-
Evrensel Yalanlarla Yüzleşmek
Modern tarihin son üç yüz yılını, insanlığın dünyası, araçsal akılcılık ve araçsal rasyonalite temelinde gerçekleştirilen, sömürgeci-ırkçı bir uygarlıkla, sömürgeci ve ırkçı bir evrenselliğin ideolojik diktatörlüğü altında geçirdi. Bu zaman zarfında, hegemonyacı güç ideolojileri kirli-sömürgeci içerikleriyle, evrensel yalanları meşrulaştırdı. Evrensel yalanları meşrulaştırarak, hâkim ideolojik söylem ve bu söylemin oluşturduğu yorum tekeli, Batı dışı halkları-toplumları, özellikle de İslam toplumlarını entelektüel/kültürel ve siyasal anlamda sessizleştirdi, edilgenleştirdi. Bu sessizlik ve edilgenlik sebebiyle, İslam toplumları sömürgeciliğin neden olduğu, entelektüel/kültürel/düşünsel yoksulluğun ve yoksunluğun farkına ve bilincine varamadılar. Bu müdahaleleri fark etmediğimiz için de, modern uygarlığın, modern tarihin sömürgeci ve ırkçı mahiyeti ile modern sömürü düzenini meşrulaştıran entelektüel hareketlerle, düşünür ve filozoflarla İslami anlamda bir yüzleşme iradesi ortaya koyamıyoruz. Bunun içindir ki bugün, Türkiye’de de açıkça yaşandığı üzere, entelektüel hayatımız sömürgeci meşruiyetlerin sınırları içerisinde kalarak, sömürgeci meşruiyet biçimlerine öykünerek bir gelecek arıyor.
-
Farabi Platon Kanunlarının Özü
Platon’a ait eserler arasında Kanunlar, İslâm dünyasında en çok sözü edilen kitaplardan biridir. Fakat klasik kaynaklarda Kanunların muhtevası ile ilgili olarak nakil ve ifade edilen bilgiler oldukça sınırlıdır. Bazı küçük iktibasların dışında Kanunlar Diyaloğunu en geniş çapta ele alan düşünür Fârâbî’dir. Fârâbî, Platon’a ait eserlerin büyük çoğunluğu üzerinde söz söylemiş, onların mevzularını belirtmiş, hangi hedefe yöneldiklerini, neyi ortaya koymak istediklerini açıklamıştır. Bunlar arasında en kapsamlı olanı Kanunlar hakkında kaleme aldığı ve Telhîsü’n-Nevâmis ismini verdiği eserdir. Fârâbî bu eserde hem Kanunları özetlemiş hem de kendisinin Platon’u nasıl anladığını ifade etmiştir. Ülkemizin önde gelen İslâm Felsefecilerinden Prof. Dr. Fahrettin Olguner tarafından yayına hazırlanan elinizdeki kitap, Fârâbî’nin Kanunlar hakkında kaleme aldığı bu eserin Arapça metnini ve Türkçeye tercümesini içermektedir. Ayrıca eserde ek olarak Arapça orijinali ve Türkçeye tercümesi ile yer alan ve Felsefe Tarihi açısından büyük önem taşıyan Filozof Platon’dan Porphurios’a Mektup adlı bir metin de ilk kez okuyucu ile buluşmaktadır.
-
Farabi ve İbn Sina
Farabi felsefe ve mantık alanında ortaya koyduğu yapıtlarıyla İslam Coğrafyasında hakikati kendisine dert edinmiş erdemli bir filozof örnekliği sunmaktadır. Dönemindeki dar görüşlü dini ve siyasi çekişmelere metafizik temalardan örülü uzak ufukları işaret etmiş; insanları ve toplumları idealize ettiği erdemli ülkesinde yasamaya veya bu erdemli ülkeden herkesin kendi çapında nasiplenmesine davet etmiştir.
-
Felsefe Konuşmaları Felsefeye Giriş
20. yüzyılın en önemli filozoflarından Karl Jaspers psikiyatri ve teoloji alanlarındaki ufuk açıcı fikirlerinin de desteğiyle çağdaş felsefeye yeni bir yön vermiştir. Jaspers bu eserinde uzmanlara yönelik zorlu bir metin ortaya koymak yerine felsefenin genel sorunlarını halka anlatıyor. 1950/51 yılında sunulan bu 12 radyo konuşması “felsefeye giriş” için bir rehber niteliği taşıyor.
-
Felsefe Makinesi Bir Yol Haritası: Çocuklar için Felsefe (P4C) Nasıl Yapılır?
25 Hikâyeyle 25 Büyük Felsefi Soru! Felsefe Makinesi’nin sayfalarını çevirdikçe felsefenin en büyük sorularıyla karşılaşacaksınız: “Zaman nedir?”, “İnsanlar özgür müdür?”, “Hiçlik hakkında düşünebilir miyiz?”, “Evren sonsuz mudur?” ve daha nicesi… Sorular büyük, ama çocuklarla konuşulamayacak kadar değil… Felsefe Makinesi, bu uçsuz bucaksız konuları çocuklarla keşfetmeniz için ihtiyacınız olan kılavuzluğu sağlıyor. Çocukların sorgulama ve eleştirel düşünme becerilerini geliştiren Çocuklar için Felsefe (P4C) pedagojisinin dünyadaki en önemli temsilcilerinden biri olan eğitimci Peter Worley’nin Felsefe Makinesi, eğitimcilere ve çocuklarıyla felsefi konular üzerine konuşmak isteyen ebeveynlere bir rehber niteliğinde. Kitabın ilk bölümünde bu pedagojik yöntemin teorik temelleri, ikinci bölümde ise çocuklarla uygulayabileceğiniz 25 felsefe oturumu yer alıyor. Uzun yıllar Çocuklar için Felsefe alanında edindiği deneyimleri okurlarıyla paylaşan Worley, oturumlar boyunca felsefi hikayeler, sorular ve tartışma yönetimini kolaylaştıracak öğretim tekniklerini anlatıyor. Her bir oturum, çocukların felsefi kavramları anlaması ve aynı zamanda iyi vakit geçirmesi için eğlenceli etkinlikler de içeriyor. Çocuklara felsefe yapmayı öğreten Felsefe Makinesi, Çocuklar için Felsefe pedagojisini öğrenmek ve deneyimlemek isteyenlere yönelik geliştirilmiş, mükemmel bir başucu kitabı.
-
Felsefe Nasıl Yapılır?
Ülkemizde felsefenin önemi ve tarihi üzerinde Türkçe yazılmış yeterince felsefi arkeolojik eser vardır, fakat “felsefenin nasıl yapıldığına” dair Türkçe yazılmış eser pek yoktur. “Felsefe tarihi; felsefe değil, filozofların dedikodusunu yapmaktır.” “İnsanlık” denilen varlığı filozoflar belirler. Filozofu olmayan toplumlar, ona dahil olamamış ve ona hizmet etmiyorlar olarak görülürler. “İnsanı doğadan ayıran ve kendi doğasını oluşturan “felsefe” anlayışıdır.” Eflatun Türkiye’de çok felsefeci olmasına rağmen, filozof olan ve felsefe yapan neden yoktur? Felsefenin nasıl yapıldığının bilinmemesindendir. Felsefenin nasıl yapıldığını öğreten Türkçe kitap bulamadığım için bu kitabı yazdım. Önce kendim öğrenmek için. Sonra da, toplumuma bir katkıda bulunmak amacıyla yayınladım. “Felsefe yapmayanların işlerinde; el, ayak, ağız, para boyutu vardır, kafa boyutu yoktur.” Bir ülkede bilim yoksa felsefe olmadığındandır. Felsefe yoksa bilim olamayacaktır. Felsefe yoksa teknoloji ve kapital da olmayacaktır. “Felsefe, bilimin gittiği yolu açan dozerdir.” Artık insanlığın bütün hayatı, felsefi düşünme icatlarıyla dönmektedir. Felsefe yapmayan toplum, bağımsız olamaz, varlığını sürdüremez. “Kiralık felsefe ile bağımsızlık olmaz.” “Artık toplumların asıl beka sorunu, felsefi ve bilimsel düşünme işlemi yapmamaktır.” “Söyledikleri ya da düşündükleri şeyler, başkası tarafından yönlendirilenlerin söyledikleri ya da düşündükleri üzerinde durmaya değmez.” J. Locke Felsefe, toplumun kafa katmanıdır. Felsefesiz toplumlar, kafa katmanından yoksundurlar. Bu durumda, kendi vücutları üzerinde başkalarının kafasını taşıyan başsız (acephale) olurlar. “En tehlikeli insan tipi; az anlayan, çok inanandır.” Anton Çehov (1860-1904) Türkiye bugün; biri İslam aleminden, diğeri Batı dünyasından olmak üzere iki felsefenin tehdidi altındadır. Kendisinin özgün felsefesi yoktur. Çünkü filozofu yoktur. Bugün dahi ne antik ne de modern evsafta filozofunun olmaması sorgulanmalıdır. Türkiye, bilimsel icatlar yapamıyorsa, temel nedeni, felsefenin yokluğudur. İcat yapmak istiyorsa, bir an önce “Felsefe Üniversitesi” kurmalıdır.
-
Felsefe ve Ölüm Ötesi
Hayat ve ölüm, bir hakikatin iki yüzü ya da bir bütünün iki parçası. Birbirini çağrıştıran bu kavram çiftinden hayat, varlık sahnesine önce çıkmakla birlikte doğumdan itibaren ölümün tehdidi altındadır ve bu yüzden de ölüm insanoğlu için daima korku ve endişe kaynağıdır. Özellikle ölmek için doğduğuna inandığı halde bir başka hayata doğmak üzere öldüğüne inanmayanlar açısından ölüm, gerçekten korkunç bir olaydır. Âdeta gölge gibi insandan hiç ayrılmayan ya da amansız bir hafiye gibi gece gündüz onu adım adım takip eden bu korkunç gerçeğin nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağının bilinmeyişi, ölüm karşısında duyulan kaygıyı daha da artırmaktadır.
Felsefe ve Ölüm Ötesi adlı bu çalışma, İslâm düşüncesinin ikisi felsefe, ikisi kelâm geleneğine mensup dört büyük isminin, İbn Sînâ (ö. 1037), Gazzâlî (ö. 1111), İbn Rüşd (ö. 1198) ve Fahreddin Râzî’nin (ö. 1210); ruhun mahiyeti, bedenle ilişkisi ve âhiret hayatı hakkındaki görüşlerini yansıtan toplam dokuz metnini ve tercümelerini içermektedir.
devamını oku -
Felsefe-Bilim Nedir?
İnsan, bilgisi üstüne katlanarak bilen beşer demektir. Filozof, bilgi’yi ve onun zihnindeki yapıtaşı durumundaki kavram’ı kendine konu edinen kişi olması bakımından sistemleştirilmiş bilgiler bütünlüğü biçimde özetleyebileceğimiz bilim’in bilgini’dir. Bu durumda, bilgi üreten bilim, onun ürettiği bilgiler üstünde düşünen de felsefedir. Felsefe, bilimin ürettiği bilgiler üstünde dönüp tasarılar oluşturmasaydı, bilim iş görmez duruma düşerdi. İkisinin birarada temsilettiği kudret olağanüstüdür. Bu kitap, din ile görünürler dünyası arasında kalan kesimde akıl yürütme kılavuzluğunda bilgi üretip, üretileni sınayan kurumlaşmış felsefe-bilimin ortaya çıkışı ile işleyişini tarih arkaplanı çerçevesinde belirleyip açıklamaya çalışmakadır.
-
Felsefe-Bilimin Doğuşu Aristoteles’te Canlılar ve Bilim Sorunu
“Eflatun, hem dini mistiklerin hem de felsefenin, dolayısıyla bilimin fışkırdığı duyun başıdır. Hayatın bu iki yüce vechesi onun nazarında zıtlık halinde değildir. Tam tersine, Kutsal Bütünlük’ün (Kosmos) birbirini tamamlayan iki asli görünümüdürler. Bu iki görünümden birini kendisine esas alıp onu temelde kutsallıksışı düzlemde işleyerek sistemli yapıya kavuşturan Eflatun’un Akademiadaki seçkin öğrencisi Aristoteles’tir. Onun kendine esas aldığı görünüm felsefedir. Bunu, o hocasının tutumundan farklı bir tavırla biçimsel ve şematik (mantık) tarzda geliştirerek dar mesleki anlamdaki felsefeyi oluşturup buradan bilimi türetmiştir.” Evrim sorunu Aristoteles’in döneminden günümüze kadar bir çok vechesiyle tartışılmış yeni bilgiler ve yorumlar ortaya atılmış olmakla beraber, tartışma tam olarak sonuçlanmış değildir. Yazarın bu eserinin “Aristo’da vanlılar ve bilim sorunu”nu ele alarak iki bin küsur yıldır tartışılan konuya bir temel oluşturduğunu ummaktayız.
-
Felsefeye Giriş / Ahmet Cevizci
Felsefenin Kısa Tarihi, felsefeye ve felsefe tarihine ilgi duyan okurların yanı sıra; felsefe, sosyoloji ve beşeri bilimler alanlarında eğitim alan öğrenciler için hazırlanmıştır. Antik Felsefe’den 21. yüzyıl Kıta Felsefesi’ne dek, filozoflar, çağlar ve felsefe akımları hakkında özlü bilgiler sunarken, felsefi bir perspektif oluşturmaya çalışmaktadır.
Felsefe ve felsefe eğitimi alanlarında çok sayıda kitaba imza atan Prof. Ahmet Cevizci tarafından hazırlanan Felsefenin Kısa Tarihi, bu alandaki önemli bir boşluğu dolduruyor. -
Felsefeye Giriş / Ahmet Cevizci
“Felsefe, ister akademide doğrudan eğitimi alınsın, isterse insanın kişisel okuma ve araştırmalarıyla hayatına bir şekilde dahil ettiği bir disiplin ve düşünme alanı olsun, kişinin hayatına her yönden olumlu katkılar yapmaya aday bir kültür öğesi ya da düşünme faaliyetini ifade eder. Kişi ister hekim, ister mühendis, ister öğretmen ya da ister hukukçu olsun, kısacası hangi mesleği icra ederse etsin, gerek yaptığı işi anlamlandırıp layıkıyla yapmada, gerekse bir bütün olarak hayatını anlamlandırma noktasında felsefeye ihtiyaç duyar. Günümüzün giderek karmaşıklaşan ve zorlaşan hayatını anlamlandırma, daha sorumlu ve ilkeli bir birey olarak yaşama noktasında, öyle sanılır ki felsefeye daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.” Ahmet Cevizci Referans Kitaplar dizisinin yedinci kitabı olan Felsefeye Giriş, farklı felsefe tasavvurları ve tanımlarından yola çıkarak felsefenin alt dallarını oluşturan metafizik, din felsefesi, epistemoloji, bilim felsefesi, etik, siyaset felsefesi, estetik ve eğitim felsefesi üzerine özlü, ama aynı zamanda derinlikli inceleme ve tartışmalara yer veriyor.
-
Fuzulî Ne Demek İstedi?
Bu kitabın amacı İslâm-Osmanlı-Türk entelektüel tarihine ilişkin bir okumanın nasıl yapılabileceğini bir beyit üzerinden göstermeye çalışmak ve bu beyit edebî ve meşhur olduğu için de elden geldiğince geniş bir kesimle irtibat kurabilmektir. Söz konusu amacın gerçekleştirilmesi için “mahsûs olmadan Doğa üzerine, ma’kul olmadan Tanrı üzerine, menkûl olmadan Din üzerine, mısdâk olmadan Kavram üzerine konuşulmaz” ilkesi benimsendiğinden, öncelikle mefhumların dünyasına kısa bir seyahat gerçekleştirildi, daha sonra beytin yapısını oluşturan; ilim, ışk, âlem ve kîl ü kâl terimleri sırasıyla incelendi. “Yorum doğru anlamaktan daha çok, yanlış anlamamak için verilen bir uğraşıdır” cümlesinin fehvasınca hareket edildiğinden ve doğru anlama, yanlış anlamamak için gösterilen uğraşının bizzat kendisi olarak görüldüğünden kadîm yanıtların arkasındaki sorular, kaygılar ve korkuların neler olduğu söylenilenlerin amacı açısından incelendi. Akabinde, farklı kültürlerde, benzer soru-kaygı-korku sürecinin yarattığı yanıtlardan bir demet sunularak insan olmanın ortak yanı gösterilmeye çalışıldı.
-
Geleceği Özgürleştirmek
İslam dünyası toplumları yüzyıllardır aldıkları, hâlen ısrarla almaya devam ettikleri dinî ve politik popülizm uyuşturucuları ile yüzleşerek gerçeğe uyanma mücadelesi vermedikleri için modern tarihin farkına varamıyor. Toplumlarımızda hamaset ve popülizm dilinin, milliyetçi ve mezhepçi dilin, söylemin ve siyasetin kurumsallaşması, toplumsallaşması, mutlakiyetçi bir geleneğe dönüştürülmesi, toplumlarımızın gerçeğe uyanma konusunda istekli olmadıklarını gösteriyor. Batılı bilgi-bilim sisteminin tek referans çerçevesi hâline geldiği, Batılı kültürel ve siyasal içeriğin dönüştürücü etkisinin her alanda somut olarak hissedildiği bir dünyada, bu bilgi-bilim, kültür ve siyaset sistemine dâhil olduktan sonra, hiçbir toplum ve kültür bağımsızlıktan, yerli ve milli olmaktan söz edemez. Müslümanlar olarak Batılı/seküler bilgi kategorilerinin belirleyici otoritesi etrafında eleştirel, sorgulayıcı bir bilinç ve gündem oluşturmamız gerekir. Kendi bilincini, bilme ve algılama biçimlerini oluşturamayan toplumların uyumculuğu seçmeleri, çok büyük bir trajedidir. Uyumculuğu seçen toplumların ve kültürlerin tarihi yeniledikleri, yeniden yorumladıkları ve yazdıkları görülmemiş ve duyulmamıştır. Konfor kültürünü ve uyumculuğu seçerek, bir direniş kültürü oluşturamamak, aşağılanmayı ve taşralılaştırılmayı kabul etmek demektir.
-
Geleneksel Formlar ve Kozmik Devirler
Rene Guenon’un bu derlemede bir araya getirilmiş olan makaleleri çalışmalarının belki de en özgün aynı zamanda çoğu okur için de en şaşırtıcı olan yönünün temsil etmektedirler. Bu kitaba bilinmeyen ancak tarih öncesini ve insanlığın ilkçağ tarihini içeren bir tarihten parçalar ismi verilebilirdi. Zira bu tarihin başlangıcını bugünkü insanlığın başlangıç dönemlerindeki tradisyon oluşturmaktadır. Burada sadece Guenon’un kendisi tarafından ölümünden sonra onun yazılarını derleyenler tarafından daha önce hiçbir kitapta yer verilmemiş olan yazılar bir araya getirilmiştir.
-
Gılgamış Destanı
Batı medeniyetleri topluluğu asıl kaynağını M.Ö Beşinci yahut Dördüncü binin Mesopotamyasının verimli topraklarında,ilk medeniyet merkezi kurup kendilerine yurd yapmış olan Sümerlilerin ülkesinde bulmuştur.Konar-göçerlikten, yerleşerek tarımla,zanatla uğraşan,üreten,ticaret yapan bu insanların toplum yapısı karmaşıklaşırken,bölgedeki bu filizlenen tutum yepyeni bir dönem olarak tarihe damgasının basmıştır.
Sümerlilerin en önemli edebi başarısı Gılgamış Destanı,benzerleri gibi ilkin sözlü gelenek halinde iken,Üçüncü binde yazının bulunmasıyla da tarihin en eski yazılı edebiyat başarısı olduğunun izlerini, bize ilk kez, Asurbanipal’ın kütüphanesinin öreninden 1875de çıkarılan levhalarla göstermiştir. -
Helaller ve Haramlar
İmam Gazali “Helaller ve Haramlar” eserinde dinimizin günlük yaşam içinde uygulamamız gereken kurallarını incelikli ve detaylı bir biçimde bize anlatıyor.
Kitabın birinci bölümünde; helali aramanın önemi ve değerleri, fazileti, haramın kötülüğü, helal ve haramın dereceleri anlatılıyor. İkinci bölümünde; şüphelilerin mertebeleri, bunların kaynağı, haram ile helalden bunların ayır edilmesi irdeleniyor. Üçüncü bölümünde; araştırma, sorgulama, bunların üzerine gitme ve ihmal durumlarının incelenmeleri aynı zamanda bunların helal ve haram sanılma nedenleri araştırılıyor. Dördüncü bölümünde; tövbekar olan kimsenin yapmış olduğu mali zulümlerden arınma mselesi inceleniyor. Beşinci bölümünde devlet büyüklerinin verdikleri maaşlar, hediyeler bunların helal ve haram olma sınırları tartışılıyor. Altıncı bölümünde; devlet büyükleriyle birlikte bulunmak, onlarla oturup kalkmanın kişi üzerindeki etkileri ve hükümleri inceleniyor. Yedinci bölüm olan son bölümde ise; farklı meseleler ve çözümlerine yer veriliyor.
devamını oku -
Huşu Ağacı
Ben gönüllere satırlarımla bir huşu ağacı tohumu ektim. Yürekler Yaradan’ın sevgisiyle gölgesinde dinlensin, kuşlar meyvelerinden şifalansın ve dallarında dinlensin, çocuklarsa kabuklarından kayık yapıp yüzdürsün.
Dilerim bu tohum kocaman bir ağaca verilir ve huzura aç gönülleri gölgesinde birleştirir. Zaten Yaradan kendi kelamı ile de müjdelemiştir: “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulacaktır.”
Bu kitap huzuru aramak için kendi içine yolculuğa çıkan gönüllerin hikâyesidir. Ne demiş Tabduk Emre? Uyanma vakti geldiyse bir uyandıran olur elbet. Kimine Hızır kimine uçan kuş kimine biten ot kimine açan çiçek kimine akan su kimine dilsiz taş… Kim bilir belki de sizi uyandıran Huşu Ağacı olur. -
İbn Tufeyl ile Akıl Adasında Bir Başına
Bir zamanlar Gırnata, geceleri zeytinyağı kandilleri ile aydınlatılırdı. Şehrin, tepelerden aşağılara doğru uzanan daracık sokakları vardı. Eğer yaratılmasaydı, hiçbirimizin, “Orada serin şavkı ile parıldayıp duran bir semavî cisim olsaydı; uyuyanların uykularını bölmeden, usul usul ağaçların, uzak tepelerin, evlerin, el-Hamra’nın arkasından yükselip, karanlığı aydınlatsaydı. Ne güzel olurdu!” diyemeyeceği Ay’ın ışığı altında, erimiş gümüş ırmakları gibi parıldayan bu sokaklar, portakal çiçeği kokardı. İbn Tufeyl, Ay’a baktı. Ve onu, aranan bir cevap kadar güzel gördü. İçinden, bu portakal çiçeği kokulu geceye bir şiir bırakmak arzusu geldiyse de, “Şimdi şiirin sırası değil!” dedi. “Bugün yaşadıklarım, beynimin orta yerinde, içi ateş karıncaları ile dolu bir küpün ağzını açtı sanki…” ••• Bu kitapta okuyacaklarınız, İbn Tufeyl’in, Hayy b. Yakzan kitabını yazmadan önce aklından ve kalbinden geçenlere dair kurgusal bir hikâyedir. Onu böyle bir eser yazmaya götüren yolculuk acaba nasıl başlamıştı? Yolculuk süresince aklından neler geçmiş olabilirdi? Bu kitapta hayalimizi, aklımızı ve kalbimizi yanımıza alarak İbn Tufeyl’in düşüncelerinin ayak izlerini bulmaya çalışacağız. Elbette bu hayali bir yolculuk ama kim gerçek olamayacağını söyleyebilir ki…
-
İlkçağ Felsefesi Tarihi
İnsan, var olmasıyla birlikte, düşünce ve tefekkürün haz ve çekiciliğinden kendisini alamamıştır. Çünkü insanı özgün,
orijinal ve ayrıcalıklı kılan en önemli yönü, bu niteliklerinde gizlidir. Düşünen bir varlık olarak insan, medeniyetlerin ve
kültürlerin inşa sürecinde bu özelliklerini bilfiil göstermiş ve ispatlamıştır. Bu anlamda düşünce ve fikrin sahibi tek bir
milletle, ırkla veya dinle sınırlandırılamaz. Düşünce imâli ve üretimi, insanlığın ortak mirasıdır. Medeniyetler ve kültürler,
bu mirasın birbirlerine devredilmesinde bir vasıta olmaktan başka bir anlam taşımamaktadırlar. -
İlmin Fazileti İlim Kitabı
İmam-ı Gazali’ nin en büyük eseri olan İhya-u Ulum’id-din, her dönem Müslümanlar için ilk akla gelen başvuru kaynağı olmuş ve bu esere büyük güven duyulmuştur.
İhya-u Ulum’id-din içinde yer alan konuların her biri, eserin orjinal anlatımı asla bozulmadan, akıcı ve duru bir dil kullanılarak çevirisi yapıldı ve başlı başına birer kitap haline getirildi.
İhya-u Ulum’id-din’ in birinci cildinde yer alan ilk kitap İlim Kitabı’dır.
Bu kitapda; ilmin fazileti, ilim öğrenmenin ve öğretmenin fazileti, öğretici ve öğrenci arasındaki ilişkiler ve görevleri, faydalı ve faydasız ilimler, makbul olan ve olmayan ilimler gibi konular ayetler, hadisler ve İslam büyüklerinin sözleriyle açıklanmaktadır.
* * *
Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Allah sizden iman edenlerle, kendilerine ilim verilmiş olanları derecelerle yükseltir (yükseltsin).” (Mücadele/11)
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyuruyor:
“Kim, ilim isteğiyle bir yola girerse, Allah da O kimseye cennete giden yolu açar.” (Müslim, Ebu Hureyre)
devamını oku