmalarından Kurtulmak
Birçok kişi geçmişi açmanın zarar verici olacağını düşünerek geçmişte yaşadıklarını görmek ve duymak istemez. Bunun için de geçmişin yakasını bırakmadığını, bugünkü birçok davranışında kendini gösterdiğini fark edemez. Çünkü kişi çoktan geçmişin bugüne etkisi olabileceği fikrini zihninin en derinlerine kaldırmıştır. Bazen de kişi yaşadığı durumun anlamsızlığını görür, fark eder ancak olanın adını koyamaz. Geçmişi geride bırakmayı başaramadığında tüm yaşam enerjisini bu uğurda harcarken, acı dolu bir hayatı kendi kaderi sanır.
Biz bu kitapla “unuttum” sandıklarınızın aslında tıpkı bir soğanın kabukları gibi açıldıkça açıldığını, açmaya başladığınızda en derinden çıkacakları sizlere göstermek istedik. Zihin de beden de yaşadığı hiçbir şeyi unutmaz. Biz biliyoruz, siz de bilin istedik. Zihnin koca bir derya olduğunu sizlere göstermek için; geçmişte masumane işlenmiş bir hatanın kişiye yıllar boyunca ödettiği kefareti, farkında olmadan kendimizi içinde bulduğumuz birbirinin aynı ilişkileri ve geçmişin yüklerinin bugüne nasıl yansıdığına dair pek çok başka örneği anlattık.
Her bir satırda biz kendimizi çözümlerken sizlerin de çocukluğunuza inmeyi amaçladık. Bu kitabı hayatınızı okurken olaylara bir isim verir gibi, unuttuğunuz ve geçmişte bıraktığınız sen’e yeniden dokunur gibi, kendinizi yeniden keşfederken bir kez daha doğar gibi okumalısınız.
Çünkü uyanışın ilk çağrılarına kulak verir ve bu kitabı kendi yaşamınızı ele alarak okursanız, kendi geçmişinizle ilgili muhteşem izler bulacak ve şifalanacaksınız.
Unutmayın, bu sizin hikâyeniz ve öze dönüş yolculuğunuz… -
Geçmişten Günümüze Peygamber (s.a.s) Sevgisi
Kişinin Müslümanlığı, Hz. Muhammed’in (sas) getirdiği mesajın kabul edilmesiyle başlar. Hz. Peygamber’e (sas) itaat etmek, ona saygı duymak ve onu sevmek her Müslümanın görevidir. Allah Elçisi’ne duyulan muhabbet İslâm tarihinde farklı tezahürleriyle ortaya çıkmıştır. Bu sevgi edebiyatta ve sanatta önemli ilham kaynaklarından olduğu gibi Müslümanların hayatlarına da hâkim olmuştur. İslâm toplumlarında peygamber sevgisi, Hz. Peygamber’in (sas) isimlerinin çocuklara verilmesinden, onunla ilgili düzenlenen anma törenlerine kadar farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Ancak Allah’ı ve Elçisi’ni sevmenin en açık göstergesi, Elçi’nin bize tebliğ ettiği mesajın hayatımıza ışık tutması, yolumuzu aydınlatması ve ona teslim olmamızdır.
-
Geleceği Özgürleştirmek
İslam dünyası toplumları yüzyıllardır aldıkları, hâlen ısrarla almaya devam ettikleri dinî ve politik popülizm uyuşturucuları ile yüzleşerek gerçeğe uyanma mücadelesi vermedikleri için modern tarihin farkına varamıyor. Toplumlarımızda hamaset ve popülizm dilinin, milliyetçi ve mezhepçi dilin, söylemin ve siyasetin kurumsallaşması, toplumsallaşması, mutlakiyetçi bir geleneğe dönüştürülmesi, toplumlarımızın gerçeğe uyanma konusunda istekli olmadıklarını gösteriyor. Batılı bilgi-bilim sisteminin tek referans çerçevesi hâline geldiği, Batılı kültürel ve siyasal içeriğin dönüştürücü etkisinin her alanda somut olarak hissedildiği bir dünyada, bu bilgi-bilim, kültür ve siyaset sistemine dâhil olduktan sonra, hiçbir toplum ve kültür bağımsızlıktan, yerli ve milli olmaktan söz edemez. Müslümanlar olarak Batılı/seküler bilgi kategorilerinin belirleyici otoritesi etrafında eleştirel, sorgulayıcı bir bilinç ve gündem oluşturmamız gerekir. Kendi bilincini, bilme ve algılama biçimlerini oluşturamayan toplumların uyumculuğu seçmeleri, çok büyük bir trajedidir. Uyumculuğu seçen toplumların ve kültürlerin tarihi yeniledikleri, yeniden yorumladıkları ve yazdıkları görülmemiş ve duyulmamıştır. Konfor kültürünü ve uyumculuğu seçerek, bir direniş kültürü oluşturamamak, aşağılanmayı ve taşralılaştırılmayı kabul etmek demektir.
-
Geleceği Yenilemek Aliya İzzetbegoviç
Aliya İzzetbegoviç’in kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplardan bir kısmından oluşan Geleceği Yenilemek, onu mücadele ve düşünce hayatının bir özeti olarak değerlendirilebilir. Zira burada hem hayatı hem bir ahlaki mesele olarak Bosna mücadelesi hem de İslâm dünyası üzerine söylediklerini görmek mümkün.
Bu yüzden de kitap bir İzzetbegoviç seçkisi olarak okunabilir. Kitabın bu niteliği, İzzetbegoviç’in fikri ve siyasi mücadelesini kavramaya dönük çalışmalarda onu öncelikli kaynaklardan biri haline getiriyor. Ayrıca söyleşilerin İslâm dünyasının geçmişi ve geleceğine dair birtakım vurgular taşıması yanında 2000’lere kadar uzanan bir zaman aralığında İzzetbegoviç’in düşüncesinin ve mücadelesinin hangi soru(n)lar etrafında şekillendiğini görmeye de imkân tanıyor.
Bu küçük kitap, İslâm dünyasının kemikleşmiş sorunlarının nasıl aşılabileceğine dair bir ufuk çiziyor. Çağdaş İslâmî uyanışın umdelerini bilmenin büyük güveniyle… İnsan fıtratının köleleştirilmesine karşı çıkarak… Bilinç ışıkları yakarak… Geleceğin tortularla değil, mesuliyet bilinci ve muhasebeyle kurulabileceğinin farkında olarak.. -
Geleceğimizde İslam Var
Roger Garaudy, bu kitabında şu çığlığı atıyor: Batı’yı Ortaçağ karanlığından, barbarlıktan, cahillikten ve canlı cenazelikten dün İslâm kurtarmıştı! Bugün de gerekli gereksiz, yararlı yararsız ve hatta zararlı her bir şeyi imal eden ve insanlara bunları reklamlarla vazgeçilmez ihtiyaçlarmış gibi sunan, körü körüne üretip körü körüne tüketen ve tükettiren Batı’yı bu korkunç sapmadan yine İslâm kurtaracaktır! Ya İslâm’ın eşsiz bilgeliği, kültürü ve medeniyetiyle tanışıp onun kurtarıcı insanlık değerlerini paylaşacağız ya da yakın zamanda yok olacak ve Batı toplumlarıyla birlikte bütün dünyayı da intihara sürükleyeceğiz. Bundan böyle, bütün dirilişlerin müjdecisi, İslâm’ın destanıdır. Çünkü İslâm’ın destanı, insanlık destanının muhteşem bir ânıdır.
-
Gelecekten Beyin Öyküleri
Hayal kurun!
Çünkü geleceği hayal etmeyen, onu inşa edemez!Sizi hayallerin özgür olduğu, sınırların ve kalıpların olmadığı, geleceğe uzanan bir dünyaya davet ediyoruz.
Çok uzakta değil, tam da bu sayfalarda…2013’ten beri, bizi insan yapan en önemli parçamız olan beynimizi, yediden yetmişe tüm meraklılara en anlaşılır ve eğlenceli şekilde anlatan ve anlatmaya da devam eden [n]Beyin, ortak geleceğimize dair hayal kuran tüm zihinleri “Zihin ve Beyin” ana temasıyla 1. [n]Beyin Bilimkurgu Öykü Yarışması’na davet etti. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen tam 147 öykü arasından hayli zor bir süreçle seçebildiğimiz en iyi 21 öykü, bu kitapta sizleri bekliyor.
Hayalleri küçümsemeyin.
Biz hayal kurdukça yarın çok daha güzel olacak… -
Geleneksel Formlar ve Kozmik Devirler
Rene Guenon’un bu derlemede bir araya getirilmiş olan makaleleri çalışmalarının belki de en özgün aynı zamanda çoğu okur için de en şaşırtıcı olan yönünün temsil etmektedirler. Bu kitaba bilinmeyen ancak tarih öncesini ve insanlığın ilkçağ tarihini içeren bir tarihten parçalar ismi verilebilirdi. Zira bu tarihin başlangıcını bugünkü insanlığın başlangıç dönemlerindeki tradisyon oluşturmaktadır. Burada sadece Guenon’un kendisi tarafından ölümünden sonra onun yazılarını derleyenler tarafından daha önce hiçbir kitapta yer verilmemiş olan yazılar bir araya getirilmiştir.
-
Gelin Tacı Nefisle Mücadelenin İlacı
Bu kitap, Allah’a hakkıyla kulluk edebilmenin yol ve çarelerini gösteren en özlü tasavvuf eserlerinden biridir.
Batı dilleri dâhil pek çok dile çevrilen bu değerli eser, kalbi Allah’a bağlamak ve O’nun rızasını kazanmak için neler yapılması gerektiğini ikna edici bir dille anlatır. İnsanoğlunu kendi nefsinin nasıl aldatıp kandırdığını ve onun bu aldatışlarından kurtulmak için ne yapmak gerektiğini misallerle öğretir.
İbn Atâullah el-İskenderî tasavvufa sonradan girdiği için, tasavvufa yabancı insanlara nasıl yaklaşmak ve onların yönünü Allah’a tam olarak nasıl çevirmek gerektiğini çok iyi bilir. O yüzden de öğütleri, havada kalan sözler değil, insanın içine işleyen, kalbine dokunan nasihatlerdir.
Bu eseri okuyan kişi, kendisini gerçek bir şeyhin, bir mürşid-i kâmilin karşısındaymış gibi hisseder. Eğer Allah yolunda yürümek istiyorsa, bu kitap ona o yolu bütün yönleriyle açar. Kendisine hem dünyasını hem de âhiretini güzelleştirecek reçeteler sunar.
devamını oku -
Gelirken Ekmek Al
Şahin… Neredeyse hiç görmediğim babam, annemin neredeyse hiç görmediği kocası. Yıllardır muhatap olduğum “Baban nerede?” sorusuna, “işte”, “evde”, “memlekete gitti” gibi bir çırpıda verilebilecek cevaplar verebilmeyi çok isterdim. Babamın nerede olduğunu, nasıl bir bahtsız olduğunu kimseye izah edemedim. Kabul etmek gerekirse, masumiyetinden zaman zaman ben de çokça şüphe ettim. Kadere saygımız, tekrara göre değişiyor. Başımıza bir iş geldiğinde, bunu aksilik olarak kabul edebiliyor ve sineye çekiyoruz; bu aksilik ikinci kez geldiğinde, geldi mi üst üste gelir diyoruz, üçüncüsü tekrar ettiğinde her şey de senin başına geliyor diyerek rahatlıkla kanaat bildiriyoruz, sonraki tekrarlardaysa başına bu kadar çok şey geliyorsa, demek ki tüm bunları hak ediyor diyoruz. O bütün masumiyetiyle yaşamaya devam etse bile… İçimizde bir yerden konuşuyor Şermin Yaşar… Bu coğrafyanın en derin kederlerini en “bizlik” hayat acemilikleriyle harmanlıyor… İncinmişliklerimizi gülünesi aşklarımızla iyileştiriyor. Gerçek edebiyatın “insanın ruhuna” inen bir merdiven olduğunu her öyküsünde hatırlatarak.
-
Gelişim Defteri Kendine İyi Davran Güzel İnsan
İnsan hangi yola çıkarsa çıksın, başlangıç noktası kendisi olmalıdır. İnsanın kendi içinde başlamayan herhangi bir girişim ve değişim çabası başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Kendimizle ilişkimiz, diğer insanların bize karşı davranışlarını belirleyen en önemli unsurdur. Bu gelişim defterinin amacı sana ilham vermek, kendi gelişimini izlemen için fırsatlar sunmaktır. Bu defterin sana zamansız bir ayna ve aynı zamanda yol arkadaşı olmasını diliyorum. Kendine iyi davran güzel insan.
-
Geliştiren Anne-Baba
ÇOCUĞUNUZ BİR KEZ ÇOCUKLUK YAŞAYACAK; BU DÖNEMİ ONUNLA DOYA DOYA YAŞAYIN. Bir anne, bana yolladığı mektupta şöyle diyor; “Çok yorgun ve sorumlulukların altında ezilmiş hissediyorum. Annem kendi dönemlerinde böyle bir yılgınlık hissetmediklerini, bu kadar sabırsız ve öfkeli olmadıklarını, bizi seyrederken bile yorulduğunu söylüyor.” Bir başkası da şöyle yazmış; “Otuz yaşında yaklaşık 4,5 ay sonra baba olacak bir baba adayıyım. Bugüne kadar geçen süre içinde baba olacağım düşüncesi üzerinde çok durmadığım için birçok şeyin farkında değildim. Ancak bugün bu düşünce üzerinde ilk adımımı attım ve daha ilk adımımda büyük bir eksik ile yola çıktığımı fark ettim. Bu sanki kutuplara keşfe giden kâşifin yanında soğuktan koruyucu kıyafetlerini almaması gibi bir hisse benziyor.” Yetişen her yeni kuşakla birlikte, onları yetiştiren anne ve babalardan da beklentiler artıyor. Toplumun gelişmesi için öncelikle ailede demokratik bir yapı kurulması şart. Bunun yolu da anne ve babaların geçmişten gelen korku kültürü kalıplarından kurtulmaları ve onur eşitliğine inanan sağlıklı gelişmiş bireyler yetiştirmeleri… Geliştiren Anne-Baba olmak için kendinizi ve çocuğunuzu tanımanız, beklentilerinizi, niyetinizi keşfetmeniz; değerlerinizi ve aile ilişkinizi sağlıklı tutmanız önemli. Bilen, anlayan, seven gözlerle yaşama bakmak kendi elinizde… Güler yüzlü, sakin, güvenen, hayata, ailesine şükür duygusu içinde bakan bir anne, bir baba olmak çocuklarınıza verebileceğiniz en büyük armağandır. Çocuklar böyle bir armağanı hak ediyorlar. DOĞAN CÜCELOĞLU
-
Geliştiren Anne-Baba
Çocuğunuz bir kez çocukluk yaşayacak; bu dönemi onunla doya doya yaşayın. Bir anne, bana yolladığı mektupta şöyle diyor: “Çok yorgun ve sorumlulukların altında ezilmiş hissediyorum. Annem kendi dönemlerinde böyle bir yılgınlık hissetmediklerini, bu kadar sabırsız ve öfkeli olmadıklarını, bizi seyrederken bile yorulduğunu söylüyor.” Bir başkası da şöyle yazmış: “Otuz yaşında yaklaşık 4,5 ay sonra baba olacak bir baba adayıyım. Bugüne kadar geçen süre içinde baba olacağım düşüncesi üzerinde çok durmadığım için birçok şeyin farkında değildim. Ancak bugün bu düşünce üzerinde ilk adımımı attım ve daha ilk adımımda büyük bir eksik ile yola çıktığımı fark ettim. Bu sanki kutuplara keşfe giden kâşifin yanında soğuktan koruyucu kıyafetlerini almaması gibi bir hisse benziyor.” Yetişen her yeni kuşakla birlikte, onları yetiştiren anne ve babalardan da beklentiler artıyor. Toplumun gelişmesi için öncelikle ailede demokratik bir yapı kurulması şart. Bunun yolu da, anne ve babaların geçmişten gelen korku kültürü kalıplarından kurtulmaları ve onur eşitliğine inanan sağlıklı gelişmiş bireyler yetiştirmeleri… Geliştiren Anne-Baba olmak için kendinizi ve çocuğunuzu tanımanız, beklentilerinizi, niyetinizi keşfetmeniz; değerlerinizi ve aile ilişkinizi sağlıklı tutmanız önemli. Bilen, anlayan, seven gözlerle yaşama bakmak kendi elinizde… Güler yüzlü, sakin, güvenen, hayata, ailesine şükür duygusu içinde bakan bir anne, bir baba olmak çocuklarınıza verebileceğiniz en büyük armağandır. Çocuklar böyle bir armağanı hak ediyorlar. DOĞAN CÜCELOĞLU
-
Genç Adam ve Allah
Eğer kendini sık sık soru(n)lar ormanında uçmaya çabalayan minicik bir kuş gibi hissediyorsan, bil ki ben de öyle hissettim. İşte bu yüzden sana yazdıklarımı okumalısın! Ama yine de sen bilirsin.
Bu kitap, hayatını büyük ihtimalle bir bu kadar daha yaşayamayacak kadar yaşamış tecrübeli bir ‘dünyalı’nın, ilkgençlik çağlarında çok aradığı ama bulamadığı kitaplardan biridir ve Allah hakkında merakını giderecek bir şeyler söylemektedir…
-
Genç Bir Doktorun Anıları
Devrim zamanı Rusya… Karakışı aratmayacak kadar soğuk, kasvetli bir eylül günü, tıp fakültesinden yeni mezun olmuş bir doktor, şehirde çoktan unutulmuş geleneklerin ve boş inançların hüküm sürdüğü uzak bir kasabaya gelir. Devrim, büyük şehirlerin merkezlerinde hayatı ve zihniyetleri altüst ederken, bu genç doktor ülkenin ücra bir bölgesinde kadercilikle ve batıl inançlarla zorlu bir mücadeleye girişir.
Zor bir doğum, hassas bir cerrahi müdahale, uzaktaki bir hastaya ulaşabilmek için şiddetli bir kar fırtınasına rağmen göze alınan bir yolculuk, ağrılarını dindirmeye çalışırken morfinman olan bir meslektaş… Genç doktorun gündelik hayatında karşılaştığı bütün zorlu sınavlar, Bulgakov’un elinde olağanüstü güçlü bir anlatımla, dram sınırlarında gezinen bir dokunaklılıkta öykülere dönüşür. -
Genç Dava Adamlarına
Genç dava adamı; bir mücadele adamıdır. Şeytana, nefsine ve emperyalizme karşı sürekli bir mücadele içindedir.
O, bir özgürlük savaşçısıdır. Kula kulluktan, nefse kölelikten, malın, makamın, servetin ve şehvetin prangalarından kurtuluş için sürekli bir savaş halindedir.
O, Siyonizm’e başkaldırmayı, emperyalizme direnmeyi, faize ve sömürüye karşı mücadele etmeyi, haksızlık ve adaletsizliklere karşı sesini yükseltmeyi ve bozuk düzene karşı mücadeleye etmeyi de en büyük ibadet yani cihad olarak görür.
O, bu yolda sabrın, direnişin ve istikrarın anahtarının sağlam bir maneviyat olduğunun farkındadır. Bu nedenle namazlarını cemaatle kılmaya gayret eder. Her gün Kur’an’dan muhakkak bir bölüm okur. Dilini sürekli Allah’ın zikri ile ıslak tutar. Gözünü, haramdan korumaya özel bir gayret sarf eder. Yediğine içtiğine dikkat eder ki, sözü tesirli, işleri bereketli olsun. -
Genç Werther’in Acıları (Ciltsiz)
Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832): Alman edebiyatının dünyaca ünlü, en önemli yazarlarındandır. Hukuk eğitimi alan ve resim sanatına da ilgi duyan Goethe, doğa bilimleriyle de uğraşmış, araştırmalar yapmış, yazılar yazmıştır. Dünya görüşünü ve sanat anlayışını aktardığı Şiir ve Hakikat en dikkati çekici eserlerinden biridir. Ayrıca Roma Ağıtları, Faust ve pek çok eseri yayımlandığı dönemde büyük ilgi görmüş, yazarın yüzyıllar süren edebi ününü pekiştirmiştir. 1774 yılında yazdığı Genç Werther’in Acıları daha önce şiirleri ve oyunları yayımlanan Goethe’nin ilk romanıdır. Eser büyük bir ilgiyle karşılanmış ve 25 yaşındaki yazara kısa sürede bütün Avrupa’da ün kazandırmıştır.
devamını oku