-
Sufi ve Şiir
Bu eser, Yunus’un
Bizim sevdiğimiz Haktır
Bu halka göz ü kaş gelir
beytinde, Muhyiddin İbn Arabî’nin
Ne geldiyse dilime hepsinde O’nu söyledim O’nu
mısralarında dile getirdiği gibi, hakikatten haberdar olmak isteyenlere hakiki aşk menbaını gösteren Osmanlı şiirinin ontolojisinin temelinde “din” ve “maneviyat” yattığı tezinden yola çıkarak, “şiir” olgusunu, İslam’a özgü metafizik düşünce mekteplerinden biri olan sûfîlik penceresinden yorumlamaktadır. Zira asırlar boyunca toplumun irfanını yükselten tasavvuf sembolizmini anlamadan, Osmanlı şiirini hakkıyla anlamanın imkânı yoktur.
Tasavvuf Anabilim Dalı Profesörü Mahmud Erol Kılıç, Osmanlı’dan günümüze Türk şiirinin poetikası denemesi olan Sufi ve Şiir’de, bir yandan onun evrensel şiir poetikaları arasındaki yerini irdelerken, diğer yandan Ebedî ve Ezelî olanın aşkını terennüm eden bu şiirin musikiye, mimariye, sanata ve bütün bir toplumsal hayatın ahengine tesir eden değerler manzumesini, şiir ve hikmet arasındaki derin bağları son derece akıcı bir üslupla ele alıyor. -
Sûfîler ve Sultanlar Klasik Dönemde Tasavvuf-Siyaset İlişkileri
Bu kitap, İslam tarihinin klasik döneminde (miladi yedinci ve on birinci yüzyıllarda) sûfîler ile halifeler, emirler, valiler ve kadılar gibi yönetici ve devlet görevlilerinin ilişkisini, tasavvufun gelişim sürecine etkileri bakımından incelemektedir. Tasavvufun “kimlik krizi” yaşadığı ve Emevîler ya da Abbâsîler gibi güçlü merkezî yönetimlerin olduğu bu süreçte, sûfîler kendilerini fakihler, mütekellimler ya da başka gruplarla mücadele içinde bulurken siyasete karşı nasıl bir tutum geliştirmişlerdi? Yöneticiler sûfîlere nasıl bakmıştı? Kitap bu tür sorulara cevap bulmamızı sağlayacak verilere odaklanmakta ve tasavvufun erken çağına ilişkin birtakım önyargılarımızı sorgulamayı amaçlamaktadır
-
Sufilerin Edepleri
Bu kitap, dünyada huzur içinde yaşamanın ve ölüm korkusunu üzerinden atmanın altın anahtarlarını veren eşsiz bir eserdir.
Peygamberimiz aleyhisselâm buyurdular: “Bir kimse, ibadet etmemesine rağmen, güzel ahlâkı sayesinde cennette en üst derecelere erişir. Durmadan ibadet eden kimse de, sırf kötü ahlâkı yüzünden cehennemin dibini boylar.”
Bir sûfîye göre güzel ahlâk: “Hem insanlara eziyet etmemek, hem de eziyetlerine katlanmaktır.”
Ebubekir el-Kettânî: “Bir müminin gönlünü hoş etmem, bana kabul edilmiş bir hacdan daha sevimli gelir.”
Ebu Osman: “Yüce gönüllü özür diler, aşağılık kimse ise böbürlenir.”
Sülemî’ye göre sûfîlerin ahlâkı: Yumuşak huyluluk, alçak gönüllülük, cömertlik, dünyaya gönül bağlamamak, dost ve ahbabına edepte örnek olmak, insanların erdemlerini, kendisininse kusurlarını görmek, herkese saygılı olmak, insanlara nasihatte bulunmak, onlar için servetini ve kendisini feda etmek.
devamını oku -
Sultan Abdülhamid’in Hatıra Defteri
… Dün yaptığım bu yorum, bugün beni biraz düşündürdü. Şimdiye kadar sigara dumanları arasında düşünceyle geçen günlerimin bazı hatıralarını yazmaktaki ihmalime neredeyse pişman oldum ve üzüldüm. Uzun bir hayat ve uzun bir hükümdarlık çağı geçirdim. Hatıralarım, yalnız benim değil, biraz tarihin ve özellikle tarihindir… … Ah!.. Beni edebiyata düşman sanır ve böyle gösterirlerdi. Hayır!.. Ben edebiyatın değil, edepsizliğin, edebiyatçıların değil, edepsizlerin düşmanı idim… … Ben, sayıp döktüğüm bu küçük hizmetlerimle iftihar etmeye de kendimde hak bulmuyorum; çünkü hepsi vazifemdi. Bugün üzgün ve pişman olarak görüyorum ve yaşarsam ileride kendi kalemimle enine boyuna itiraf edeceğim ki, benim de birçok kusurlarım vardır… … Ben, hangi şartlar içinde ve nasıl bir zamanda padişah oldum?.. Bunu hatırlatmak isterim!..
-
Sultan Alp Arslan Fethin Babası
Cend’den Mâverâünnehir’e, Hârizm’den Horasan’a, İran’dan Anadolu’ya hâkimiyetlerini doğu ile batı arasında birleştirmiş ilk devlet… Bu coğrafyada bizleri kalıcı kılan fikirlerin kaynağı, Anadolu’nun Türkleşmesinden cumhuriyetimizin kuruluşuna kadar gelen yolun başı: Selçuklular…
Sadece 9 yıl tahtta kalmasına rağmen Türk tarihinde adı en fazla geçen hükümdar olan, babası Çağrı ve amcası Tuğrul Beylerle Anadolu’nun Müslümanlaşmasını sağlayan, özgür bir hükümdar olarak Fırat’ın batısına ilk defa geçmeyi başaran, 1071’de Malazgirt’te destan yazan, Türk tarihinin efsanesi Sultan Alp Arslan…
Sultan Alp Arslan üzerine hem akademik ihtiyaçları karşılayacak hem de akıcı üslubuyla tarih severlerin merakını giderecek bu çalışmayla, geri planda kalmış Selçuklu tarihi ile Sultan Alp Arslan yeniden gün yüzüne çıkıyor.
devamını oku -
Sultan Bir Kanuni Romanı
Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Anadolu’dan Rumeli’ye kara ve denizlerin yegâne hâkimi Kanuni Sultan Süleyman Han yedi cihana nam salmaya devam ediyor! Devir Muhteşem Süleyman devridir. Düşmanları bir korkudur sarar. Vehimi çıkar her köşe başından; yamandır, aman vermez. Pargalı ise her vezire benzemez, zekâsıyla savaşır da olmazları oldurur. Hürrem’in tek bir sözüyle kayıplara karışır kimi, kiminin hayatı huzur bulur. Ancak başta Cihan Padişahı vardır ki sefer eyler Bağdat’a, Estergon’a; şanıyla Viyana kapılarına ulaşır. Ne Şarlken tanır ne Ferdinand. Denizler ise Barbaros’tan sorulur. Preveze’den gelen kahramanlık haberleri Kutsal Roma ile Safeviler arasındaki ittifakı körüklerken acaba bu güç savaşında kim galebe çalacaktır? Tarihi romanların vazgeçilmez ismi Okay Tiryakioğlu, Kanuni üçlemesinin ikinci kitabı Sultan’da tarihin en ihtişamlı dönemini soluk soluğa bir anlatımla bugüne taşıyor.
-
Sultan Mehmet’in Casusları
Elinizde tutmuş olduğunuz bu kitap, gerçek olaylar üzerine kurgulanmış bir casusluk romanıdır. Kaynak bilgiler üzerinden gidilerek, Akıncıları ve Akıncıların çok önemli bir kolu olan Osmanlı Casusları’nı, Avrupa’daki faaliyetlerini, sarsıcı bir olay üzerine kurgulayarak size onları tanıtacak, replikleri ve konu akışı ile adeta size bir film izliyormuşsunuz gibi zevk uyandırarak, tarihin bu en sırlı dönemini akıcı bir üslup ile aktaracaktır. Kitabın en güzel yanı ise; kapağı kapattığınızda sadece gerçek bir olayı değil, aynı zamanda bu konu hakkında yazılmış en ilginç satırları okumuş olmanız olacak. ‘’Bilhassa Fatih Mehmet’in İtalya’daki ajan şebekesi, çeşitli İtalyan devletlerinin en yüksek çevrelerine sızmıştı.’’ -Ünlü Tarihçi Franz Babinger
-
Sultanın Casusları 16. Yüzyılda İstihbarat, Sabotaj ve Rüşvet Ağları
Akdeniz dünyasındaki siyasi gelişmeler, korsanlık faaliyetleri gibi konularda gerçekleştirdiği ilmî çalışmalarla öne çıkan isimlerden olan Emrah Safa Gürkan’ın elinizdeki kitabı, imparatorluk çağının doruk noktası olarak genel kabul gören XVI. asırda casusluk ve karşı istihbarat meselesini, orijinal yerli ve yabancı belge ve kitabî kaynaklara dayalı olarak incelemekte; çok az ciddî çalışmaya konu olmuş haber alma “ameliyesi” hakkında doyurucu sayılabilecek ilginç bilgiler sunmaktadır.”
Feridun M. EmecenBazen işleyişi itinayla düzenlenmiş resmi bir teşkilat çerçevesinde, bazen de fırsatçı ve dalavereci casuslar aracılığıyla, devletler ve ordular tarih boyunca istihbarat yapmıştır. Bu istihbarat teşkilat ve elemanlarının tek görevi haber toplamak ve bu haberi şifreleme ve gizlenmiş yazı gibi metotlarla zamanında ve güvenli bir şekilde aktarmak değildir; düşman hükümdar ve komutanlarını bir suikast ile ortadan kaldırmak, askeri hedeflere sabotaj yapmak ve düşman yönetiminden memnun olmayan “beşinci kol”ları kışkırtmak gibi “örtülü operasyon”lara da girişmektedirler.
İşte, Osmanlıca kaynakları Avrupa arşivlerindeki İtalyanca, İspanyolca, Fransızca, Portekizce, Almanca ve Latince binlerce belgeyle harmanlayan elinizdeki bu kitap, Osmanlıların Yeniçağ’daki istihbarat faaliyetlerini, rakipleri Habsburg ve Venediklilerle karşılaştırmalı bir şekilde ele almaktadır. Sultanın Casusları: 16. Yüzyılda İstihbarat, Sabotaj ve Rüşvet Ağları, cihanşümul bir imparatorluk olan Osmanlıların Avrupa ve Akdeniz’e yolladığı casusların sahadaki faaliyetlerinin yanı sıra, Osmanlı istihbaratının kurumsal yapısı, Osmanlı karşı istihbaratı (kontrespiyonaj), Osmanlı paşa ve elçilerinin haber alma kaynakları, istihbarî bilginin siyasi fonksiyonu ve Osmanlı karar alma süreci gibi konuları titizlikle irdelemektedir.
İstihbarat, korsanlık, kölelik, ihtida, Osmanlı-Avrupa ilişkileri ve serhad çalışmaları gibi alanlarda araştırmalar yapan Doç. Dr. Emrah Safa Gürkan’ın bu eseri, yıllar süren arşiv çalışmasıyla bir araya getirilmiş tarihi örnekler eşliğinde istihbarat dünyasının gizemli sayfalarını aralıyor. Böylece, hem Osmanlı hem de istihbarat tarihi alanında çok önemli bir boşluğu dolduruyor. -
Sultanın Korsanları Osmanlı Akdenizi’nde Gaza, Yağma ve Esaret, 1500-1700
“Osmanlı” adını verdiğimiz korsanlar hangi etnik kökenlerden gelmektedir? Bunlar fırsatçı yağmacılar mı, yoksa İslam’ın bayrağını taşıyan nusret-karin din savaşçıları mıdır? Mühtedi ve Hıristiyan denizciler Müslüman dünyaya ne kadar adapte olmuş; aileleri, vatanları ve reddettikleri inançlarını ne dereceye kadar arkalarında bırakabilmişlerdir? Gemilerde korsanlarımız ne yiyip içmekte, doğal ihtiyaçlarını nasıl karşılamakta ve denizin belirsizliklerine hangi ibadet ve ritüellerle karşı koymaktadır? Hastalıklarla nasıl mücadele edilmekte, hijyen ve disiplin nasıl sağlanmaktadır? Bir korsan akınında kullanılan askerî taktikler nelerdir? Gazilerimiz avlarını nasıl aldatmaktadır? Korsan akınlarına uygun gemi tipleri nelerdir? Bunlar ateşli silahların yaygınlaşmasından nasıl etkilenmiştir? Topoğrafik faktörler hangi limanları korsanlığa mahkûm etmiştir? Elde edilen ganimetin korsan limanlarına katkısı ve Avrupa ekonomisine zararı ne boyuttadır? Bu ganimet nasıl elden çıkarılmakta ve paylaşılmaktadır? İnsanları korsanlığa iten sosyo-ekonomik etkenler nelerdir? Korsanlarımızın yavaş yavaş gelişmeye başlayan uluslararası hukuktaki yeri nedir? Korsanlık, ticaret ve kaçakçılık arasında nasıl bir ilişki vardır?
İşte daha önce sorulmayan tüm bu suallerin cevabı Osmanlıca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, İngilizce, Portekizce, Katalanca, Latince ve Almanca kaynakları harmanlayan Sultanın Korsanları: Osmanlı Akdenizi’nde Gazâ, Yağma ve Esaret, 1500-1700’de. Yıllar süren arşiv çalışmasıyla bir araya getirilmiş İzlanda’dan Adriyatik’e, Korsika’dan Azorlar’a uzanan tarihî örnekler; okuyucuyu din değiştiren fırsatçı mühtedilerin, firar etmek için binbir yolu deneyen Cervantes gibi esirlerin, aynı gemide yoldaşlık yapan ve beraber yiyip içen Hıristiyan ve Müslümanların, sırtında kırbaç güneşin altında terleyen kürekçilerin, yeniçerilere fark ettirmeden korsan gemisini bir Hıristiyan limanına yanaştırıp özgürlüğüne kavuşan esir denizcilerin, Hıristiyan dünyasında bıraktığı ailesini ziyaret eden gazilerin, hakarete uğradığı, sevdiği kızı alamadığı ya da dolandırıldığı için intikam hırsıyla Mağrib’e gidip korsanları Hıristiyan kıyılarına getiren müntakim mürtedlerin, halkın veli mertebesine çıkardığı Hıristiyan doğumlu nev-müslimlerin dünyasına davet ediyor.
Yakınçağ Akdeniz’inde istihbarat, korsanlık, kölelik, ihtida ve dinler ötesi diplomasi gibi alanlarda araştırmalar yapan Doç. Dr. Emrah Safa Gürkan’ın tarihsel kategorileri altüst eden serhad kahramanlarını incelediği bu ikinci eseri, Osmanlı bahriye tarihinin en gizemli sayfalarını aralamakla kalmıyor; Osmanlı korsanlarını Akdeniz ve dünya tarihindeki iktisadî, siyasî ve teknolojik gelişmelerin ışığında analiz ediyor.
devamını oku -
Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu
“İslam toplumu, tarih boyunca sünnet ve hadisi yanlış anlamaktan çektiğini, uydurma hadislerden çekmemiştir.”
Muhammed GazâlîHadis ilimlerinin hemen hepsi, hadislerin sübut ve sıhhat problemini çözmeye yöneliktir. Hadis metinlerini anlamaya yönelik az sayıdaki ilim dalı ise gelişme gösterememiştir. Sünnet ve hadisi anlama sorununa pratik çözüm olarak sunulan usûl-i fıkıh da bir kanun yorumlama ve tahlil tarzı olduğu için yeterli olamamıştır.
Bu kitap, sünnet ve hadisi doğru anlama doğrultusunda bir metodolojiye duyulan ihtiyacı tartışmakta ve bu doğrultuda yeni adımlar atmayı teklif etmektedir. -
Sünneti Reddeden Kur’an Müslümanlığı
Çekrâlevî Sünnet’i reddeden Kur’an Müslümanlığının/Mealciliğin amentüsünü, İngilizler’den hem talimat, hem de nişan alan Seyyid Ahmed Han’dan aldı. Buna göre Sünnet’i reddedenlerin bir kısmı doğrudan, bir kısmı da dolaylı yoldan Kilise’ye hizmet etmektedir. Bizdeki Mealcilerin her ne iddiaları varsa tamamı Hindistan’da zuhur eden Kur’aniyyûn hareketine aittir. Bu yüzden hadiseyi mukallitler üzerinden değil, İngilizler’in AR-GE’sinde çalışan Çekrâlevî gibi “mucitler” bağlamında tahlîl ettik. Mealcilik, Allah Rasûlü’ne ﷺ mecnun diyen, insanları O’ndan uzaklaştırmak için O’na dair her nev’i yalanı uydurmayı vazife kabul eden, naaşını kabrinden çıkarmak için özel adamlar görevlendiren fakat her seferinde hüsrana uğrayan Kilise’nin, aktörlerini Müslümanlar arasından seçtiği en son ve en tehlikeli oyunudur.
-
Sünnetin İslam’daki Yeri
Muasır Muhammed Gazâlî’nin deyişiyle “Hz. Muhammed’in (sas.) sosyal, sivil ve askerî sahalarda, bütün bunlardan önce itikat ve ibadet esaslarını uygulamadaki sünneti, ebedî risaletin ayrılmayan bir parçasıdır. Çünkü nasıl su bilinen iki elementten oluşuyorsa İslam da Kitap ve Sünnet’ten oluşmaktadır.” Yine Yûsuf Karadâvî’nin ifadesiyle “Sünnet, Kur’an’ın yaşanmış bir tefsiri, İslam’ın ise pratik ve örnek bir tatbikidir. Öyle ki Nebi (sas.) tefsir olunmuş bir Kur’an ve yaşayan İslam idi.”Elinizdeki kitap, sünnet/hadis olmadan İslam’ın olamayacağını İmam Suyûtî’nin kaleminden ortaya koymaktadır.
-
Süper Böcek Kıtkıt
Cadı Kovaladı. Kıtkıt kaçtı. Cadı kovaladı. Kıtkıt… Acaba bu kez kaçabildi mi? Sadece okula gitmek isteyen Süper Böcek Kıtkıt, kendisine engel olmak için elinden geleni ardına koymayan Cadı ile soluksuz bir macera yaşıyor. Oysa tüm canlılar birlikte yaşasa daha güzel olmaz mı? Süper Böcek Kıtkıt, yalnızca okula gitmek isteyen bir hamam böceği. Ama karşısınca kocaman bir engel var. Kedi Cadı, neden olduğunu bilmediği bir şekilde hamam böceğinden hazzetmiyor ve ona engel olmak için elinden geleni yapıyor. Neyse ki kahramanımız oldukça zeki ve fiziki üstünlüğü olan rakibini alt edebiliyor. Zekâmızla her şeyin üstesinden gelebileceğimize dair sıcak bir hikâye…
-
Süper Kahraman Akademisi : Hayvanya
Süper Kahraman Akademisi’ne hoş geldiniz! Biz kimiz? Nasıl süper kahraman olunur? Bunlar aslında sır ama siz yabancı sayılmazsınız. Anlaşırsak bundan sonra sırdaşız. Bu sırları sadece güvendiğiniz arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz. Tamam mı? Keskin gözler, güçlü kollar, müthiş bir hız, süpersonik kulaklar, dehşetengiz bir dayanıklılık, inanılmaz bir kamuflaj becerisi, aslından ayırt edilemez bir ses taklit yeteneği, ölümcül zehir üretimi, ilginç soy bağları, robotları bile kendine hayran bırakan kuyruklar, harikulade tüyler, fevkalade boynuzlar, sınır tanımayan bir uyku ve daha nicesi… İşte burası: HAYVANYA!
-
Süper Organlar / Yok Daha Neler!
Gözlerimizin nasıl gördüğünü, burnumuzun nasıl koku aldığını kulaklarımızın nasıl duyduğunu, dilimizin tatları nasıl algıladığını öğrendikçe; “Yok daha neler!” demekten kendini alamayacaksın…
Sen de bilgi canavarıysan; merak ettiğin sorular, dikkat uyandıran testler ve çılgın karakterler bu kitapta seni bekliyor. -
Süper Yıldız İnek
Yetenekleri fark edileninek Mimi bir televizyon reklamında oynayacak…
Peki ama şi mdi nerede?Ahırlarda, çayırda ve kümeste Mimi’yi arayan Çiftçi Ali’nin peşine düşelim. Çılgın atların, ciyaklayan tavukların ve kafası fena halde karışık bir çiftçinin olduğubu öyküde, çiftlikte geçen eğlenceli bir maceraya hazır olun.
-
Süpermen ve Uğur Böceği
Ülke ikiye bölündü!
İşte size bir tercih hakkı: Ya Süpermen olacaksınız ya da Uğur Böceği!
Süpermen hayal ürünüdür; Uğur Böceği ise gerçek!
Süpermen ünlüdür; Uğur Böceği ünlü değildir!
“Amacım sizi bu sıradan ülkedeki olağanüstü insanlarla tanıştırmak. Bu olağanüstü insanların ortak bir özelliği var; Hepsinin hayatı çok sıradan. Kafanız karıştı değil mi?”