Sinan Yağmur

  • Aşkın Meali 2 / Hz. İbrahim ve Hacer

    Ben babam İbrahim’in duasıyım. Annem Hacer’in rüyasıyım.“ (Hz. Muhammed s.a.v.) İbrahim tevhit rehberi, İbrahim tedebbür. İçindeki putu devirmeden başkasının putlarını deviremezsin. Hacer tevekkül, Hacer teşekkür. Kâbe mi ona komşudur, o mu Kâbe’ye? Kalbini Kâbe edenler bilir. İsmail teslimiyet, İsmail terbiye. Bazen bir bıçak öğretir sadakati, ne kadar keskinse o kadar güzel. “Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk!“ diye yankılanıyordu aşkın kıblegâhı Kâbe… Cenabı Allah, köle diye küçümsenen bir kadının kendisine olan aşkı ve imanına, çilesine, sadakatine bir hediye takdim ediyordu: Hacerü’l Esved. Hz. İbrahim önce içindeki kendi putunu devirdi. Sonra babası Azer’in el emeği göz nuru yaptığı bütün putları un ufak etti. Her peygamberin bir kalp okulu vardır, bir de ruh miracı. Kimine ağaç, kimine mağara, kimine kuyu vahiy okulu olmuştur. Hz. İbrahim’in okulu da miracı da atıldığı ateş uçurumudur.

    7,94
  • Aşkın Meali 1 / Yusuf ve Züleyha

    Bir Yusuf yüreğidir, Züleyha’ya zindan kadar kapalı. Bir baba kalbidir, kuyu kadar naçar. Bir Züleyha sevdasıdır, Nil kadar! Yakup’un iftarıdır Yusuf’a akıttığı gözyaşlarını içmek. Ne ay yüzünü gördük Yusuf Peygamber’in, ne gamına ortak olduk Mah-ı Züleyha’nın, ne de Yakup babanın sabrını sırtımızda bir aba gibi taşıyabildik. Sadece yazdık. Okuduk. Ah çektik. Ne güzel öğrettin kardeşliğin kalleşlik olmadığını. Doğru ya, sen dost ara, düşmanı nasılsa şeytan doğuruyor. Yedi ölümcül günah kovaladı Yusuf’u. Yakalayamadı yakasından. İffetin adıydı Yusuf. İmanın eriydi. Erimedi yedi dişli günahtan: Oburluk, kibir, fuhuş, tembellik, kanaatsizlik, haset ve gıybet. Üç gömlek… Üç yürek… Yakup, Yusuf ve Züleyha. Yusuf’un gömleği kıskançlığın “Kurt kaptı” yalanıyla parçalanmış. Parçalanan bezler dile gelir. ”Değmez kardeşler, bu dünya birbirinize düşman olmanıza değmez!” Züleyha’nın gömle¤i şehvet tırnağıyla yırtılmış. Dile gelir gömlek: “Ah şehvet, beni Rabb’imden uzaklaştıramazsın!” Yakup’un gömleği, oğul hasretinden kör olan gözlerin açılışı. Gömleğin kokusu anlatır: “Ey can! Canımı yaksan da bu can seni bekler!”

    6,79
  • Kerbela Hz. Hüseyin

    Zulüm gücü elinde bulunduranın yaratılanlara haksızlık etme hakkını kendinde görmesidir. Alnı secdeye değip de yüreği adalete değmeyenlere inat, dilinden zikir düşmeyip de eliyle saltanat kuranlara rağmen Muhammedî duruş gösterip mazlumların sesi, güvenci olmanın yiğitlik meydanıdır Kerbela. Bugün Kerbela’yı doğru okuyamadığımız meseleyi bir halifelik ısrarı diye anladığımız için imanımız kısır kalmıştır. Hz. Muhammed’i (sav), Ali’nin (kv) yolunu ve Hüseyin’in (ra) direnişini derinden anlayamadığımızdandır ki… Allah’a kullukta “sloganca bir aşkımız” var ama “şuurumuz” yok. Tüm yaratılanlara muhabbetimiz var ama samimiyetimiz kalmamıştır. İki türlü kıyam vardır: İbadetin ve imanın kıyamı. Namazda Allah’a aşkımızdan kıyam ederiz, imanda kıyam ise Allah düşmanlarına, Allah’ın emaneti kullarına zulüm gösterenlere karşı ölümüne karşı durmaktır. Velev ki haksızlığı yapan kendisini “Ben Müslümanım” diye tanıtsa dahi.

    6,79
  • Aşkın Meali 3 / Hz. Ali ve Fatma

    “İnsan ancak ihlaslı bir aşk ile farkına varır kendisinin. Ve o aşkın duasal kelimeleri ile yürür sevdiğinin ruhunda. Aşkın kelimeleri ile huzura erişir. İnsan hep ‘bir’ aşk arar ya sevdiğinde. Bu aşkı bulduğu an ona âşık olur. Aslında âşık olduğu o insan değildir. O hep tek ‘bir’ aşka aittir. Ey en sevdiğim Fatma! Bu dünyada birbirimizi ne kadar sevdiysek hep o ‘bir’ aşk içindir.” Ali hep sevdi. Coşkuyla sevdi. Aşk ile sevdi Fatma Zehra’sını. Kalan ömrü eninde sonunda bir “veda”ya sığdırılmış bir kadının gözlerinden yükselen dumanın dilini hiçbir söz çözemez. “Yalnızlık, benim ebedi istirahatgâhım. Suskun gözlerimi dağların mor dudaklarına dikmişim. Ve sen, benim yaralı güvercinim! Ay yârim! Gözlerini bana dikme ah Ali’m, kapat!” “Ah canım! Canımı ne de güzel acıtıyorsun!” “Ey Ali, ey aşkım! En sevdiklerinden ayrılmayı göze alamayınca ‘En Sevgili’ye ulaşamazsın.” Ah kalbim! İnlemenin, ağlamanın insanı nasıl kuş gibi hafiflettiğini bilemezsin. Yalnızlık yaşar! Çığlık yükselir! Gözyaşı insanın aşkını, acısını, yalnızlığını gösteren en sadık sözdür.

    9,09
  • Her Anne Bir Melektir

    “Anne, içimizdeki kâinat yolculuğunun anaç yazmalı şefkat rotası… Anne, atlasın göğsüne toprağın tenini seren huzur mırıldanması… Anne, üşüten bazen de yakan yaşam güvertesinde hep dalgalanacak olan sığınak bayrağı…” “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” demiş eskiler. Ne kadar güzel demişler. Bu söz annelerden başka kimseye de uymaz herhalde. Her dertlenişimizde, her ıstırap çekişimizde, her kederlendiğimizde aklımıza annemiz gelir. O yüzdendir ki, anne duası alarak cennetin kapısını aralayanlara yaşamın en güçlü kilitleri bile karşı koyamaz! Geleceğini ve ahirini annesinin ak sütündeki saflığın zırhında büyütenlerindir gerçek olan dünyanın huzuru. Annemizi çok severiz ama yaşamın pratiğine dair onunla hiçbir şey paylaşmadığımızı ona en çok ihtiyacımız olduğu zaman fark ederiz ve bundan da tarifsiz acılar duyarız. Toplumsal sancılarımızın, artan suç oranlarının çözümü de sadece ve sadece annelerin elindedir. Çocuklarımızın karakter mayasının kaynağıdır anneler. Aşkın Gözyaşları serisiyle milyonları mest eden Sinan Yağmur bu kez annelerimizi anlatıyor. Her annenin bir melek olduğunu ve insan yaşamını nasıl şekillendirdiğini muazzam bir dille anlatıyor.

    10,24
Open chat
Wie können wir Ihnen behilflich sein?