Sehe 621–640 zwischen insgesmt: 805

  • Yol Ayrımı (Esir Şehir Üçlemesi 3.Kitap)

    Kâmil Bey de Anadolu’da serbesttir artık … Türkiye’yi kuşatan bir “serbest”lik rüzgarı esmeye başlar zamanla. Bu serbestlik, değişen ya da değişmiş gibi görünen insanların maskelerini birer birer düşürürken, İstanbul’da hayat giderek zorlaşır. Kâmil Bey, yıllardır özlemini duyduğu biricik kızı Ayşe’ye kavuşmaya çalışırken, Kurtuluş Savaşı’nda yüz binlerce insanın kanıyla kurtulan vatan, artık demokrasi mücadelesi vermektedir. Serbest Fırka’nın kuruluşu, Darülfünun’da meydana gelen ayaklanmalar, İstanbul sokakları ve tarihin derinliğinde kalan ayrıntılar… “Yol Ayrımı”, savaştan zaferle çıkmış bir milletin demokrasi yolunda attığı bebek adımlarının izdüşümlerini aktarıyor okura.

    11,39
  • Yorgun Savaşçı

    Esir Şehir Üçlemesi’nde Millicileri İşgal Kuvvetleri’nin baskısı altındaki İstanbul’da anlatan Kemal Tahir, ‘Yorgun Savaşçı’da onları Anadolu’ya gönderir. ‘Yol Ayrımı’nda yan karakterlerden biri olarak karşımıza çıkan Cehennem Topçu Cemil, ‘Yorgun Savaşçı’nın baş kahramanıdır. İstanbul’a geldiğinden beri, bir türlü üzerinden atamadığı yorgunluğu sanki dinlendikçe çoğalan Cemil, bir yandan aşık olup evlendiği teyze kızı Neriman ile her şeyi bırakıp uzakta bör köyde yaşamayı isteycek kadar bıkkın; diğer yandan Anadolu’ya geçip Milli Mücadele’de ön saflardayer almayı isteyecek kadar da cesurdur. 1919 ve 1920 yıllarında İstanbul’daki örgütlenmeleri ve Anadolu direnişini anlatan ‘Yorgun Savaşçı’, Cumhuriyet’in kuruluşuna giden sürecin romanı olarak da okunabilir.

    11,39
  • Yunus Emre

    Yunus Emre
    – Ön tarafı açılır-kapanır bir mikâp içinde hayatı yakalamak… Kapana kıstırır gibi.. Tiyatro budur.
    – Bana sorarsınız beşerî keşiflerin en büyüğü olarak tekerleği gösteririm. Sanat şekilleri içinde bence en büyük keşif tiyatro.. Tekerlek, nasıl, bitmeyen mesafeler üzerinde sonsuz bir dönüşse, tiyatro da, durmayan zamanın mikâb biçimi bir kavanoz içinde, bütün madde ve hareket kadrosiyle dondurulması…

    5,90
  • Yusuf ile Züleyha (Kalbin Üzerinde Titreyen Hüzün)

    ”Nasıl herkese duyuruyum da sesimi diyeyim: Bu anlattığınız ben değilim, ben bu anlattığınız değilim. Yusuf’u ben nasıl yerim? Ben Yusuf’u nasıl yerim?
    Sözünün bu kısmına gelince kurt, nemli gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmeye başladı. Gri tüylerle kaplı göğsü, ön ayakları ıslandı. Bir ah çekti derinden derine. Islak burnu daha ıslandı. Ve devam etti:
    Ben şimdi adımı nasıl temize çıkarayım, alnıma sürülen bu kapkara lekeyi neyle, nasıl yıkayayım? Öyle bir leke ki değil bana, yeter kıyametin kopacağı güne değin gelip geçecek tüm torunlarıma.
    Tek muradım, bütün yaratılmışların sahibi olan Tanrım, bu ayıpla yaşatmasın beni. Ya alsın yeni doğmuş bütün kurt yavrularıyla birlikte canımı, kurt neslinin dalı yaprağı burada kesilsin, ya da adım temize çıksın.

    7,90
  • Yüzbaşının Kızı

    Aleksandr Puşkin’in tarihsel olaylar üzerine inşa ettiği ünlü romanı Yüzbaşının Kızı, romantizmle başlar. Daha sonra okur, Rusya’nın çarlık döneminde yaşadığı çalkantıları izlerken bulur kendisini. Akıcı dili, toplumcu gerçekçi yaklaşımıyla eser, mutlak iyi yada kötünün neden var olamayacağını hatırlatır: “İşte o an köylü, yataktan fırladığı gibi baltayı kaptı ve dört bir tarafa rastgele sallamaya başladı. Kaçmak istedim, fakat yapamadım. Oda cesetlerle dolmuştu. Ölü bedenlere takılıyor ve kanlara basıp kayıyordum. Korkunç köylü bana sevecenlikle sesleniyordu. ‘Korkma, gel de bir hayır duamı al’ diyordu. Üzerimi panik ve dehşet sarmıştı. Tam o sırada uyandım.”
    Puşkin’in Yevgeni Onegin’den sonraki en önemli eseri Rusça aslından Türkçeye çevrildi.

    devamını oku

    4,49
  • Yüzler

    Öykü ve deneme ustası Rasim Özdenören keskin gözlemciliğinin ürünü olan bu kitabında “yüzler” çiziyor okuruna. Bozguncunun, büyüklenenin, alaycının, kaltağın, korkağın… yüzleri. Othello’nun şeytanı, Sait Faik’in hiçbir zaman doğmamış garip çocuğu, idam mahkumunun infazdan önceki yüz ifadesi, Ebu Celil’in hasetçiliği, Ebu Talib’in bahanesi, Hamlet’in kulağına gelen fısıltılar, İvan Karamazof’un içinde yekinen hayalet, Raskolnikof’un ürettiği cinayet gerçekleri… Birçok portreyi kalemiyle yeniden üretip ahlaki alanın prototiplerine dönüştürülüyor.

    7,94
  • Zafer Değil Sefer

    “Zafer değil sefer” yahut “muvaffakiyet değil hareket” ifadeleri sonuca ve hedefe ulaşıp ulaşmamaya bağlı kalmadan yola koyulmayı, harekete geçmeyi, her hâlükârda insanî sınırlar içinde yapılabilecekleri sonuna kadar yapmayı ifade ediyor. Seyr ü seferin, yolun ve hareketin bizzat kendisi sonucun, zaferin, muvaffakiyetin en azından bir parçası olmak itibariyle zaten baştan bir neticedir.

    Akar suya umman çoktur. Yunus Emre’nin “Dağ ne kadar yüce olsa yol onun üstünden aşar” mısraı da bunu anlatıyor. Dağlarda tükenen patikalar, bir yerden sonra nefesi kesilen, ümitsizlik ve bedbinlik karanlıklarında boğulan yolcular elbette vardır. Ama bu tâli bir meseledir.

    Bir de “hiçbir yere ulaştırmayan yol” var. Burada yolun amacı kendisidir, kendindedir, başkasında, başka yerde değil. Yol başka bir şey için kat edilmez. Yol ile varılacak menzil bir diğerinin şümulü dâhilindedir.

    devamını oku

    10,24
  • Zafer Rüzgarları/Akdeniz Fatihi Turgut Reis

    Turgut Reis Haçlıların korkulu rüyası, Preveze ve Cerbe deniz savaşlarının şanlı gazisi, Trablusgarp fatihi, Akdeniz sahillerini kasıp kavuran denizler ejderi. Gümbürdeyen toplar, Akdeniz’de Turgut Reis’in hâkimiyetini ilân ediyordu. Malta’da ve Sirakuza kıyı şehirlerinde çalınan çanlar, Dragut dedikleri büyük gazinin Akdeniz’de avlanmaya çıktığını, uğultularla Haçlı dünyasına duyuruyordu. Dragut geliyor..! Dragut geliyor..! Avrupa, büyük telâş ve korku içinde… Acaba bundan sonra sıra kimde? Zafer Rüzgârları’nda, Turgut Reis’in hayatını, Akdeniz’deki şanlı mücadelesini ve Osmanlı leventlerinin maceralarını Ahmet Yılmaz Boyunağa’nın usta kaleminden okuyacaksınız.

    6,79
  • Zaman Yolcusuna Söylenecekler

    İnsanları doğru dürüst bir hayat yaşamaktan alıkoyan şey, zaman yokluğu değil, zaman israfıdır. Zamansızlıktan şikayet edenlerin çoğu, zamanı iyi kullanmasını bilmeyenlerdir. İlim ve teknikle insan ne yaparsa yapsın, neyi bulursa bulsun, hangi aleti ortaya koyarsa koysun; yine de zamanın, hayatın ve ölümün sırrını ilahi hakikatlerde arayacak ve orada bulmaya çalışacaktır. Takvimin, saatin icadı ve kullanılmasının esas sebeplerinden biri de zamanı değerlendirmektir. İnsanın saadeti, zamanı yönetmesiyle; felaketi ise kaybetmesiyle ilgilidir.

    7,94
  • Zamanın Gözleri & Sanat-Dil-Hakikat

    “Her tür ve düzeyden sanat, bilim ve düşünce eserleri nihaî anlamda bir dünya görüşünün ifadesidir. Sanattan siyasete, mimariden metafiziğe, ticaretten teolojiye, edebiyattan eğitime; kısaca, her alanda ortaya konmuş, belli bir dünya görüşünün tezahürü olan çiçekleniş ya da başarılar da ‘medeniyet’ denen olguyu dile getirir. Dünya görüşünü, bir toplum ya da ferdin bütün bilgi ve bakış açısını kuşatan köklü bir vukuf durumunun, istikamet tutuş ve duruşunun ifadesi olarak tanımlayabiliriz. Derin düşünsel kavrayışla birlikte kural koyucu ve temel teşkil eden varoluşsal tasavvurlar ya da konular, değerler, duygular ve ahlâkî telakkiler bu dünya görüşü içinde ayrılmaz bir bütün oluşturur. Ve ‘medeniyet’ denen olgu da, geniş anlamda, bu bütünün tarihsel süreçte, dönem ve bölge şartları üzerinden kendisini izhar etmesi ya da gerçekleştirmesidir.”
    Prof. Dr. Turan Koç’un bu kitabı çeşitli vesilelerle kaleme alınmış yazılardan oluşan bir derlemedir. Koç’un Zamanın Gözleri başlığı altında topladığı bu metinler, kendisinin kitabın altbaşlığında da belirtildiği üzere sanat-dil-hakikat merkezli görüş ve düşüncelerini içermektedir. Konuya ilişkin eserlerin azlığı dikkate alınınca, kitabın önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor…

    7,94
  • Zamanın Şarkısı Çocuk Dürbünüyle Denemeler

    Kitabın kapağını araladığında bir müzik işitmeye başlayacaksın. Bir şarkı bu. Zamanın Şarkısı. Şarkının bir yerinde bir çocuk, Şivliliiiiiiik, diye bağırıyor, duyuyor musun onu? Bir baba çocuğuna ahşap sandığın içinde bir diş hediye ediyor. Birileri, kuşlar için minik saraylar inşa ediyor. Ağaçlar için bayramlar, unutulan meslekler için anma törenleri düzenleniyor. Pelerinsiz süper kahramanları unutmayalım. Bu şarkı, en çok da onları söylüyor! Ve birileri, yıldızların altında enfes bir açık hava sinemasında. Heyecan dorukta. İşitiyor musun? Tabii işitemezsin. Önce okumalısın. Hadi, arala kitabın kapağını. Çocuklar için yazdığı kurmaca eserleriyle tanıdığımız Feyza Kartopu, dördüncü kitabı Zamanın Şarkısı’yla çocukları, denemenin incelikleriyle tanıştırırken bir yandan da eskinin unutulan değerlerini, bugünün sesiyle anlatısına dahil ediyor.

    8,90
  • Zambak Operasyonu

    Konteyner ile duvarın arasına sıkışmış bir cesetti onları dehşete düşüren. Alnının tam ortasında bir kurşun deliği vardı ve gözleri, son gördükleri karşısında dehşet doluydu.
    Karanlık bir köşede sır dolu cinayet ile başlayan olayların silsilesinde sır perdesi aralandığında kendinizi, bir polisiye romanın başkahramanı ardına takılmış; heyecan, öfke, merak ve stresin kaplayacağı bir buğrana dalarak “DERİN DEVLET” ile tanışacak ve amansız bir kovalamacanın peşine düşeceksiniz.
    Sır dolu olayları kahramanımızla beraber çözerken, intikam almak için sabırsızlanacaksınız.

    7,94
  • Zehra’nın Defteri

    Selahaddin Hilav’ın belirlemesiyle ‘bizim Joyce’umuz, Türk Edebiyatı’nın büyük ismi Kemal Tahir’in yıllardır arşivlerde bekleyen ‘yayımlanmamış öyküleri’ titiz ve özenli bir çalışmayla nihayet kitaplaştı. Kemal Tahir’in en uzun öykülerinden biri sayılabilecek Zehra’nın Öyküsü’nden adını alan ikinci ciltte ağırlıklı olarak aşk öyküleri yer almakta. Kemal Tahir’in üzerinde çalıştığı ancak tamamlayamadığı öyküler de ‘Yarım Öyküler’ başlığı ile bu kitaba dahil edilmiştir.

    9,09
  • Zeki Ama Çalışmıyor

    Uçak fobisinden ilişkilerine, askerlik anılarından üniversite günlerine dek birçok anektodu samimiyetle paylaşan Oğuzhan Uğur için hiciv ustası desek abartmış olmayız. İlk gençliğinde karikatür de çizen Uğur, en ciddi konuları bile eğlendirerek anlatmaya devam ediyor. Siz de hayatın absürtlüğü karşısında kara mizaha sığınıyorsanız, meşhur programı P!NÇ’e de kaynaklık etmiş durum komedisi tadındaki bu hikâyeleri okurken kendinizi gülmekten alıkoyamayacaksınız.

    7,94
  • 1984

    Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (…) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu. George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.

    6,32
  • A. Cahit Zarifoğlu Kitabı-ACZ

    Ülkemizde sanatçı ve düşünür olmanın zor yanlarından biri ve belki de ilki; yaşarken içinde bulunduğunuz toplum tarafından anlaşılamamanızdır. Özelde Müslüman, genelde üretken tüm insanlar için yazık ki; bu, böyledir..

    Kültür, düşünce ve yazın hayatının hemen her türünde eser veren çok yönlü sanatçımız Cahit Zarifoğlu da, işte öylesi üretken kalemlerden biri hiç kuşkusuz.. Kırk yedi yıllık hayatına dokuz çocuk kitabı, iki roman, dört şiir kitabı, çok sayıdaki denemelerinden derlenmiş iki deneme, bir günlük, bir tiyatro, bir tez ve bir piyes olmak üzere 21 eser sığdırmış.

    Derdi olan biriydi Cahit Zarifoğlu.. Hemen bütün eserlerine açık ya da gizli bir şekilde sirayet eden İslam, Ümmet, Müslüman, edep, üretkenlik, kitap, çalışmak, şahsiyet, ilke vb. gibi kavramları işledi durdu. Suskunluğunu bir kenara atıp iki yüzlü Batı Dünyası’na ve onun kültürel kodlarına karşı onurlu bir mücadele verdi.

    Bu şuurla hareket ederek başladık çalışmamıza. Cahit Zarifoğlu hakkında alanında etkin ve yetkin sanat ve düşün insanlarını belirledik. Onlarla temaslar kurduk, değerlendirmelerini aldık. Bu arada kitabımızı görsellerle destekleyip farklı bir boyut eklemek istedik. Bunun için Cahit Bey’in ailesinden ve yakın dostlarından yardım aldık.
    Karınca kararınca da olsa ilim dünyasına biyografik bir metin bırakmaya gayret ettik.
    Sonuçta gayret bizden, takdiri Rabbimizdendir.

    10,24
  • Adaleti Ayakta Tutmak

    Yıllar yılı CHP’nin adaletsizliklerinden yakınanlar, insanların durumlarını ve haklarını gözetmeden benzer bir durum içinde­dirler. Bu, bulaşıcı bir hastalık mı, bir sorun mu? İnsanı kurtar­ma gibi bir çaba neden gösterilmez? Neden bağışlayıcı olunmaz, karşı cephe güçlendirilir? CHP’nin hak ve adalet çabasının kar­şılık bulması hiç mi düşündürmüyor insanları?

    5,90
  • Afrikalı Leo

    Gerçek bir yaşam öyküsünden çıkarılmış düşsel bir yaşamöyküsü: “Bir berberin sünnet ettiği, bir Papanın vaftiz ettiği” Hasan İbn el-Vezzan ez-Zeyyati namıdiğer Giovanni Leone de Medici’nin yani Afrikalı Leo’nun özyaşamöyküsü -yazmış olsaydı yazacağı gibi.

    11,39
  • Ahir Zaman Gülüşleri

    Son peygamber, Yaratıcıdan gelen son kitabı kullara ulaştırdıktan sonra, hangi zamanda yaşarsa yaşasın faniler kendi zamanlarını ahir bildiler. “Ahir zamana kaldık” diye dertlenen şairin yaşadığı devrin üzerinden yüzyıllar gelip geçti. Kendini bilen her fani zamanını ahir bildi. Hüznüne tebessüm, tebessüme hüzün ekti. Ahir Zaman Gülüşleri, “Hikaye merhemdir, usul usul geçer yaraların üstünden” diyen sosyolog-hikayeci Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun dördüncü hikaye kitabı Çağdaş hikayenin önde gelen isimlerinden olan Barbarosoğlu, Ahir Zaman Gülüşleri’nde değişimin hızı karşısında insan olma cevherini koruma çabası gösteren ahir zaman insanının trajik-komik hikayesini usta bir dille sunuyor okuyucularına.

    7,94
  • Allah Var Gam Yok

    Sakın üzülme, sakın!
    Ayet-el Kürsi’nin “O hiç uyumaz” dediği bir Allah’ın var senin.
    Hiç kimse olmasa da hiç kimse duymasa da Allah sana yeter.
    Daraldığında, bunaldığında, köşeye sıkıştığında aklına onu getir.
    Ellerini aç ve gönülden dua et, Rabbinden iste. Karıncanın bile sesini duyan Rabbim, senin mi sesini duymayacak kardeşim?
    Senin kalbinden çıksın yeter ki sesler.
    Gönülden iste yeter ki!
    Bak nasıl da kabul olur dualar.
    Bak nasıl da çiçek açar umutlar.
    Yağmurlar en koyu bulutun ardından yağar Güneş, gecenin en zifiri karanlığından sonra doğar. Allah’ın yardımı da böyledir Sabret!
    Ve unutma;
    Allah var, gam yok!

    10,24