Sehe 61–72 zwischen insgesmt: 72

  • Hz. Peygamber’in Soy Atlası

    Son peygamber Hz. Muhammed içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olarak dünyaya geldi, ulvi görevinde başlayıncaya kadar da büyük ölçüde onlar gibi yaşadı. Bu sebeple içinde doğduğu ve yaşadığı ortamın iyice bilinmesi, Hz. Peygamber’in ve mesajının daha iyi anlaşılması ve yorumlanmasına çok önemli katkılar sağlayacağı muhakkaktır.
    Hz. Muhammed’in içinde yaşadığı ortamı tanımanın en iyi yollarından biri de şüphesiz ki, O’nun “yakınları” olan insanları tanımaktır. Hz. Muhammed’in soyu ağacını tanıtmak aslında öz itibariyle Hz. Peygamber’i tanıma arzusunun bir sonucudur.
    İslam tarihinin özellikle Asr-ı Saadet ve Hulefa-i Raşidin dönemlerinde bir şekilde adlarını duyduğumuz – okuduğumuz insanların Hz. Peygamber’in “nesi” olduğunu bilmek, hem bu kişilerin içinde bulundukları olayları ve hadisleri değerlendirmede, hem de Hz. Peygamber’in onlara karşı tutumlarını anlamada bize yardımcı olacaktır.
    Bu araştırmada, kendilerinden özgeçmişleri bağlamında bahsedilen 234 kişi ile bunların etraflarında adları geçen yaklaşık 950 kişinin Hz. Peygamber ile olan “yakın”lığını bulacaksınız…

    11,39
  • Irkçılık Cehennemi

    Avrupa kaynaklı ırkçılık; sömürgeciliğin, emperyalizmin, soykırım hareketlerinin, kapitalimin, liberal ekonomik modellerin ve nihayet aşırı tüketim, israf ve konfora dayalı modern Batılı hayata tarzının ideolojisidir. Irkçılık ideolojisi gereği, insanların deri rengi veya kafatası yapısından yola çıkarak yetenekleri, eğilimleri ve davranış biçimleri belirlenmeye çalışıldı. Rudyard Kipling’in yücelttiği “beyza adamın yükü”nü kavramaktan aciz, onun uygarlaştırma çabasına karşı koyan “vahşi” ve “yarı şeytan” topluluklar, ortadan kaldırılması gereken hilkat garibeleri olarak muamele gördü insanlar.

    İşte Güney Afrika’nın yerli insanları bu gerçeği, bütün bu farklı aşamalarda alttan alta işleyen, hemen hiç kesitiye uğramayan bir ırkçı damarın varlığını bizzat yaşayarak öğrendi. Güney Afrika’da apartheid öncesinde, esnasında ve sonrasında yaşananalar bunun en çarpıcı örneliğini sunar.

    9,09
  • İstanbul’un Gizli Tarihi

    Mesih beklentisi içinde olanlar dünyayı nasıl şekillendiriyor?
    Kıyamet Bekçileri’ne göre Kutsal Kan İstanbul’a nasıl geldi?
    Kehanetlerde Türkiye neden bu kadar önemli?
    Türkiye’yi ele geçirme planlarını kehanetlere nasıl dayandırıyorlar?
    Şövalyeler ve Papalık Osmanlı üzerinde hangi gizli planları kurdu? İşbirlikçileri nasıl kullandılar?
    Osmanlı’nın ilk masonları kimlerdi?
    Mason locaları nasıl kuruldu?
    Finansal kirli oyunun gizli tarihinde neler var?
    Rothschild parası Osmanlı topraklarına nasıl geldi?
    Osmanlı’yı paylaşma planında Amerika ne kadar etkili oldu?
    İstanbul beş yıl boyunca nasıl işgal altında kaldı, neler yaşandı?
    İşgalciler, içeride kimlerle anlaştılar?

    7,94
  • Mekanlar ve Olaylarla Hz. Muhammed’in Hayatı

    Tarihi herkese sevdiren adam Talha Uğurluel, şimdi Peygamber Efendimiz’in(sas) hayatını, İslam Tarihi içinde cereyan etmiş nice önemli hadiseyi, Mukaddes Topraklardaki mekânlar eşliğinde, yüzlerce görsel üzerinden anlatıyor.

    Uğurluel, Peygamber Efendimiz’in(sas) doğduğu, büyüdüğü, peygamberlikle görevlendirildiği, hicret etmek zorunda kaldığı ve vefat ettiği toprakları Mekke ve Medine olarak iki bölüm halinde gezdiriyor.

    Her mümin, Hz. Muhammed’in(sas) memleketine gitmek, evini görmek, çocukluğunu geçirdiği mahallede dolaşmak, koyun güttüğü dağları seyretmek ister. O’nun(sas) yaslandığı bir duvar, abdest aldığı bir kuyu, alnını koyduğu bir zemin, gölgelendiği bir ağaç sahabe tarafından kayıt altına alınmıştır.

    9,09
  • Müstakim Bir Hayat Nedim Urhan

    “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayetinden mülhem “Müstakim Bir Hayat”ı kendisine yol edinmiş Nedim Urhan Hoca hem manevi yönü, istikameti ve İslami duruşuyla hem de öğrencileri sevmesi, öğrencilerle hemhal olması, babalık yapması yönüyle müstesna bir insandır.
    Dünyayı takmayan, doğru bildiği yolda sebat eden, davasını her şartta taşıyan ve şartlara teslim olmayıp, Allah’a teslim olan bir Dava Adamı olarak tanıdık Nedim Urhan Hoca’yı.
    Allah ve Rasulü’nün yolunda örnek bir hayatın, hepimize örnek olması temennisiyle…

    4,90
  • Oku; Kerem Sahibi Yaratan Rabbinin Adıyla

    Bu kitapta iki esas noktayı hedeflemekteyim ve onları, yazdıklarım içerisinde en önemli ve en kıymetli işlerden sayıyorum. Bunların birincisi: İnsanı ilim yoluna koymaktır. Bu da ilim kabiliyetini insanlara aktarmak ve bu kabiliyeti aralarında yaymakla olur. İşte bu, bana göre kolaylaştırılması için uğrunda çabaların sarfedilmesi gereken en kutsal görevlerden biridir. Bu yapılacak ki, insanların ilim havası içerisinde yaşamaları mümkün olsun ve bunun yaymış olduğu tatminkârlıktan, vakar ve aklî sağlamlıktan istifade edebilsinler. İkincisi ise barıştır. Barış, ilmin doğurduğu bir şeydir. Ancak ilim yoluyla insan, bozmadan ve yok etmeden insanın ıslahının mümkün olacağını anlar. Çünkü hilelerin âciz bıraktığı az bilgi, yıkmaya ve yok etmeye sığınır. Zaman zaman da düşmanlığı samimi dostluğa çevirecek ilme yöneleceği yerde “bana ve düşmanlarıma karşı” gibi bir düşünceye sığınır. İlim kabiliyeti olmayanların ona yüzeysel bir saygılarının olduğunu, ancak ciddiyeti görünce onu da kaybettiklerini ve azı dişleriyle ilmi parçalamak için sırıttıklarını görmekteyiz. Öyle ki, böyle kimselerde tepki hakim olmakta, ve bu tepki aklı örtmekte, işlevsiz bırakmakta sonra da içgüdüsel savunma mekanizmalarına uyma yoluna gitmektedirler.

    9,09
  • Sahabi’nin Muhalefeti

    Sahabe, genel olarak bu ümmetin en mümtaz ve en bilgili neslidir. Vahyin gölgesinde yaşamış ve Hz. Peygamber’in (s) eğitim ve terbiyesinden geçmişlerdir. Dolayısıyla İslam’ın hem kavlî hem fiilî yorum ve uygulamalarını bizzat Hz. Peygamber’de (s) görmüş ve tatbikatını müşahede etmişlerdir. Bununla birlikte, her insanda olduğu gibi Sahabe’nin de muhâlefeti söz konusu olmuştur ki, bu hem İslam’ın öngördüğü hem insan olmanın bir özelliğidir. Dolayısıyla Sahabe birbirlerine ya kavlî (söz) veya fiilî veya farklı fetva vermekle muhâlefet etmişlerdir. Bu da Kur’an ayetlerinin veya Rasûlullah’ın (s) kavlî veya fiilî sünnetinin veya Sahabe icraatının ya aksine veya bunlardan farklı olarak fetva verme veya tercihte bulunma veya yorumlaması şeklinde olmuştur.
    Bu çalışmadan amaç, genel olarak muhâlefeti ele almak veya siyasî muhâlefeti ortaya koymak değildir. İslam’a göre bir beşer olarak Hz. Peygamber’e (s) bile muhâlefetin olabileceğinin, muhâlefet eden bazı Sahabîlerin bulunduğunun ve Hz. Peygamber’in (s) muhâlefetin çerçevesi içinde kalanlara ses çıkarmadığının ve bunun, İslam’ın önemli ilkelerinden biri olduğunun bazı örneklerini sunmaktır.

    Başta Hz. Ömer olmak üzere bazı Sahabe’nin Rasûlullah’a (s) soru sormaları; anlayamadıkları konuları O’na taşımaları, yeterince kavrayamadıkları olaylarda O’na muhâlefet etmeleri, hatta eleştirmeleri, dinî hassasiyetlerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla birbirlerinin görüşlerine muhâlefet etmeleri, bazı söz ve davranışlarda birbirlerini eleştirmeleri de aynı hassasiyetten kaynaklanmaktadır. Bunu başka türlü algılamak ve yorumlamak “Allah onlardan razı olmuştur.” Kur’ânî hakikatine saygısızlık olacaktır.

    9,09
  • Şifalı Yemekler

    Kozmik Bilim ekibi (KOBİK) aralıksız süren çalışmalarına bir kitap daha ekledi. Bu çerçevede “Yaşam Enerjisi” dizisinin beşinci kitabı olan “Kozmik Bilim Işığında Şifalı Yemekler” uzun çalışma ve emekler sonucu siz okuyucularla buluştu.
    İnsanlığa faydalı olmak amacıyla ortaya çıkardığımız “Kozmik Bilim Işığında Şifalı Yemekler” isimli kitabın amacı karın doyurmak değil, sağlıklı beslenmeyi sağlamaktır. Bu hususta Tıp biliminin kurucusu ünlü hekim Hipokrat, “Yemeklerimiz ilaçlarımızdır. İlaçlarımız yemeklerimizdir” diyerek insan için bu çok önemli meseleye ışık tutar.
    Kozmik Bilimin şuuruna erenler için yemekler sadece karın doyurmak amacıyla yenmez. Yemeklerin bedenimize ve ruhumuza verdiği şifası göz ardı edilmeden, tefekkür boyutu da unutulamaz.
    Anadolu insanı olarak şifalı ve zengin bir yemek kültürümüz vardır. Orta Asya’dan başlayan göçlerden Selçuklu, Osmanlı ve Anadolu’ya dayanan bu zengin kültürün ürünü yemeklerimiz bütün dünya milletleri tarafından da çok beğenilmektedir.

    11,39
  • Siyasal İslam Düşüncesinin Doğuşu ve Devlet

    İslam ve siyaset ilişkisi uzun zamandır gündemi işgal etmektedir.Yerli-yabancı birçok yazar konuya ilişkin eser kaleme almış,belki binlerce makale yazılmıştır.
    Tarihçi-yazar İbrahim Halil ER hocamız bu çalışmasında konuya tarihsel perspektiften bakmakta ve oradan günümüze ışık tutmaktadır:
    “İslam’da Siyasal düşünce ile ilgili tarih boyunca çok önemli kitaplar yazılmıştır. Bunlardan en meşhurları Maverdi’nin Ahkamu Sultaniyesi, Nizamulmülk’ün Siyasetnamesi, İbni Teymiyenin Siyasetüs Şeriyye kitabıdır. Bunların yanında fıkıh ve hadis kitaplarının ahkam bölümleri de bulunmaktadır. Ayrıca, kelam kitapları da bu konudaki tartışmalarla doludur. Yani siyasal mirasımız tahmin edilenden daha zengindir. Fakat bu mirastan gereği gibi yararlanamıyoruz. Bu mirasımızı günümüz toplumların ihtiyaçlarına ve günümüz sosyal yapıya göre yeniden değerlendirebilir ve yeni görüşler ortaya koyabiliriz.

    Bu çalışmayı yapmamızın amacı günümüzde de yoğun bir şekilde tartıştığımız siyaset konusunun İslami temellerini ve o temellerinin oluştuğu ortamı sizlere göstermektir.”

    10,24
  • Tasavvuf Risalesi

    Babam Muhammed Emin Er Seyda’nın bir kitabını daha kamuoyuna kazandırmaktan onur duyuyoruz.
    Bu eser sıradan bir eser olmadığı gibi, sıradan bir yazarın veya araştırmacının yazdığı bir eser de değildir. Bu eser tasavvuf üzerine bizzat tasavvufun içinde olan aynı zamanda bir meşayih olan alim bir zat tarafından yazılmıştır. Son yüzyılda yetişmiş bütün
    mutasavvuflarla birlikte olan ve tasavvufu bizzat yaşayan bir alimin görüşlerinin toplandığı bu eser, konuya merak ve ilgi duyan herkesin faydalanabileceği bir eser olmuştur.

    Babam, henüz hayatta iken değişik zamanlarda yazdığı makalelerin toplandığı bu eseri derlemek ve düzenlemek bize nasip oldu. İnşallah diğer çalışmalarını da yavaş yavaş siz sevenlerine sunarız.
    İbrahim Halil Er

    7,94
  • Toprak Biterken

    Küresel Finans Oligarşisi’nin kesin ve değişmez hedefi, küresel olarak tüm insanlığın üzerinde mutlak bir hakimiyeti, her bir insan için kaçınılmaz olan beslenme zorunluluğu üzerinden devamlı kılmaktır.
    Bu sebeptendir ki KFO, çeşitli kıtalarda var olan tarımsal üretim tarzı ve ona dayanan değişik beslenme biçimlerini, oluşturmuş olduğu bir ana plan (Master Plan) doğrultusunda yeniden şekillendirmek ve standart hale getirmek amacındadır.
    – Küresel Finans Oligarşisi’nin (KFO) son hedefi, dünyanın üzerindeki “Küresel Diktatoryasını” açık ve karşı konulamaz biçimde ilan etmektir. Bu hedefe ulaşabilmek için de güç biriktirmektedir. Bu güç birikimi, yukarıda ifade ettiğim gibi gücü oluşturan tüm öğelere teker teker sahip olmakla mümkün olabilir. Yani; tohuma, toprağa, suya ve dolayısıyla insana, tam anlamıyla sahip ve hakim olmayı gerektirir.
    – “Küresel Finans Oligarşisi” (KFO) tarafından, kısa vadede tarımsal üretimde çeşitliliğin en aza indirgenmesi ve bu sayede dünya gıda pazarının kontrolü ve yönlendirilmesi amaçlanmaktadır. Orta ve uzun vadede ise dünyada tüm insanlığın beslenmesi; yani kimin ne yiyeceği ve kimin neleri yiyemeyeceği bu merkez tarafından belirlenecek, daha açık bir ifade ile “dikte” edilecektir.

    11,39