Nihan Kaya

Nihan Kaya, 1 Ağustos 1979 yılında doğmuştur. Çatı Katı, Gizli Özne, Buğu, Disparöni, Fildişi Kuyu kitaplarının da yazarıdır. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Edebiyatı mezunudur. Nihan Kaya, University of Essex'te Psikanaliz dalında yüksek lisans yapmıştır. Edebiyat ve psikoloji alanında uluslararası çalışmalar yayınlamıştır. King's College London'da Karşılaştırmalı Edebiyat bölümüne bağlı olarak yazdığı doktora tezi "sanatsal enerji" üzerinedir.

  • Seni Feda Etmeyeceğim

    Kimsenin korumadığı çocukları kim koruyacak? Seni Feda Etmeyeceğim, kurban kıssasını din, aile, cinsiyet ve cinsellik gibi konular etrafında cesurca tartışan felsefî bir metin. Biçimiyle roman türünün sınırlarını zorlarken içeriğiyle neyin Tanrı neyin put olduğuna dair tabulara meydan okuyor. Nihan Kaya’nın son kitabı Seni Feda Etmeyeceğim farklı bir okuma denemeyi sunuyor. Kimseye onun putuna tapacağıma dair bir söz vermedim ben.

    7,94
  • Prenses A Uyanıyor

    Prenses A yüzyıllık uykusundan uyandı. Ama o bildiğimiz prenseslerden değil. Artık değil. Ne bu rahatsız gelinliği giymek ne de saçlarını kuleden aşağı sarkıtmak istiyor. Topuklu ayakkabılarını atıp kırmızı çizmelerini giydi. Halk şaşkın. Atını ormana tek başına sürüyor bu tuhaf prenses. Kurtla karşılaşınca ne olacak?

    5,64
  • Kar ve İnci

    21 Aralık. Boğaz’da bir sarayda ünlü bir bestekâr için düzenlenen geceye dümdüz ayakkabıları ve üzerinde sade bir elbiseyle Gece isminde bir kadın adım atar. Salondaki herkesten ve her şeyden ayrı düşen bu kadını, oradaki iki kişi tanımaktadır sadece. Ama ses çıkar/a/mazlar.

    Salonda, sadece bestekârın görebildiği bir küçük kız vardır bir de. Ayakları çıplak, saçları ıslak bu küçük kız, yıllardır bestekârı takip etmektedir.

    İkinci sahne, beyaz bir hastane odasında açılır. Denizden çıkarılan genç kız hiçbir şey hatırlayamamaktadır. Kurtarılmayı bekleyen küçük bir kızdan başka.

    Taşların yine sonradan yerine oturduğu, sembolik anlatımın çok katmanlı hikâyeyi dört yandan kuşattığı bir Nihan Kaya romanı daha. Müzik ve psikanaliz iç içe. Girift, psikolojik kurmaca sevenler için.

    “Sustun,” dedi.
    Susmamıştım.
    Susmak ve konuşmamak arasında çok fark var.

    5,90
  • Gizli Özne

    “Hasta çocuklar yoktur, hasta aileler ve hasta toplumlar vardır!”

    Matemli bir evde bir çift kahve fincanı kırılır ve biri genç, biri yaşlı iki kadının zihninde iki farklı geçmiş canlanır. Şaibeli bir şekilde hayatını kaybeden Reha’nın nişanlısı Revnâ, yetiştirme yurdunda büyümüştür ve üç yaşında yaşadığı korkunç deneyimi geçmişinden kaçarak unutmaya çabalıyor, yüzleşemediklerinin bedelini nöbet geçirerek ödüyordur. Oğlu Reha’yı ansızın kaybeden ve “Gizli Özne”nin anlattığı Bihter’se bir ailenin içinde büyümenin ağırlığını doktorların çözemediği bir yöntemle hafifletecektir.

    Biri ait olmak, diğeri kendisi olmak isteyen, yolları hiç beklenmedik bir şekilde kesişen bu iki kadın için aşk, aile, evlilik, hayat çok farklı anlamlara gelir.

    Nihan Kaya’nın ses getirmiş romanı Gizli Özne gözden geçirilerek tekrar yayımlanırken, yazar aşkı, aileyi, evliliği ve hayatı kendine has üslubuyla iki farklı bakış açısıyla ele alıp sorgulamaktan da kaçınmıyor.

    “Bihter gelinliğinin etekleri çamurlu sokakları süpürürken bunları düşünüyordu. Üzerindeki gelinlikten gelin olduğu anlaşılan bir genç kız, tek başına beklediği İETT durağından otobüse bindi. Beyaz bir gelinliğin kabarık bir eteği, bir İETT otobüsünün dar basamaklarına sığmadı. Bir gelinlik kuyruğu süründüğü bir otobüs zemininde tozlandı. Bir otobüste bütün yolcuların gözü, içeriye yalnız binen bir geline takıldı.”

    9,09
  • Yazma Cesareti

    Yaratıcılığı her boyutuyla ele alan ilk Türkçe kaynak olma özelliğini koruyan Yazma Cesareti, yeniden okurla buluşuyor.

    En sağlıklı içgüdümüz, yaratıcı içgüdümüzdür. Her birimizde doğuştan var olan bu içgüdü biteviye kendisini gerçekleştirmek için çalışır. Ne var ki aynı zamanda kendimizi gerçekleştirme güdüsü olan yaratıcı içgüdüyü dünya dört bir yandan baskılar.

    Hayat hiç kimsenin yazmasını, herhangi bir alanda yaratıcı olmasını istemez. Doğduğumuzda nasıl bir hayat yaşayacağımız çoktan belirlenmiştir ve bizim için belirlenmiş bu hayatın dışına çıkmadığımız sürece yaratıcı olamayız.

    Yaratıcılık nedir, yaratıcı sürecin önündeki engeller nelerdir? Her insan acı çeker, ama neden her insan acısını yaratıcılığa dönüştüremez; Yaratıcı insanların ortak özellikleri nelerdir? Sanatı sanat yapan nedir? Sanatsal değerin objektif ölçütü olabilir mi? Sanatçı, toplumla uzlaşırken bir yandan ondan nasıl ayrılır? Sanat neden aykırıdır? Sanat neden “ifade” değildir? Sanat ve yaratıcılık hakkında doğru bilinen yanlışlar nelerdir? Yaratıcılığın psikolojisi, sanat ile benlik ilişkisi ve çok daha fazlası bu kitapta…

    12,54
  • İyi Toplum Yoktur

    Nihan Kaya, çok ses getiren kitabı İyi Aile Yoktur’dan sonra, hiç farkında olmadan topluma uygun hâle getiriliş biçimlerimizi ve bu mekanizmanın hem toplumun hem de bireyin gerçekten var olabilmesini nasıl engellediğini anlatıyor. İyi Aile Yoktur’un devam kitabı olan İyi Toplum Yoktur, sünnet, nikâh, düğün, kına gibi törenlerin bize anlatılandan çok başka amaçlara dayandığını, her törenin aslında bir kurban etme töreni olduğunu savunurken, yine ezber bozuyor, doğru bildiğimiz inanışlarımızı altüst ediyor.

    İnsanın en önemli aynası cinselliğidir. Aynı şekilde toplumlar da cinsiyet ve cinsellik üzerinden şekillenirler -nitekim, bu ikisi aslında aynı şeydir. Toplumun, bireyleri kendi uzantısına dönüştürebilmesi için, kadınlık ve erkeklik algısı yaratılır, bu algı törenlerle pekiştirilir. Varlığından bir şekilde haberdar olduğumuz ve kanıksadığımız her tören, bizi topluma kurban eder ve toplumu da ölü, işlevsiz kılar.

    Törenlere verdiğimiz anlam, kendimize verdiğimiz anlamı ve hayatımızın kontrolünün kimin elinde olduğunu belirlemektedir.

    5,90
  • Bütün Çocuklar İyidir

    Bu kitap, hem çocuklar hem yetişkinler için yazıldı. İster çocuk olalım ister yetişkin, hepimizin içinde anne, baba, çocuk var ve sıkıntılarımızın tamamı, içimizdeki anne-babanın içimizdeki çocuğu ezmesinden kaynaklanıyor. Bunu düzeltebilmenin tek yolu, çocuklara dair önyargılarımızı değiştirmek.
    Bütün Çocuklar İyidir, İyi Aile Yoktur ile başlayan üçlemenin sonuncu kitabı. Kötü çocuk yoktur. Bir çocuk bizim “kötü” dediğimiz bir davranış sergiliyorsa eğer, bu, ona yanlış davranıldığı içindir. “Kötü” denilen davranışlar, aslında çocuğun yardım çağrısıdır.
    Bütün çocuklar iyidir. İçimizdeki çocuk da iyi. Çocuğun iyi olduğunu anlayabilirsek, biz de ona daha iyi anne-babalık edebiliriz. Böylece, çocuğun “kötü”, “yanlış”, “sorunlu” gibi tabirlerle anılan davranış biçimlerine ihtiyacı kalmaz.
    İçimizdeki çocuk anlaşılmayı, yardım çağrısının duyulmasını bekliyor. Onu duyabilmeyi öğrenebildiğimizde kendimize doğru anne-babalık etmesini de öğreneceğiz ve o zaman kendiliğinden sorunlarını çözen, haklarını savunabilen bir insana dönüşeceğiz.
    4,49
  • İyi Aile Yoktur

    İyi aile yoktur. Ya da paradoks şu ki iyi aile, “İyi aile yoktur” düsturuyla hareket edebilen ailedir.

    İnsanlar çocuk sahibi olduğunda farkında olmadan kendi çocukluğuna dair hisleri yaşar. Çocuğumuzla ilişkimiz, anne-babamızla ilişkimizin devamıdır.

    Çocuğumuzla doğru bağ kurma, kendi çocukluğumuzu ve içimizdeki çocuğu tamir etmekle olur. Her insanın içinde anne, baba, çocuk vardır ve güçlü psikoloji aslında, içimizdeki çocuğun güçlü olduğu, saygı gördüğü psikolojidir.

    9,09
Open chat
Wie können wir Ihnen behilflich sein?