Sehe 141–160 zwischen insgesmt: 805

  • Çizgisiz Defter

    Bu kitapta bir araya gelen yazılar gezi notları değildir. Her adımda doldurmaya çalıştığım deftere düşülen notlar… Her ne kadar önemli ölçüde yaşanan gerçeklere dair, toplumsaldan siyasala kadar çeşitli gözlemlerden oluşsa da o aslolan boş sayfayı doldurma çabasıdır. Buna yol düşüncesinden kesitler de denebilir.

    Aynı mekana dair farklı zamanlarda düşülen notlar zaman içindeki değişimi aksettirse de asıl yolcunun o mekana dair algılarındaki dalgalanmaları yansıtır. Belli mekanlara, coğrafyalara dair tekrar tekrar düşülen notlar yazarının içinde değişmeyen arayışın izlerini taşır.

    Bu anlamda on yılı aşkın süreye yayılan yazıların aynı mekanların etrafında dolaşması, belli coğrafyaları önemsemesi, sorduğu sorular, değişim içinde atadığı sabitelere dair yol düşünceleridir. Yolculuk telaşesi içinde alınmış hızlı notlara, çağrışımlara hep tarihi izdüşüm arayışı eşlik eder.

    Çizgisiz Defter, aslında sınırların parçalandığı coğrafyamıza dair modern zamanların ideolojik iğvalarına karşı bir hatırlayış denemesidir. Her sayfası yeniden yazılmayı bekleyen şuurun defteri…

    9,09
  • Çıplak Sokak

    Jos‚ Mauro de Vasconcelos’un bu romanında, olaylar, bir kenar mahallenin köy yolunu andıran bir sokağında geçiyor. Her bölümü, her parçası, türlü renk tonlarıyla dolu bir kitap. Toplumsal yalanlar, bireysel ikiyüzlülükler, duygusal özlemleri altüst eden kişisel hesaplar, acı alaylar, kargaşa içindeki bir toplumun açık belirtileri olan kaprisler birer birer önümüze seriliyor. Kitabın başkahramanları, başkalarına adanmış sade bir yaşam sürmek uğruna, kendi dünyalarını terk eden Antao ile Ananias ve onların çevresinde bu kenar mahallenin sevecen ve inançlı sakinleri. Romanda yer alan kişiler, olaylar, sıcak, yumuşak, şiirli bir dille anlatılıyor. Çıplak Sokak’ta `Tanrı’nın yüzünü cesaretle arayan Vasconcelos, okuyucunun bu konuda kendi konumunu seçmesi ve son sözü söylemesi için, yargıları ve tanımlamaları onun yorumuna bırakıyor.
    devamını oku

    7,94
  • Clarissa

    Zweig hayatının son dönemlerinde başladığı, taslağı 1981’de gün ışığına çıkarılan ve yayıncısı tarafından tamamlanan Clarissa’da, 1902 yılından Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar geçen dönemde, dünyanın halini genç bir kadının gözünden anlatır. Avusturyalı bir subayın kızı olan Clarissa bir manastır okulunda büyümüş, eğitimini tamamladıktan sonra Viyanalı ünlü bir sinir hastalıkları uzmanının yanında çalışmaya başlamıştır. Lozan’daki bir kongrede barışsever Fransız öğretmen Léonard’la tanışır. Birbirlerine âşık olurlar. Savaş yüzünden ayrılmak zorunda kaldıklarında Clarissa hamiledir. Üstelik karnındaki bebeğin babası aynı zamanda düşmanıdır da. Milliyetçi bir histerinin kol gezdiği parçalanmış Avrupa’da bu bebeği doğurmak yalnızca kişisel bir karar değildir artık.

    5,64
  • Çocuk Kalbi

    Çocukluk dönemi; kötülüğün, çirkin huy ve davranışların henüz yürekleri bozmadığı, insanın iç güzelliğini zedelemediği yıllardır. Bu nedenle pek çok eğitimci, çocukların sevgi ve saygıya dayalı insan ilişkileri öğretilerek eğitilmesi gerektiği inancındadır. Çocuk Kalbi, Edmondo De Amicis’in (1846-1908) bu anlamda çok güçlü mesajlar veren ve bütün dünyada hayranlıkla okunmaya devam eden klasikleşmiş bir eseridir. Enrico adlı ilkokul öğrencisi, çocuk kalbiyle kaleme aldığı günlüğünde, kendisi gibi taze yüreklere iyiliğin, doğruluğun, erdem ve güzel ahlakın yolunu gösterirken hayatın bu değerlerle anlamlı hâle geleceği mesajını verir

    4,49
  • Çocukluk

    Tolstoy’un yayımlanan ilk romanı ve yarı otobiyografik üçlemesinin birinci bölümü Çocukluk, onun Yasnaya Polyana’daki evde geçirdiği hayatının erken dönemlerine götürür bizi. 1800’lerin ortalarında zengin bir Rus toprak sahibinin on yaşındaki oğlu Nikolay’ın yaşamı, hayal gücü ve korkuları bütün duygu değişimlerinin olağan karmaşası içinde betimlenirken, çevresinde olup biten her şeyi merak ederek büyüyen bu içli çocuğun dünyayla tanışmasına ortak oluruz.

    4,49
  • Da Vinci Şifresi

    “Dan Brown, ülkedeki birkaç usta yazardan biri. Da Vinci Şifresi üstün bir zeka tarafından kurgulanmış harika bir gerilim romanı.”

    “Entrika ve tehlikenin iç içe geçtiği okuduğum en iyi gerilim romanı. Kelime oyunları, gizemler ve bulmacalarla örülmüş akıllara durgunluk veren bir öykü.”

    “Dan Brown’ı yeni keşfettim. Da Vinci Şifresi düşündürücü olduğu kadar aynı zamanda büyüleyici. Tarih meraklıları, komplo çılgınları, bulmaca meraklıları ve gerilim öyküsü severlerin bir solukta okuyacakları olağanüstü bir roman. Ben bu kitaba bayıldım.”

    12,54
  • Dağıldık Allah’ım Sen Topla Bizi / Muhabbet Yazıları 1

    İnsan derdini anlatmak için onlarca yol bulabilir belki kâri. Kimi söyler, kimi ağlar, kimi kaçar gider ve kimi de yazar. Ama bence en asil olanı susmak. Ben yazmayı söylemekten değil de susmaktan bir cüz olarak görenlerdenim. Yazarak susmak diye bir hâl bu bahsettiğim. Kendine saklamaya gücünün yetmediklerinin ardına saklanmak bir çeşit. Tanımadığın, tanışmadığın biriyle dertleşmek gibi. Hem söylemek hem de söylememek yani. Şimdi de bir muhabbet halkası kuruyorum kendi içimde. İsmine “muhabbet yazıları” diyorum bunun. Sen sever misin adını bilmem ama ben sevdim. Her derdime bir sır verip üç ayrı kitap olsun istedim. Sözleşmiş gibi bir kıraathanede çaylarımızı yudumlarken dertleştiğimizi, muhabbet ettiğimizi hayal ettim. Söyleyince dinleyen bulunmuyordu yazınca olur diye düşündüm. Canım kâri, say ki bir dostun içini dökmesidir bu. Dua eder gibi sessiz feryat etmesidir. Önce kendinde gördüğü kusurları bir bir aşikâr etmesidir. Gönlünde taşıdıkları her dağıldığında “Topla Allah’ım” diye dua etmesidir.

    7,90
  • Dalları Gökte Bir Ağaç

    Taha Kılınç’ın yeni kitabı “Dalları Gökte Bir Ağaç” raflardaki yerini aldı. Yazar kitabın adını, ayetten ilham alarak belirlediğini ifade ediyor giriş yazısında. Ayrıca kitabın, hem yazılanlar için hem de okuyucular için bir dua niyetiyle kaleme alındığını belirtiyor. Dalları Gökte Bir Ağaç, akıcı üslubu ve nitelikli içeriği ile “Din nasihattir” buyruğunun diriltici nefesini her sayfasında hissettiriyor. Güzel sözlerin salih amellerle bir anlam ifade ettiğine değinen Kılınç, tutarlı ve istikrarlı bir Müslümanlık kıvamında sabit kalmanın önemini vurguluyor. Çok sayıda başlıktan müteşekkil olan kitap, okuyucuyu alışageldiğimiz, hayatın sıradanlığı içinde kaybolmuş değerlerimize yeniden bakmaya çağırıyor. Nasihatleşmenin edebi anlamda güzel bir örneğini sergileyen eser; yer yer tek paragraflık yazılarla aforizmal tarzda ilerliyor. Taha Kılınç’ın önceki eserlerinde gördüğümüz karşılıklı tefekkür, sohbet, hasbihal yer yer dertleşme halini “Dalları Gökte Bir Ağaç” eserinde de göreceksiniz. Son olarak kitabın adına esin kaynağı olan ayeti zikredelim; “Allah’ın, güzel söz için nasıl bir misal verdiğini görmez misin? (Güzel söz) Kökü yerde sabit ve dalları da göğe uzanan güzel bir ağaç gibidir. Rabbinin izniyle, o (ağaç) meyvesini her dâim vermeye devam eder. Allah, düşünüp öğüt alsınlar diye, insanlara (böyle) örnekler vermektedir.” (İbrâhîm.24-25)

    7,90
  • Damağası

    ‘Damağası’ Kemal Tahir’in cezaevi yıllarında tutmaya başladığı ve ölümüne yakın zamanlara kadar üzerinde çalıştığı notlardan oluşur. Bu notlarında cezaevi yaşamını ve kırsal kesim insanının küçük ama entrikalarla ve kırılmalarla dolu yaşamını ele alırken, Orta Anadolu insanını, koşulları içinde bütün derinliğiyle işler. Köy insanının dramını ele alırken ona sadece bakmakla yetinmez, onu çözmeye ve anlamaya çalışır. Oluşturduğu, alabildiğine canlı karakterlerin üzerinden bir Anadolu insanı panoraması çizer. ‘Damağası’ bir bütün olarak birbirini tamamlayan, yeniden ele alan üç çalışmadan oluşuyor. Kemal Tahir’in daha yayınlanmadan tartışmalar yaratmış notları/müsveddeleri yıllar sonra yeniden okuruyla buluşuyor.

    10,24
  • Dava

    Franz Kafka, Dava’da bir sabah hiç bilmediği bir suç yüzünden tutuklanan Josef K.’nın öyküsünü anlatır. Kitap, Josef K.’nın belirsizlikler içerisinde seyreden davasıyla ilgili verdiği mücadeleyi ve masumiyetini ispatlama çabasını takip ederken hukuk düzeni ve adaletle çevrelendiğini düşünen çağımız insanını korkunun egemen olduğu ve hukukun ters yüz edildiği bir evrene sokar. Bu distopik evrende, yazarının deyimiyle asla gerçek bir aklanmışlıktan söz edilemez. Kafka, bu zamansız distopyayla özgürlük ve hukuk kavramı üzerine düşüncelerimizi sorgulatıyor. Kafka’nın absürt bir hikâyeyi anlattığı romanı Almanca aslından Türkçeye çevrildi.

    4,49
  • Dede Korkut Destanları

    Kudretli Oğuz beyleri asla yalan söylemezlerdi. Uykuları ağır olur, yanlarında kara kılıç şakırtısı olsa yine uyanmazlardı. Savaşmak, dövüşmek, avlanmak, bahadırlık göstermek âdetlerindendi. Yiğitlik yapmadan ad alamazlardı. Deli Dumrul, Azrail’e meydan okur; Basat, Tepegöz’ü devirir, Uruz babasını kurtarmak için yollara düşerdi. Bamsı Beyrek’in yüzü pe-çeli, Burla Hatun’un boyu uzun, Banı Çiçek’in kara gözleri çekikti. Dedem Korkut derler bir er vardı; Oğuz’un bilicisiydi, gaipten türlü haberler söylerdi. Ne vakit Oğuz’un içine gelse; bu dediğim kudretli yiğitlerin destanını anlatır, benden sonra alp ozanlar söylesin, gazi erenler dinlesin, derdi. Sarayda, divanda, dergâhta, mecliste ve meydanda Dede Korkut okunur, söylenir, dinlenirdi.Şimdi yine okulda, evde, kapıda, yolda, yolakta alp ozanlar okusun, gazi erenler dinlesin, kimse elinden düşürmesin, ta kıyamet oluncaya dek.

    7,94
  • Dedemin Bakkalı

    O, tuz ruhu isteyen müşteriye yemek tuzu gönderip “ruhu arkadan gelecek” diyen bir girişimci…
    O, fakir müşterilere bedava ürünler satıp ücreti zenginlerin hesabına yazan bir kahraman…
    O, bakkaldaki içecekleri birbirine karıştırıp daha güzelini bulmak ve müşterilerine sunmak için uğraşan bir sivri zeka…
    O, Afrikalı çocuklara yardım göndermek için arkadaşlarının ellerinden kandil yiyeceklerini toplayan bir yardımsever…
    O, attığı her adım olay olan, aşırı eğlenceli, cin fikirli, fena halde yenilikçi bir bakkal çırağı…

    Ticaret hayatında tam gaz koştu ama her seferinde yetişkinlerin dünyasına tosladı. Yetişkinler yüzünden başına gelmeyen kalmadı…  Ve tüm deneyimleriyle, senin için harika bir rehber hazırladı.

    Çocukların Yetişkinlerle İletişimde Dikkat Etmesi Gereken Hassas Konular, bu kitapta.
    Tam on madde. Oku ve dikkat et…
    Sana bir sır vereyim:
    Yetişkinler…
    Her yerdeler…

    Şermin Çarkacı’nın kendi hatıralarından ilhamla kaleme aldığı Dedemin Bakkalı, büyüklere çocukların gözünden kendilerini görme imkânı verirken; küçüklere ticaretin, yenilikçi düşünmenin, büyüklerin dünyasının ve insan ilişkilerine dair inceliklerin ipuçlarını veriyor. Epey güldürüyor, biraz hüzünlendiriyor, uzun uzun düşündürüyor.

    10,24
  • Dedemin Bakkalı – Çırak

    Dedemin Bakkalı’nı okuyanlar bilir!
    O, tuz ruhu isteyen müşteriye yemek tuzu gönderip “ruhu arkadan gelecek” diyen bir girişimci…
    O, fakir müşterilere bedava ürünler satıp ücreti zenginlerin hesabına yazan bir kahraman…
    O, bakkaldaki içecekleri birbirine karıştırıp daha güzelini bulmak ve müşterilerine sunmak için uğraşan bir sivri zeka…
    O, Afrikalı çocuklara yardım göndermek için arkadaşlarının ellerinden kandil yiyeceklerini toplayan bir yardımsever…
    O, attığı her adım olay olan, aşırı eğlenceli, cin fikirli, fena halde yenilikçi bir bakkal çırağı…

    Ticaret hayatında tam gaz koştu ama her seferinde yetişkinlerin dünyasına tosladı. Yetişkinler yüzünden başına gelmeyen kalmadı…
    Ama şimdi Bakkal onun eline geçti!
    Çırak iş başında!
    Dedemin Bakkalı-Çırak geleceğin girişimcilerine, kahramanlarına, yazarlarına, mucitlerine, yardımseverlerine incelikli bir “çıraklık” rehberi sunuyor. Tüm cin fikirli çıraklara; yetişkinlere rağmen üretmenin, düşünmenin, hayal kurmanın, yazmanın yollarını anlatıyor.
    Bakkal şimdi senin elinde!
    Hadi sınırsızca üret, hayal et, fikirlerini hayata geçir!

    Şermin Çarkacı’nın kendi hatıralarından ilhamla kaleme aldığı Dedemin Bakkalı’nın, içine okuyucuyu da katan etkinlikli devam kitabı olan Dedemin Bakkalı-Çırak’ta, hayal kurmak, yeni fikirler bulmak, yazmak ve üretmekle ilgili hikayelerin yanı sıra hikayeleri okuyucunun hayatına uygulama imkanı veren etkinlikler yer alıyor.

    9,09
  • Defterler

    “22 Kasım 2007 gecesi, sabahın dördünde ‘öldüm’ ve yalnızca dokuz saat sonra ‘yeniden dirildim.’ Tam bir organik çöküş, beden fonksiyonlarında beni hayatın son eşiğine, o vedalar için çok geç olan yere götüren bir duruş. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Pilar oradaydı, yengem María da oradaydı, ikisi de, devinimsiz, tüm güçlerin terk ettiği ve ruhu çekilip gitmiş gibi görünen, yaşıyor olmaktan çok çare bulunamaz bir kadavraya dönmüş bir bedenin önünde. O saatlerin nasıl olduğunu bugün bana anlatanlar onlar. Ana, torunum, sonraki günün akşamı geldi. Baba ve büyükbaba, hâlâ kendi solumasının rüzgârıyla tükenmekle tehdit eden bir mumun alevi gibi solgundu. Sonra bedenimin kitaplarla, şöyle söyleyelim, başka çiçeklerle çevrili halde kütüphaneye konulacağını anladım. Kaçtım. Yavaş, çok yavaş bir kendine geliş yılı, doktorların söyledikleri gibi, bana sağlığımı, enerjimi, düşünce çevikliğini geri verdi, bana aynı zamanda evrensel bir çare olan işi de geri verdi. Ölüme değil, yaşama doğru kendi ‘Fil Yolculuğumu’ yaptım, ve buradayım. Emrinize amade.”

    “Saramago’nun Defterler’i hüzünlü bir kitap değil […] öfkeli bir kitap değil, sadece, bir veda.”
    Pilar del Río (eşi)
    devamını oku

    9,08
  • Değirmen

    Değirmen Sabahattin Ali’nin ilk hikâye kitabıdır. Bu ilk denemeler arasında aşk tema olarak baskındır. Duygulu ve hayalci anlatımına temiz bir dil eşlik eder. Aynı zamanda gerçekçi, toplumcu bir tavır da sezilir. İnsanı ve doğayı içi içe belirleyen o güçlü anlatımın ilk örnekleri Değirmen’de belirmeye başlar.

    4,49
  • Deli Tarla

    Bazen hayat gizler kendini… Sımsıkı çekilmiş perdelerin ardına saklanan utangaç eviçlerinde, kapıların ardında, güneşin terk ettiği sokaklarda, o bıyıkaltı gülüşlerde, mühürlenmiş ağızlarda, yüze düşen gölgelerde, ketum yüreklerde, harflerin kıvrımlarında, kelimelerin dilsizliğinde, sonsuz susuşlarda, hiç düşülmeyen yollarda, hep beklenen aşklarda, hiç beklenmedik sonlarda gizler kendini hayat…

    Ta ki bir yazar onu bulup çıkarıncaya dek.
    Ta ki bir yazar onu bize anlatıncaya dek.

    Şermin Yaşar’dan “yeniden gülmeyi başarabilen insanların muamması” için öyküler. Deli Tarla gibi coşkulu, beklenmedik ve merhamete muhtaç…

    devamını oku

    11,39
  • Deliliğe Övgü

    İnsan yaşamının ilk dönemi olan çocukluğun, bütün dönemlerinin en keyiflisi, en tatlısı olduğu yanlış mıdır? Çocuklar sevilir, öpülür, kucaklanır, okşanır, bir düşman bile onları sevip pışpışlamadan duramaz. Hiç düşündünüz mü neden? Çünkü daha doğar doğmaz doğa, onları bir çeşit deliliğe bulamış, bu tatlı sarhoşluğun havasıyla sarmalamıştır; bu hava, çocukların etrafındakileri büyüler, çabalarının karşılığını verir ve bu küçük yaratıkların gerek duydukları iyilikseverliği ve koruyuculuğu almalarını sağlar.

    4,90
  • Delilim Yok Kalbimden Başka

    Bir sarı çiçek bulmalı şimdi.Oturup başına bir türkü söylemeli : ‘’Ben bağrımı toprak sandım taş imiş / Meğer taşa tohum ekilmez imiş .‘’ Bir sarı çiçek olmalı şimdi.Başında türkü söyleyen adama dönüp bir şiir okumalı : ‘’Taş taş değildir bağrındır taş senin / Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin.’’ Adam çiçek kokmalı o an, çiçek türkü yakmalı.Adamın yüzü sararmalı mahcubiyetten, Çiçeğin yüzü ağarmalı aşktan . Çiçek yüzünü adama dönmeli, adamın yüzü çiçeğe dönmeli. Adamla çiçek bir olmalı. Erimeli çiçek adam. Bir kalp kalmalı ondan geriye. Yokladıkça Allah, kokladıkça ah diyen bir kalp… ‘’ Elif lâm ra ‘’ İşte bütün hikaye …

    7,94
  • Dem

    “Bazı şeylerin hayali güzeldir, kendisi değil… Her şey bir hayalle başladı aslında. Önce aşkı hayal ettim. Sonra bir âşık ve hayalime aşk ettim sonra. Sana anlattıklarım bir hurafeye dönüşmüş garip bir mezarın hikâyesi… İnanmak zor belki, lakin inanmamak daha zor. İstanbul; aşkın gönle düştüğü şehir, aşkın hayalle örtüştüğü, ölümle buluştuğu şehir… Her taşında bir aşkın izi var. Aşk var kâri, aşk var. Şükür ki var. Ve ben işte İstanbul’un bu aşklarının efsaneye düşmüş hâlini anlattım sana. Aşk… Ve ölüm… Ve hikâye… Bil ki aşk için gönül lazımdır, gönlü bilmek lazımdır ve bilmek için de ölmek lazımdır. Demem o ki aşk gönlün, ölüm de ömrün zekâtıdır. Ve aşk gönlün; ölüm de ömrün kirini alır da gider. Bu yazdıklarımın hepsi doğrudur demiyorum sana. Doğru ve gerçek olanları da var elbet. Lakin ben yalnızca hayal ediyorum. Zira bazı şeylerin hayali güzeldir, kendisi değil.” Fatih Duman, Dem’de, sizi, Telli Baba’nın gizem ve hüzün dolu öyküsünü okumaya davet ediyor…

    8,90
  • Deniz Feneri

    Yirminci yüzyılın usta kalemlerinden Virginia Woolf’un edebiyata armağanı “zihin akışı tekniği”yle Deniz Feneri’nde tanışıyoruz. Abartıdan uzak, sahici roman karakterlerinin gündelik hayatında gezinirken; kuşak çatışması, Viktoryen Dönemi’nin kadın ruhu ve sınıfsal çatışma üzerine düşünüyorsunuz. Benzerine az rastla¬nır bir yalınlıkla insanların iç dünyalarına eğilen Woolf, zıtlıklar, ironiler ve tahlillerle eserini ölümsüz kılıyor.

    4,49