Sehe 821–840 zwischen insgesmt: 3487

  • Dünyayı Durduran Kız – Soygunlar Kimin İşi

    Üç liralar, beş liralar, gümüş küpeler, cam bilyeler bir anda yok oluyorsa, dört bir yandan birbiri ardına kayıp haberleri geliyorsa, Huriye öğretmenin nişanında kayınvalidesinin taktığı kelepçe bilezik de yerinde yoksa bu işte bir iş var demektir! Bu işi de ancak tüm zamanların en tatlı, en minnoş, en cincin halk kahramanı çözer! Yani DDK! Yani ben!

    5,64
  • Dünyayı Gezen Ayakkabı

    Eski zamanlarda bir ayakkabıcı kırmızı tokalı bir çift kırmızı çocuk ayakkabısı yapmıştı. Ayakkabılar akşam olup ayakkabici uyuduktan sonra aralarında sohbet ederlerdi. Ayakkabı çiftinin biri, “Saraya gideceğiz görürsün,” dediğinde diğeri, “Olmaz, küçük sultanın ayakkabısı çoktur, bizi giymeyi unutur,” diye karşılık verirdi. O zaman köyde yaşayalım, derdi ilki. Beriki, “Çamurda tokamız pislenir,” diyerek isyan ederdi. Onlar fısır fisir sohbet ederken sabah olurdu. Bir gün, bıyıklı bir adam, kızı için ayakkabıları satın aldı. İşte bu hikaye de böyle başladı.

    7,90
  • Dünyayı Gezmek İsteyen Çorap

    Eski zamanlarda dünyayı gezmek isteyen bir çorap varmış. Çoraba beli ağrıyan bir ninecik yardım etmiş. Konakta yaşayan zengin bir hanım da yardım etmiş. Kervan sahibi bir tüccar da yardım etmiş. İyi kalpli bir derviş de yardım etmiş. Böylece çorabımız dünyayı gezebilmiş. Nasıl mı? Bu kitabın içinde anlatılıyor hepsi. Okumak ister misin?

    7,90
  • Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık

    “Aklınızın denizlerinde yüzen bir balık, kalbinizin kıyılarına vuran dalgalar yaratır.” Tebriz’de bir sokak çocuğu olarak yaşayan Emir için dünyanın bütün sesleri onun duyabildiği kadardı. Fakat iyi duyamayan kulakları, kalbinin hissetmesine veya zihninin hayaller kurmasına engel değildi. Tesadüfen gördüğü kırmızı balığın, hayatını değiştireceğinden tümüyle habersiz olan Emir, onu özgürlüğüne kavuşturmak isterken farkında olmadan kendisini balıkla özdeşleştirmişti. Kendi özgürlüğü, kırmızı balığın özgürlüğüne bağlıydı sanki. Annesiz babasız, yuvasız ve sevgisiz yaşamanın zorluğuna İran ile Irak arasında yıllardır süren savaş da eklenince sokaktaki yaşam artık daha tehlikeliydi. Hayallerinin ve umutlarının peşinde hayatının ışığını arayan Emir, korkunç bir savaşın gölgesinde uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkmak üzereydi. Düşperest serisi ve Canım Arkadaşım kitaplarının yazarı Özgür Balpınar’ın masalsı kaleminden, dünyayı olduğu gibi değil olması gerektiği gibi gösteren umut dolu bir hikâye.

    7,94
  • Dünyevileşme Her Yerden Aşk Kalpten Vurur

    ‘‘Aşk’’, Mü’mini bir alemden başka bir aleme götürür. Bu yüzden aşk dilinde sevgiliye ‘‘yar’’ denir. Sonra her şey gibi aşk da yardan ağyara düştü. Gönül, edeple girilen bir dergah olmaktan çıktı, bir kapısından girilip diğerinden çıkılan sahipsiz bir hana döndü. Şehvetten kurtulmanın adı olan aşk; şehvetin, şöhretin karargahı oldu. Aşk, makamından düşünce söz de mahallinden çıktı, meddahların dilinde menfaat devşirme aracı oldu. Dünya kendine gelsin, insan uyansın diye alimler, arifler ruhunu Kur’an-ı Kerim’den alan nice sözler söyledi. Bu uğurda nice bedeller ödendi; lakin söz mahallinde masruf olsa da menziline varamadı. Çünkü bu fetret, öncekilerden çok daha derindi. Ne lisan ne irfan ne de vicdan bıraktı insanda. Varlığı eşyanın fesadına mani olan tuz da bozuldu. Dünyaya baktık, aldandık, orada ebedi kalacağımızı sandık. Dikenden gül bitiren Allah Azze ve Celle bu kışı da bahara çevirmeye kadirdir. Makam, mevki, para, pul… Bütün bunların birkaç mevsimlik olduğunu anladığımızda ölümleri bırakacak Hayy ve Layemut/Ölümsüz olana aşık olacağız.

    9,09
  • Dürr ve Sadef Hz. Muhammed’in (sas) İlk Yedi Yılı

    Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem inci tanesiydi. Annesi Sadef. Dürr ve Sadef’in, Esmaü’l Hüsna ile çerçevelenmişti emsalsiz hayatları. Rahman’ın nazarı üzerlerindeydi. O’nun gözetimindeydiler. Hiçbir oğul annesini O’nun kadar sevmedi. Ve hiçbir anne, Âmine Hatun kadar, hayat yolunu kalpteki ateşten taşlara basarak yürümedi… Dürr ve Sadef, anne karnındayken bile olayların gidişatını değiştiren canımız ve cânânımız Sevgili Resul’ümüzün ve muhterem annesinin romanıdır.

    7,94
  • Düşerken

    “Bir sabah kimselere bir şey söylemeden, göç vaktini kaçırmış, suskun, yorgun ve kederli bir kırlangıç gibi alıp başını uzaklaştı. Biraz daha bekleseydi kanatlarında o dermanı bulamayacaktı. Umut niyetine sırtında taşıdığı bir çift kanat, zaman geçtikçe zayıflayacak, gitgide çürüyecek ve ruhunu zehirleyen bir belaya dönüşecekti.”

    Düşerken, başka dünyalardan bir kadınla bir erkeğin zamansız karşılaşmasını ve giderek karmaşıklaşan yol hikâyesini anlatıyor.

    “Nereye?” diye düşünmeden gitmek isteyenlerin varabilecekleri tek yer geçmişleridir.

    Tarık Tufan’ın çok katmanlı kurgusu ve ustalıklı anlatımıyla gün yüzüne çıkan Düşerken, uyumsuzluğun, arayışın, kapanmamış yaraların ve bir dizi keskin hesaplaşmanın romanı…

    ( function () { const contact_forms = document.getElementsByClassName('contact-form'); for ( const form of contact_forms ) { form.onsubmit = function() { const buttons = form.getElementsByTagName('button'); for( const button of buttons ) { button.setAttribute('disabled', true); } } } } )();

    10,24
  • Düşün-me Konuş-ma Yap-ma

    Düşün mü, konuş mu, yap mı? Ne yapacağını bilemiyor insan. Ne yapacağını belirleyemiyor. Yapıp ettiklerimiz gerçekten hür irademizle verdiğimiz kendi kararlarımız mı? Kendi zihin dünyamızın öz üretimi üzerinden mi yoksa beynimizi çepeçevre saran algı kuşatması üzerinden mi konuşuyoruz ya da yapıp ettiklerimiz tamamen bize mi ait? Hayatımız kendi ellerimizde mi yoksa kendi ellerimizden akıp giden varlığımızı mı izliyoruz? Yoksa birileri bizimle dalga mı geçiyor? Aklımızla alay ederken keyif kahvesi mi içiyorlar? Düşünme, konuşma ve yapma derken ne anlamamız gerekiyor. Aklımızı kullanalım mı yoksa tam tersini mi yapalım? Geçim derdinden başka derdimiz olmasın mı? Kendi gemimizi kurtarmaktan başka düşüncemiz olmasın mı? Sadece işimize gelen şeyleri mi konuşalım? Eğer bir şey çıkarımıza değilse asla yapmayalım mı? İnsan bazen gerçekten bilemiyor. Bazı şeyler üzerine biraz düşünmek istemez misiniz? Yeniden ve tekrar, ardı ardına, bir kez daha düşünmek, biraz dinlendikten sonra tekrar düşünmek insanın en büyük ihtiyacı olsa gerek. İnsan her dönemde hatalı olduğunu, yanlış yerde durma ihtimali olduğunu unutmamalı. Her şeyin yolunda gittiğini düşündüğümüz zamanlar, hayatımızın en büyük hatalarını yaptığımız dönemler olabilir. Olan biten ne varsa, her şeyi tekrar gözden geçirmek istemez misiniz?

    6,79
  • Düşün! Bir de Sağlıklı Düşün! (Lise ve Yetişkin Düzeyi)

    Aklı Başında İnsan Düşünmek nedir? Ömrümüzün mimarı olan düşüncelerimize gelişigüzel tâbi mi oluruz? Yoksa düşünce, eğitilebilir, geliştirilebilir, sağlamlaştırılabilir bir şey midir? Bilgi nedir, malumat ne, varsayım ne? Hakikat nedir, hayal ne? Elinizdeki kitap, bu sorulara cevap aramak için yazıldı. Sağlıklı düşünme, bireyin yaşamı aklı başında bir şekilde sürdürmesi ve yaşamına anlam vermesi demektir. Aklı başında insan: • Gerçekleri araştırma yaparak keşfeder. • Her konuda kesin yargılar vermekten kaçınır. • Desteksiz genelleme eğilimine karşı koyar. • Kendi istiyor diye doğrunun yanlış, yanlışın doğru olmayacağının farkındadır. Bu sebeple, korkuyor ve kaygılanıyor olsa da gerçeklerle yüzleşir. • Doğruluğun kaynağının kendi olmadığını bilerek, insanlarla iletişim kurmaktan, onları dinlemekten, onlardan öğrenmekten uzak durmaz. • Duygularını inkâr etmez, onların bir sebeple meydana geldiklerini bildiği için o sebepleri düşünür. Sağlıklı düşünme konusunda bir farkındalığın oluşması fikrini sahiplenen bu kitabın, okurun düşünce ufkunda aydınlık bir yol açması ümidi ile…

    4,90
  • Düşünce Gücüyle Tedavi

    Düşündüğünüz her şeyin, yaşayacağınız her şeyin belirleyicisi olduğunu hiç düşündünüz mü?
    Louise Hay “Düşünce Gücüyle Tedavi” adı altında kaleme aldığı kitabında bu düşünceden yola çıkarak yepyeni bir dünyanın kapılarını açıyor. Bu öyle bir dünya ki sevginin ve özgüvenin temelleri üzerine kurulu. Ve sevgiyle özgüvenin başaramayacağı hiçbir şey yok. Kitabı okumaya başladığınız anda, gerçekten bir şeylerin değişmesi gerektiğini farkediyor ve olumlu bir değişim içine girdiğinizi hissediyorsunuz. Bu bir tür düşünce tedavisidir. İyi, olumlu ve gerçek. Bugüne kadar başınıza gelen tüm olumsuzlukların ve hastalıkların, kendi kendinize ürettiğiniz olumsuz düşüncelerden kaynaklandığını söylüyor. Hay. Bundan sonra yaşayacaklarınızın sizi memnun etmesini mi istiyorsunuz? Bu kitabı okuyarak bir başlangıç yapabilirsiniz. Kendinizi bu dünyaya çile çekmeye ve mutsuz olmaya gelmiş bir zavallı insancık olarak değil; seven, sevilen ve mutlu olmaya layık bir canlı olduğunuz için görderilmiş bir pozitif enerji olarak düşünün.

    9,09
  • Düşünce Sizsiniz

    Çağımızın İbni Sina’sı: Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın
    “Bütün İslam aleminin medarı iftiharı olan İbni Rüşt’ler, İbni Sina’lar, İmam Gazali’ler, Farabi’ler gibi yüksek düşünceli simaların milletimizin ulema sınıfı içinde nurlu beyinleriyle mevcudiyet arz edeceklerine eminim.” Gazi Paşa, Konya Sultani Mektebi’nde Nutuk, 22 Mart 1923
    Muhterem İsmail Hakkı Aydın hocamız her ne kadar Beyin Cerrahisi alanında uzmanlaşmış bir Tıbbiyeli ise de kendileri kurucu 20 düşünürümüzün en seçkinlerinden olan Buhara doğumlu Türk tıp adamı İbni Sina (980-1037) gibi çok yönlü tıp insanlarının çağımızda yaşayan temsilcisidir.
    Nasıl İbni Sina; Felsefe, Tıp, Astronomi, Kimya bilimlerinde çığırlar açmış ise, Hocamız da İbni Sina gibi Tıp adamlığının yanı sıra, yazar, düşünür ve bilim insanıdır, hattat ve şair olarak da eserleri mevcuttur. Güfteler (klasik Türk musikisi), şiirler, hat çalışmaları, karikatür, musiki felsefesi, nörofilozofi, edebiyat ve teoloji alanlarında kitaplar (hekimlik), konferanslar ve söyleşiler ile bizlere AYDIN’lığını yansıtmaktadır.
    Düşünürlerimiz arasında pek de rastlanmayan bir meziyet olarak da hem doğu (Arapça, Farsça) hem da batı (Fransızca, İngilizce) dillerini bilmektedir
    Hocamızın beslendiği kadim kökler; Farabi- İbni Sina- Gazali çizgisindeki 250 altın yıldır (870- 1111), Horasan Aydınlığı’nın ışıttığı “Tefekkür Medeniyeti”mizdir.
    Hocamız ülkemizde pek rastlanmayan bir ekolün de temsilcisidir. Ayrılmaz bir ikili olan İlim (Din) ile Bilimin kopukluğunu gidermiştir; her birini birlikte yaşamaktadır.
    İnsansız Hava Araçları’nı (İHA) ülkemiz İsmail Hakkı Aydın’da (İHA) simgeleşen Beyin Gücü ile geliştirmektedir.
    Beyin Gücü, “Bey”lerin Gücüdür, Bey olabilenlerin, Beylik olmayanların rahmani, üretken ve enerji dolu gücüdür.
    Gazi Paşa (1881-1938) ile Gazi Yaşargil Hoca’nın (d.1925) mükemmel bir sentezidir Muhterem Hocamız İsmail Hakkı Aydın.
    Hocamızdan bir özdeyiş ile düşüncelerimizi nihayete erdirelim.
    “En büyük hazinemiz olan beyin. İnsanı farklı yapan ne geni ne kromozomu ne de aklıdır. Beynidir, Beyni!”
    Levent Ağaoğlu

    10,24
  • Düşünceler -1/ Kavramlar

    Biz, insanî olguda, marksizmin ve her türlü materyalizmin zıddına, ruhî faktörü altyapı, temel olarak kabul ediyoruz. Maddî – ekonomik faaliyetler bunun bir sonucu ve yansıması, netice itibariyle üstyapısını teşkil ederler. Ayni iklimde, medeniyetçe yükseliş ve alçalış dönemlerinin olması başka türlü açıklanamaz. Bize, medeniyet, bir ideali olan insanların büyük fedakârlıklarla gerçekleştirdikleri bir harekettir. “İdeal” ve “fedakârlık”, “özveri” ise, maddî faktörlere aykırı ve karşıt terimlerdir. “Fayda” faktörü medeniyette bir amaç değil, bir araçtır. İnsanların “iyi yaşama” istekleri, düşünülürse, bir amaç değli, asıl amaçlarını gerçekleştirmede bir araçtır. Ama, amaca bitişik bir araç bulduğundan, bir yanıltışla, kimi insanlara amaç gibi gözükebilir. (Kitap’tan sf.8)

    6,79
  • Düşüş

    Albert Camus çağdaş düşün ve yazın dünyasındaki saygın yerini yalnızca oyunlarıyla da, yalnızca Sisifos Söyleni ve Başkaldıran İnsan’la da alırdı belki. Ama Camus’yü Camus yapan öncelikle anlatı yapıtlarıdır, Yabancı (1942), Veba (1947) ve Düşüş’se (1956) bu yapıtlar arasında üç büyük doruktur. Ancak, kimi yazınseverler bu üç başyapıt arasında daha çok Düşüş’ü yeğlerler. Bu kitap, herhangi bir düşünce ya da savı özellikle öne çıkarmaya çalışmadan, yalın bir anlatım ve özgün bir kurgu içinde, zengin bir düşünce ve duygu yüküyle, çağdaş dünyayı ve insanlarını derinlemesine sorgulayıp yargılar, çirkinliklerini ve düşkünlüklerini sergiler. Ama, aynı zamanda, bu dünyada yaşayan, dolayısıyla şu ya da bu biçimde, şu ya da bu ölçüde onun sorumluluğunu taşıyan bireyler olarak tek tek her birimize bir ayna tutar, eski avukat Jean-Baptiste Clamence’ın öyküsü aracılığıyla, bize kendini tehlikeye atmadan yaşayanların, yani hepimizin ve her birimizin benzersiz öyküsünü anlatır. Düşüş’ün yayımlanmasından bir yıl sonra Camus’nün Nobel Ödülünü kazanması bir rastlantı olmasa gerek.

    4,90
  • Dutlar Yetişmedi

    Kemal Tahir, şüphesiz ki edebiyatımızın en önemli isimlerinden biri. O, yazdığı tüm eserlerde insana bakan, onu evvela anlamaya ve elbette okura anlatmaya çalışan ve bunu hakkıyla yapan nadir yazarlardan. Dutlar Yetişmedi, çoğunlukla romanlarıyla tanıdığımız bu büyük yazarın öykülerinden oluşuyor. Bizi oluşturan ne kadar değer, duygu ve erdem varsa onları işliyor Kemal Tahir. Okur bu öykülerde Kemal Tahir’in insana bakışını, toplumsal duyarlılığını ve hepsinden öte dil hassasiyetini görecek.

    7,94
  • Duvarın Ardı Dünyanın Son İnsanları

    Yaşanan nükleer savaş sonrası bir yaşlı bakım merkezine sığınıp hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışan bir avuç insan… Bu merkezi yöneten Hugo ve askerleri… Yok olmanın kıyısındaki insanların sıfırdan başlayan bir yaşam mücadelesi… Açlık, yoksulluk, esaret, teknolojik cihazlardan yoksunluk… Uygarlığın en üst seviyesindeki dünya nükleer savaşla nasıl tepetaklak olur? Peki ya savaştan önceki dünyayı neredeyse hiç görmemiş biri, telefonun ya da internetin ne olduğunu nasıl anlayabilir ya da nârenciye bahçesi ve gelincikli bir yamacın kokusunu nasıl bilebilir? Enkaza dönmüş bir dünyada yaşlı bakım merkezinde kalanlar gerçekten güvende midir? Bu bir hayatta kalma, dostluk ve aile hikâyesidir.

    9,90
  • Duvarın Arkasında Ne Var?

    HİÇBİR DUVAR MUTLU OLMAK İÇİN ENGEL DEĞİL… Bir gün çocuk, her günkü gibi bahçede oyun oynuyor, hayaller kuruyordu. Birden gözü karıncalara takıldı. Duvarın arkasına geçiyorlardı. Kocamandı duvar. Tabureleri üst üste koyup üstüne çıksa bile duvarın arkasını göremiyordu. Merak etti, düşündü, heyecanlandı… Boya kalemlerini, düşüncelerini, hayallerini yanına aldı ve çizmeye başladı. Böylece duvarın arkasında ne olduğunu görebilecekti… Sahi Duvarın Arkasında Ne Var’dı? Duvarın Arkasında Ne Var? bir çocuğun merak duygusunu destekleyen ve duyularıyla keşfetmesini sağlayan masalsı bir hikâye…

    9,09
  • Duvarları Gıdıklanan Okul / Yeşil Kafalar 2

    Serinin birinci kitabı Ormanı Yemek Yasak’tı. Bu da serüvenin ikinci perdesi. Okulun duvarları mı gıdıklanırmış? Hatta duvar nasıl gıdıklanır? Gıdıklansa bile kim gıdıklar ki? Hem de neyle gıdıklayacağız? Şimdi şaşkınlıktan göğe kadar açılmış o ağzınızı bir kapayın bakalım. Evet, duvarlar da gıdıklanır. Bu bir yatılı okulun asık suratlı duvarları bile olsa öyle. Üstelik kitapta gıdıklanan duvarlardan daha da fazlası var. Çiçeklere doğum günü partilerinin düzenlendiği, tavukların dergilerin genel yayın yönetmeni olduğu, müdürlerin şimşek gibi çaktığı, Vikinglerin okulu bastığı, gezegenlerin bowling oynadığı, Güneş’te çay demlendiği, hayvanların ve bitkilerin insanlara mektup yazdığı, bol bol ağlanıp gülündüğü korkulu, heyecanlı ve yeşil bir hikâye bu. Kamuflaj kıyafetlerinizi, üfürükle çalışan boru tüfeğinizi, çadırınızı, uyku tulumunuzu, içine ateş böcekleri koyup fener yapacağınız cam kavanozunuzu, oltanızı, baykuşları gözleyeceğiniz gece görüş dürbününüzü, pusulanızı, merceğinizi, düdüğünüzü, çakmak taşınızı hazırlayın ve yiyecek stoklarınızı kontrol edin! Çünkü kitabın sayfaları arasına kamp kurmaya gidiyoruz. Hazırsanız, başlayalım.

    8,90
  • Duygu Dünyamızın Fiziksel Etkileri

    “Sağlıklı hayat için özgün çözümler” İnsan, kendini tanımadan duygularının bilincine varamaz. Kendini tanıyan insan, aslında duygularını tanır. Böylelikle de hastalıklara sebebiyet verebilecek duygular kontrol altına alınabilir ve “kendi kendine tedavi” süreci başlamış olur. Bu açıdan bakıldığında toplumda sık sık kullanılan “İnsanın en iyi doktoru kendisidir.” sözünün önemi de bir kez daha anlaşılır. Bu kitapta, duyguların hastalıklara uzanan yolculuğuna dair bilgiler edinilebileceği gibi hangi duyguların hangi hastalıklara yol açacağı ile ilgili detaylı açıklamalardan da istifade edilebilir. Kitapta, sadece duygu-hastalık ilişkisi üzerinde durulmayıp aynı zamanda duyguların neden olduğu hastalıkların yine aynı şekilde yani duygular aracılığıyla tedavi edilebilirliği ve bunun “nasıl” yapılabileceği hakkında bilgilere de yer verilmektedir.

    7,94
  • Duygular

    Duyguların dünyasına bir yolculuk… Göze görünmeseler de duygular güçlü ve gerçektir. Çocuklar bu kitabın her bir sayfasında farklı bir duygunun kapısını aralayacak. Herkes birbirinden farklıdır ve duyguları da aynı değildir. Kendinizi başkalarının yerine koyup onların nasıl hissettiğini anlamaya çalışın.

    9,09
  • Duygusal Eğitim

    XIX. yüzyıl Fransız edebiyatının başyapıtlarından biri sayılan ve XX. yüzyıl romanını şekillendiren, hatta çağdaş romanın öncüsü olma niteliğini taşıyan Duygusal Eğitim, arka planında Flaubert’in en ince ayrıntısına kadar gözlemleyip analitik bir zekâyla kusursuzca aktardığı Temmuz Monarşisi, 1848 Devrimi ve II. Cumhuriyet dönemiyle tarihçilerin de başvuru kitaplarından biri olmayı başarmış bir yapıttır. Paris’e eğitim almak üzere gelen on sekiz yaşında taşralı bir genç olan Frédéric Moreau’nun, sanatı, siyaseti, dostluğu, iktidar hırsını ve saf aşkı öğrenip deneyimlemesinin; monarşi, cumhuriyet ve imparatorluk arasında gelgitler yaşayan Fransız toplumunda kendine bir yer edinme arayışının, başka bir deyişle kayıp bir gencin hikâyesidir. Zengin bir sanat tüccarının eşi olan Madam Arnoux’ya duyduğu aşk ve içinde yaşadığı dünyayla kurduğu ilişkiler sonucunda, birer birer yanıp kül olan hayallerin ve yanılsamaların büyüttüğü Frédéric’in hikâyesi, aynı zamanda yürekleri hınçla dolu tüm gençlerin de hikâyesidir.
    devamını oku

    9,09