Sehe 261–280 zwischen insgesmt: 3487

  • Aylak Adam

    Düşünüyordu: “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı, yayınlandığı günden bu yana edebiyatımızın en sevilen, üzerinde en çok tartışılan romanlarından biri oldu. Roman, 60’lı yılların başında bizimle birlikte tüm dünyada da konuşulmaya başlanan kentli aylak aydın bireyi konu alıyordu. Bugün artık çağdaş klasiklerimiz arasında yer alan Aylak Adam’ın dikkat çektiği entelektüel sorunlar güncelliğini koruyor. Yeni kuşaklar için, yeni baskısıyla Can Yayınları’nda.

    7,94
  • Aysel

    Halit Ertuğrul, her gün sayısız mektuplar alan bir yazar. Bu mektuplarda müthiş olaylar, çeşitli anılar ve dönüş hikayeleri yer alıyor. Mektuplar; başı boş, perişan, bitkin ve günahlara bulanmış hayatların nasıl kurtulup, imanla buluştuğunu, yüreklerin nasıl huzurla dolduğunu ve gözlerin nasıl yaşlar döktüğünü dile getirmektedir. Elinizdeki AYSEL isimli kitap da, böyle bir mektuptan oluşuyor. Öksüz ve yetim kalmış, yetiştirme yurdunda büyümüş, insafsız insanların ve art niyetli kişilerin elinde gençliğini harap etmiş bir genç kızın, akılları durduran hayat mücadelesi ve sonunda amansız kanser hastalığı… İntihar edip, kurtulmayı isterken, gönlüne doğan, içini aydınlatan iman ışığıyla müthiş bir dönüş, ibretli bir son. İnsan ilişkilerini, gençlik problemlerini, toplumsal yozlaşmayı sorgulayan bu kitap, intihar etmek üzere olan bir kızın kurtuluşunu anlatmaktadır.

    6,79
  • Baba Olma Sanatı

    Bu çalışmadaki amacımız babaları eleştirmek değil, ailedeki rollerini hatırlatmak ve çocuk eğitimi konusunda babalara yardımcı olmaktır. Kitabımızı okuyan babalar, çocuklarına zaman ayırır, sevgilerini gösterir, koruyucu güçleriyle arkalarında olduklarını hissettirir, böylece (özellikle çalışan) annelerin yükünü paylaşırlarsa, biz de amacımıza ulaşacağız ve bundan mutluluk duyacağız.

    7,94
  • Babaannem Geri Döndü

    Dedemin Bakkalı ve Abartma Tozu kitaplarıyla her yaştan yüz binlerce çocuğun en sevdiği yazarlardan biri olan Şermin Yaşar’ın son kitabı Babaannem Geri Döndü yine bol bol ironi, kahkaha ve katıksız sevgi içeriyor. 7’den 70’e tüm okurların sayfalarında kendilerinden bir parça bulacağı Babaannem Geri Döndü, aslında son derece tonton ve şefkatli bir babaanne olan Hasibe Hesapoğlu’nun hiç beklenmedik bir şekilde çocuklarının evine yerleşme macerasını anlatıyor. Torununun ağzından dinleyecek olursak olaylar tam olarak şöyle gelişiyor: Her şey babaannemin âniden kapıda belirmesiyle başladı. Ayağında pateni, üstünde balerin eteği ve pembe saçlarıyla bir babaanne ancak bu kadar kapıda belirebilirdi! Neredeyse bir barınağı dolduracak kadar evcil hayvanın yanı sıra legolar, yapraklar, taşlar, hayalî bir arkadaş ve daha bir sürü tuhaf şeyle dolu 15 valiziyle bize yerleşmeye karar verdi! İnsanın babaannesinin yaramaz bir çocuğa dönüşmesi çok acayipti. Bazen oturup bağıra çağıra ağladı, bazen de olur olmadık kahkahalar attı! Kıyafetleri de arkadaşları da fikirleri de oyuncakları da birbirinden garipti. Babaannem yüzünden ne uyuyabildik ne oturabildik ne de eğlenebildik. Tek istediğimiz eski tonton, şefkatli babaannemizdi. Gerçek babaannemi o kadar özlemiştik ki… Ve tam da artık ümidimizi kestiğimiz anda işler değişti. Ne mi oldu? Babaannem geri döndü!

    9,09
  • Babam ve Ben Çocuk Babanın Sırrıdır

    Hiç aklınıza geldi mi, acaba danışanların derdine derman olan, ruhlarına dokunan, yüreklerdeki sökükleri diken ve ailelere yön gösteren ruh sağlığı uzmanlarının kendi babalarıyla ilişkileri nasıldı? Nasıl bir çocukluk geçirmişlerdi? Kendilerini yetersiz hissettiklerinde nelere sarıldılar? Özgüven eksikliği yaşadılar mı, kalpleri kırıldı mı, onların da canları acıdı mı?
    Onlar da babalarına benziyorlar mıydı? Babalarından aldıkları davranış kalıplarını kendi çocuklarına yansıttılar mı? Yaşanan sorunların ne kadarı geçmişten, ne kadarı bugünden kaynaklanıyordu?

    Sevilay Acar, Babam ve Ben’de Prof. Dr. Özcan Köknel, Prof. Dr. Kemal Sayar, Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Pedagog Ali Çankırılı’yla yaptığı sohbetlerle onları çocukluk yıllarına götürüyor. Bugün her biri psikiyatri ve pedagoji alanında uzman olan isimler çocukluk yıllarına dair içten paylaşımlarda bulunuyor, sadece kendi tecrübe ve hikâyelerini paylaşmıyor, adeta “yalnız değilsiniz” diyerek okurları da bu yolculukta cesaretlendiriyorlar.
    Böylece geçmişi pek çok yönüyle ele alırken bugünün “baba figürü”ne ve baba-çocuk ilişkinin hassas noktalarına temas ediyorlar ve ortaya hem onların çocukluk yıllarının hem de günümüzün toplumsal yapısıyla ilgili bir tablo çıkıyor.
    Babam ve Ben, sevgisini göstermek isteyen, ilgi bekleyen, duygusal çatışma yaşayan, belki de sadece yaşadıklarını tebessümle hatırlayan bütün okurlar için…
    Baba, Türkiye’nin geleneksel doğasıdır, oğul modern tecrübe. Emniyet ve risk. Onay ve özgürlük. Kalmak ve gitmek. Oğul gider, ama tam gidemez, bir yönüyle kalır. Tıpkı acılı yurdumuz Türkiye gibi. Orada ama burada. Modern ama geleneksel. Batı’ya yüzünü dönmüş, ama Doğulu. Babaların ve oğulların hikâyesi Türkiye’nin iki yüz yıllık tarihidir. Üstelik, baba ve oğul arasında çatışma varsa, orada bir galip bulmak zordur.

    gizle

    10,24
  • Babamın Battaniyesi

    Sara Şahinkanat’ın kıpır kıpır kaleminden tekrar tekrar okunacak bir hikâye daha.

    Evde canınız çok mu sıkıldı?
    Zaman geçmek bilmiyor mu? Olsun.

    İki kardeş babalarının battaniyesiyle öyle eğleniyorlar ki, zaman neşeyle akıp gidiyor, şiş göbekler iniyor. Bu battaniye başka battaniyelere benzemiyor, türlü türlü maceraya götürüyor. Babanın müthiş hayal gücüyle canlanan battaniye çocukların rengârenk hayalleriyle bir araya geliyor. Babalar çocuklarıyla böyle vakit geçirirse, maceralar bitmez tükenmez.
    Çocuklarla hep anneler ilgilenecek değil ya?
    Babayla yaşanan maceralar bir harika.

    6,79
  • Babasının Süsü Hz. Zeyneb

    Hz. Zeyneb, Efendimizin (a.s.m.) ilk goncası, “babasının süsü”ydü. Dünyanın en mükemmel anne-babasının terbiyesi altında vahiy atmosferi içinde büyüdü. Gençlik çağının başlarında annesinin davetiyle ilk Müslümanlardan olma şerefine erdi. Mekkeli müşriklerin baskı ve işkencelerine aldırmadan İslam davet mücadelesinde aktif olarak yer aldı. Eşsiz bir cesaretle babasına yardıma koşarak müşriklerin karşısına kahramanca dikildi. En zor imtihanlardan geçti ama imanından asla taviz vermedi. işkencelere maruz kaldı, devesinden düşürülerek karnındaki çocuğu katledildi. Alemlerin Efendisi olan babası, “O benim en değerli kızımdır. O benim için yaralandı” buyurarak onu taltif etti. Eşini çok sevdi. Ama bu sevgi onu inancının gereğini yapmaktan alıkoymadı. Çok arzu ettiği halde eşinin İslam’a karşı mesafeli duruşu onu iki sevgi arasında bıraktı. İkisinden de vazgeçmedi. Onun payına hep hasret, hüzün ve gözyaşı düştü. Sabrı, sebatı, aklı, feraseti ve cesareti sayesinde ikisini de kazandı.

    9,09
  • Babaya Mektup

    Kafka’nın babası Hermann Kafka’ya Kasım 1919’da yazdığı bu mektup, alıcısına hiçbir zaman ulaşmadı. Yazarın yapıtlarına ve esin dolu dünyasına adım atmak için mükemmel bir giriş metni olan mektup, aynı zamanda 20. yüzyıl edebiyat tarihinin büyük itiraflarından biri sayılabilir.
    Kafka, suçlayıcı bir tonla hafif bir ironinin birbirine karıştığı mektubunda, babası tarafından kabul görme talebini dillendirir. Aslında babasıyla arasındaki yabancılaşma ve iletişimsizliği, yapıtlarının çoğunda kendine mesele edindiği daha geniş kapsamlı varoluşsal bir açmazın parçası olarak görüyordu. Yazar evliliğe ve yetişkin bir erkek olmaya hazırlanan Georg Bendemann adlı karakterinin babası tarafından ölüme mahkûm edildiği Yargı adlı öyküsünde olduğu gibi, evlenememesinden ve yetişkin olamamasından babasını sorumlu tutuyordu.
    Başarılı bir işadamı olan Hermann Kafka’nın oğluyla ilişkisinde, işlerini devam ettirecek tek erkek evladına yönelik geleneksel beklentisi belirleyici olmuştu. Bu, yeni oluşmuş ataerkil Yahudi orta sınıfının yaşadığı tipik baba-oğul çatışmasının yaygın bir örneğiydi aslında.

    4,49
  • Babaya Mektup

    Kafka’nın 1919’da babası Hermann Kafka’ya yazdığı ama yerine ulaşmayan bir metin bu. Dolayısıyla eleştirmenler arasında Babaya Mektup’un gerçekten bir mektup mu yoksa kurgu mu olduğu konusu çok tartışıldı. Almanca aslından Türkçeye çevrilen Babaya Mektup, dünya edebiyatının en önemli isimlerinden Franz Kafka’nın en mahrem ve duygu dolu düşüncelerini yansıtıyor.

    4,49
  • Bacıdan Bayana İslamcı Kadınların Kamusal Alan Tecrübesi

    Bacı’yı tanımlarken Cihan Aktaş, “Anadolu insanı için sosyal hayatta akraba veya akrabalık dışı kadın ve erkek ilişkilerinin sıcak, masum ve güvenilir yönü” diyor. En sağdan en sola kadar, Anadolu’daki eylemci hareketliliğinde her türlü mahremiyet sorununu ortadan kaldıran sihirli bir kelime. Aktaş bu kitabında, İslâmcı kadınların geçirdiği evrimleşme sürecini masaya yatırıyor ve İslâm âleminin iki önemli merkezi olan İran ve Türkiye’nin farklı ve zıt modernleşme modellerinin Müslüman kadınları nasıl etkilediğini ve İslâmcı kadınların kamusal alanlara çıkışlarından nasıl etkilendiğini anlatıyor.

    8,90
  • Bağımlılık Sanal veya Gerçek

    Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Uzman Dr. Serdar Nurmedov’dan çağımızın en mühim problemlerinden biri olan bağımlılık konusunda en yeni bilimsel gelişmeler ışığında hazırlanmış bir kitap. Bağımlılığı “tedavisi olan bir beyin hastalığı” olarak niteleyen Tarhan, konuyu sebepleri, koruyucu faktörleri ve her geçen gün gelişen tedavi yöntemleriyle etraflı bir biçimde inceliyor. Nurmedov’un katkısıyla sadece alkol ve madde bağımlılığı değil, gerçek veya sanal her türden bağımlılığın gelişim seyri ve tedavi aşaması detaylı olarak ele alınıyor. Kitabın sonuna eklenen anket ve ölçekler okuyucunun “bağımlılık”la kendisi arasındaki mesafe konusunda içgörü kazanmasını sağlıyor. Bugün neredeyse hepimizin hayatının bir parçası haline gelen bilgisayar oyunları ve sanal paylaşım sitelerinin yanı sıra, alışveriş ve istifleme çılgınlığı ve kumar bağımlılığı da kitabın esaslı uyarılarda bulunduğu konular arasında yer alıyor.

    11,90
  • Bağırmayan Çocuklar

    Merhaba anneciğim, Benim, yavrun. ‘Kim olduğunu zaten biliyorum’ deme. Çünkü bence henüz yakından tanışmadık seninle. Beni tanımak için yeterince çaba sarf etmedin bence. Eğer tanışmış olsaydık ağladığımda, inatlaştığımda, korktuğumda, tepki gösterip öfke duyduğumda sana bir şeyler anlatmaya çalıştığımı fark ederdin. Hareketlerime değil, onların altındaki asıl sebebe odaklanırdın. ‘Beni üzmek için yapıyor’, ‘Sırf benimle inatlaşmak için uğraşıyor’ diye düşünmezdin o zaman… Her davranışımın altında masum bir ihtiyaç olduğunu hissederdin. İşte artık seninle tanışalım diye, bu kitabı bırakıyorum ellerine… Beni tanıdıkça daha da çok seveceğini, gelişimime destek vereceğini, elimden tutup hayat yolumda birlikte yürüyeceğini biliyorum. Ve yaptığın ya da eksik kaldığın her bir yönünle birlikte, seni çok ama çok seviyorum.

    10,24
  • Bağlaçlı Yazılar: Bir Dava Usûlü Denemesi

    Mücadele mecralarının en önemlilerinden biri fikir mecrasıdır. Zira insanoğlu akledip fikretmekle gerçekliği çözümleyebilmekte ve kendi farkındalığını oluşturabilmektedir. Bu çerçevede fikir, hayatta en kıymetli olan husustur. İmana götüren şey de kalp ile akletmek/fikretmektir. Ayrıca insana en fazla değer katan ve haz veren şeyler; anlamak, tanımlamak ve yorumlamaktır. Geçmiş müktesebatın ve “yeni”nin farkında olan bir düşünce gayretiyle, fikir süzülüp akmaya ve dünya görüşü şekillenmeye başlayacaktır. Hedef, mütekâmil bir dünya görüşüne fikir gayretiyle erişmektir. İlim ve fikirle birlikte dava derdinde olmak ise daha üst bir hedeftir. Bir üst hedef olarak bu üçlü, bir bütün oluşturmaktadır: İlim, fikir ve dava.

    6,79
  • Bağlanma

    “Dostluk, karşılıklı birbirine bakmak değil, aynı yöne birlikte bakmaktır” der Exupéry. Yapayalnız dolaşıyor bu çağın insanı. Çünkü birlikte yürüyecek kadar güvenmiyor kimse birbirine. İnsanları birbirine sevdirmek gerekiyor öncelikle, bunun için. Resmî öğreti önce güveni sarstı Türk ulusunda. Böylece eylemsizliğe itti onu. Nasıl birlikte yürünür güven olmadan? Herkes kendi dışında birinden gelen şeylere karşı bir güvensizliğe itilmiş ki konuşmalarda karşılıklı sözlerin birbiriyle ilintili olduğu görülmüyor dense çok olmaz sanırım. Kişiler devletten gelene karşı da kuşkulu, kişilerden gelene karşı da. Ama, ne gelirse gelsin. Her şeye karşı. Güven olmazsa dostluk olur mu? Dostluk olmazsa bağlanma olur mu? Bağlanma olmazsa eylem olur mu? Tarihte örnekleri var; bakalım tüm devrimlere, eylemlere: hangi temel değerlere, yöntemlere yaslanıyor? Nuri Pakdil’in “Fethi Gemuhluoğlu’nun Büyük anısına” yazdığı ‘Bağlanma’ kitabı bir de bu yaklaşımla okunmalı. / Ömer Doğru

    6,79
  • Bağlanma Günlüğü

    Hatice Kübra Tongar’dan Mutlu Ailelere!
    Bu günlük değişimin, gelişimin ve ‘ailece’ daha huzurlu günlere yürümenin başlangıcı olsun niyetiyle hazırlandı.

    Bu günlük değişimin, gelişimin ve ‘ailece’ daha huzurlu günlere yürümenin başlangıcı olsun niyetiyle hazırlandı. Evliliğimiz -Rabbimizin tarifinde olduğu gibi- bize ‘huzur’ versin, anneliğimizle birlikte becerilerimiz, farkındalığımız ve kalbimiz de büyüyebilsin duasıyla sana ulaştı.
    Her bir sayfada kendi iç yolculuğumuzu besleyen, farkındalığımızı geliştiren, gözümüze tefekkür gözlüğü iliştiren, geçmişe dair acılarımızı ve hesaplarımızı temize çeken teknik ve uygulamalar; yavrumuzla bağımızı güçlendirecek ‘Bağlanma Temelli’ oyunlar var.
    Teknik ve uygulamalara düzenli bir şekilde devam ederek ‘kendimizle’; günlük oyunları oynayarak ‘yavrumuzla’ ve ‘ailemizle’ yeniden güvenli bir bağ kuracağız. Günlük esma zikirlerini çekerek, Yaratanımızla (cc) bağımızı güçlendirmeye talip olacağız. Ve o gün yaşadığımız deneyimleri, hissettiğimiz duyguları, değişimleri ve gelişimleri günlüğümüze not ederek, gün be gün gelişen tekamül yolculuğumuzu takibe çıkacağız.
    O zaman hazır mıyız fıtratımızdaki özü, ailemizdeki güzelliği, annelikteki muhabbeti keşfetmeye? Haydi hep birlikte aşk ile; ‘Niyet ettik niyet eyledik değişime, gelişime, ailece güzelleşmeye…’

    7,94
  • Bahar Gelince

    Dört kitaplık seride, büyükannesi ve büyükbabası tarafından büyütülen küçük bir kızın bir şeftali ağacıyla kurduğu ilişki naif ve şiirsel bir dille aktarılıyor.
    Mevsimler birbiri ardınca gelip geçerken, küçük ve büyük okur mevsimlerin ve şeftali ağacının döngüsünü küçük kızın gözünden takip ediyor.
    Serinin dört kitabı da ayrı ayrı okunabileceği gibi Kumdan Kale Yayınları tarafından önerilen okuma sırası şu şekilde:

    5,64
  • Baharın İlk Çiçeği

    Cumhuriye sonrası yok sayılan anadolu insanının dindar kitelerin yeniden güven duygusuna sahip olması ve yeni girişimcilik ruhu kazanmaları merhum Erbakan’ın dinç,özgün, aykırı ve devrimci duruşu ile başlamıştır. Samimi bir iman ile rabbine bağlanan erbakan ibadet aşkı ile mücadele etmiş her türlü zorluğakarşı inanılmaz bir metanetle karşı koymuş asla pes etmemiş ve büyük bir kararlılıkla yoluna devam etmiştir.

    6,79
  • Balfour Deklerasyonu

    İsmail Ediz’in kaleminden, Orta Doğu’da bir Yahudi devleti kurma düşüncesinin nasıl şekillendiğini Neoklasik Realizm teorisiyle açıklayan alanında öncü bir çalışma: Balfour Deklarasyonu: Yahudi Devletinin Kökenleri. 1917 Balfour Deklarasyonu’nu İngiliz hükümetinin ortaya çıkardığı bir karar olarak incelemeye alan eser, konuyu hem tarih hem de uluslararası ilişkiler perspektiflerinden değerlendiriyor. İngiliz arşiv belgelerini mercek altına alan kitap, günümüz araştırmalarında ihmal edilmiş yönleri, ara değişkenleri, İngiliz iç siyasetini ve dünyanın durumunu gözler önüne seriyor. Filistin’in jeostratejik konumu, İngiltere’nin savaş sırasındaki değişken durumu, Yahudilerin Çarlık Rusyası karşıtı tutumu, uluslararası ekonomik kriz, Amerikan-Yahudi sermayesine duyulan ihtiyaç, gizli ve sözlü yürütülen görüşmeler, nihayetinde kökünden değişen uluslararası dengeler… Balfour Deklarasyonu: Yahudi Devletinin Kökenleri, Orta Doğu’yu çıkmaza sürükleyen ve Yahudi devletini adım adım inşa eden Balfour Deklarasyonu’nun tarihi. Geçmişi uluslararası ilişkiler metodolojisiyle okuyup çok boyutlu bir nedensellik kurgusu görmek isteyen okurlar için vazgeçilmez bir çalışma.

    9,09
  • Balin Kız ile Annesi / Mutlu Düşler Ülkesi 1

    Masallar bizi yaşamın zikzaklı yollarında, düşmeden yürütebilen renkli merceklerimizdir. Umutsuzluğun olmadığı, sevgisizliğin yer bulmadığı hayal çarşılarıdır. Hayatın yollarında yorulmadan geçmeyi, her türlü renkle gülmeyi, güzeli en görülmeyen yerinden yakalamayı bize masallar öğretir. Mutlu Düşler Ülkesi’nde çocuklarımız rengârenk hayaller kurarak masalların renkli dünyasında gezinecekler…

    4,90
  • Balık Noni ve Sevimli Dostları – Bu Kocaman Gözler Kimin?

    Derin okyanusların sevimli canlılarını eğlenceli büyük gözler ile görmeye hazır olun! Balık Noni, Yunus Yumak, Ahtapot Topak, Köpek Balığı Kepçediş ve Yengeç Maşa… Çocuğunuz bu kitaptaki kahramanlarla tanışırken azim ve kararlılık gibi kavramları da eğlenerek öğrenecek.

    8,90