Okmeydanı’nın küçük burjuvası, İskandinavya’nın işçisi, Taksim’in sahafı ve insanlık hallerinin gözlemcisi Rehber’in dört dönemde çıkardığı yaşam muhasebesi oldukça gerçek, gerçek olduğu kadar acı. Katıldığı bir cenazeden yola çıkarak taşra insanını eleştirirken kendi şehirliliğinin eksikliklerini ortaya koyuyor, konfeksiyon atölyelerinden siyasal mücadelelere bir kentin panoramasını sunuyor. İkinci döneminde kendine biçtiği rolü oynuyor, dünyanın her yerinden gelen üniversite arkadaşlarının kültürleriyle çatışırken işçiliğe soyunuyor ve yalnızlığını imgelerle, şiirlerinin gücüyle ortaya koyuyor. Sahaflara uğrayan Taksim’in insanları çıkıyor sahneye sonra, hayat kadınları, translar, siyasi suçlular arasında bir gezgine dönüşüyor. Yargıları çok keskin, başkaları üzerinden kendi yaşamının kerterizini de bulmalı. Dört öyküye sığmış bir gençlik, buruk. Uzun Günlerin Hasadı, güçlü bir yazarın edebiyattaki ilk adımlamaları.