Klimalı seminer salonlarında hayata olumlu bakmak kolay. Ezberlersin rolünü, çıkar oynarsın. Ama ölüm döşeğinde ezberlediğini değil, ancak yaşadığını oynayabilirsin. Birinde rol biter, perde kapanır. Diğerinde rol biter, perde açılır. Ve bu gerçek, yaşadığın dakikaları okuduğun kelimelerin efendisi kılar. Okuduklarınla yaşadıkların uyuşmuyorsa eğer, ancak bir su birikintisindeki gökyüzü kadar derin olabilirsin. Bana kaç yıl yaşadığını, ne kadar çok şey bildiğini anlatma sakın! En nihayetinde sen, aldığın son nefes ve kurduğun son cümlesin. Salih Uyan Ruh Diyeti’nde “Bir telaş, bir koşturma. Nereye gidiyoruz böyle?” diye sorduruyor okurlara. Modern hayatın mutluluk reçetelerine, trend olan yaşam biçimlerine ters köşeden bakıp yaşadığımız kültürel değişimlerle fark etmeden kaybettiklerimize dikkat çekiyor. Kof özgüven yerine tevazua, malumatfuruşluk yerine hakiki bilgiye kulak vermeye davet ediyor. Ve diyor ki, “An gelir, nefesler tutulur. Kelimeler tükenir, bilgi kendinden utanır. İşte o zaman ruhu dinlendirmek gerekir.” Ruhunuza iyi bakın, biraz dinlenmesi için Ruh Diyeti’ne başlayın.