-
Yavuz
Kuşatma 1453’ün yazarı Okay Tiryakioğlu’ndan eşsiz bir tarihî şahsiyetin sarsıcı romanı: YAVUZ. Sefer güzergâhını soran vezire, “Sır tutmayı bilir misin?” diye soran; “Evet!” cevabını alınca “Ben de bilirim.” karşılığını verecek denli temkinli, “dünya”yı kafasında taşıyan bir gaye adamı. Hedefleri uğruna kardeş kavgasını hatta baba-oğul çekişmesini bile göze almak zorunda kalan küçük şehzade. Bu kararlılığına, son nefesine kadar, kaybettiği kardeşleri ve can dostlarının özlemi eşlik etmiş şair bir yürek. Devletine ve ümmetine 400 yıl soluk aldıran eşi benzeri görülmemiş 8 yıllık bir “hamle”nin mimarı halife. Ve çevresindekilere aklı yitirmenin sınırlarını zorlatan bir yaralı son: Şirpençe. Hiç abartılı olmayan ama kahramanlarının dayandıkları manevi gücü de ıskalamayan olgun bir edebî dilin romanı: YAVUZ
-
Yavuz Sultan Selim Romanı Bedel Taht-ı Ali Baht-ı Osmanı
Yıl 1510…
Şah İsmail’den gelen bir hediye Osmanlı tahtını sarstı.
Yavuz Selim, Korkut ve Ahmet taht için kavgaya tutuştu. Yaşananlar taht kavgası değil baht kavgasıydı, bir ölüm kalım meselesiydi. O kadar korkunçtu ki her şey galip olan da kaybediyordu, mağlup olan da.
Aslanların hikâyesini iyi bilen sultan olacaktı.
Oğulları tahtına göz dikmişken Sultan Bayezid’in yerinde
olmayı kim isterdi?
Peki bu kavganın içindeki şehzâde olmayı kim isterdi?
Osmanlı tahtına oturmanın bir bedeli vardı.
Bedel ödemeye hazır olan şehzâde kimdi? -
Yaz
Yaz, yapıtları arasında organik bağlantı ve bütünsellik ilkesine büyük önem veren Albert Camus’nün (1913-1960) Tersi ve Yüzü, Sürgün ve Krallık ve Düğün adlı kitaplarıyla birlikte birbiriyle ilişkili ya da bağımsız bir metinler çevrimi oluşturur. Doğaya, dağa, denize ve güneşe derinlemesine bir sevgi duymuş, kendisine bir sığınak, düşüncelerine bir yanıt aramış ve Akdeniz ışığında bütün yaşam felsefesinin imgesini bulmuş olan Albert Camus, Yazda Cezayir’in sıcak ve aydınlık doğasından Antik Yunan’ın ölçülü ve ışıklı düşüncesine uzanır. Böylece, Avrupa’nın kapıldığı yıkıcı tutkuyu yalın olduğu kadar hayranlık uyandıran bir mantıkla yargılar ve ortaya çıkan Akdeniz bilinci Albert Camusnün mutluluk etikasını yaratır…
-
Yazarların İstanbul’u
Röportajlar: Neşe Mesutoğlu ‘’İstanbul hiç bu kadar güzel anlatılmamıştı’’ Bu kitap, İstanbul’un dünü, bugünü ve yarınına dair başka bir pencere açıyor. O pencereden içeriyi seyrederken; İlber Ortaylı ile İstanbul’a “doğru” bakmanın yolunu keşfedecek, Semavi Eyice ile bir zaman tünelinden geçerek tarih öncesinden bugüne İstanbul’u seyre dalacağız. Buket Uzuner ile ilham perisi İstanbul’u yakalamaya çalışacak, Ahmet Ümit’in İstanbul’a dair hayallerinin peşine düşeceğiz. Sunay Akın’la oyundan müzeye kocaman bir dünya olan İstanbul’a bakarken, Muazzez İlmiye Çığ ile İstanbul’u dışarıdan gelenlerin gözüyle göreceğiz. Ara Güler’in kendisini “İstanbul’un simgesi” ilan etmesine tanıklık edecek, Hıfzı Topuz’un Nazım Hikmet’li, Bedri Rahmi’li, Abidin Dino’lu, Fikret Mualla’lı sanat dolu yıllarına göz atacağız. Emre Kongar’dan İstanbul’da yaşama sanatına dair tavsiyeleri alırken, Çetin Altan ile 2112’nin İstanbul’una yolculuk yapacağız. Aydın Boysan ile bir İstanbul sofrasında İstanbul’un mimari serüveninin sohbetine oturacak, Artun Ünsal ile İstanbul’un eşsiz lezzetlerinin tadına varacağız. 12 büyük ustanın anlatımıyla İstanbul’u okurken, bu kenti tanımanın ve anlamanın büyüsüne kapılacak ve İstanbul hiç bu kadar güzel anlatılmadı diyeceksiniz… Yazarlar: İlber ORTAYLI – Ahmet ÜMİT – Sunay AKIN – Buket UZUNER – Semavi EYİCE – Muazzez İlmiye ÇIĞ Emre KONGAR – Hıfzı TOPUZ – Ara GÜLER – Aydın BOYSAN – Artun ÜNSAL – Çetin ALTAN
-
Yazma Cesareti
Yaratıcılığı her boyutuyla ele alan ilk Türkçe kaynak olma özelliğini koruyan Yazma Cesareti, yeniden okurla buluşuyor.
En sağlıklı içgüdümüz, yaratıcı içgüdümüzdür. Her birimizde doğuştan var olan bu içgüdü biteviye kendisini gerçekleştirmek için çalışır. Ne var ki aynı zamanda kendimizi gerçekleştirme güdüsü olan yaratıcı içgüdüyü dünya dört bir yandan baskılar.
Hayat hiç kimsenin yazmasını, herhangi bir alanda yaratıcı olmasını istemez. Doğduğumuzda nasıl bir hayat yaşayacağımız çoktan belirlenmiştir ve bizim için belirlenmiş bu hayatın dışına çıkmadığımız sürece yaratıcı olamayız.
Yaratıcılık nedir, yaratıcı sürecin önündeki engeller nelerdir? Her insan acı çeker, ama neden her insan acısını yaratıcılığa dönüştüremez; Yaratıcı insanların ortak özellikleri nelerdir? Sanatı sanat yapan nedir? Sanatsal değerin objektif ölçütü olabilir mi? Sanatçı, toplumla uzlaşırken bir yandan ondan nasıl ayrılır? Sanat neden aykırıdır? Sanat neden “ifade” değildir? Sanat ve yaratıcılık hakkında doğru bilinen yanlışlar nelerdir? Yaratıcılığın psikolojisi, sanat ile benlik ilişkisi ve çok daha fazlası bu kitapta…
-
Yediçınar Yaylası
“Bir neslin yüz akıdır Kemal tahir, Türk düşüncesine ufuklar açmıştır. Türk romanının en yiğit, en güçlü, en büyük temsilcisidir. Belki de çağdaş romanın demeliydim…” Cemil Meriç
-
Yeni Ufukların Kıyısında
Geçmişe bir ayna tutarak, günü, koşulları, anı ve zamanı bir bütün içerisinde anlamlandırmak bugün için oldukça zor bir uğraş olarak önümüzde duruyor. Yüzyılın bütün araç gereçleriyle dayatılanın dışına çıkıldığında, üzerine deli gömleği giydirilmek istenen, genel geçer bir kabul görmüşlüğün dışında bambaşka bir dünyanın, kurulabileceğine inananlar hiç de azımsanmayacak sayıda. Bir fanusun içerisine hapsettirilen hayatların yeni bir geleceğe ve o geleceğin dünyasına olan ihtiyacı her geçen gün daha da yakıcı bir hal alıyor. Dünyada her şeyin bir düzen içinde terennüm ettiğini düşündüğümüzde Göksal’ın felsefeden, edebiyata, sinemadan şiire, tiyatrodan satrança, psikolojiden dile, romandan resme, matematikten müziğe, fotoğraftan askeri tarihe kadar çok farklı disiplinlerde ortaya koymaya çalıştığı çaba, gerçeğe ve geleceğe doğru atılacak bir ön adım olma özelliği taşıyor. Adorno’dan, İbn Arabi’ye, Shakespeare’den Fuzuli’ye, Aborjinlerden Kızılderiler’e, Pascual Duarte’den Mai ve Siyah’a, hat sanatından grafolojiye kadar çok farklı alanlarda bir derinlik oluşturmaya çalışan Göksal, Derrida’dan Kindî’ye, Kubrick’ten Cervantes’e, Selahattin Hilav’dan Napolyon’a, Sümer’den Roma’ya, Lenin’den Şeyh Hamidullah Efendi’ye kadar uzanan geniş bir yelpazede özgünlüğün izlerini sürüyor. Haliyle okuyucunun kendisine soracağı soru şu; serüvene hazırmıyım ?
-
Yeraltından Notlar
Kitabın isimsiz anlatıcısı, Yeraltından Notlar’ı için “edebiyattan ziyade kendimi ıslah çabası” der. Ama satırlarını okuyan herkesin yerine haklı isyanını dile getirdiğini hatırlatır. Çürümekten, alışmaktan uzak durmak için yazmıştır Yeraltı Adamı: Biliyorum; belki söylediklerime kızacak, bağıracak, ayak direteceksiniz. “Yalnızca kendi adınıza, yeraltındaki sefaletiniz hakkında konuşun ve sakın ‘biz hepimiz’ demeye cüret etmeyin!” diyeceksiniz. Beyler, affedersiniz ama bu hepimizcilikle kendimi haklı çıkarmaya çalıştığım yok.
-
Yersiz Yurtsuz
Yersiz Yurtsuz, zamanımızın en önemli düşünürlerinden Edward Said’in çocukluk ve ilkgençlik yıllarına dair anılarını aktardığı samimi bir otobiyografi. Said’in küçüklüğünde yaşadığı kimi ikilemlerin, otoriter babasıyla ve hem çok sevdiği hem de içerlediği annesiyle ilişkilerinin onda bıraktığı izleri görmek mümkün bu anlatıda. Hayatının ilk yıllarında yaşadığı kimlik karmaşasının, kendi deyişiyle “budalalık derecesinde” İngilizvari bir adla Araplığı su götürmez bir soyadına sahip olmanın, Hıristiyan bir Amerikan vatandaşı olarak Filistin, Lübnan ve Mısır’da, ardından bir Arap olarak Amerika’da yaşamanın Said’in kimlik ve aidiyet konusundaki görüşlerini nasıl biçimlendirdiğini görmek de mümkün. Hepsinden önemlisi, Said’in “ülkeden ülkeye, şehirden şehre, evden eve, dilden dile, ortamdan ortama sürüklenişler” sonucunda gelişen “yersiz yurtsuzluk” haliyle barışıp, mezhepleri ve ülkeleri aşan entelektüel aidiyetini bulmasının hikâyesi olarak okunabilir bu anılar.
devamını oku -
Yeşil Çığlık
İş adamı Yakup Atmaca’nın biricik torunu Harun dürüst, ahlaklı ve vefalı bir gençtir. Küçük yaşta yüreğine ektiği, yıllarca sır gibi sakladığı bir sevda içinde kök salmış, gönlünü esir almıştır… Yakup Atmaca ve torunu, kaderin sürprizlerinden habersiz yaşarken türlü zorlukla mücadele eder. Bir yanda dedesine düşman kesilmiş, mal mülk hırsıyla körleşmiş anne ve babasına karşı çetin bir imtihan veren Harun diğer yanda kardeş bildiği, dostuyla nişanlanmasına vesile olduğu Rüveyda’nın başına gelenlerle sarsılır… İhanet ve iftiranın kararttığı hayatlarda, sevda yeniden filizlenecek mi? Türlü acı ve bedel sonrası sevenler kavuşacak mı? Usta yazar Ahmed Günbay Yıldız’dan kökleri çocukluğun masumiyetine dayanan sevda, vefa, arayış ve dostluk gibi kavramlarla pişmanlığın, kederin ve manevi olgunlaşmanın harmanlandığı, sürükleyici bir roman…
-
Yeşilin Kızı Anne
Yeşilin Kızı Anne ya da diğer adıyla Green Gables’tan Anne, Lucy Maud Montgomery’nin cümlelerinde âdeta parıldayan içtenliği ve gerçekçiliği sebebiyle hep sevildi. Sinemaya uyarlandı, çizgi filmi yapıldı, çocuklar için kısaltıldı. Son olarak Anne, kitaptan uyarlanan Netflix dizisiyle herkesin kalbinde taht kuran bir romantik kahramana dönüştü.
Erkek çocuk evlat edinmek isteyen Marilla ve Matthew kardeşlerin planları, beklenmedik bir durumla sarsılır. Green Gables’a gönderilen çocuk; duygusallığı, samimiyeti, kızıl saçları ve sonu gelmez merakıyla sevimli mi sevimli bir kız çocuğudur. Adının sonuna eklediği “E” harfiyle muzipliğini tamamlayan Anne isimli bu yaramaz, sadece ihtiyar kardeşlerin değil, dokunduğu herkesin hayatını, renklerin birbiriyle kaynaştığı tablolara dönüştürür. Çatı katındaki odasının penceresinden kurduğu hayallerdir bu tabloların fırça izlerinde okuru bekleyen.
Hayallerin gücünü fark etmeyi vadeden Yeşilin Kızı Anne, ilk kez SaltOkur tarafından eksiksiz olarak Türkçeye çevrildi. Hayatı olduğu gibi kabul etmemeyi, direnmeyi ve bıkmadan sevmeyi hatırlatmak için…
Anne, ölümsüz Alice’ten sonra edebiyat dünyasındaki en gözde, en sevilesi çocuktur.
– Mark TwainAnne, çevresindeki dünyadan zevk alan ve hayalleri yardımıyla neşesini herkese bulaştıran bir karakter.
—GuardianBu kitap pek çok yanıyla bir klasik. Fakat en önemlisi, etkileyici, ilham verici ve elbette tamamıyla zamansız bir hikâye anlatıyor.
—The NationalAnne, hepimizin onda kendini bulabileceği bir kız. Sürekli çuvallıyor, hatırı sayılacak derecede sahte dostu ve her şeye bir cevabı var. Bazen de bambaşka bir hayata, isme ve saç rengine sahip olmayı diliyor. Yeşilin Kızı Anne tam da bunlar yüzünden gerçek hayatınızdaki endişelerinizle başa çıkmak için bire bir. Başına her ne gelirse gelsin, Anne her zaman dünyadaki güzellikleri görmeyi başarıyor.
—Bustle
devamını oku -
Yeşilin Kızı Anne
Yeşilin Kızı Anne, Lucy Maud Montgomery’nin cümlelerinde âdeta parıldayan içtenliği ve gerçekçiliği sebebiyle hep sevildi. Sinemaya uyarlandı, çizgi filmi yapıldı, çocuklar için kısaltıldı. Son olarak, Anne with an E adındaki uyarlama Netflix dizisiyle herkesin kalbinde taht kuran bir romantik kahramana dönüştü. Erkek çocuk evlat edinmek isteyen Marilla ve Matthew kardeşlerin planları, beklenmedik bir durumla sarsılır. Green Gables’a gönderilen çocuk; duygusallığı, samimiyeti, kızıl saçları ve sonu gelmez merakıyla sevimli mi sevimli bir kız çocuğudur. Adının sonuna eklediği ‘E’ harfiyle muzipliğini tamamlayan Anne isimli bu yaramaz, sadece ihtiyar kardeşlerin değil, dokunduğu herkesin hayatını, renklerin birbiriyle kaynaştığı tablolara dönüştürür. Çatı katındaki odasının penceresinden kurduğu hayallerdir bu tabloların fırça izlerinde okuru bekleyen. Anne, ölümsüz Alice’ten sonra edebiyat dünyasındaki en gözde, en sevilesi çocuktur. – Mark Twain
-
Yeşilin Kızı Anne – Avonlea
Duygusal kahramanımız Anne’in, renkli Avonlea kasabasındaki maceraları kaldığı yerden devam ediyor. On altı yaşında, artık neredeyse bir yetişkine dönüşen Anne’in gözleri hâlâ Akşam Yıldızı gibi parlarken, saçlarıysa her zaman dilediği gibi âdeta koyu kestane rengine bürünüyor. Green Gables’a adımını attığından beri başını soktuğu belalara rağmen içtenliği ve sevimli telaşıyla çevresindeki herkesin sevgisini kazanan Anne, bir öğretmen olarak başladığı yeni hayatında, karakterini ve hayallerini korumaya çalışıyor. Bu sırada karşılaştığı zorluklarla beraber, başkasının aşk hayatına karışmanın sonuçlarını öğreniyor; arkadaşı olarak gördüğü Gilbert Blythe’ın tuhaf davranışlarını anlamaya çalışıyor ve Green Gables’a gelen iki yeni yetimin sorumluluğunu üstleniyor. Anne girişken mizacıyla Avonlea halkının ona son dört yılda verdiği emeklerin karşılığını, kasabayı kalkındırmak için kurduğu bir dernekle ödüyor. O, çocukluğunu ardında bırakırken siz de iyi yürekli bu genç kızın yeni maceralarıyla kendinizi Prens Edwards Adası’nın yeşillikleri arasında düşleyecek, Parıldayan Sular Gölü’nün ferah sularının şakırtısını duyacak, Mor Vadi’nin manzarasına özlemle bakacak ve Lanetli Orman’ın sislerinde kaybolacaksınız.
Anne, ölümsüz Alice’ten sonra edebiyat dünyasındaki en gözde, en sevilesi çocuktur.
– Mark TwainAnne, çevresindeki dünyadan zevk alan ve hayalleri yardımıyla neşesini herkese bulaştıran bir karakter.
—Guardian
devamını oku -
Yetişin Gençler Ergenlikten Yetişkinliğe Geçiş Kılavuzu
Ümit gençliktedir! Yetişin gençler… Bu yüzyılda genç nüfusumuz bir daha bu kadar kalabalık olmayacak. Ya suni gündemler üzerinden kavga etmeye devam edeceğiz ya da hep birlikte gençlerin sesine kulak verip dertlerine ortak olacağız. Tercih zamanı! Yetişin Çocuklar kitabıyla çocuk yetiştirme alanında büyük bir boşluğu dolduran Prof. Dr. Selçuk Şirin, Yetişin Gençler’de ergenlikten yetişkinliğe uzanan serüvene odaklanıyor. Bu kitap gençler ve gençleri dert eden yetişkinler için yazıldı. •Çocukluk ne zaman bitiyor, ergenlik ne zaman başlıyor? •Genç beyin: Nasıl çalışır? Nasıl gelişir? Nasıl desteklenir? •Gençler neden risk almayı sever? •Gençlerde beden algısı nedir? Nasıl değişir? •Duygusal zekâ nedir? Nasıl kazanılır? •Şimdiki gençler neden âşık olmuyor? •Kimlik arayışında yaşanan temel sıkıntılar nelerdir? •Ergenlik döneminde gençleri bekleyen okul korkusu, akademik başarısızlık, depresyon, bağımlılık, obezite gibi sorunlarla nasıl başa çıkılır? •Gençlerin fiziksel, duygusal ve sosyal gelişiminde ebeveynlerden eğitimcilere tüm yetişkinlere düşen görevler nelerdir? •Kariyer arayışı ne zaman başlar, zirveye giden yolda gençleri bekleyen dört adım nedir? “Amacım, her bir gencin sağlıklı, mutlu ve başarılı olabilmesi için gerekli adımların atılmasına aracı olmak. Bu kitapta ergenlik dönemine ait temel bilimsel verileri kendi ebeveynlik tecrübem ve küçük bir köyden New York’a ulaşan gençlik hikâyemle yoğurarak anlattım. Koşullar ne kadar kötü olursa olsun, tarih boyunca insanlık, genç kuşaklarla kendini yeniledi. O nedenle benim de umudum gençlerde.” Prof. Selçuk Şirin Hoca, her seferinde yeni şeyler söyleyebiliyor. ‘Yetişin Gençler’den biz epey faydalanıyoruz. Sağ olun Selçuk Hocam, iyi ki varsınız.. Sizin de çocuklarınızı büyütürken zorlanmanız, çatışmanız, zaman zaman ne yapacağınızı bilmemeniz acayip hoşuma gidiyor, ‘Yaşasın yalnız değilmişiz!’ dedirtiyor. -Ayşe Arman-
-
Yine de Sevdik
Biz bittik.” demişsin. Fakat sen, bitmenin ne demek olduğunu bilememişsin. Bitmek değildi bizimkisi, başlayamamaktı. Bitmek için başlamak gerekirdi biriciğim. Biz hiç başlamadık ki… Sen beni güzel sevmedin.
Sana her adım attığımda beni biraz daha sensizliğe ittin. Ben seni her şeyim diye sevmiştim.
Meğer sende koca bir hiçmişim. İnsanlara “Ben ondan çoktan gittim.” deme, sen bana hiç gelmedin. Ben senin varlığını hiçbir zaman hissetmedim. Fakat bir gün olsun vazgeçeyim de demedim.
Şunu unutma; bizden ben vazgeçmedim, senin tarafından vazgeçirildim.
Ama rahat olsun için çünkü sensiz daha rahat artık benim de içim!Kabul olacak dua olsan,
açılmayacak uğruna ellerim… -
Yitik Adanın Öyküsü
İber Yarımadası anlaşılmaz bir şekilde anakaradan ayrılmıştır. Du¨nyanın her yerindeki gazeteler Yarımada’nın o tarihi fotoğrafını kocaman manşetlerle yayınlarken birbirinden ilginç rastlantılarla bir araya gelen beş kişinin her biri de bu kopuşun kendi davranışlarının sonucu olduğunu du¨şu¨nmektedir.
İki atla bir köpeği de yanlarına alarak koyuldukları seru¨vende, bir karaağaç dalı ile toprağa şekiller çizen Joana Carda, yerin sarsıldığını duyan Pedro Orce, su¨rekli sığırcıklar tarafından takip edilen José Anaiço, çok ağır bir taşı denize attığının nasıl
göru¨ldu¨ğu¨ne bir tu¨rlu¨ akıl erdiremeyen Joaquim Sassa ve tavan arasında bulduğu bir çorapla uğraşıp duran Maria Guavaira, bizi hayali bir du¨nyaya doğru yola çıkartırken bir yandan da yaşamla ilgili pek çok gerçekle yu¨zleştiriyor.Nobel Edebiyat Ödu¨llu¨ yazar José Saramago bu romanında şiirsel u¨slubu ve ironik yaklaşımı ile siyaseti, kimlikleri, coğrafyayı, sınırları, insan ruhunu, varoluşu, yeniden sorgulatıyor. “Don Quijote geleneğinden gelen Yitik Adanın Öyku¨su¨,
Saramago’nun belki de en iyi kitabı . ”
Los Angeles Times“İnanılmaz eğlenceli – ara ara karşımıza çıkan metafizik dokundurmalar ve yazarın zekice anlatımıyla önu¨mu¨ze muhteşem bir du¨nya seriliyor.”
Publishers Weekly
devamını oku -
Yılanı Öldürseler
Hasan Ali onuru uğruna akrabaları ve köylülerin baskısıyla annesini öldürmek zorunda kalır. Dokuz yaşında işlediği bu cinayeti hiçbir zaman aklı almayacak, kabullenmeyecek ve anlamlandırmayacaktır. Toplumsal cinnetin bir çocuğu katil olmaya sürüklemesinin romanı Yılanı Öldürseler kurban kavramına odaklanır.
“Zengin yaratısı, Yaşar Kemal’in herkese seslenen zaman ötesi büyük klasiklere yaklaştırmaktadır.”
-
Yıldırım Bayezid
Yıldırım lakaplı Şehzade Bayezid, alazlanıp yanan bir entrika çemberinin içinde tahta geçti. En yakınında bulunan Alkan Boğa’nın, kardeşi Yakup’u da yanına katarak ettiği ihaneti seziyordu. Kendisine diş bileyen, kalabalık haçlı ordularının entrikalarını ensesinde hissediyordu. Kadı Burhaneddin’in gölgesini yanı başında görüyor, Anadolu ve uç beylerinin emniyet hislerini bertaraf ettiğini biliyordu. “Adımlarını sağlam basan, yüreğindeki korkuyu da söker atar!” dedi ve mertçe sarıldı belindeki baltaya, düştü harp meydanlarına. Zekâsıyla ve bileğiyle kazandığı onca zaferden sonra Bayezid’in önünde kim durabilecekti artık? Hangi kalleş tuzak onun saltanatını ayağına dolayabilecekti? Tarihi romanların vazgeçilmez ismi, ödüllü yazar Okay Tiryakioğlu’nun, Yıldırım Bayezid’in tahta geçiş ve yükseliş dönemini anlattığı bu muhteşem kurguyu soluksuz okuyacaksınız.
-
Yıldızlar Saçıldığında
“Nasıl bakılacağını bilirseniz, yıldızların özüne işlenmiş hikâyeler vardır. Bir yıldız gibi olun, ışığınız parlasın. Hikâyeniz parlasın. Çünkü bizi eve hikâyeler götürecek.” Mülteci kampında günler birbirinin aynı geçer: sıkıcı, aç ve gergin. Kampta ne yeteri kadar yiyecek vardır ne oyalanacak bir şey ne de ihtiyaç duyulan ilaçlar. Hayatının büyük kısmı kampta geçen Omar, okula gitme fırsatı doğduğunda bunu hem kendi hem kardeşi Hasan için bir umut ışığı olarak görür. Fakat bu aynı zamanda konuşamayan kardeşini, ailesine dair tek hatırasını yalnız bırakacağı anlamına gelir. Omar ve kardeşinin hayalini kurdukları yeni hayata başlamaları içinse beklemeleri, beklemeleri ve daha çok beklemeleri gerekir. Ömrünü karşılaştığı zorluklarla mücadele ederek ve değer verdiği şeyleri var gücüyle koruyarak geçiren Omar, nereye giderse gitsin ve yanında kim olursa olsun ailesini ve evini yüreğinde taşır. Yıldızlar Saçıldığında, Omar Mohammed’in kendi hikâyesini tüm içtenliğiyle anlattığı, ödüllü çizgi roman yazarı Victoria Jameson’un kaleminde hayat bulan, bekleyişin ve umudun buluştuğu etkileyici bir çizgi roman.
-
Yol
Jack London, otobiyografik hikâyelerden oluşan bu kitabında, “Yol”da geçirdiği günleri anlatır. “Kanımda var” dediği seyahat tutkusuyla yerinde duramadığı hayatından kesitler sunan London’ın, tren kovalamaktan yiyecek dilenmeye kadar farklı yüzlerine tanıklık ettiği serseri yaşantısının izini süreriz her macerada. Onun bu sıra dışı deneyimleri doğal ve içtenlikli üslubuyla okuyucusunu olayların içine çeker. Ayrıca Yol, Amerika’daki ekonomik bunalımların doğurduğu “Büyük Buhran”da, hayata çok kötü şartlarda tutunmaya çalışan Amerika’nın kayıp kuşağının da hikâyesidir.